Dağlar olmasaydı Kobanê olmazdı

- Newaya Jin
977 views

isis-syriaGeçen yıl bu zamanlar Rojava’nın küçük bir kenti insanlık düşmanlarına karşı kıran kırana, akla hayale sığmayacak bir direniş içerisindeydi. Çok çetin idi kuşatma, kadın düşmanları ağır silah ve teknik ile kente ilerliyordu. “Hiç umut yok, düşecek gibi” diye düşünenlerin hiç beklemediği bir şey oldu, kimselerin tahmin edemeyeceği bir mücadeleye sahne oldu Kobanê. Ömürleri henüz 20’lerinde genç kadın ve erkekler inanılması zor bir cesaret ve inançla IŞİD barbarlarına direndi. Kentte muazzam bir direniş sergilenirken, Kürdistan’ın 4 parçasında Kürtler’in kalbi bu kent için atıyordu. Bu direnişin başka bir özelliği daha vardı, öylesine “mucize” şeyler oluyordu ki dünyanın bir çok yerinde,  Rio de Janeiro’dan Afganistan’ kadar “Diren Kobanê, seninleyiz” diyen dev bir destek dalgası yayılıyordu. 1 Kasım Dünya Kobanê günü ilan edildi ve herkes umudun ve onurun kenti için sokaklara aktı. Bu yıl halklar ve kadınlar yine alanlarda olacak. Bizler de Newaya Jin kadın gazetesi olarak bu gün vesilesiyle YPJ Komutanlarından Meysa Abdo ile o tarihi direniş günlerini, direnişin arka planını, nasıl bir mirastan beslendiğini ve bu direnişin dünya kadınlarına nasıl ilham kaynağı olduğunu konuştuk…

Kobanê direnişinin evrenselleşen boyutuna geçmeden önce, örgütlenmeye cesaret etme konusunda kaynağınız nedir, nereden alıyorsunuz bu gücü? 

Kobanê direnişini değerlendirmek için, öncelikle evrensel boyutunu ele almak gerekiyor. Halkın ve kadınların sergilediği direnişin kendisini dayandırdığı uzun bir tarih söz konusu. Birincisi; 40 yıllık kadın direniş tarihi bizim için büyük bir güçtü. Rojava’da YPJ örgütlenmesi cesaretini, iradesini, örgütlenmesini işte bu kadın direniş tarihinden alıyor. Buna yoğunlaşmadan, Kobanê direnişini kavrayamayız. Bu dayanak değerlendirilmediği taktirde tarihinden kopuk, anlamsız bir durum ortaya çıkacaktır. Evrenselleşen direnişi, tarihten kopuk ele alamayız.

Kobanê ile zirveleşeKobane-womenn kadın direnişinin gelişimini anlamak için, herşeyden önce tarihte gelişen kadın kahramanlıkları, direnişlerini araştırmak, incelemek gerekiyor. 5 bin yıllık tarih boyunca kadın etrafında gelişen yaşam örgütlenmesinin bizde farklı, anlamlı yeri vardır. Bu konu üzerine önemle yoğunlaşıyoruz. Varlığımızı korumak, yaşamımızı ve özgürlüğümüzü örgütlemek için ilk yaşam örgütlenmesi üzerinde duruyoruz. 

Öte yandan erkek egemen zihniyet tarafından varlığı inkar edilen kadın gerçekliği söz konusu. Erkeğin kadını egemenliği altına almasıyla beraber toplumsallık da ortadan kalktı. Çünkü toplumsallık kadın ile şekillenen bir durum. Bundan dolayı, gelişen bu erkek egemenlikli süreçte, kadından ve kadın iradesinden bahsetmek mümkün değil. 

Kadına yönelik tarih boyunca süre gelen baskı, zulüm ve sömürü, kadın özü ve iradesinin ortaya çıkmasına engel teşkil etmiştir. Toplumun en güçlü halkası olan kadın, toplumun kırılmasına vesile olacak en zayıf halka haline getirilmiştir.

Tarihte meydana gelen hiçbir savaşta kadın yer almamıştır. Çünkü gelişen savaşlar eşitlik savaşı değildi. İktidar, işgal için yapılan savaşlardı. Bu savaşlarda kadın varlığından bahsedilemez. Ancak ezilmiş halkların egemen güçlere karşı başkaldırılarında, kadınının çıkışından söz edebiliriz. İktidar, sömürü ve zulmün olduğu yerde, kadının varlığından bahsedilemez. 

Halkların, kadınların egemenlik altına alınması ve bu egemenliğe karşı başkaldırıları uzun bir tarihe yayılıyor. Hak, hukuk, eşitlik mücadelesinde kadınlar güçlü bir şekilde yer aldı, ancak kadının bu mücadelesi pek görülmedi. Her zaman yalnız, örgütsüz kalmış ve her şeyden mahrum bırakılmıştır.

Halkların direniş tarihinden, Ortadoğu halklarının ve Kürt halkının direnişinden bahsedersek, Kürt kadınının direnişini de görmek ve değerlendirmek mümkün. Kendisinden güç aldığımız kadın kahramanlıkları, Kürdistan genelinde destansı bir şekilde yaşandı. İşgal  ve zulme karşı gerçekleşen Kürt isyanlarının tümünde kadının varlığından bahsetmek mümkün. Kürt kadınlarında, iktidarın yok edemediği saklı bir cevher hala mevcut.


Mücadelenizi çok konuşulmayan, çok bilinmeyen kadın direnişlerinin gün yüzüne çıkarılması olarak değerlendirebilir miyiz?

Kurdish female fighters of the Women Protection Unit (YPJ) attend military training near Qamishli cityEvet, mücadeleyi bir ileri aşaması ve daha bilinçli bir örgütlülük kazanması olarak o kadın direnişlerinin güncellenmesi olarak da ele alabiliriz. Kürt kadın tarihinde teslimiyet yoktur. Kadınlar cesareti, iradesi ve özverisi ile tüm isyanlarda varlığını ön plana çıkarmayı bilmiştir. Örneğin; Besê ve Zarife’den bahsediyoruz. Dêrsim İsyanı’nda önemli bir yere sahiptiler. Bu kadınların direnişi aynı zamanda ilham kaynağı oldu. Öte yandan, düşmana teslim olmamak için yüzlerce genç kadın kedisini Munzur suyuna attı. Her şey bizlere, “Kürt kadını hiçbir zaman teslimiyeti kabul etmedi” gerçeğini gösteriyor. Gücü, örgütlenmesi, bilinci çok fazla gelişkin olmayabilir, ancak direniş ve başkaldırı mirasına sahip.

Kuzey Kürdistan’da yaşanan tüm isyanlarda kadınlara rastlayabiliriz. Hakkari emirliğinde Halimexan’dan bahsetmek mümkün. Bunun yanı sıra Doğu Kürdistan’da, uzun bir direniş tarihinden, Mahabat Kürt Cumhuriyeti ile zulme, egemen sömürü sistemine karşı gerçekleşen başkaldırılarda, örgütlü düzeyde olmasa da kadınlar ön plana çıktı. Yine Güney Kürdistan’da, her evin duvarında Leyla Kasım’ın resmi asılı. İdam sehpasına büyük bir cesaret ile ilerleyen ve Kürdistan’ı sarsan bir direnişin sembolü oldu. Keza Beritan bizim için bir duruş, bir varlık gerekçesidir. İhanete, teslimiyete ‘hayır’ diyerek kendisini derin uçurumlara bıraktı. Bununla birlikte Berivan’ın Cizre’de sergilediği direniş çok güçlüydü. Zilanların mücadelesi, Azimelerin komuntanlığı, özcesi bütün bu kadın direnişleri Batı Kürdistan’a çok yüksek düzeyde etki yaptı.

Önderliğinizin birebir o sahada bulunuyor olması da büyük bir şans doğurdu. Kadınlar nasıl etkilendi bundan?

40 yıllık Kürt Özgürlük Hareketi, çıkışından itibaren kadın örgütlemesini ve iradesini ideolojik yaklaşımının merkezine oturttu. Bu yaklaşım da kadın potansiyelini, komutan özelliklerini, cesaretini, kadın örgütlenmesini, kadın ordulaşmasını, partileşmesini ortaya çıkardı. Bu gelişme Kuzey, Doğu, Batı ve Güney Kürdistan’ı etkiledi. Batı Kürdistan (Rojava), ülke’nin en küçük parçası olmasına rağmen, bu parçanın özgürlük arayışı çok büyüktü. Önder Abdullah Öcalan’ın ilk önce Rojava’da üstlenme1018703071si ile birlikte gelişen devrimsel süreç, bu parçada en çok kadına etkide bulundu. Kadınlarla birebir toplantılar, diyaloglar geliştirdi, kadına verdiği değer diğer tüm parçalardan çok Batı Kürdistan’daki kadını etkiledi. Çünkü Önderliğin kendisi bu toplumun birebir içinde kaldı. 

Kürdistan’ın 4 parçasında Önder Öcalan’ın doğrudan çabalarıyla önemli bir kadın örgütlülüğü açığa çıktı, ancak işgalci güçler, Kürt kadınlarının sesini ağır tecrit altında tutuyordu. Yani herşey aniden Kobanê’de ortaya çıkmadı. 

Dışarıdan kimi zaman Rojava’daki kadın örgütlüğünü PKK’de büyüyen kadın mücadelesinden ve onun yarattığı bilinç düzeyinden ayrı ele alan yaklaşımlar var. Ne söylemek lazım?

Kürt kadınlarının Kobanê direnişini Önder Apo’nun felsefesinden kopup ele alamayız. 1980’lerden sonra Rojava’da mücadele, direniş ve örgütlenme yavaş yavaş başladı. 83, 84 yıllarından sonra da, Rojava’nın öncü kadınları Kürt Özgürlük Mücadelesi’nde yerini almaya başladılar. Rojava’da gerçekleşen kadın çıkışı, toplumu derinden sarstı. Niye sarstı? Çünkü toplum içinde kadınlar bir varlık ve irade olarak görülmüyordu. Kadınlar “evin namusu” olarak ele alınıyordu. Rojava’da bu anlayış kırıldı. Öncü, cesaretli kadınlar sayesinde bu feodal, aşiretsel ve gerici yaklaşımlar yerle bir edildi. Yani PKK’de simgeleşen ilk kadın öncülerin, bizim de öncülerimiz olduğunu belirtebiliriz. Kobanê bölgesinde ilk şehit düşen kadın 

Alba_Sotorranın_kamerasında_YPJ

arkadaş Dicle, sadece Kobanê’de değil, Rojava Kürdistan’ın genelinde tanınıyor. Böylesi  feodal bir toplumda kadın çıkışı gerçekten çok zordu, ama bu kadın

 arkadaşlar katılımları, devrimci duruşları ve direnişleri ile hem gericiliği tepki toplamadan kırdı, hem de katılımların devamını sağladı. Örneğin Şilan Kobanê (Meysa Baki) arkadaşın kişiliği var. Baş kaldıran, direnen bir kadındı. Bilinci, komutan özellikleriyle o bölgeden çıktı ve Kürdistan’ın tüm bölgelerinde mü

cadele etti. 2004 yılında gerici ve komplocu güçler tarafından 3 arkadaşıyla katledildi ve bu şahadet Rojava kadınlarını derinden etkiledi.

Cezire Kantonu’nun farklı kentlerinden, örneğin Qamışlo, Hesekê, Tirbespiyê ve Derik’ten PKK saflarına katılan ilk kadınlar Adalet, Berçem, Sozdar arkadaşlar toplumu müthiş etkiledi. Onlar kadınların yönünü devrime çevirmişlerdi. Bu isimler toplumu uyandıran isimlerdir. Kobanê’den de yüzlerce kadın dağlara aktı. Afrin’de örneğin ilk katılım sağlayan arkadaş Ruken’di. Bunlar ardından birçok kadını çekti. Kürdistan’ın en küçük parçası olmasına rağmen, kadın katılımının bu kadar yüksek düzeyde olması, erkekte de belli kırılmalara yol açtı. Kadınlar örgütlendikçe, güç haline geldikçe erkeğin geri yanları dönüşmeye başladı.

MERASIMA SEHID-1Birbirini etkileyen ve birbirini doğrudan besleyen direniş…

Öyle, tüm bu tabloyu göz önüne aldığımızda Kobanê direnişinin dağlarda gelişen Kürt kadın direniş mirasından güç aldığını rahatlıkla görebiliriz. Tüm dünya kadınlarının bunu bilmesi gerekiyor. Bu topraklarda bir kadının evden çıkması ve örgütlenmesi aslında devrimin kendisidir. Şimdi her yerde kadını görmek mümkün. Artık toplum içerisinde kadın arkadaşlara karşı büyük bir saygı var. Mesela Kobanê’de en çok saygı duyulan ve kabul edilen kesim kadın arkadaşlarımızdır. Ben kendim de Kobanê’de bulundum. Kobanê diğer yerler gibi değil, Kobanê’deki halk kadınları hem kutsal görüyor hem de kadına müthiş güveniyor. Çünkü öncü kadın arkadaşlarla çok önceden tanışma imkanı buldu. Bu arkadaşlar Kobanê’yî çok etkilediler. Kobanê’de en çok dikkatimi çeken özellik, sadece kadınların kadına karşı saygısı değil, erkeklerin de kadına müthiş saygı göstermesidir. İhtiyarlar bile kadın arkadaşlara ‘komutanlarımız’ diyordu. Örneğin Apê Nemir kadın arkadaşlarımıza “bunlar benim komutanlarımdır” diyordu. Bu toplumun ulaştığı bilinç düzeyini, erkek egemen sistemin yıkılışını gösteriyor. Kadın iradesinin ortaya çıkarılmasını gösteriyor. Kadının oradaki direnişi, duruşu birçok şeyi kırdı.

40 yıllık bir kadın direnişinden bahsediyoruz. Ama Kobanê’de kadınlar daha fazla görünür oldu. Bunun nedenlerini biraz açabilir misiniz?

Şimdi bütün dünya büyük bir hayranlık biraz da şaşkınlıkla takip ediyor bizleri. Aslında Kürt kadınlarının direniş geleneği yeni değildi, eskilere dayanıyordu fakat bu mücadele biraz tecride alınmış gibiydi. Dünyanın duymaması için iktidar güçleri elinden geleni yapıyordu. Fakat Kobanê direnişi ile birlikte bu tecrit kırıldı, çünkü tehlikenin herkesin yaşamını etkileyebileceğini gördüler. IŞİD vahşeti sadece Kürtleri vurmuyor, bütün insani değerlerin yok oluşuna Free Kobanedönüşebilecek bir tehlikeyi barındırıyordu.  Bu açıdan Kobanê direnişi, kadının varlığını ortaya çıkarttı diyebilirim. Bütün dünya kadınları Kobanê direnişiyle kendilerini Kürt kadınlarının gücünde ve cesaretinde buldu. Kadınlar öz güçlerini Kobanê kadını şahsında bir daha gördü ve yeniden anlamlandırdı. Kobanê’deki kadın direnişi gerek Avrupa, gerekse Ortadoğu kadınları üzerinde çok derin izler bıraktı. Biz kadınlar olarak Rojava’da gördük ki, her şeye sahip olsan dahi eğer öz savunman yoksa biter ve yok olursun. Ve Kobanê’de kadınlar bunun başarılacağını gösterdiler; öz savunmanı alabilirsin ve kendini koruyabilirsin!

Öz savunmaya değinmişken, bu çok ender karşılaşılacak bir şey. Kadınlar büyük bir imkansızlık içerisinde örgütleniyor ve silahlanıyor. Nasıl bir ihtiyaçtan yola çıkılarak böyle bir oluşuma gidildi?

Savunmasız bir halkın varlığından söz etmek mümkün değildir. Her canlının kendini savunmaya ihtiyacı vardır. Yaşamak için kendini savunmaya ihtiyaç duyarsın ve bu doğanın kuralıdır. Böyle bir örgütlemeye giderken de amacımız birilerini yok etmek veya bir yerlere saldırmak değildi. Biz sömürgeci bir güç değiliz; temel amacımız varlığımızı korumak ve bize dönük gelişecek herhangi bir saldırıya karşı halkımızı korumaktır. Kuruluş amacımızın bu olduğunu bir kez daha altını çizerek belirtmek isterim. Rojava’da kadın öncülüğünde bir halkın var olma mücadelesini yürüttük ve bu mücadelede başarılı olduğumuzu da söyleyebilirim. Elbette Rojava’nın birçok yerinde mücadele verdik. Peki neden Kobanê’deki direniş insanları inanılmaz etkiledi? Çünkü saldırılar çok büyük ve korkunçtu. Saldıran güçler de öyle sıradan güçler değildi; aynı zamanda tüm dünya bu süreci yakından takip ediyordu. Bizim direnişimiz, böylesi büyük bir saldırıda ortaya çıktı, böylesi bir saldırı karşısında tarihi bir direniş söz konusuydu. YPJ, bu vahşet çeteleri karşısında, destansı bir direniş sergildi, devletlerin dahi başedemediği çete sürüsünü destansı bir direniş ile geri püskürttü. Bu direniş süreci buyunca, “yapamaz ve güç getiremez” denilecek tek bir arkadaşla karşılaşmadım diyebilirim. Her kadın arkadaş büyük bir irade ve güçle bu sürece katılmıştır. YPJ her şeyden önce büyük bir moral kaynağıydı ve bu moral düzeyi hiç düşmedi. Çünkü kendine inanıyordu, gücüne güveniyordu, gittiği ve başardığı her çalışmadan sonra daha da güçleniyordu. Ve her kadın öz gücünü açığa çıkarttıkça  kendine karşı müthiş bir öz güven duyuyordu. Kobanê direnişinde kadınlar aynı zamanda tüm dünyaya ayna tutuyordu, “acaba umudu yeniden yeşertip dünya kadınlarına taşırabilir miyiz” diye üstün bir sorumluluk da taşıyorlardı. Bu direnişin sonucunda da çok net gördük ki, başarı kadınların yüce direnişiyle gelişiyor ve bu insanları daha derin etkiliyor. Toprağa bağlılık, özgürlük tutkusu ve kadının yoldaşlarına olan bağlılığı, yani bu ruh onu başarıya taşımıştır. Çünkü orda halkına ve toprağına bağlılık inanılmaz derecede güçlüydü ve mutlaka burada bir başarı sağlanmalıydı. Her YPJ’li arkadaş bu ruhla mücadeleye sarıldı ve halkını başarıyla onurlandırdı. Mücadele süreci buyunca hiçbir YPJ’li kendini geri çekmedi, tam tersi mücadelede yer alabilmek için inanılmaz bir çaba sarf ediyorlardı. Örneğin henüz yaşları küçük olan bazı Kobanêli kızlar vardı; elimizden geldiğince onları savaş ortamına koymamaya çalışıyorduk. Ancak “Kobanê’de ölüm-kalım savaşı veriliyor ve siz bizi katmıyorsunuz” diye serzenişte bulunuyorlardı.

Kobanê’de kadın direnişleri toplumda çok büyük bir etkiye neden oldu. Tabular, yargılar, kadını ele alış göz önünde bulundurulduğunda sizin hareketiniz açısından nasıl bir karşılığı oldu?

150306170252_ypj_640x360_afp_nocreditKobanê direnişi aynı zamanda kadınların, 5 bin yıllık erkek egemenliği ve sömürgeciliğinden hesap sormanın adıydı. Bir çok tabu yıkıldı, bir çok gerilik aşıldı, kadını küçümseyen, horlayan, varlık olarak görmeyen anlayışlar yerle bir edildi. Kadın iradesi, cesareti ve direnişiyle “ben varım” dedi. Bunun çok büyük etkileri oldu. Örneğin gerçekleştirdiğimiz YPG Konferansı’nda bütün erkek arkadaşlar, kadın özgürlük çizgisi, kadın varlığı ve kadının mücadele çizgisi temelinde kalkıp söz verdiler. Bu öyle sıradan bir durum değil ve çok anlamlı bir duruştu. Bu konferansta kadın öncülüğüne sürekli vurgu yapılması, kadın direnişinin erkeği ne kadar derinden etkilediğini gösteriyor. En çarpıcı nokta ise her arkadaşın söz verirken, her şeyden önce kadının yoldaşlık ruhuna ve direnişine vurgu yaparak sözlerine başlamalarıydı. Her erkek arkadaş için kadın özgürlük çizgisi, mücadelenin anlam ve başarı sözünün temeli olmuştu. Bu mücadele süreci buyunca şehit düşen kadın arkadaşların direnişi hem toplumda ve özellikle erkek arkadaşların üzerinde çok büyük bir etki yaratmıştır. Kısa bir zaman önce YPJ Konferansı’mızı da gerçekleştirdik. Örgütlülüğümüzü nasıl büyütür, eksikliklerimizi nasıl giderebiliriz üzerine tartışmalar yürüttük. Konferansımızın ana sloganını “Kobanê’de kadının direnişi, 5 bin yıllık erkek egemenlikli zihniyetin iflasıdır” diye belirledik. Bu anlamda bizler bu direnişi tüm kadınlara armağan ediyoruz.

Kobanê küçük bir kent, fakat dünyanın hayran kaldığı büyük bir direniş açığa çıkardı. Bunun ark planı açısından neler söyleyebilirsiniz?

Kobanê’ye yönelik saldırı, öyle sıradan bir saldırı değildi. Direniş de sıradan bir direniş değildi. Kobanê direnişi neden tüm dünyayı şaşırttı? Birincisi; çok kısıtlı imkânlarla, kalaşnikof ve el bombalarıyla bu çetelere karşı duruyorduk. Hiçbir şeyimiz yoktu, ama herkesten çok irademiz ve başarı umudumuz vardı, bizi zafere taşıyan da bu gerçeğimizdi. Fedai bir ruh vardı ve tek sözümüz ise “onlar ancak cenazelerimizi ezerek geçerler” sözüydü. Yani aslında düşmanı durduran YPG ve YPJ savaşçılarının çelik iradesiydi. En önemlisi de düşmanı bitiren cesarettir ve biz Kobanê’de bu cesareti sergiledik. Kobanê direnişi tüm dünyaya bir kez daha hiçbir gücün halkların gücünü yenemeyeceğini göstermiştir. Burada büyük bir onur mücadelesi sergilendi. Onur derken ne anlıyoruz? Onur bir halkın toprağına, halkına, kültürüne ve tarihine bağlılığıdır, bu uğurda onurlu bir ölümü seçmesidir. En büyük onursuzluk ise topraklarına sırt çevirmektir ki o en büyük ölümdür.

Bize biraz da Kobanê direniş günlerinde sembolleşen kadın isimlerinden, tanıklıklarınızdan, yaşadıklarınızdan bahsedebilir misiniz?

-Kobanê direnişinin üçüncü gününde birçok çevre, “Kobanê ha düştü düşecek” diye beklerken, o günler büyük direnişlere tanıklık etti. Kobanê’nin dört bir yanı direniş kalelerine dönüştü ve her arkadaşın bedeni Kobanê’nin savunması için çeper oldu. Kobanê’de Arin Mirkan sembol oldu ve onlarca genç kadın yoldaşımız direniş ruhu ve duruşuyla birer direniş abidesi olarak hep aklımızda kalacak. Savaş mevzilerinde kahramanca duruşlar sergilendi; örneğin cephe komutanı Rojen Rojhêlat arkadaş sergilediği direniş nedeniyle bir çok savaşçının o cepheye geçme istemini doğurdu. Birçok savaşçı onun yanında savaşmak istemiştir. Savaşın en yakıcı anlarında dahi kadına yönelik önyargı ve inançsızlık duvarlarının nasıl tek tek yıkıldığını görebiliyorduk. Savaş sadece fiziki bir güç ile açığa çıkmaz, irade lazım, inanç, kararlılık ve en önemlisi de cesaret lazım. İşte tüm bu saydıklarımız Kobanê’de kadın şahsında tamamlanmış bir gerçekliktir. Kobanê başarısının birçok nedenini sayabilirim, ama en önemlisi de yoldaşlık bağlılığıydı. Sınırlarını tarif edemeyeceğim bir sevgi söz konusuydu. Orada birbirileri için gözünü kırpmadan canını feda edebilen bir ruh yaşanıyordu. Her sokak, her bina, her bir duvarın önü bu ruha tanıklık etmiştir. Örneğin Gulan arkadaşımız doğu cephesinde sadece cephe komutanı değildi, yoldaşlarıyla aynı mevzide savaşır ve onları yönlendirirdi. Yine Jiyan arkadaşımız Kaniya Kurdan bölgesinde -ki savaşın en yoğun olduğu yerlerdendi-  son ana kadar büyük bir kararlılıkla mücadele etti ve şehit düştü. Yine Heval Zozan ve Êrîş yoldaş “ancak cenazemizi ezip öyle geçerler” sözleriyle büyük bir direniş ve fedakârlık gösterdiler. Bütün arkadaşlar durmadan, dinlenmeden, yemeden ve içmeden, uyumadan savaşıyorlardı. Güney cephesinde Rêvan arkadaş çok uzun bir alanı kapsayan bir yerde durmadan ve soluk almadan savaşmıştır. Yaralandıktan sonra da arkadaşlarının bütün dayatmalarına rağmen geri çekilmemiş ve fedai bir eylem gerçekleştirmiştir. Hebun Dêrîk arkadaş savaşın en kızgın anlarında hiç durmadan, tek tek mevzileri dolaşmış, arkadaşların yanında olmuştur. Bir komutan olarak yoldaşlarıyla aynı mevzilerde kalmak ve onlara moral vermek için büyük çaba sarf etmiştir. Diğer bir arkadaş ise Rojda arkadaştır. O da Kaniya Kurdan’da büyük bir direniş göstererek şehitler kervanına katıldı. Elbette bunun gibi yüzlerce örnek var. Örneğin; Destina yoldaş Güney Kürdistanlı bir yoldaştı ve savaşın ilk günlerinden itibaren yanımızdaydı. Sanki savaşa değil de halaya tutuşmak için buradaydı. İlk günlerden itibaren moral ve coşkusundan hiçbir şey eksiltmedi. Büyük bir heyecanla savaş alanına gitmek ve savaşmak istedi. Komuta ettiği 12 kişilik grubuyla bir binada sabahtan akşama kadar savaştılar ve son anına kadar direnerek şehit düştüler.

1 Kasım Dünya Kobanê günü. Geçtiğimiz yıl dünyanın birçok yerinde insanlar sizler için alanlarda destek mesajı gönderdi. Kobanê direnişi aslında biraz da dünya kadınlarının ilham kaynağı oldu. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

ypjİnsanları şaşırtan noktalardan biri de sanırım genç, kadın, yaşlı çocuk demek halkın komple bir direniş içerisinde olmasıydı. Savaşın en kızgın günlerinde Kobanê’yi terk etmeyen birçok anne vardı. Her yerden ateşler yükseliyordu, diğer bir yandan Kuzey Kürdistan sınırı boyunca kadın, çocuk, genç ve yaşlı insanların bekleyişi sürüyordu. Onların haykırışlarını duyabiliyorduk. Savaş çemberi içinde bir yandan kurşun sesleri, diğer bir yandan zılgıtlar eşliğinde “Jin Jiyan Azadî” sloganları yükseliyordu. “Kobanê direnişi kadın direnişidir” belirlemesi öylesine sıradan yapılmış bir belirleme değildir. Çünkü bu direniş dünyaya korku salmış ve bela olmuş çeteci güçleri bozguna uğrattı. Bu direnişin sonucunda Kobanê’de insanlık kazandı, kadınlar kazandı, özgürlük kazandı, umut kazandı. Kobanê’de kaybetmeye mahkûm olan, emperyalizm ve egemenlikçi zihniyet oldu. Kobanê’de gerici zihniyet yenildi, örgütlenen ve bilinçlenen halkların ve kadınların cesareti kazandı. Üstelik bunu kendi öz gücüne dayanarak kazandı, başardı. Bizler için en büyük destek ve yardım, dünyanın her yerinden yükselen kadınların sesiydi. Savaş çemberinde çok fazla dünya ve bölge gündemini takip etme durumumuz yoktu; her arkadaş bu direnişin dışarıya nasıl yansıdığını ve nasıl bakıldığını merak ederdi. Tabii ki dünyanın dört bir yanından gelen destekler bizler açısından büyük bir moral kaynağıydı. Bizler de Kobanê zaferini tüm dünya kadınlarına armağan ettik. Direnişin, özgürlüğün, başarının yeni yaşamı beraberinde getireceğini çok iyi biliyorduk. Bu yeni ve özgür yaşam da tüm dünya kadınlarına armağan edildi. Bu anlamda Kobanê’nin evrenselleşen direnişinin kadınları birleştiren, buluşturan bir yönü de var. Sevincimiz ortak sevince dönüştü. Bunun daha da büyümesi ve gelişmesi temel dileğimiz tabii.