Direniş ve devrim ruhunu buluşturmak

- Zerya GÜL
674 views

14 TEMMUZ ANMA14 Temmuz 1789’da Fransa’da Parisliler, krallığın zulmünün merkezine dönüşen Bastille Hapisanesi’ni basarak; baskı, katliam ve yoksulluğa karşı ayaklanmayı başlattılar.

14 Temmuz 1982’de Hayri’ler, Kemal’ler, TC. faşizminin merkezine dönüşen Diyarbakır Hapishanesi’nde ölüm orucunu başlatarak, TC. faşizminin zulmüne karşı büyük direnişin öncülüğüne koyuldular.

19 Temmuz 2012’de Rojava halkı, tüm ulus devlet ve emperyalist dünya gericiliğinin karanlık gücü IŞİD’e karşı geliştirdiği büyük direnişle Rojava Devrimi’ni gerçekleştirdi.

Fransız devrimi, ulus devletlerin temelini attı. Harcına halkların eşitlik, özgürlük, kardeşlik özlemlerini katarak, bayrağını krallığın sembolü beyaz, Paris’i sembolize eden mavi ve kırmızı renklerinden oluşturdu. Egemen sınıfın halkların umutları ve özlemleri karşısındaki iktidar sürekliliğinin bir örgütlenmesi olduğunu, bu kutsal izdivaçla ifade etmeye devam ediyor. Ulus devletçiliğin genlerini oluşturan cinsiyetçilik, milliyetçilik, merkeziyetçi tekçilik (tek millet, tek devlet, tek dil, tek vatan, tek bayrak) tüm coğrafyalarda halkların başına bela ve temel kriz kaynağı olmaya devam ediyor. Bunun yanında halkların eşitlik, özgürlük, kardeşlik özlemleri ve mücadeleleri tükenmedi, yanılmadı, büyüyerek direngenlikle sürüyor.

14 Temmuz direnç kaynağıdır

14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu, faşizmin karanlığa boğmak, yok etmek istediği halkların, kimlik ve özgürlük mücadelelerinin direnç kaynağı, dayanağı olmaya devam ediyor. Kimliksiz, kültürsüz, inançsız yaşanamayacağını kanıtlayarak, Türkiye halklarının kurtuluşunun Kürt halkının kurtuluşundan, özgürlüğünden geçtiğini gösteren bir yol haritası olarak, Ortadoğu halklarının mücadele yolunu aydınlatıyor.

Rojava Devrimi ile Kürt halkı, Fransa halkının eşitlik, özgürlük, kardeşlik özlemlerinin günümüzdeki savunucuları ve gerçekleştirenleri olarak, insanlığın özgürlük tarihindeki yerini aldı. TC. faşizminin küresel faşizmden beslendiğini, IŞİD’in bunun sembolü olduğunu, binlerce yıllık egemenlik dünyasının bütün kini, intikamını taşıdığını ve buna karşı direnmenin farz olduğu bilinci, inancıyla direndi ve kazandı. 14 Temmuz direnişçilerinin halkına borcunu ödemenin, uğruna ölecek kadar sevdikleri yaşamı kurmanın, özgürleştirmenin kutsal emekçiliğine, inşasına koyuldu. Devrim içinde devrimler gerçekleştirmenin geleneğini kurumsallaştıran Kürdistan Özgürlük Mücadelesinin gerilla savaşı ve örgütlü halk gerçekliğinin yaşam alanlarını yeniden tanımlama, demokratik özerk sisteme dönüştürme, gerçek anlamda eşitlik, özgürlük ve kardeşlik zeminlerine dönüştürmenin kutsal savaşı ve demokratik toplumsal inşası devam ediyor.

Kadın özgürlüğü toplumsal hakikattir

Fransız devriminde de kadınlar en öndeydi; silahlandılar, savaştılar, toplumsal rollerinin gereğini yerine getirmenin emek ve direnişine giriştiler. Gerçekleşen burjuva devrimi ve cinsiyetçi-milliyetçi devlet geleneği önce kadınları vurmaya, açık-gizli sömürüsünü derinleştirmeye devam etti. Binlerce isyanın ve direnişin nedeni oldu, olmaya da devam ediyor.

Kürdistan devriminde de başlangıçtan beri kadınlar var, bugün bütün direniş mevzilerinde ve toplumsal inşaya öncülük rollerinde, tarihsel yenilgilerden çıkardıkları dersler temelinde oynamanın tedbirlerini geliştiriyorlar. Hanım’ların Sakine’lerin kadın özgürlük mücadelesi, demokratik kadın sisteminin örgütlenmesi ile demokratik uluslaşmaya ve demokratik özerkliğe toplumsal rengini veriyor. Koma Jinen Bilind-KJK, YJA- Star; Kongra Star, YPJ hem meşru savunmanın hem toplumsal bütün alanlarda öz savunmanın geliştirilmesinin özgürlük ideolojisiyle donanan örgütlü kadın gücü ve sisteminden geçtiğini bilen bir bilinç ve felsefeyle kendini yeniden yeniden oluşturuyor.  Sömürgeciliğin dört parçaya böldüğü her parçada; özgün ve özerk örgütlenmelerle, kadının kaderinin erkeğe bırakılamayacak kadar hassas ve hayati bir konu olduğu bilinciyle donanıyor. Kadın özgürlük devriminin kazanımlarını toplumsal özgürlük devrimine daha güçlü akıtabilmenin mücadelesini derinleştiriyor.

Fransız devrimi ve ulus devlet geleneği kadın köleliğini derinleştirerek varlığını güvenceye almak isterken; Kürdistan devrimi, kadın özgürlüğünü demokratik toplumsallığın özü ve hakikati olarak geliştirmek, kalıcılaştırmak istiyor. Gerçek eşitliğin, özgürlüğün ve kardeşliğin bu sihirli formülden geçtiğini sürekli hafzediyor. Fransız devrimi ve iktidarcı devlet geleneğinin tersine çevirdiği, içini boşalttığı ve bugün bütün küresel güçlerin devraldığı; eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve barış havariliği başta Ortadoğu olmak üzere, tüm kıtalarda derinleştirdikleri köleleştirme ve sömürgecilik savaşları ile büyük belaların kaynağı olmaya devam ediyor. Rojava Devrimi’nde gerçekleşen demokratik ulus örgütlenmesi bu sahtekarlığı açığa çıkaran ve halklara umut vadeden hakiki eşitlik, özgürlük ve kardeşlik mekanlarını, sistemlerini ve yaşamlarını örüyor. Kürtler kadar Araplar, Araplar kadar Süryani-Asuri, Ermeni, Türkmen ve Çeçenler aynı özgürlük sistemi içinde demokratik özerk örgütlenmeleri ile savunmadan, eğitime, sağlıktan ekonomiye, kültüre, inanca kendi yaşamlarını güzelleştirmenin, güvenceye almanın hummalı çabası ve özgürlük işçiliğinde savaşıyor, özgürleşiyor ve güzelleşiyorlar. Kadını-erkeğiyle, Müslümanı Hristiyanı Ezîdisîyle egemenlik kirlerinden arınıyor, özgür varlıklaşmada buluşuyor, yeniden yaşamın anlamına, tarihsel köklerine kavuşuyorlar.

Devrimlerin ruhu sentezleniyor

Demokratik Kuzey Suriye Federasyonu, ulus devlet sistemine karşı, halkların demokratik ulus örgütlenmesinin alternatif toplumsal sistemidir. Halklar bu sistemde yer alışlarını tanımladıkları Toplumsal Sözleşme’lerinde “ Din, dil, ırk, inanç, mezhep ve cinsiyet ayrımının olmadığı, eşit ve ekolojik bir toplumda adalet, özgürlük ve demokrasinin tesisi için. Demokratik toplum bileşenlerinin siyasi-ahlaki yapısıyla birlikte çoğulcu, özgün ve ortak yaşam değerlerine kavuşması için. Kadın haklarına saygı ve çocuk ile kadınların haklarının kökleşmesi için. Savunma, öz savunma, inançlara özgürlük ve saygı için. Bizler demokratik özerk bölgelerin halkları; Kürtler, Araplar, Süryaniler (Asuri ve Arami), Türkmenler ve Çeçenler olarak bu sözleşmeyi kabul ediyoruz” biçiminde dile getiriyorlar. Demokratik Özerk Bölge Yönetimleri’nin, ulus-devleti, askeri ve dini devlet anlayışını, merkezi yönetimi ve iktidarı kabul etmediklerinin altını özenle ve özel olarak çiziyorlar.

Demokratik bir Suriye, demokratik bir Ortadoğu ve dünya için tek çözüm demokratik ulus çözümü olarak kendini dayatmakta ve direniş 14 Temmuz Direniş Ruhu ile 19 Temmuz Devrim ruhunu sentezleyerek yayılmaktadır. Halkların umudu bu ruhta direnişte somutlaşmış ve özgür yaşam gücüne dönüşmüştür.