Egemen sistemin yapı taşları bir bir sökülüyor

- Bese ERZİNCAN
587 views

123Kadın özgürlük mücadelesi için 2015 yılı açısından önemli ilerlemelerin yaşandığı bir yıl olarak gelişim gösterdi. Ortadoğu’da ulus-devlet modelinin çözülüşe uğraması ile birlikte alternatif bir model olarak geliştirmek istediğimiz demokratik ulusa ulaşmanın adımları atıldı. Kadınlar demokratik ulusu inşa etmenin ve yapılanmanın öncü gücü olarak başta Kuzey Kürdistan olmak üzere tüm Kürdistan’da, çalışmalarını büyük bir azim ve kararlılıkla yürüttüler. Şengal, Kobanê direnişleri kadın mücadelesinin evrenselleşme adımlarını hızlandıran etkili adımlar oldu. Bu anlamda Kürt kadınlarının evrensel özgürlük mücadelesi; tüm dünyanın demokrasi, özgürlük, eşitlik mücadelelerinin vazgeçilmez ilham kaynağı olarak güçlü bir doğuş yaşamış ve ilerici insanlığa çok büyük bir moral, inanç vererek özgürlük mücadelesi trendini sürekli yükseltmiştir. Halkların, kadınların dayanışma ve ittifaklarla ortak mücadelesine duyulan inancı ve güveni perçinlemiştir. Kadın özgürlük mücadelesinin yarattığı çekicilik etrafında özgürleşme, yeni yaşamı yaratma temelinde bir kenetlenmeyle, gerilla başta olmak üzere toplumsal mücadele alanlarına katılımı arttırmıştır.

Buna karşılık 2015 yılı aynı zamanda kadınların mücadelesi açısından oldukça çetin bir yıl oldu. En başta Önderliğimiz öncülüğünde geliştirilen “Kürt sorunun diyalog ve müzakere ile çözme” çalışmaları AKP tarafından sonlandırıldı ve yüksek şiddette bir savaş konsepti uygulamasına geçildi. Önderliğimiz Nisan 2015 yılı itibarı ile bugüne dek görüşlere çıkartılmadı. Önderlik ile halkların ve kadınların ilişkisi kesildi. Önderliğin önerdiği tüm yaşamsal projelere (HDP, eş başkanlık vb.) saldırılar gerçekleşti. Türkiye tarihinin en kanlı katliamlarının gölgesi altında AKP gayri meşru bir sonuç elde etti. Bu kadınlar ve halklar açısından tam bir mücadele gerekçesi olarak ele alındı. Önderliğin esareti, tecridi halkların, kadınların esareti ve tecridini ve dolayısı ile toplumsal direnişin, başkaldırının vazgeçilmez özünü temsil eder. Önderliğe uygulanan tecrit kadınlar üzerinden şiddetin daha da arttırılması, kapitalist modernist uygarlığın temel politikası olarak yaşama geçirilmiştir.

Şiddeti teşvik eden bir iktidar: AKP

2015 yılında Türkiye ve Kürdistan olmak üzere kapitalist modernitenin AKP hükümeti aracılığı ile geliştirdiği kadına karşı şiddet politikalarının derecesi her geçen gün arttı. Kürt kadınlarının büyük emeklerle yaratılan kadın sistemine ve değerlerine büyük saldırılar gerçekleşti. Ataerkil zihniyetle donanmış AKP iktidarı Ortadoğu’da yükselen kadın özgürlük mücadelesine çok sistematik ve kapsamlı saldırılar yaparak demokrasi, barış, özgülük çalışmaları önünde bir duvar örerek durdurmaya çalıştı.  Bir yandan ulus devletin en köhne kadını köleleştirme politikalarını “üç çocuk doğurma” adı altında kadın bedenini araçsallaştırarak, kadının eve kapatılmasının ve ikinci cins olarak kalmanın kutsallaştırılması, “erkeğin gölgesi olarak yaşama şartı” gibi söylemlerle hayata geçirmeye çalıştı.  Diğer yandan erkek egemen akıl ile donanmış mahkemelerde kadın cinayetlerinin faillerini “iyi hallerden” serbest bırakarak toplum içinde kadına yönelik şiddeti sürekli teşvik etti. AKP’nin yaşam içinde çizdiği kadın profili ulus-devlet kapanına sıkışmış, eve zincirlenmiş kadın gerçekliği oldu. AKP; kadın aklı, bedeni, düşünce ve emeğinin sömürgeleştirilmesini erkek egemen gerçeğinin kendisini sürdürebilmesinin temel harcı olarak değerlendirdi. Aynı zamanda özgürlük hareketimizin geliştirmeye çalıştığı; siyasette ve yaşamda cinslerin eşit ve özgür katılımını, ortak yaşamı hedefleyen “cins kotası” uygulaması, “eş başkanlık” sistemine büyük saldırılar gerçekleştirdi. Eş başkanlık sistemi özgürlükçü ve toplumsal yapılar içinde büyük bir yankı, özgürlük ve eşitlik sisteminde bir kurumlaşma ve derinleşmeyi hedefliyordu. Eş başkanlık sisteminin işlevsiz hale gelebilmesi için hukuki ve yaşamsal önlemler alınmaya çalıştı. AKP, özgürlük hareketinin kazandığı belediye yönetimlerinde eş başkanlık sisteminin uygulanmasını imkânsızlaştıracak kanuni tedbirler geliştirmeye çalıştı. Aynı zamanda belediye ve illerdeki kadın eş başkanlarına, meclis üyelerine, çalışanlarına tutuklamalar, saldırılar gerçekleştirdi. Kürt kadının evinden çıkıp mahalle, köy-kent etkinliklerine, serhildanlara, toplumsal üretim sahalarına katılması, bağımsız adımlar atarak toplumsallaşmanın önüne geçmek için devletin güvenlik araçlarını harekete geçirdi. Sokaklarda kadına yönelik polis şiddeti uygulandı. Kadınların yaşamın siyaset, ekonomi, eğitim, sağlık, iş vb. tüm alanlarda varlığını sürekli olumsuz temelde yorumlayarak kadınları erkekliğin kalıplarında hapsetmeye çalıştı. Dışarda olan kadına “kötü kadın” imgesini yapıştırarak, yaratılan gerici toplumsal algılar temelinde kadına yönelik şiddetin dozajını arttırdı. Kadınları geleneksel rolüne koymayı ve ev içine geri göndermeyi, yani özcesi kadınların özgürlük potansiyelini bastırma temelindeki bilinçli ve sistematik uygulamaları pratikleştirerek kadınların özgürlük mücadelesini geriletmeyi amaçladı.

2Ortadoğu’da kadına yönelik geliştirilen DAİŞ saldırılarının diğer bir yüzü olan bu vahşi saldırılarını hiç eksik etmedi. Kadın katliamları, kadın ölümleri 2015 yılında büyük bir artış gösterdi. Türkiye’deki “diktatör Erdoğan” imgesi sokakta zorba erkek imgesine ve türevlerine dönüştü. Kadınların öldürülmesinin neredeyse mübah görüldüğü bir toplumsal adalet ve yargı sistemi içinde kadınlar yalnızlaştırıldı ve savunmasız hedefler haline getirildi. Yandaş medyanın basın yayın organlarında kadın tam bir mağduriyet psikolojisine sokularak, hiçbir şekilde kendini savunamayan varlıklar olarak tanımlandı.

Kadınların hakikati yok sayılamaz

Diğer yandan ise Ortadoğu’nun çalkantılı ve kaygan siyasal gelişmeleri içerisindeki şiddet sarmalından en fazla etkilenen kadınlar ve çocuklar olmuştur.  DAİŞ tarafından ganimet olarak esir alınıp tecavüze, katliama uğrayan Êzîdî kadınların yanı sıra; Araplar, Aleviler, Türkmen kadınlar göçmen kamplarında, göç yollarında en fazla cinsel istismara uğrayan bir kesim olarak egemen sistemin sömürü ve baskılarına maruz kaldılar.

2015 yılı itibarı ile Ortadoğu’da yaşanan tüm gelişmeler kadın özgürlüğünün temel bir problem olma gerçeğini bir kez daha ortaya çıkardı. Mücadele ve direniş çalışmalarının inşa ve yapılanma çalışmaları ile bütünleşmesi çözüme girişte güçlü umutlara yol açtı. Toplumsal özgürlük mücadelesinde kadının öncü misyonunu çok daha çarpıcı ortaya çıkardı.  Ezilenlerin, özgürleşme tarihindeki stratejik bir eksikliği tamamlanmış oldu. Yani bir yandan toplumsal özgürlük mücadelesini kadın hakikatinin yaşadığı sorunları çözerek ilerletirken, diğer yandan; yerelden, yaşamın tüm alanlarında geliştirmeyi hedeflediğimiz komün ve meclis çalışmaları ile kadın sistemini yapılandırmaya çalıştık. Kadınların yaptığı tüm bu çalışmalar yeni altarnatif bir yaşamın yaratılmasında eksen rolünü oynamıştır. Toplumsal mücadelenin radikal bir minvalde derinleşerek süreklilik kazanmasında kadın sistemleşmesi stratejik bir öneme sahiptir. Demokratik modernitenin kuruluşundaki bu tarz bir sistemleşme, toplumsal özgürlük potansiyelinin ortaya çıkışına tekabül etmektedir.

Kadın özgürleşmesi egemeni tedirgin ediyor

Örgütlenen ve eyleme geçen kadın sayısının son yıllardaki artışı; Kadın Özgürlük Hareketimizin çok ciddi bir özgürleşme mücadelesi yürütmesi, sistemleşmesi ile birlikte umut ışığı olma gerçeğini yaratabilmesi ile bağlantılıdır. Kadının özgürleşme mücadelesinin yarattığı enerji büyük bir direniş potansiyeline dönüşerek kahramanlıkların, fedai duruşların temel kaynağı haline gelmektedir.

Halkların, kadınların emek ve iradelerini ipotek altına alınması, gasp edilmesi gerçeği olan ulus- devlet modeli erkek egemen, faşist karakteri gereği en fazla öfkeyi, nefreti farklılıkların varlığına ve ezilenlerin özgürleşmesine karşı duyar. En çok da kadının özgürleşmesine karşı acımasız savaş yürütür. Devletçi ve iktidarcı kodlamalar kadın köleliği üzerinden şekillendiğinden, kadın özgürleşmesinde egemen sistemin yapı taşlarının bir bir söküldüğü gerçeğinin farkındadırlar.

3Bu anlamda devletçi iktidarcı anlayışın en temel kurumlaşması olan ulus-devlete karşı demokratik ulusun yaratılması için kadın eksenli çalışmaların hayati önemi vardır. Ortadoğu gibi kimi zaman değişikliklerin keskin, ani sıçramalarla yaşandığı coğrafyalarda hazırlıklı olabilmek sistem gerçeğine ulaşmak ve geliştirmek ile mümkün olabilir. Sistem değişikliklerinde, geçiş süreçlerinde en fazla kayba uğrayanlar öncüsüz ve örgütsüz kesimlerdir. Özgürlük, eşitlik, barış mücadelesi yürüten güçler örgütlenmeler temelinde sağlam çıkış gerçekleştirebilirler. Savunmalarını yapıp yeni bir yaşamı kurabilirler. Buna da en fazla kadınların ihtiyacı vardır.

Yabancı yönetime karşı öz yönetim direnişi

2015 yılı çalışmalarımızda bu temelde ortaya çıkan gerçeklik öncelikle özgürlük felsefesi temelinde yapılacak zihniyet çalışmalarına öncelik verebilmektir. Kendi kişiliğinde, modernist yaşam ve ilişkilerinde bunun kölelik kodlarından kurtulamamış bir kadın gerçekliği özgürlük yaratamaz. Kadının özgürleşme mücadelesinde yer almak; özgürlük anlayışındaki derinleşme ve bu temelde sağlanan bir dönüşümle mümkün olabilir. Her kesimden kadınların, gençlerin; demokratik ulus, kadın özgürlük çizgisinde eğitilmesinin yanında, demokratik ulusun boyutlarını hem teorik olarak anlama hem de pratikte uygulama kabiliyeti ve iradesini yakalayabilmesi hayati önem taşımaktadır.

Bu anlamda 2015 yılında ilan edilen “öz yönetimler” temelinde yeniden inşa çalışmalarının doğru yol ve yöntemlerle sürdürülmesi Ortadoğu’da çığır açacak bir çalışma niteliğindedir Kadın meclisleri ve komünler, akademiler yeni alternatif yaşamın kök hücreleridir. Özgürlük zihniyetine ulaşmak ve bunu pratikleştirmek birbirini tamamlayıp geliştiren olgular olarak sürekli gündemde olacaktır. Egemen sistemin düşünce, dil yaşam ve ilişkilerini radikal sorgulamayan ve alternatifini inşa etmeyenler özgür bir yaşamı da yaratamazlar.

Zaten öz yönetim tarihsel olarak kadın eksenli doğal toplumun yönetim biçimidir. Ancak kadın eksenindeki yönetim biçimi öz yönetim olabilir yoksa erkek egemenliğindeki yönetim biçiminin yabancı olduğu her halükarda öğrenilmiş durumundadır. Yabancıdır, çünkü insanlığın doğası karşıtındadır. Yabancıdır çünkü toplum düşmanlığını yapacak her tür özelliğe sahiptir. Yabancıdır; çünkü kadınlara, çocuklara, gençlere, yaşlılara, yoksula işsize, öğrenciye ve bir bütün olarak insanlığın yararına vaad edeceği hiç bir geleceği yoktur. Ve tüm bu kesimleri dışardan sömürgen bir varlık olarak sömürdükçe sömürmektedir. Dolayısıyla içten bir varlık olarak bunların yanıbaşında yer almadığı gibi toplumsal tüm kesimlerin acılarını katmerleştirdi ve sağlıklı bedenlerini hastalıklı kılıp üzerinde rant ettiler. Yaralarını onarmadı çünkü yabancı olan kesimler bu yaraları derinleştirdikçe varlık kazanacaklarının tecrübesini elde etmişlerdir. Çünkü ancak toplumdan olmayan üstenci olan yönetim biçimi bunları topluma reva görebilir. Öz yönetim ise toplumun bağrından çıktığından daha duyarlı, merhemetli, dostça ve samimi bir anlayışla toplumun dokusundan anlayan buna anlayış gösteren bir içeriğe sahiptir. Bütün bu özellikler ise tam da kadının özünden gelen bir anlayışla temsiliyet kazanabilir.

2016 yılına girerken,  tarihsel kadın deneyimlerimizden güçlü sonuçlar çıkartarak, hazırlıklarımızı kapsamlı gözden geçirerek doğru yol ve yöntemler temelinde başarıya ulaşmanın güçlü adımlarını atabiliriz.

2016 yılı Önderliğimizin ve halklarımızın özgürleşmesi temelinde; kadınların özgürlük, demokrasi, barış, eşitlik mücadelelerinde güçlü, nitelikli sıçramaları yaşayacakları bir yıl olacaktır.