Erkekliğin şahlandığı gece

- Ruken Aras
617 views

15 Temmuz gecesi Türkiye’de gerçekleşen ve  “darbe girişimi” olarak adlandırılan süreç tarihin en karmakarışık olaylarından biri gibi görünüyor. Darbenin kimler tarafından yapıldığı, AKP’nin bundan haberinin olup olmadığı, olduysa neden önceden önlem almadığı, MİT’in bu gecedeki rolü kafaları iyice karıştırdı. Bu darbenin sadece YAŞ (Yüksek Askeri Şura) toplantısında tasfiye edileceklerini bilen üst rütbeli 800’e yakın asker tarafından mı planlandığı, bu planın bilindiği halde darbe girişimini fırsata çevirerek başkanlık sistemine zemin hazırlanıp hazırlanmadığı da tartışılan konular arasında.1

Bizim analar ise süreci değerlendirirken “yok yok bu da senaryo, kendisi yaptı, Cizre’yi de Sur’u da birilerinin başına yıkacak, biliyor yargılanacağını” yorumlarını yapıyor.

Cumhurbaşkanının en yakın korumaları olan yaverlerinden tutalım, generallere, istihbarat daire başkanlarına, bakanlıklardaki özel kalem çalışanlarına, üniversite rektörlerine, yargı mensuplarına, kamu çalışanlarına, iş adamlarına kadar on bine yakın gözaltı ve tutuklamalar gerçekleşti. Binleri bulan dernek, vakıf, üniversite, özel okul kapatıldı.

Devlet dediğimiz mekanizma nasıl bir oluşum ki yıllarca bir arada yaşayan, birlikte toplantılara katılıp birlikte yemek yiyen insanlar birbirlerinin arkasından kuyu kazacak ve bundan kimsenin haberi olmayacak.

13 yıl önceki fotoğraflarda cemaatle bugün onları vatan haini ilan edenlerin samimi pozları, beş yıl önce “ hoca efendi’ye” düzülen methiyeler ve bugünkü düşmanlık aslında iktidar mekanizmasının yeri geldiğinde ortaklarına karşı da ne kadar acımasız ve ne kadar krizlere gebe olduğunu bize gösteriyor. Daha dün selamlaştığı askere bugün gözaltında işkence uygulayabiliyor. Daha dün Dicle üniversitesinde seçimlerde üçüncü sıradayken cumhurbaşkanının onayıyla rektör olarak atanan kişi bugün tutuklanabiliyor.

Kürt Halk Önderi A.Öcalan, bir görüşmesinde eğer Türkiye’de demokratik yönetim biçimine geçilmezse darbe mekaniğinin devreye gireceğini söylemiş ve bu konuda hükümeti uyarmıştı. Kürt sorununun müzakere ile çözülmemesi durumunda da darbelerin gelişebileceğini belirtmişti.

Bugün yaşananlar onun ön görüsünün ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.

Evet, öyle ya da böyle devlet mekanizması bugün çökmüş durumdadır. Ancak sorunun kökenine inmeden ve devleti doğru çözümlemeden gelecek planları yapmak sorunları aynı noktaya getirecektir. Şimdi OHAL uygulamaları ile yeni darbe girişimlerini önleme adı altında her türlü hak ve özgürlüklere el konulmaktadır. OHAL’in ilk uygulandığı alan ise tüm haberleşme araçlarının yasaklandığı İmralı adası olmuştur.

***

15 Temmuz geces2i ve ardından gelişen süreçteki meydan görüntüleri aslında devletin “örnek vatandaş” profilini de ortaya çıkarıyordu. Erkeklerin DAİŞ görünümüyle sokaklardaki naraları, kafa kesmeler, kimilerinin kadınların sokağa çıkmasını caiz görmemesi, idam sloganları devletin ne kadar erkek, ne kadar militarist, ne kadar ırkçı olduğunu bir kez daha gösterdi.

Adeta erkekliğin şahlanışıyla karşılaşıyoruz böylesi karanlık süreçlerde. Gözleri dönmüş, adeta ağızlarından salya akan erkeklik… Ellerinde sopalar, silahlar; vuran, kıran, yok eden, zafer nidalarıyla kendinden geçen erkeklik…

Bir şaha kalkmış erkeklik senaryosudur darbe, OHAL, devlet…

Çünkü hep teklik vardır bu senaryoda, benden olmayan haindir, farklılıklar zararlıdır, Kürtler düşmandır, kadınlar erkekler için yaratılmış kölelerdir.

***

Bu darbe girişiminin ve ardından gelişen sürecin diğer darbelerden bir farkı da dinciliğin  öne çıkışıdır.

Daha önceki darbeler erkek, Türk ve laikti. Ama şimdiki darbe girişimi de sonrasındaki gelişmeler de erkek, Türk ve muhafazakârdır.

Bu kaos süreci muhalif kesimlerin bir araya gelip ortak mücadelesiyle aşılmadıkça ve alternatif bir sistem arayışı sürmedikçe Türkiye sürekli rejim bunalımlarını yaşayacaktır. Ve sanki Kürt hareketi eni sonu çözüm gücü, halkların umudu olacaktır. Çünkü en demokratım, darbeye de OHAL’ e de karşıyım diyenlerin alternatif bir yaşam önerisi bulunmamakta.

Bireyin birey olma hakkı elinden alındığı sürece, halkların kolektif kimliği inkâr edildiği sürece, kadınlık erkeğin kölesi olarak inşa edildiği sürece bu ülke darbelere de sıkıyönetimlere çok tanıklık edecektir.TURKEY-POLITICS-MILITARY-COUP

“Yönetilmeyi” değil “ kolektif yönetmeyi” zihniyetlerde oluşturamadıkça sürekli üstten olanların insafına kalan bir toplum görmeye devam ederiz.

Darbeler gelir geçer, yeni darbeler planlanır, darbe girişimleri püskürtülür, olağanüstü hallere geçilir. Zihniyet devrimi gerçekleşmedikçe günü birlik kurulacak sistemlerden umut beslemek ancak edilgen karakterlerin işe yaramazlığıdır.

Bu zulüm günlerini aşacak olan biz kadınların mücadeleyi yükseltmesidir. Zihinlerde oluşturulmuş bilgi yapılanmalarını kırarak “kutsal devlet, güçlü erkek, liberal yaşam” anlayışını aşarak demokratik modernitenin inşası için bir gün bile gecikmeden mücadele edilebilir. Yeterince tarihsel deneyimimiz ve birikmiş umutlarımız bu kaos aralığından çıkabileceğimizi bize gösteriyor.

Madem ki erkek akıl algı operasyonları ile iktidarını sürdürüyor; biz kadınlar da her anımızı zihniyet devrimi için eyleme dökebiliriz. Erkekliği besleyenin devletçilik olduğunu, devleti güçlendirenin erkek egemen zihniyet olduğunu bıkmadan usanmadan anlatabiliriz.

İnşa edilen erkeklik kırıldığı an bu dünya yaşanabilir bir mekân olacaktır.