‘Flormar değil direniş güzelleştirir!’

- NİL GÜNGÖR
622 views

Bugün Türkiye’de işçi direnişlerinden bahsedildiğinde akla ilk Flormar geliyor. Petrol-İş sendikasına üye oldukları için işten atılan Flormar işçileri, 15 Mayıs 2018’den beri fabrikanın önünde direnişteler. İşten atılan 128 işçinin çoğu kadın ve bu direniş, şimdiden kadın direncinin simgelerinden biri olarak işçi sınıfı tarihindeki yerini alıyor. 1 Mart itibariyle 290. gününe giren direniş, Flormar’ın bağlı olduğu Fransız kozmetik tekeli Yves Rocher firmasını da hedef alan boykot ve protestolarla toplumsallaşarak güçleniyor. 

Direnişe götüren nedenler

Flormar işçilerini direnişe götüren sebepler, hiçbir işçinin yabancısı olamaz. Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu fabrikada 378 işçi çalışıyordu. En eskisi 15 yıllık olan işçiler, günde 10 saat çalışmaya, sürekli asgari ücrete talim etmeye, ancak yüzde 2-3 ücret zammıyla yetinmeye mahkum edilmişlerdi. Gitgide artan pahalılık, bunu daha da dayanılmaz hale getirdi. 

İşyerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği de sürekli hiçe sayılıyordu. İşçiler havalandırmanın olmadığı ortamlarda pudra ve far üretiminde kimyasallarla iç içe çalışıyorlardı. İşyerinde yoğurt verilmiyordu. Akciğerlerinden rahatsızlanan işçilerin havalandırma talebi kabul edilmedi. Çoğu kadın işçiye 100 kiloluk bidonlar taşıtılıp bel fıtığına sebep olundu. Patronun sicilinde, gece vardiyasında kolunu kaptıran işçiyi hastaneye götürmemek, raporlu olmasına rağmen çalışmaya zorlamak da var.  

Yine tetikleyici bir sebep ise, baskı ve hakaretlerdi. İşçilerin öz saygısının ve onurunun çiğnenmesiydi. İşçiler patron tarafından değersizleştirilmeyi gün gün yaşıyorlardı. Kadın işçiler, erkek işçilere göre daha yoğun baskı gördüklerini, ücretlerin düşük olduğunu, eşit ve eşdeğer işe eşit ücret alamadıklarını, sözlü taciz, hakaret gibi mobbinge maruz kaldıklarını, işyerinde kadın işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin yetersiz olduğunu paylaşıyorlar.  Gece yarısı servis inişlerinde güvenliklerinin hiçe sayılması da cabası! 

İşçilerin en öfkeyle bahsettiği olaylardan biri de, engelli kadrosunda çalışan ve sendikaya üye olan arkadaşlarının yapılan baskılardan dolayı yüzde 90 oranında felç olması ve avansla kandırılmaya çalışılması. 

Sendikal örgütlenmeye gidiş

Dibe doğru bu gidişin sonu gelmeyecekti. Flormar işçileri kölece çalışma ve yaşam koşullarına karşı mücadelenin ilk adımını attılar. 2018’in Ocak ayında Petrol-iş sendikasında örgütlenmeye başladılar. 2018 Mart’ında yeterli çoğunluk sağlanıp Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yetki başvurusu yapıldı. Bakanlığın yetkiyi onaylamasının ardından patronun karşı hamlesi de geldi. 23 Mart’ta 20 işçi “performans düşüklüğü” bahanesiyle işten atıldı. İşten çıkarılan işçiler fabrika önünde direnişe geçtiler. Daha sonra 10 işçi daha işten çıkarıldı. İşçiler işten atmaları çay molasında alkışlarla protesto ettiler. Ertesi gün 80 işçinin daha çıkış fermanı yazıldı. 

15 Mayıs günü 94’ü kadın, 119 işçi direnişe geçti. Hem de OHAL koşullarında ve direniş ortamı içinde kendi demokrasisini de yaratarak… İşçi sınıfının ve kadınların yalnızca acı çeken değil, gelecek için mücadele eden bir sınıf ve cins olduğunu gün gün kanıtlayarak… Direngenlikleri, coşkuları, neşeleri, sloganları ve halayları ile işçilerin birliğini yansıtarak!

Patronların hukuku

Flormar işçilerinin mevcut yasalara göre dahi kazanılmış sendikal örgütlenme hakları, Flormar/Yves Rocher patronunun çıkarları doğrultusunda gaspedildi. İşçilerin örgütlendiği sendika patron tarafından tanınmadı. 

Flormar patronu işçileri İş Yasası’nın 25/2. Maddesinden işten çıkararak işçilere bir darbe daha indirdi. 25/2. Madde’si “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” adı altında patrona işten atma konusunda sınırsız özgürlük tanıyor. İçinde cinsel tacizden işe sarhoş gelmeye, hırsızlık yapmaya vb. dek her şey var. Kıdem ve ihbar tazminatı hakkı yanmakla kalmıyor, işsizlik sigortası da alamıyor. 

İşten çıkarılan işçilerden biri Eylül ayında işe iade davasını kazandı. Ancak bu kazanımın taleplerinin gerçekleşmesi için yeterli olmadığı, birçok deneyimden sabit. 

Direniş sınırları aştı

Bir işyerinde açılan mücadele yolunun özellikle kriz koşullarında başka işyerlerinin işçilerini daha kolay etkilemesi, birbirine yakın diğer işletmelerde de işçi mücadelelerinin başlaması organize sanayi patronlarının kabusudur. Flormar patronu da bu yüzden fabrikanın önüne brandalar, çivili teller ördü. Çalışan işçilerin dinlenme alanını metal plakalarla kapattı hapishane gardiyanı kafasıyla. Valilik ve kaymakamlık, polis marifetiyle 84. günde pankartları indirtti, 106. günde müzik yayınını yasakladı, işçilerin talep ve coşkularının dile gelmesini önlemeye çalıştı. Kış bastırdığında, 197. günde de çadırlarındaki sobaları kaldırttı! 

Ama Flormar işçileri kışa asıl dayanışma ile göğüs geriyorlar. Flormar’ın içi boş güzellik reklamlarının karşısına “Flormar değil direniş güzelleştirir” sloganları ile çıkıyorlar. Henüz zaferi kucaklamasalar da dalga dalga yayıldı bu çağrı. Tertemiz özgüvenli bakışları ile herkesi dayanışmaya çağırıyorlar.

Brandalar, çivili teller nafile! Flormar işçileri fabrika önüne sıkıştırılamadılar. Türkiye sınırlarına da hapsolmadılar. Fransa’da, Almanya’da, İsviçre’de protesto eylemlerine katıldılar, mücadelelerini anlattılar ve o ülkelerin işçileri ile de buluştular. Taleplerinin kabul edilmesi için change.org’da 126.000 imza topladılar. 

Yves Rocher’yi boykot eylemleri

Direniş hızla toplumsallaştı. Sadece işçi havzası Gebze değil, İstanbul değil, herkesin gözü Flormar direnişine çevrildi. Öncü işçiler, devrimci demokratik güçler, kadın örgütleri, siyasi partiler,  sendikalar, sanatçılar… sık sık direniş alanına dayanışma ziyaretleri yaptılar. İstanbul’un çeşitli semtlerinde, bununla da kalmayarak farklı illerde Flormar ve Yves Rocher mağazalarının önünde boykot çağrıları yapılmaya başlandı. 

Çağrılar başta Yves Rocher merkezinin bulunduğu Fransa olmak üzere İsviçre ve Almanya gibi ülkelerin kentlerinde de yükseldi. Paris’te Grev ve Direnişlerle Dayanışma Komitesi tarafından yaz ve sonbahar aylarında her Cuma iş çıkışı Yves Rocher boykot çağrıları yapıldı; bu çağrılar Sarı Yeleklilerin Cumartesi gösterilerine de taşındı. Yves Rocher artık “Flormar değil direniş güzelleştirir”, “Güzellik sokakta”, “Makyajın altında sömürü/baskı var”, “Yves Rocher’i boykot edin” çağrılarıyla anılıyor!

Kapitalizme karşı yollar kesişiyor

Mücadeleye atılan herkesin ortak refleksi, kendi dışındaki mücadelelere duyarlılığının artmasıdır. Bunun bir örneği, Flormar işçileri Sarı Yeleklilerin eylemlerinden ilgiyle bahsediyorlar. İşte bir kez daha iki mücadele (ve daha niceleri) birbirine çözülmez bağlarla bağlanıyor. Nasıl mı?

Flormar hisselerinin % 51’ini devralan Groupe Rocher, Flormar işçilerinin koşulları ve işten atılmaları ile ilgili sorumluluğu reddediyor. Çok tanıdık bir söylem: Onların hiçbir şeyden haberi yok! Ama Flormar’ın Yönetim Kurulu Başkanı Bris Rocher, Yönetim Kurulu Başkan Vekili de Cem Şenbay… Rocher ailesi, 2 milyar euro’dan fazla serveti ile Fransa’nın en zengin 38. ailesi ve kozmetik sektöründe 3. sırada yer alıyor. Sarı Yeleklilerin “servet vergisinin yeniden getirilmesi” talebinin de  muhataplarından! Flormar’da yaşananlardan nasıl “haberi yok”sa, servet vergisi konusunda da kapı duvar! 

Eylül ayında Paris’e gelip Yves Rocher yetkilileriyle görüşen ve firma önünde bir gösteri yapan işçiler Sarı Yeleklileri merak ediyor. Sarı Yelekliler de artık her Cumartesi eylemlerinde Yves Rocher’i boykot çağrısı yapıyorlar. Kapitalizme karşı yollar kesişiyor. 

Flormar işçisiyle dayanışmaya!

Flormar işçileri direnişte 290. günü geride bıraktılar. Bu zor yolda en başta kadın işçiler ayaklarındaki prangaları kırarak yürüyorlar. “Kadınların başaramayacağı hiçbir şey olmayacağını bu direnişte öğrendik” diyorlar. “Kadın isterse her şeyi başarır” sözünü artık kendi hakları, yaşamları ve gelecekleri için söylüyorlar. Bu direnişteki en önemli kazanımlarını “öz güven”, “ öz güç” diye tarif ediyorlar. 

 Flormar direnişi, en başta biz kadın emekçileri çekiyor. Bu direnişi kendi özgürleşmemiz için, sınıfa karşı sınıf duruşumuz için devralalım, omuzlayalım, çoğaltalım! Boykot çağrılarını büyütelim!