Kadın bedeni üzerindeki hakimiyete karşı mücadelede bir filozof

- Fidan YILDIRIM
824 views

Sandra_BartkyFeminist felsefenin öncülerinden Sandra Lee Bartky 5 Mayıs 1935 yılında ABD’de, İllinois-Chicago’da doğdu. Asıl adı, Sandra Lee Schwartz’dı. Bir ortodontist olan babası Dr. Harold Schwartz, annesi ise Ruth Smith’di. Annesi ile babası 1980 yılında hiç bir zaman çözülemeyen bir cinayet sonucu garajlarında kurşunlanarak öldürüldüler.

Sandra L. Bartky, lisans, yüksek lisans ve doktorasını Urban-Champaign’de bulunan İllionis Üniversitesi’nde tamamladı. Ayrıca, Bonn Üniversitesi, Münih Üniversitesi ve Los Angeles’daki California Üniversitesi’nde öğrenim gördü. 1963’de öğretim görevlisi olarak başladığı kariyerini 1990 yılında profesör olarak sürdürdü; 2003 yılında ise, fahri profesör ünvanıyla emekliye ayrıldı. Bartky, New England College’den bir onur derecesi -Beşeri Bilimler Doktoru- aldı.

Bartky, İllinois Üniversitesi’de felsefe ve cinsiyet ile kadın çalışmaları üzerine dersler veriyordu. Üniversite’deki “Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Proğramı”nın kurucularından ve 1971’de “Felsefede  Kadın İçin Toplum”un kurucu üyelerinden biriydi.

‘İçselleştirilmiş baskı’

Sandra Lee, soyadını aldığı ilk eşi Scott Bartky’den ayrıldıktan sonra Algirdas Vileisis ile evlendi.

KITAP 1Temel araştırma alanları feminizm ve fenomenoloji olan Bartky’nin feminist felsefeye dikkate değer katkılarından birini 1975’de yayınlanan “Toward a Phenomenology of Feminist Consciousness” (Feminist Bilincin Fenomenolojisine Doğru) adlı makalesi oluşturuyordu. Bu makalesinde şu tespitte bulunuyordu: “Feminist olmayan kadın işçiler eşit işe karşılık eşit olmayan ücret aldıklarını biliyor ve fakat bu düzenlemenin adil olduğunu düşünüyorlarken feminist ise bu düzenlemeyi bir sömürü örneği ve bir mücadele vesilesi olarak görür. Feministler diğer insanlardan daha farklı şeylerin farkında değildirler; onlar yalnızca aynı şeyleri farklı bir bilinçle algılarlar.” 1970’lerin sonlarında yazdığı “Foucault, Femininity, and the Modernization of  Patriarchal Power” (Foucault, Kadınlık ve Ataerkil Gücün Modernizasyonu) adlı makalesinde kadın bedeni ve davranışı konusunda toplumca kabul edilen ölçüleri detaylıca ele alıyor ve kadınların sıklıkla boyutları ve şekilleri nedeniyle yargılandıkları, çünkü bedenlerinin onların karakterlerini ve doğalarını yansıttığı saptamasında bulunuyordu. Bu bilgiden yola çıkarak, “ideal kadın bedeni inşa edilmiştir” şeklindeki tezini açıklıyor ve bu ideal kadının toplumun saplantı ve ön yargılarını yansıttığını vurguluyordu.

Kadınların, doğal olmayan kültürel standartları ideal kadın bedeni olarak kabul ederek bilinç altında erkeklere boyun eğdiklerini savunan Bartky bu durumu “yetersizlik diktası” olarak tanımlıyordu. Ona göre, kadınlar, kendilerini belirlenmiş sandartlara uymadıklarında değersizleştiren, vücutlarıyla ilgili kültürel fikirlerin teşvik ettiği kendinden tiksinme, utanç ve suçluluk duygusundan muzdariplerdi. Bartky bu suçluluk duygusunu ‘içselleştirilmiş baskı’ olarak adlandırıyordu.

2.KITAPBartky’e göre, ideal kadın vücudu kültüre bağlıydı ve zamanla değişiyordu. Günümüz toplumunda ideal beden, “sıkı, küçük göğüslü, dar kalçalı ve kemikleri sayılır incelikte” veya yeni ergenliğe girmiş kız görünümündeki beden. Bu kas gücünden yoksun kırılgan görünüm kadınların güçsüz, itaatkar ve erkeklere boyun eğen bir imaj edinmelerine yol açıyor. Formlarını korumak için sıkı diyet yapmaları, selüliti önlemek ve göğüslerini sıkılaştırmak için ekzersiz yapmaları, ayak bileği, uyluk gibi kusurlu bölgeleri üzerinde durmaları bekleniyor. Vücut imajlarının yanısıra kadınların bu imajın sürmesine hizmet edecek davranışlar geliştirmeleri de isteniyor. Kadınların daima yumuşak, esnek, tüysüz ve pürüzsüz bir cilde sahip olmaları, güzellik kaygısı duymaları, kilo almaktan korkmaları, zarif bir yürüyüşe sahip olmaları, kendilerini kontrol etmeleri, gözlerini hep kaçırmaları, otururken ellerini kenetleyip bacaklarını sıkıca birbirine yapıştırarak olabildiğince küçük görünmeleri bekleniyor. Bartky’e göre, “Mevcut ‘yetersizlik diktası’ altında kadınların geniş veya iri olmaları yasaklanıyor; mümkün olabildiğince az yer kaplamak zorundalar.”

İnşa edilmiş kadınlılık

Bartky kadınlara dayatılan bütün bu kuralları ele alarak, “kadınlığın (femininity) neredeyse tüm kadınların katılması gereken bir şey” olduğu ve eğer kadınlar bu sıkı metodolojiyi takip etmez ve bu normları ihlal ederlerse “hafifmeşrep kadın” olarak d3.KITAPjpgeğerlendirildikleri saptamasında bulunuyor. Kadınlarla erkekler arasındaki farklılık bütünüyle salt cinsel farklılık olmadığından dolayı kadınlığın inşa edildiğini ve toplumun bunu yapmakla, “üzerinde aşağı bir statü kaydedilmiş olan eğitilmiş ve boyun eğdirilmiş bir vücut” yarattığını belirtiyor. İdeal kadın vücudu için bütün bu kurallar erkeğin daha güçlü görünebilmesi için toplumun kadını kontrol altında tutmaya dönük saplantısını yansıtıyor. Bartky, 1988 yılında yayımlanan “Feminism and Foucault” adlı antolojideki bir makalesinde şunları yazıyordu: “Kadınlara öyle bir vücut atfedilmiştir ki, o vücuttan dolayı yargılandıklarını hissedip, yine o vücudun erken ergenlik çağındaki bir beden olduğunu farz edip, silik ve şekilsiz, etten veya maddeden yoksun, hatlarının gelişmemişlik imajı verdiği bir vücut olarak varsaysınlar.” Toplumsal olarak oluşturulmuş bu kadınlık imajı konusundaki tespitlerini şöyle sürdürüyordu: “Bir kadının pürüzsüz ve tüysüz bir tene sahip olması gerekirliği, deneyimsizlik temasını bir adım daha ileriye taşımaktadır. Zira, hiç yaşlanmayan veya düşünürken hiç alnını kırıştırmayan çocuk görünümlü yüze ancak çocuk görünümlü bir vücudun eşlik etmesi gerekir. İdeal bir kadın yüzü, erkeklerde çokca hayranlık duyduğumuz karakter, bilgelik ve tecrübe izlerine kesinlikle sahip olmamalıdır.”

Sandra Lee Bartky, 1990 yılında yayımlanan “Femininity and Domination” (Kadınlık ve Egemenlik) adlı kitabı ile 2002’de yayımlanan “Sympathy and Solidarity and Other Essays” (Sempati ve Dayanışma ve Diğer Denemeler) adlı kitabında, kadınların hal ve hareketlerinde, kozmetik ve takılarında, dış görünüşlerinin diğer her yönünde erkek egemen güç yapısına uyum sağlamak için proğramlandığı tezini ileri sürüyordu: “ Kadınlık projesi bir ‘setup’ (kurgu): Bedensel dönüşüm için öylesine radikal ve büyük kriterler gerekiyor ki, kendini ona yatıran her kadın neredeyse bir ölçüde başarısızlığa uğramaya mahkum.”

Bartky, feminist felsefenin geliştirilmesinde bir öncü olarak önemli bir rol oynamıştır. Baskı, kadınlık ve tahakküm konularını kavramada feminist ve felsefecilere yol gösterici olmuştur. Feminist felsefeyi geliştiren kitaplar ve makaleler kaleme almış; yazıları çeşitli gazete ve dergilerde kendine yer bulmuştur.

17 Ekim 2016 tarihinde 81 yaşındayken Saugatuc-Michigan’daki evinde yaşama gözlerini yummuştur.