Kadınlar kılıçları kuşanırsa -II-

- KAKTÜS
568 views

Eee, herhalde Devin Kalesi’nin kapıları açıldığında kadınlar, baştan aşağı savaşa kuşanmış, gözlerini kan bürümüş bu erkekler için hacı yağı sürünüp, göz kırpmayacaktı?

Devin Kalesi’ni koruma yemini eden kadınlar, doğru anı bekleyerek, erkeklerin bu ilk saldırısına iyi bir plan ve taktikle karşılık verdi. Devin Kalesi’nin kapıları açıldığında erkekler şaşkındı. Karşılarında at sırtında mızraklı kadınlar duruyordu. En önde ise Vlasta! Devin Kalesi’nin kapısında elinde mızrağıyla duran Vlasta, 7 erkek savaşçının canını bir anda aldı. Bir çırpıda kadınları yakalayıp, kucaklarına alacaklarını zanneden erkekler, yerdeki cesetlere bakıyordu. Böyle cesur ve disiplinli bir ordu beklemiyorlardı. Ne garip! Demek ki erkekler eskiden de böyle bir acayipmiş. Bir göz kırptığında kadının ona geleceğinden de pek emin… Allah’ım, bu ne kendini beğenmişlik arkadaş ya, bu ne Hint kumaşı edasında salınmalar, bu ne “tüm kadınlar bana aşık” havası… “Can çıkar, huy çıkmaz.” Bildik Narsistlik işte! Wııışşşş, eşek arısı öpe sizi. Yılanların aşkına gelesiniz inşallah!..

İşgalci, zorba erkeklerin yenilgisi

Devam edelim: Erkekler daha üzerlerindeki şaşkınlığı atamadan kadın okçuların hedefi oldular. O gün Devin Kalesi’ne savaşı kuşanarak giren erkeklerin çoğunluğu bir daha  dışarıya çıkamadı. Cenk meydanından kaçanlar ise, Premysl’in kendilerine yaptığı “uyarıyı” hatırlayıp, gördükleri her kadını öldürmeye yemin etti. Ülkedeki herkes işgalci, zorba erkeklerin Devin Kalesi’nde yenildiğini öğrendi. Ve Devin Kalesi kadınların direniş sembolü oldu. Fakat bu daha başlangıçtı…

Premysl, erkeklerin yenilgisi ardından öfkeden çılgına döndü. Yeni atlar aldı, yeni bir ordu kurdu. Ordunun başına geçerek tüm erkekliği şahlandıran ve tarihi küflendiren bir konuşma yaptı, ve sahtekar Premysl dedi ki; “erkekler bir kadının sözlerine asla güvenmemelidir.” Konuşmaya bak, sanırsınız dünyaya yalanı anam getirdi. Seni hilekar, düzenbaz, kurnaz, yalancı ve de güvenilmez adam seni… Ah Libuse ah! Kız, koca ülke seni seviyordu, saygı duyuyordu. Bu pîsê heramı nereden buldun? Neyse, nerede kalmıştık: Bir gün Vlasta’ya izci ve gözlemcilerinden bir bilgi geldi. Gelen bilgiye göre Premsyl’in en güvendiği ve sevdiği adamı Ctriad, birliğiyle ormandan geçecekti.  Kadınlar, Ctriad’ı yakalamak için bir plan yaptı. Plana göre içlerinde erkeği en fazla cezbedecek olan kadını seçip bir ağaca bağladılar. Ağacın bir kenarına bal şarabı dolu bir sürahi ve boynuna bir boynuz (bildiğiniz borazan yani) taktılar. Kayışlarla ağaca bağlanan genç kadın Sarka, Ctriad’ın askeri birliğinin geçişi esnasında bağırmaya, çığlıklar atmaya başladı. Sese gelen “güçlü”, “kudretli” Ctriad, genç kadını hemen zincirlerinden kurtardı. Bağlarından kurtulan Sarka hemen Ctriad’ın önünde diz çöküp, minnettarlığını bildirip, Devin Kalesi’nin kadınlarının kendisine işkence ettiğini söyleyerek ağladı. Ctriad böylesine çekici ve narin, böylesine çaresiz, zavallı ve güçsüz bir kadını orada bırakacak değildi. Onu hemen kanatlarının altına aldı. İddiaya göre Ctriad’ın gelişini gören Devin Kalesi’nin kadınları arkalarında bir sürahi bal şarabını bırakarak kaçmıştı. Sarka bu bal şarabını tüm erkeklere ikram etti. Şarabın tadına varan, uykuya daldı. Söylenceye göre Sarka, Ctriad’ı boyundaki boynuzu üflemeye ikna etti. Ve boynuzla gelen işaret üzerine Devin Kalesi’nin kadınları saldırıya geçti.

Kadınlar yeminlerinden dönmediler

Rivayete göre kadınlar, Ctriad hariç kimseyi canlı bırakmadı. Bu olay üzerine Premysl savaş için daha fazla at aldı. Daha çok kılıç, daha çok mızrak yaptırdı. Ve yine bir gün zırhlarını kuşanan erkekler, Devin Kalesi’ne yürüdü. Öfkeden zihinleri kararmış erkekler, yol boyunca gördükleri her eve girerek tüm kadınları (rivayete göre 7’den 70’e) kılıçtan geçirdi. Ormanda pusuya düşürdükleri kadın savaşçıları vahşice katletti. Bunun üzerine Vlasta intikam yemini etti. Söylemedi demeyin, hemen söylüyorum: Kadın yemin ederse o yemini ancak ölüm bozabilir…

Kadınlar, ana-kadın kültürü ve özgür bir yaşam için kılıçları kuşandığında, o güne kadar Bohemya’da görülmemiş, duyulmamış bir savaş yaşandı. Efsaneye göre, kızın karşısında babası, kız kardeşin karşısında ağabeysi, erkeğin karşısında eşi vardı. Kadınlar için bu savaşın bir tek amacı vardı. O da; ÖZGÜRLÜK! O yüzden ‘merhamet’ demek, esaret demekti! Bu nokta, yani ‘merhamet’ denilen kısım çok önemli. Orada söylenmek istenen “aptallık etme, esir düşersin. Ve bir kadın için en büyük acı esarettir.” Yoksa merhamet zaten STAR’a aittir.

Kadın katledilmiş, yaşam sönmüştü

Dediğim gibi kadınlar yeminlerinden dönmediler. Ve bu savaşta Vlasta 7 erkek tarafından 7 ayrı hançerle katledildi. Kadınların direniş sembolü Devin Kalesi yakıldı, yıkıldı. Özgür yaşama dair, ana-kadın kültürüne dayalı ne varsa en ufak kalıntısına kadar yok edildi. Geleceğe, direniş adına bir tek iz bırakılmadı. Toprak toprağa, küller küllere karıştı. Ve tarih Libuse’nin kehanetlerini doğruladı. Kadının varlığına katlanamayan bir zihniyet, Bohemya’da taş taş üstüne koymadı. Merhametsizlik, zulüm, zorbalık ve adaletsizlik ülkenin üzerine bir karabulut gibi çöktü. Kadın katledilmiş, yaşam sönmüştü…

Ama şimdi, şimdi Bohemyalı kadınların nasıl direndiğini biliyoruz. Demek ki neymiş: Toprak toprağa, küller küllere karışsa da direnişten bir parça kıvılcım toz toprak içinde parıldarmış… Ne sandınız canım, insan kızı umutsuz yaşar mı? Böyle düşünen varsa aklını karışlamış, zekasını ipte sallandırmış demektir.

Evet, Bohemyalı kadınların direnişi için çok şey söylenebilir. Ama hata neredeydi? Neden bu savaşta üstün gelemediler? Dikkat edin, “Yenildiler” demiyorum. Çünkü savaşmayanlar, mücadele etmeyenler, gelecekleri için yaşamlarını ortaya koymayanlardır yenik olanlar. Yenik olmak, İbrahim’in ateşine su taşıyan karıncaya gülmektir. Çünkü  mücadelesizliğin kökeninde inançsızlık vardır. Tövbe, tövbe yine rota kaydı… Bana kalırsa Libuse karşısına gelen ve sunduğu çözümü kabul etmeyen her iki erkeği bir güzel pataklamalıydı ve Premysl’in k…na  tekmeyi indirmeliydi. Bu evlilikte nereden çıktı? Bakın söylemedi demeyin, aha buraya yazıyorum: Evlilik her açıdan tüketicidir. Ama “illa evleneceğim” diyorsanız, bir zahmet sevmeyi deneyin. İyi gelir… Fakat lütfen bir bakışta aşk, bir ayda evlilik, altı ayda boşanma olmasın. Sonra bu takı takanların tepesi atıyor, paralarını geri istiyorlar. Uyuz etmeyin insanı. Evleniyor musunuz, ticaret mi yapıyorsunuz anlayalım artık. Rezil ettiniz len aile kurumunu!..

Kadınlar bir zamanlar özgürdü

Ne diyordum? Vlasta’ya gelirsek, evet intikam alınmalıydı. Ama nasıl? Eksik olan, hatalı olan neydi? Bilinçsizlik mi, örgütsüzlük mü? Savaşma tarzı mı, inanç mı? Bugün bile tartışıyoruz. İşler kolay değil. Avrupalı kadınlar gibi az-biraz güvenle, kendini özgür zannetme gafletine düşemeyiz. Kapitalizm tepsiyle sunduğu özgürlüğü kadından kazanla alır… O yüzden “omuzumda silahım var, bana bir şey olmaz” dememeli. Söylemedi demeyin, kof güven, balon gibi söner. O yüzden ideolojisiz, örgütsüz, rastgele, tek başına mücadele ancak erkeğin ekmeğine yağ sürmek değil bir de üstüne bal çalmaktır. Zaten adama her yönüyle açık veriyoruz. Bir de akıl verip, üstüne yol göstermeyelim!?! O yüzden Devin Kalesi direnişi çok önemli bir örnek. Kadının özgürlüğü için ideoloji, örgütlülük ve öz savunma vazgeçilmezdir, vaz da geçilmemelidir. Çok şanslıyız. Çünkü ÖZGÜRLÜK ÖLÜMSÜZDÜR! Ve biz, bir zamanlar kadınların özgür olduğunu artık biliyoruz. Yaaa!..