Fuhuş ve uyuşturucu ‘Çöktürme Planı’nın parçasıdır

- Çiğdem DOĞU
749 views

SARALARIN RUHUKapitalist modernitenin son iki yüzyılda Ortadoğu’ya girişiyle birlikte, özellikle de Kürtler üzerinde periyodik bir soykırım politikası yürütülmüştür. Soykırım politikaları başlangıçta Kürtlerin fiziki imha edilmesi kıskacında ilerlemiş, birçok katliam gerçekleştirilmiş fakat Kürt varlığı bitirilemeyince bu kez de kültürel soykırım gündeme gelmiştir. Kürdistan özellikle de 20. ve 21. yüzyıllarda soykırımın her iki biçimini de en ağır dozajlarda yaşamıştır. Genel eğilim olarak uygarlık tarihinin hep dışında kalan, sahip olduğu neolitik kökle hiçbir zaman uygarlık sistemiyle uyuşmayan Kürtler, özellikle de kapitalist  çağda sistemin tam bir hedefi haline gelmiştir. Katliamlar, zorunlu göçertmeler, dil ve kültürün yasaklanması, ağır asimilasyon politikaları, inkar politikaları, geleneksel geri değer yargılarının sürekli diri tutulması, Kürtleri kendi içinde aile aile, aşiret aşiret birbirine düşürme, ekonomik olarak sürekli yoksul tutarak devlete bağımlı hale getirme, kadını ağır baskı altında tutma, iradesini ezme vb. politikalar başta Türk sömürgeciliğinin uyguladığı politikalar olmakla birlikte, dört parçaya bölünmüş Kürtlerin maruz kaldığı politikalar olmuştur.

PKK’nini gelişimi soykırım politikalarını darbeledi

İşgalci devletlerin ideolojik, politik, askeri, kültürel soykırım politikalarına karşı 70’li yıllarda bir özgürlük hareketi olarak gelişen PKK, en radikal mücadelenin adı olmuştur. Kürdistan’da yeni bir yaşam ve yeni bir kişilik yaratma iddiası ile yol almıştır. PKK, köleleştirici politikalara karşı özgürleştiren değer yargılarını geliştirme hedefiyle başlangıç yapmış ve bu iddiayla çok büyük gelişmeler yaratmıştır. Öyle ki Kürtler PKK ile Ortadoğu’da neolitik devrimden sonra ikinci kez toplumsal özgürlükçü devrimin, Kadın Özgürlük Mücadelesi ile de ikinci kadın devriminin öncüsü haline gelmiştir. Hem toplumsal karakteri, hem kültürü-kültürleri orijinal halleri ile savunma anlayışı, hem de kadın özgürlükçü karakteri ile muazzam bir demokrasi ve özgürlük kaynağı olmuştur. Sömürgeci devletlerin sistematik soykırım politikalarını parçalayan ve bu parçalanan zemin üzerinden kendi özgürlük sistemini inşa eden diyalektik, bu biçimde ortaya çıkmıştır. Bu tarihte nadir görülen bir durumdur. PKK ile birlikte kapitalist modernitenin Kürtler üzerindeki sistematik soykırım politikaları büyük bir darbe yemiş, parçalanmıştır. Bu soykırım politikalarının parçalanması, bölgesel olduğu kadar uluslararası alanı da etkileyen bir gelişme olarak açığa çıkmıştır.

Özgür Kürdün yürüyüşü

MANSET-PKK’nin özgürlükçü karakteri, en başta toplumu, bireyi ve kadını derinliğine özgürleştirme felsefesinden ileri gelmiştir. İnkârın, imhanın, asimilasyonun ve soykırımın zirvede yaşandığı Kürdistan toplumunda devrim, ancak bu felsefeyle gelişebilir, nefessiz bırakılan toplum ve birey bu felsefeyle yaşam bulabilir, kadın bu felsefeyle hayata gözünü açıp devrime yürüyebilirdi. Nitekim bu yaklaşım, PKK’nin kendi içinde Kadın Özgürlük Mücadelesi’ne yol açmış, soykırımcılık en çok da kadın mücadelesiyle parçalanmıştır. Bu nokta çok önemlidir. Soykırımcılığa karşı toplumsal devrim ve kadın devriminin esas alınması, yok edilmek istenen Kürdü yeniden var etmiş, daha da ötesi özgürlük sistemini inşa etmenin öznesi-öncüsü haline getirmiştir.

Büyük bir mücadele ile Kürdü var etme süreci, Kürdün özgürlüğü inşa etme sürecine doğru yürümektedir. Özellikle Önderliğimizin İmralı’da başlatmış olduğu süreç, stratejik değişim, KCK-KJK süreci, özgür yaşamı inşa etme, Demokratik Ulus-Demokratik Özerklik-Demokratik Konfederalizm sistemi, mücadeleye yepyeni bir ufuk ve karakter kazandırmıştır. Bu özgür yaşam sistemi sadece Kürdistan’ın kaderini değil, Ortadoğu halklarının da kaderini değiştiren, dünya ezilen halklarına ve kadınlarına model olacak bir sistem olmuştur. Rojava devrimi, DAİŞ’e karşı başarılı savaş süreci, mücadele tarihimizin açığa çıkardığı değerleri dünya tarafından daha görünür hale getirmiştir. Bu, aynı zamanda soykırım politikalarının parçalanmasının da daha görünür hale gelmesini sağlamıştır. Tabii bu süreç, aynı zamanda sistemlerin büyük çarpışmasını ifade ederken, bir ölüm-kalım savaşı karakterinde de yaşanmış, yaşanmaya devam etmektedir.

‘Çöktürme Planı’ ve toplumun yozlaştırılması

Büyük çarpışma çok yönlü devam etmektedir. Özellikle Kuzey Kürdistan’da “Çöktürme Planı” çerçevesinde uygulananlar, Türk devletinin ve uluslararası güçlerin 200 yıldır ortaklaştığı soykırımcı politikaların yediği darbeleri aşma girişimi olarak algılanmalıdır. Kürdistan’da çocuk yaşlardan başlayarak genç kadın ve erkekler, her tür kirli yaşam alışkanlıklarına çekilip yozlaştırılmak istenmektedir. Tecavüzlerle, çocuk istismarı, fuhuş ve uyuşturucu ile bir toplumun gençlerine el atılarak çürütülmesi amaçlanmaktadır. Kürt gençlerini işsiz bırakma, toplumu sürekli yoksulluk sınırında tutma, yoğun işten çıkarmalar vb. uygulamalar ‘Çöktürme Planı’nın uygulamaları olarak geliştirilmektedir. Özellikle de Kadın Özgürlük Mücadelemiz’in kadınlarda ve toplumda yaratmış olduğu önemli bir düzey söz konusudur. Kadın toplumsallığın esası olurken, Kürdistan’da kadın devriminin geliştirilmesi, Kürdistan toplumunun yeniden özgürlükçü temelde var oluşu anlamına gelmiştir. Bu nedenle çok görkemli bir biçimde ayağa kalkan ve devrime yürüyen Kürt halkını çöktürmek, ancak kadının ve toplumun temel değer yargılarının yozlaştırılması, yeni bir asimilasyona, güncellenmiş inkar ve imhaya tabi tutulması ile sağlanabilecektir. Bunu biliyorlar ve uyguluyorlar.

SOMURGECILIKÖz yönetim direniş sürecinde Türk devletinin tarihte görülmemiş bir biçimde Kürt şehirlerine ve toplumuna yönelişine karşı gerillanın, halkın ve kadını-erkeğiyle gençlerin muhteşem direnişi gelişmiştir. Burada halkımız ve gerillamız, soykırımcı faşist zihniyetin tank, top, uçak ve en gelişmiş silah teknolojisini kuşanarak gerçekleştirdiği saldırılara karşı büyük direnmiştir. Mehmet Tunç “Diz çökmeyeceğiz” sözleriyle bu direnişi çok güçlü ifade etmiş, ‘Çöktürme Planı’nın bu yönüyle boşa düştüğünü çok anlamlı bir biçimde anlatmıştır. Öz yönetim direnişçileri şahsında Kürtleri fiziki saldırılarla teslim alamayacağını ve diz çöktüremeyeceğini gören faşist sistem, bu planı farklı biçimlerde sürdürmeye devam etmektedir.

Uyuşturucu ve fuhuş ile toplum düşürülüyor

Güncel olarak OHAL uygulaması, bu ‘Çöktürme Planı’nın devlet güçleri tarafından rahatça uygulanabilmesi içindir. Türk faşist sömürgeciliği, bir yandan işkence, katliam, tutuklama, çocukları, anaları, gençleri öldürme, köyleri-şehirleri zorla boşaltma, boşaltılan yerlere farklı halkları yerleştirme, demografyayı değiştirme gibi saldırılar geliştiriyor. Diğer yandan ise devletin kolluk kuvvetleri ve AKP’li yetkililer yoluyla fuhuşu, uyuşturucuyu, tecavüzü yaygınlaştırmaktadır. Günümüz insanının teknik zaafiyeti de kullanılarak gençler asimilasyona tabi tutulmakta, hem fiziksel ve hem de ruhsal olarak tam bir uyuşturma politikası güdülmektedir. İsyancı ve arayışçı bir nesil yerine biat eden, toplumdan kopan ölü bir gençlik yaratılmak istenmektedir. Özgürleşen kadına karşı düşkünleşen kadını geliştirerek topluma ve kadına saldırılmaktadır.

Hiçbir olay rastlantısal değil

CIZRE - COCUK - DUVARYatılı okullarda kız ve oğlan çocuklarına taciz-tecavüz, kız çocuklarının zorla pazarlanması gibi toplumun ne düşmüş halini ifade eden istismar olayları gelişmektedir. Tüm bunlar toplumu yozlaştırmanın, giderek yok etmenin saldırılarıdır. Bu saldırıların bir görünen bir de görünmeyen yüzü vardır. Bu anlamda ‘Çöktürme Planı’nın bu fazlaca görünmeyen ama içten içe çürütücü, bitirici, yozlaştırıcı yönünü görmek ve toplumu, kadınları, gençleri, çocukları aydınlatmak çok önemlidir.

Son süreçlerde Batman’da 14 yaşındaki bir kız çocuğunun zorla fuhuşa sürüklenmesi, kentin zenginlerine pazarlanması gerçekten de çok ağır bir olaydır. Üstelik devletin mahkemeleri tarafından da olayın AKP’li failleri korunmakta, üzerlerine gidilmemektedir. Sosyal bir facia olarak ortaya çıkan bu olay, tam bir soykırım siyaseti olarak geliştirilmiştir. Kürdistan’da gelişen hiçbir olay rastlantısal, sıradan değildir. Her biri soykırım politikalarına, ‘Çöktürme Planı’na hizmet temelinde bilinçli organize edilen, uygulanan politikalardır. Böylesi olaylar giderek artış göstermektedir.

Kıyamet koparmalıyız

Tabii ki bunları toplum olarak, özellikle de kadınlar olarak kabul etmek asla mümkün değildir. Önderliğimiz buna benzer gelişen bir olay karşısında “kıyamet koparmalıydınız” demişti. Bu olay da SUR-DUVAR YAZISIgerçekten kıyamet koparılması gereken, her açıdan hesap sorulması gereken bir olay olmaktadır. Özellikle de gençlerin, çocukların başına getirilen bu saldırılara karşı toplum olarak topyekun bir öz savunma geliştirmek çok önemlidir. Bu tip olayları sadece devletin hukukuna, mahkemelerine bırakmak, kuzuyu kurda teslim etmek gibi bir şeydir. Nitekim mahkemeler bu olayların faillerini korumakta, cezasız bırakmakta, mağdurlarını ise süründürmektedir. Kadınların genel olarak yaşadığı taciz, tecavüz olayları da, gördüğü şiddet olayları da benzer akibeti yaşamaktadır. Bu nedenle yaşanan bu durumları tek tük, şurada burada gelişen olaylar olarak görmemek lazım, bir merkezden planan ‘Çöktürme Planı’nın değişik mekanlarda değişik kişiler şahsında yaşanmasıdır. Bu politik bağı mutlaka görerek yaklaşmak ve bunun karşısında toplumun ve kadınların politik tutumunu ortaya koymak hayati önemdedir.

Büyük özgürlük yürüyüşü durmayacak

Toplumun ve kadınların mutlaka ama mutlaka kendini savunması gerekir. Bunun için duyarlı olmak, örgütlenmek ve örgütlü tavrını her boyutta geliştirmek önem kazanmıştır. Reber APO’nun “kıyameti koparmalısınız” dediği tavrı, her alanda her yozlaştırıcı durum karşısında ortaya koyabilmeliyiz ki, sömürgeci soykırımcı çöktürmeyi esas alan politikaları boşa çıkaralım. Kürtler özgürlük ideolojisi ile ayağa kalkmış ve yürüyor iken, Kürtleri, kadınları çöktürmeyi amaçlayan bu soykırıma karşı direnişin ve özgürlüğün soy damarlarını daha da güçlendirerek, örgütleyerek, mücadele ederek durmalıyız. Bu yürüyüş Kürdistan’dan başlayarak Ortadoğu’ya doğru ilerleyen, adım adım yayılan büyük özgürlük yürüyüşüdür. Bu özgürlük yürüyüşünü ‘Çöktürme Planı’ ile engellemelerine, durdurmalarına asla ama asla izin vermemeliyiz.