Kürd’ün sırtındaki hançer 

- Dilgeş ARYEN
695 views

MANSETTürk devleti, Ortadoğu’da süren 3. Dünya Savaşı koşullarında ya Kürt sorununun çözümü için adım atacak ya da tüm gücüyle Kürt halkının özgürlük mücadelesine saldıracaktı. AKP-MHP faşizminin saldırıları hem Kürt düşmanlığı nedeniyle gerçekleşmekte, hem de iktidarını korumak için içeride ve dışarıda savaş politikaları yürütmektedir. Türk devletinin soykırım amacı ve AKP-MHP’nin faşist karakteri, saldırıların gelecekte de süreceğinin ifadesidir. Bu faşist iktidar, direniş karşısında kırılana kadar saldırılarını devam ettirecektir.

AKP-MHP faşizmi hem gerilla alanlarına saldırmakta, hem de sınırı geçerek Başûrê Kurdistan ve Irak sınırları içinde işgal harekatı yürütmektedir. Zaten Başûrê Kurdistan’da 15’in üzerinde askeri üssü bulunmaktadır. Yürüttüğü saldırı ve işgal harekatlarıyla bu üs alanlarını arttırmayı amaçlıyor.

Türk ordusu Bradost alanı olarak bilinen Deşta Hayatê ve Deşta Hertê alanlarında saldırılarını arttırdı. KDP’nin siyasi ve askeri güçlerinin bulunduğu alanlara yakın olan bu yerlere saldırılar yapıldığı halde, KDP’nin bu saldırılara karşı sesini çıkarmaması dikkat çekici. Eskiden de Türk devletinin bu alanlarda askeri harekatları olmuştu. Bu saldırılar 1998 öncesi KDP işbirliği ve desteğiyle gerçekleşiyordu. Ancak KDP 20 yıla yakın süredir Türk devletiyle açık bir askeri işbirliği yapmadığı için Türk devleti bu alanlara yönelemiyordu. Türk devletinin şimdi bu alanlara yönelmesi ve KDP’nin sesini çıkarmaması 1998 öncesi durumu akıllara getirmekte.

İhanet, Kürt halkının sırtında hep bir hançer rolünü oynadı. Bu hançer sürekli Kürt halkının hakikatine, doğasına ve varlığına saplandı. Ayrıca ihanet, Kürt’ün önüne hep bir seçenek olarak konuldu. Bunu kabul etmeyip direnmeyi tercih eden Kürt’ün payına ise inkar ve imha düştü. İhanet, Kürtlerin geliştirdiği direniş ve isyanların yenilmesinde hep belirleyici oldu. Lakin direnen Kürt’ün imhası sağlandığında dahi, ihanet edene yaşam hakkı tanınmadı. İhanet seçeneği içinde olan Kürt gerçekliği toplumsal hakikatten koparılarak, uzaklaştırılıp, giderek bir sınıf olarak peyda edilmiştir. Bu sınıf ya da zümre, Kürt halkının özgürlüğe doğru attığı her adım ve yürüttüğü her mücadelede karşısına çıkarılmıştır.

Barzani’nin Erdoğan sevgisi

260620141502199601961_2Son yıllarda Kürdistan’da yaşanan direniş, verilen bedel ve halkın karşılaştığı acılar karşısında ulusal birlik dört parça Kürdistan’da hiç olmadığı kadar gündeme geldi. Buna rağmen ‘PKK’nin Başûrê Kürdistan’ı işgal ettiği’ yönündeki açıklamalar da yapıldı. Şüphesiz bu ithamlar, PDK ve herhangi bir Kürt gücü için sadece talihsiz bir açıklama olarak ele alınamaz. Aksine Kürtlerin varlık ve irade mücadelesine karşı geliştirilen her türlü tehdide çanak tutmaktır. Kürdün özgürlük hayalllerine hençer saplamaktır.

Nêçirvan Barzani’nin açıklamalarına bakılırsa, Kürtler Kürdistan’ı işgal etmiştir. Nêçirvan Barzani önce PKK’yi “işgalci” olarak tanımlıyor, ardından Erdoğan’ın yanına gidiyor. Erdoğan ise PKK’yi tasfiye edeceğini, bunun için gerekli her türlü saldırı ve katliam yöntemini kullanacağını tüm Kürtlerin gözlerinin içine bakarak deklare ediyor. Erdoğan Kürtleri katletme yeminini ederken, Nêçirvan Barzani Kurdistan Bölgesi Başbakanı sıfatıyla Erdoğan’ın saltanatının kutlandığı geceye katılıyor. Gecede bir de özel bir görüşme yapıldığı söyleniyor. Buna ilişkin haberler basına yansıtılmasa da kapalı kapılar ardında yapılan bu görüşmenin Kürt halkının yararına olmadığı aşikardır. Yapılan görüşmede ne konuşulduğu meçhul olsa da perde arkasını tahmin etmek zor değil.

YNK ve Goran da hedefte

1019573488Aslında AKP ve PDK manipülasyon işini çok iyi yapan partilerdir. Nêçirvan Barzani’nin kendi ısrarı üzerine mi yoksa Erdoğan’ın daveti üzerine mi Türkiye’ye gittiği meçhul. Türk basını bu durumu hiç önemsemezken Başûr’da bazı basın yayın organları bu durumu alandıra ballandıra anlatmaktan geri kalmadı. Dikkat edilirse, her iki partide birbirine bezeyen çok şeyi göreceğiz. Gasp ettikleri yönetim erkini kullanarak halka ait olan tüm imkanları kendi denetim ve tasarruflarına almaktan tutalım da, halkın sesini duyuracak temel araç olan medyayı kendi tekellerine almalarına kadar… Toplumsal ekonomi dibe vurmuş, halk iki tarafta da açlık sınırının altında yaşarken, iktidar sahipleri sermayelerine sermaye katmaya devam ediyor.

Bu yetmiyormuş gibi Mevlüt Çavuşoğlu devreye giriyor; “Hewlêr ve Bağdat yönetimleri PKK’ye dönük saldırılarımızı desteklerken, YNK ve Goran PKK’yi destekliyor. Bunun bedelini ödeyecekler” diye haddini aşan bir açıklama yapıyor. Çavuşoğlu açıklamasında net bir şekilde, ‘PDK, PKK’ye karşı bizimledir ama YNK ve Goran değil’ diyor ve Goran Hareketi ile YNK’yi tehdit ederek, ihanete çekmeye çalışıyorlar. YNK ve Goran Çavuşoğlu’na anında cevap vererek, bu ihanette yer almayacaklarını açıklarken, bu tehditlerin üzerinden daha birkaç gün geçmişken, Nêçirvan Barzani’nin soluğu Ankara’da alması oldukça manidar.

İşgale kapı açılıyor 

kandil-2Daha önce de Başûrê Kurdistan yönetimine yakın bazı siyasi şahsiyetler, Türk savaş uçaklarının Balayan Vadisi’ndeki köylere yönelik bombardımanda yaşamını yitiren dört sivil için Türk devletinin saldırılarını kınayacakları yerde, bu saldırıları meşrulaştıran ve normalleştiren açıklamalar yapmışlardı. Goran Hareketi ve YNK bu hava saldırılarını eleştirseler de PDK ve Başûrê Kurdistan yönetiminden bir ses çıkmamıştı. Hatta Irak Yönetimi bile bu saldırıyı eleştirirken Başûrê Kurdistan Federasyonu Başbakanı Nêçirvan Barzani Türk devletinin saldırılarını cesaretlendirecek bir açıklama yapmıştı. Bu açıklamalar halk tarafından tepkiyle karşılansa da, daha saldırılarda şehit düşenlerin kanı kurumadan Deşta Hertê’deki Lêlkan ve çevresi Türk askerleri tarafından saldırıya uğradı.

Köylüler özellikle de bahar aylarında bu alanlarda yaylaya çıkıp, pancar toplayarak geçimlerini sağlıyor. Türk devleti Bakurê Kurdistan’ın büyük bir bölümünü köylüler için yasaklı ve yaşanmaz alan haline getirdiği gibi, Başûrê Kurdistan’da da aynı saldırı ve uygulamalara yönelerek Kurdistan yaylalarını insansızlaştırmaya çalışıyor. Zaten ekonomik krizle boğuşan Başûrê Kurdistan halkını evinden, topraklarından göç ettirerek daha fazla yoksullaştırma çabası içerisindeler.  Her gün Türk savaş uçaklarından atılan tonlarca kazan bombalarıyla katledilen doğa ve işgal edilen topraklar halkın öfkesini artırırken, Nêçirvan Barzani’nin Ankara sevdası bu öfkeyi daha da büyüttü.

Nêçirvan Barzani’nin Ankara ziyareti öncesi yaptığı PKK karşıtı açıklamalar yine tekrar edebilir. PKK’nin Türk devleti ile Kurdistan bölgesi arasındaki ilişkilerin, ekonominin gelişmesi önünde engel olduğu yönünde manipülasyonlar yapılabilir. PDK ve Nêçirvan Barzani bu tür söylemlerle kendi ihanetine meşruiyet kılıfını giydirmeye çalışacaktır. Ancak dikkat edilmesi gereken, YNK ve Goran’ın Çavuşoğlu’na verdiği yanıtın sürekliliğidir. Kürtlere kazandıracak ve AKP-PDK kirli ittifakını bozacak asıl husus da toplum tarafından da yoğun destek bulacağı kesin olan, bu tasfiye siyasetine karşı durmaktır.

Halkın tepkisi büyüyor 

kandil zergeleAKP’nin Başûr’da başlattığı işgal saldırılarına karşı halkın tepkisi her geçen gün büyüyor. İşgale karşı Başûr siyasetçiler, aydınlar, öğrenci, esnaf ve halk tepkili. Ayrıca işgale karşı kurulan Ulusal Cephe Komitesi eylem ve aktivitelerini sürdürüyor. Ayrıca Yurtsever Gençlik Hareketi de tepkisini ortaya koyarak işgale karşı Qendil’de canlı kalkan eylemleri başlattı. Fakat Türk işgalci güçleri yaklaşık 30 kilometre Başûr topraklarına girdiği halde Başûr yönetimi halen resmi bir açıklama yapmış değil.

Başûrê Kurdistan’da yayın yapan internet siteleri, gazeteler ve TV kanallarında da geçtiğimiz günlerde AKP rejiminin Başûr’a yönelik başlattığı işgal saldırıları ele alınarak tepki gösterildi. Haftalık internet gazetesi Hawalnews, AKP rejiminin Başûrê Kurdistan’a yönelik işgal saldırılarını manşetten görmüştü. Gazetenin sahibi YNK Irak Parlamenteri Şivan Dawudi, bir kesim PDK’linin işgalde oynadığı role de dikkat çekmişti. Ancak buna rağmen bazı basın yayın organları işgali meşrulaştırma yönünde yayın yapmaktan vazgeçmiyor.