Özgürlüklerin Aşil Topuğu

- Rojda YILDIRIM
650 views

2Toplumsal dönüşüm kavramı kadın ve erkeklerin zihinsel, psikolojik, sosyal, ekonomik olarak farklılaşmasını kapsar. Bu farklılaşma süreci geleneksel toplumu karşısına almakla birlikte alternatif toplum modellerini oluşturmak koşuluyla gerçekleşebilir. Devletleri, iktidarları ve nice tahtları yerinden eden, büyük alt üst oluşlar yaratan devrimlerin toplumsal dönüşümde yaşadıkları tezatlık, aynı zamanda o devrimlerin Aşil topuğunu ifade eder. Kendilerini “yıkılmaz, ölümsüz” görmelerine karşılık hiç hesaplamadıkları alanlarda yani toplumsal özgürlükler konusunda darbe yemekten kurtulamamışlardır.

Kendi sistemini yaratmaya çalışan devrimci güçler toplumun gelenekçi, geri yanlarını özgürlükler bağlamında özellikle de kadın özgürlüğü bağlamında sağlıklı ele alamadıkları için çürümüş ve yıkılmışlardır. Ne “devrim olursa kadın erkek hep birlikte özgürleşeceğiz” diyen düşünceler, ne de “zaten özgürüz” diyen tezler pratik karşılığını bulamamıştır. Ne de “kurtuluş kadındadır” deyip katı bir erkek karşıtlığı yapıp toplumsal soyutlamayı savunan kimi kadın ekollerinin savunduğu alternatif modellerde toplumsal özgürlükler bağlamında karşılık bulamamıştır. Toplumsal gerçeklik kendi dokusuna en uyumlu ya da kendi özüne uygun dönüşümlere karşılık vermiştir.

Mevcut durumda bireyi yücelten ve toplumu bireyin karşısına oturtan kapitalist yaşam biçimlerine karşılık toplumu kutsayıp bireyi kurban eden gelenekselci toplumlar da çözüm üretememişlerdir. İçinde yaşadığımız dünyanın kangrenleşen, kanserleşen hastalığı da özgürlükler sorunudur. Herkesin kendince yorumlayıp sistem oluşturmaya çalıştığı ve sistemin ideolojik olarak beslendiği bu alanda asıl büyük savaşlar yaşanmaktadır. Algıların ve yönlendirmelerin anlık olarak yıkılıp yeniden inşa edildiği “özgürlükler” alanı kendi mayınlı sahasın da kah patlamakta, kah bir tuzak olarak yeni kurbanlarını beklemektedir.

Özgürlük sorunu ve toplumsal dönüşüm

Tam da bu nokta da oldukça iddialı bir çıkışın sahibi olan Kürt Özgürlük Hareketi, kendinden önceki devrimsel deneyimlerden oldukça yararlanmış, handikaplarını iyi çözümlemiş, reel sosyalist pratiğin Aşil Topuğu’nu ölümcül olmaktan çıkarmaya çalışmıştır. Demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü sistemin tam da merkezine toplumsal dönüşümü koymuştur. Buna da kadın eksenli toplum paradigması demiştir. Kürt hareketinin ve Önderliğinin toplumsal özgülükleri kadın eksenli ele alışları “ilk ezilen sınıf, ulus ve cins” olarak kadın özgürlüğ
5ünü “topraktan ve vatandan” daha kıymetli ve değerli görmelerindendir.

Günümüzde bütün dünyada iz bırakan ve halen çeşitli tartışmaların odağını oluşturan Kürt Kadın Hareketi, önemli başarılar elde etmiştir. Jineoloji gibi iddialı kadın eksenli bir bilim anlayışından tutalım eşbaşkanlık ve kadın iradesinin mutlak kendini gerçekleştirme biçimlerine kadar azımsanmayacak başarılar yakalamıştır. Ancak toplumsal dönüşümler konusu uzun vadeli daha fazla tartışılmayı haketmektedir.

Redlerimiz ve ölçülerimiz nelerdir?

Kürt Özgürlük Hareketi’nin ulaştığı aşama kazanımlarının durması değil, bilakis özgürlükler sorununu daha fazla garantiye alacak dönüşümler yaratmasıdır. Kürt Halk Önderliğinin sürekli ama sürekli sorduğu soruya dönecek olursak “özgür kadın kimdir? özgür erkek kimdir?” soruları halen can alıcılığını korumaktadır. Kürdistan devrim gerçekliğinde geleneksel toplum bir şekilde parçalanmıştır. Halen de artçı şoklarını yoğun bir şekilde yaşayan toplum içinde feodalizm, muhafazakar kültür ve diğer yüzü olan kapitalist yaşam tarzı karşısındaki radikal duruş, sınırların nerede başlayıp nerede bittiği konusunda belli bir toplumsal algı yaratmıştır. Örneğin herkes bilir ki Kürt haraketinin kırmızı çizgilerinden biri kadın özgürlüğüdür.

Genel anlamda bu algının yaratılmış olması önemlidir. Ancak red edişler 30 yılık mücadele sonucunda bir aşamaya gelmiş olsa bile kabullerimiz henüz bütünlüklü şekillenmiş değildir. “Yıkmaktan” çıkıp inşa sürecine geçtiğimiz bu dönemde nasıl bir kadın ve nasıl bir erkek sorularına daha keskin yanıtlar vermek durumundayız. Aksisi güçlü olunan özgürlükler alanını tersine çevirebilir, sağlıklı bir dönüşümden alıkoyabilir. Mesela Kürt Halk Önderliği “erkek özgürleşmesinin yolunun kadından geçtiğini ve kadınların erkek özgürleşmesindeki belirleyici rolünden” bahseder. Hatta “kadınlar ne kadar özgürleşip, ne kadar erkek özgürleştiriyorlarsa o kadar da konuşabilmelidir” der. Artık ölçü farklılaşmıştır. Toplumsal düzey özgürlük konusunda aynamız olmaktadır.

Dönüşümde sancılar yaşıyoruz

Kendi ortamımızda erkek ve dolayısıyla geleneksel toplum merkezli dönüşüm sorunları temel odağımıza oturmada zayıflıklar yaşamaktadır. Biz kadınlar tarihsel misyonumuza denk dönüşen ve dönüştüren bir pozisyona gelmede çeşitli zayıflıklar ve sancılar yaşamaktayız.

slavery and freedomBu konuda ağırlıklı yansıyan eğilimler farklılıklar göstermektedir. Bu eğilimlerden biri ve halen ortamlarımızda yaygın olan redçi yaklaşımlardır. Kaba anlamda erkeği reddeden davranış biçimi “cins bilinci” algısına saplanmakta, kadın kimliğini böyle ifade ettiğini düşünmektedir. “Ne kadar ret o kadar özgürlük” gibi algılanan bu yaklaşımda erkeği dönüştürme perspektifi yoktur.

Diğer bir yaklaşım biçimi de “birlikte dönüşeceğiz” derken kadın özgünlüğünü arada eriten, kendi içindeki ezilmişlik biçimlerindeki farklılıkları aynılaştıran yaklaşım biçimi olmaktadır. “Ne olmuş yani, birlikte mücadele ediyoruz” biçiminde dışa yansıyan ve cins mücadelesini muğlaklaştıran, aradaki kalın çizgileri inceltip birer ideolojik “sınır” ihlaline dönüştüren yaklaşımda da özgürlükçü bir dönüşüm perspektifi bulunmamaktadır.

Başarı, toplumsal dönüşümde saklıdır

Bu konudaki en olumlu yaklaşım biçimi olan ve henüz genel bir tarza dönüşmese de tartışarak, ikna ederek ama mücadele etmeyi esas alarak dönüşmek ve dönüştürmek perspektifinden ele alan yaklaşımlar da gelişmektedir. Bu yaklaşım biçiminde esas olan toplumsal gerçekliği iyi anlamak kadar, toplumsal psikolojiyi şekillendiği tarihsel gerçeklik bağlamında ele alarak cinsiyetçilikle örülü zihniyet yapılanmalarına dönüştürücü yöntemlerle yaklaşmayı tutturabilmektir. Genel mücadelenin dönüştürücü etkisi tek başına yetmiyor. Süreç bütün kadınlardan evde, sokakta, dernekte, işyerinde, meclislerde, komünlerde yani her yerde tek tek insanlarda, bizzat hayatın içinde dönüşüm sorunlarına odaklanmamızı ve en büyün savaşı orada vermemizi istemektedir. “Toprak ve sudan” daha fazla değerli görülen özgürlükler sorunu günlük yaşamımızda kendini daha açık dışa vurmaktadır. Diğer devrimlerin bize öğrettiği en değerli şey, başarının toplumsal dönüşümde saklı olduğudur.

Bir 25 Kasım’ı daha karşılarken egemenliğe, zulme, sömürüye, şiddete, köleliğe karşı “Xwebun” olmak dışında özgürlüğün başka da bir yolu da yoktur. Özgürlükçü toplum en güzel Kürdistanımız olcaktır…