Tecrübe konuşuyor!

- KAKTÜS
492 views

Geçende kızlarla oturmuş sohbet ediyorduk. Laf gidip-gelip kadın hareketinin yeni başlatmış olduğu kampanyaya geldi. Arkadaşın biri, “Nasıl olacak bu kampanya, ben anlamadım. ‘Değişim ve Özgürlük İçin Sen de Ayağa Kalk’ demişler. Erkek için olmayacak iki şey yan yana gelmiş. Biri DEĞİŞİM, öbürü ÖZGÜRLÜK… Ha bir de ayağa kalkmak…” “Yok canım, erkek ayağa kalkar, ama sadece kadını dövmek için.” O hooo hoo sen de, erkekler dövmek için ayağa bile kalkmaz. Hema olduğu yerden pozisyon alır. Bugüne bugün tecrübe konuşuyor canım.”

Ooo, Star aşkına, yoksa siz de mi tecrübelerinizi yokladınız değerli okuyucu? Aman canım, boş verin. Tecrübeden bol ne var. Geçende kadın arkadaşlardan biri edindiği tecrübenin bir kısmını  genç bir erkek arkadaş üzerinde denedi. Gençliğin hali bir yamandı sormayın gitsin. Yüzünden nasıl aptallaştığını anlamak zor değildi. Bütün gün şapşal şapşal gezindi durdu. Zavallım neye uğradığını anlayamadı. Öyle fiziki şiddet falan değil ha. Kimse kimseyi dövmedi. Sözlü, bildiğimiz sözlü şiddet. Alt tarafı bir kaç söz canım?!? Hepimizin günlük, gündelik, en sıradan sözlü öğünü yani. Hayatın sözlü şiddet sınavından geçmek gibi düşünün yani. Lakin genç arkadaş fazla naifti. Ruh hiç böyle şiddete uğramamış olacak ki bir suçluluk haliyle dolandı durdu. İtiraf ediyorum çok acıdım haline.

Erkek için sınav kaçınılmaz

Onun bu hali bende yeni fikirlerin ufkunu araladı. Resmen kafamda şimşekler çaktı. Yıldırım düşer gibi fikir yağdı gökten. Aaa öyle bakmayın canım, bazen aklım bana bile fazla geliyor?!?  Düşünüyorum tabi, neden bu kampanya sürecinde erkekleri bir çeşit sınavdan geçirmiyoruz? Değişim ve özgürlük sadece kadının mı ihtiyacı? Bu erkeğin değişime, özgürlüğe hiç mi ihtiyacı yok? Özgürlüğü duyumsama sorunu mu var? Çok yazık. Bu durumda erkek için sınav kaçınılmaz. Fiziki olmasa da sözlü şiddet sınavına mutlaka her erkeğin bir girmesi gerekir. Şart! Şimdi malum, devir empati devri. Yapılan incelemelerde empati kurmanın en iyi yolu, sadece kendini karşıdakinin yerine koyma değil, aynı zamanda bazen uygulamalı olarak empati kurmanın çok önemli olduğuna dikkat çekiliyor!?!

Bakmayın öyle canım, ben de bir kampanya ile erkeğin değişmeyeceğini biliyorum. Özgürlük ruhu bir aşı değil ki, “vur gitsin” diyesiniz. Erkeğin şiddet uygulama tecrübesi kadar biz kadınlarda da şiddetin uygulanış pozisyonuna göre savunma tecrübemiz var. Yani, bugüne bugün karşısında tecrübe konuşuyor. Kolay mı öyle? Eli gördük mü yüzümüzü eğip, aynı anda saç telinden ayak tırnağına kadar bir kasılırız. Dikkat edin burada kasılma durumu çok önemli bir savunma durumudur. Yediğin tokadı ya da yumruğun acısını aza indirgersiniz. Fakat çaktırmayın. Erkek sizin az acı çektiğinizi hissederse iş biter. Öyle bir durumda kaslarınızı gevşetmek için ellerinin yanısıra ayaklarını hatta çalışmayan beynini bile devreye koyup, bir de sözlü sınava çeker. Nereden biliyorsunuz demeyin, tecrübe işte!..

Ama söyleyeyim değişim öyle kolay değil. Kolay olsaydı geçen yıllarda yapılan kampanyalarda bunu görürdük. Hatta o dönem yapmış oldukları kimi değerlendirmeler vardı, hala hafızamda tazeliğini koruyor: “Kadının katledilmesine karşıyım ama, kadınlar da erkeğin damarına basmayacak?” “Kimsenin namusu değilseniz peki kimin namususunuz?” “Ben hayatta şiddet uygulamam. Kadına karşı şiddete karşıyım. Sadece çok sinirlenmişsem belki bir kül tablası fırlatırım. Yoksa şiddetmiş, neymiş bizde yok. Ha karıma sorun, o da burada.” O an gözüm adamın eşine kaydı. Kadın her an yeni bir kül tablası bekler pozisyonda. Rüzgarın esinti yönüne göre kül tablasının geliş hızını ölçmek ister gibi kulak kesilmiş. İnsan buradan tecrübenin önemini bir kez daha anlıyor. Hayran kaldım o bakışlara. Bir gül fırlatsam mı diye düşündüm. Sonra ustanın sözü geldi aklıma. “İlle dostun bir tek gülü yaralar beni” diye. Vazgeçtim.

Değişim ve özgürlük kolay mı?

Şimdi ben bunları niye anlatıyorum. Çünkü bunlar hayattan isteyerek edindiğimiz tecrübeler değil. İstemeyerek edindiğimiz bu tecrübeler ruhumuzda değişim ve özgürlüğün kapısını araladığı için, aynısını erkeklerin de yaşaması en doğal hakları değil mi? Böyle bir hakkın erkeklerin elinden alınması büyük bir haksızlık. Ben bu haksızlığın bir an önce ortadan kaldırılması için erkeğin kadına karşı kullandığı şiddet yöntemleri üzerinden aynı şekilde sınava tabi tutulmasını öneriyorum. Sınavın da deneyimleri pratikleriyle sabitlenen özel bir kadın komisyonu tarafından belirlenmesini öneriyorum. Sınava girecek her erkeğin öncelikle kendi kullandığı sözlü şiddet terimleri esas alınarak sınava giren her erkek öğrenciye mutlaka günde üç öğün, “geri zekalı, sen ne anlarsın, aptal mısın adam, sen ne bilirsin, bu ne biçim yemek? Bir doğru düzgün iş yap be adam. Sen mi, senden anca salak çıkar. Sakar. Bizim beyin kafası çalışmaz. Salak!” gibi cümlelerin mutlak anlamda kullanılması. Sınavın 6 ay sözlü, 3 ay ekonomik, geriye kalan aylarda da serbest şiddet olmak üzere bir yıllık olarak planlanması. Bir yılın sonucunda şiddet sınavından geçen erkek vatandaşların tüm kamuoyuna deneyimini bir mektupla açıklaması, edindiği deneyime göre sınavın puanlarının okuyucu tarafından verilmesi…

Başka? Başka da görüşü olan söylesin. Amaç sorunlarımıza çözüm aramak değil mi? Her şeyin sınavından geçmiyor muyuz? Geçiyoruz. Değişim ve özgürlük kolay şeyler mi? Tabi ki değil. Ama bir yerden başlamak da gerekiyor. Dünyayı değiştireceksek eğer önce kendimizden başlamalıyız. Bunca değişime karşı direnç içerisinde özgürlük olabilir mi? Bir kere öncelikle özgürlük insanı değiştirir. Özgürleşmeden değişebilir misiniz? Hayır. Peki değişmek için cesaretiniz var mı? Hımmm, anca laf, “elim elim üstüne, elim g.t.m üstüne” olsun. Sözlü şiddet sınavlarına gelesiniz inşallah! Off boğulduk! Star aşkına bir kıpırdayın, açılın ya…