‘Tehlikeli’ kadınlar

- Gönül Kaya
690 views

Özgür Gündem gazetesinin 18 Mart 2016 tarihli sayısında yayınlanan bir haber oldukça dikkat çekiciydi. Bu dönemin egemen bakış açısını yansıtmak kadar, egemen güçlerin temel korkusunu da özetliyordu.

Habere göre, Romanya’nın resmi haber ajansı Agerpres’in evsahipliğini yaptığı bir toplantıya Türkiye’nin resmi haber ajansı olan Anadolu Ajansı (AA) katılım sağlamış. Bu toplantıya AA Türkiye Dış Haberler Editörü Ogün Duru katılmış. Duru’nun toplantıda yaptığı ‘değerlendirme’ oldukça önemli ve irdelenmesi gereken boyutlar taşıyor.

Küçük bir Erdoğan performansı sergileyen Ogün Duru, dünya basın organlarına ‘seslenerek’ (?!), ‘Kürt kadınlarının görüntülerini vermeyin’ demiş. Bu zat’a göre Rojava’da kendi devletinin ve AKP faşizminin desteklediği DAİŞ vahşetine karşı direnen kadınları haber yapmak, Kürt halkının özgürlük müadelesiyle dayanışma içinde olanların yaşamlarının anlatılması ‘medya manipülasyonu’ymuş. Ama dikkat çeken nokta Kürt kadınlarını silahtan daha fazla tehlikeli bulması.

Kadının düşüncesi, üretimi, emeği, gücü, fiziği, kısacası varlığı bu sistem için tehlikeli olmaya devam ediyor. Bu iyi bir şey.  Kadın ve insan kırımı üzerinden kendini yaşatanlar bu kadar rahatsız olduklarına göre, haydi sevgili kadınlar daha çok çalışmaya, mücadele etmeye…

İster din adına, ister devlet adına, ister gelenek adına olsun, kadına dönük saldırı, katletme, aşağılama uygulamaları hep zirvede tutulmaya çalışılıyor. Erdoğan diktatörlüğü bunun en somut pratiğini sergilemeye devam ediyor. AA temsilcisinin ‘Kürt kadınları çok tehlikeli’ demesi ‘eyvah kölelerimiz ellerimizden gidiyor, özgürleşen kadınlar çok tehlikeli’ anlamına gelmektedir. Türk devletinin başında bulunan faşist Erdoğan’ın temsil ettiği zihniyet, temel saldırılarını Kürt halkının özgürlük duruşu ve direnişi içinde temelde kadının özgürlük duruşuna karşı yapıyor. Kapitalist sistemin ‘Önce kadını vurun’ politikasını uyguluyor.

***

Türk diktatörü Erdoğan’ın rol modeli olarak sunduğu Emine Erdoğan’ın yaptığı kimi değerlendirmeler  kadına yönelik vuruşların yansıması oldu. Örneğin tarihte ve günümüzde sayısız kadının çocuk yaşta erkeğe peşkeş çekmenin adı olan ‘harem’i ‘kadının eğitildiği bir okul olarak görmesi ve bunu allayıp pullayıp sunması buna örnektir. Emine Erdoğan, toplumu ‘harem’ haline getirme, her kadını da potansiyel ‘cariye yapma’ politikalarını dile getirmiştir aslında. Harem sadece bir dönem yaşanmış ve bitmiş değildir. Bir erkek kültürü olarak topluma yayılmıştır. ‘Çok karılılık’, çok çocukluluk toplumda erkeğe verilen sahte iktidar madalyası gibidir. İktidardaki egemen güçlerin erkeği gücünü haremdeki kadın ve çocuk köleleriyle ‘ispatlamaya’ çalışırken, en altta sömürülen toplum erkeği de sahte iktidarcılığını çok kadın alarak ya da çocukla ispatlamaya çalışır. Efendilerini taklit eden erkeğe verilen en büyük korku da buna dayalıdır: ‘Sahte iktidarını, haremini kaybetme korkusu…’ Halbuki bu erkek sistem ve efendi karşısında çok kötü kaybetmiştir.

***

Geçen ay Hannover’de akrabası tarafından Êzidî Kürt kızı Şilan katledildi. Bu olayın DAİŞ zihniyetinden hiçbir farkı yoktur. Ülkesini, toprağını kaybetmiş bir toplum erkeğinin, kısaca yenilgili erkeğin ‘erkeklik gösterisi, sahte zaferi…’ Bu zihniyet sahibinin, güçlenen kadını tehlikeli bulduğu açık. Aynı AA muhabiri gibi, ya da Erdoğan gibi, ya da DAİŞ gibi…

Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye ve Ortadoğu halklarının kanı üzerinden saraylarını inşa eden Osmanlı’nın torunları olduklarını kanıtlamak isteyen Erdoğanları ve sonuç olarak da kadın kırımcılarını en çok destekleyenler de kadının güçlenmesini, mücadele etmesini ve özgürlüğü yaratmasını tehlikeli bulmaktadırlar.

Asıl tehlike köle kadın olmak, egemen erkek olmaktır. Bu kimlikler temelinde sömürgeci sisteme bağlı kalmaktır.  Bu köleci ikilik, efendilerin kadınlar, halklar ve tüm ezilenler üzerinde hesap yapmasına neden oluyor. İktidar sistemi kendini sürdürüyor. Bunlar aşıldıkça kadınlar ve halklar kendilerine karşı değil, sisteme karşı tehlike olmayı ifade edecekler ve etmektedirler.

Kürt kadınlarının Kürdistan’da 30 yıla yakın bir zamandır ortaya çıkardıkları duruşu tehlşkeli görenlere karşı, örgütlü, bilinçli ve direnişli duruş daha da büyüyor. Egemen sistemin araçları bunu görmek ve göstermek istemese de, Kürt kadınları dünya kadınlarına akan nehir yataklarını yaratıyorlar. Şengal’den, Cizre’den, Rojava’dan Latin Amerika’ya, Asya’ya, Afrika’ya doğru, kadın nehirleri daha da güçlenerek akmaya devam ediyor.