Umut taşıyıcısı kadınlar

- Zerya GÜL
655 views

Sara yoldaşın katledilmesini ‘İkinci Dersim Katliamı’ olarak değerlendiren Önder Apo, O’na yönelmenin kendisine yönelmek anlamına geldiğini belirtmişti. Dersim isyanı, 20. Yüzyılın ilk çeyreğinde Kuzey Kürdistan’da başlayan isyanların son halkasıydı. TC isyanı katliamla bastırmak için insanlık dışı hiçbir uygulamadan çekinmedi. İsyanın Önderi Seyit Rıza ve mücadele arkadaşlarının idam edilmesinin ardından geliştirilen Türkleştirme politikası; tarihsel, kültürel değerlerin talanı ve yoğun bir asimilasyon biçiminde dayatıldı. Sara yoldaşın direnişi, mücadelesi ve temsil ettiği kadın özgürlük çizgisi, bu politikayı boşa çıkarmanın en temel halkasıdır. Teslim olmamak, onurlu yaşamak için kendini uçurumlara bırakan kadınların intikam çizgisidir. Devletli sistemi en derin yaralayan çizgidir. Önder Apo’yu, demokratik ve özgür toplumsallığın öncüsü kılan çizgidir.

İkinci Dersim Katliamı, 20. Yüzyılın ulus devlet zihniyetinin topluma ve kadına dayattığı derin köleliği aşma iddiasını, iradesini ve kararlı mücadelesini kırmayı amaçlamaktadır. 21. yüzyılın kadın yüzyılı olma gerçeğini, umudu ve özlemini yoketmeye dönüktür. Kürt halkının fiziki soykırımını hedefleyen, köklü bir ideolojik saldırıyı içermektedir. Tarihin halklar ve kadınlar aleyhine tekerrürünü amaçlayan bir zihniyet, paradigma savaşı ve saldırısıdır.

Öncü kadının temsilcisi

Bu savaşta özel savaş temsilcilerinin en çok kullandığı ‘Umutlarını kıracağız’ söylemi tesadüfi değildir. Tükenişin sınırına gelmiş, kendi adına söz söyleme gücü kalmamış bir toplumun, yeniden ayağa kalkışını sağlayan, özgür bir ülke, toplum ve yaşam umudunun canlanışını kırmaya dönüktür. Önder Apo’nun tespitiyle yaprağın bile kıpırdamadığı bir dönemde, özgürlük umudunu canlandırmak, zorlu bir mücadeleyi gerektirmiştir. Mücadelemizin özünü tanımlayan Önderliğin ‘Umut zaferden daha değerlidir’ belirlemesi, kimsenin inanmadığı ve harekete geçmediği zamanlarda öncülük yapma ve kazanma azmini anlatmaktadır. Bunun anlamını çok iyi bilen ve çözen devletli sistem ve küresel güçlerin umut kırma operasyonlarına karşı, küresel umut taşıyıcıları olmanın en kritik zamanlarından geçmekteyiz.

Sakine yoldaş, yaşamı, eylemi ve istikrarlı mücadeleci kişiliğiyle en büyük umut taşıyıcılarındandı. Kürdistan özgürlük mücadelesinde yeşerttiği özgür kadın ve yaşam umudunu; yaşamın anlam ve umudunu tüketmeyi düstur edinen kapitalist modernitenin inşa mekanlarına taşıyan kadın özgürlük savaşçısıydı. İnsanlığı ve kadını kırımdan geçirme operasyonlarının planlandığı bu merkezlerin küresel operasyonlarını boşa çıkarmaya cüret etmişti. Komploculuğu, özgürlük ve umut taşıyıcılarına dayatmayı kimlik edinen erkek egemen sistemin suçlarını deşifre etmeye soyunmuş öncü kadın çizgisinin temsilcisiydi. Bu kirli tarihin deşifre olmaması için küresel azmettiriciler, katillerini öldürüp davayı düşürerek, tüm dünyaya suç işlemeye devam edecekleri mesajı verdiler.

Özgür Kürt ve Kürdistan fikri

9 Ocak 2013’te katledilen Sara, Ronahi ve Rojbin yoldaşların umut ve inançlarının takipçisi Sêvê, Fatma ve Pakizeler’in 6 Ocak 2016’da özsavunma direnişlerinde katledilmesi, kadın katliamının toplumu ele geçirmenin başat yöntemine dönüştürüldüğünü göstermektedir. Binlerce yıldır özgürlük umudu kırılamayan Kürt kadınının 21. Yüzyıla taşınan özgürlük mücadelesinin önünü almak ve toplum kırım politikasında sonuç almak istenmektedir. Önder Öcalan’a karşı geliştirilen devletlerarası komplo süreci, başta Kürdistan olmak üzere, bütün Ortadoğu’da adım adım işlemektedir. TC’ye devletlerarası komploda biçilen rol, Efrîn’in işgali ile Rojava ve tüm Kuzey Suriye’ye hakim olma, halkların demokratik sistemini ortadan kaldırma planıyla sürdürülüyor. Gerillayı bitirme, Kuzey’de faşizan baskı yöntemleriyle halkımızın iradesini kırma, teslim alma, Güney işgaliyle bu süreci tamamlayarak özgür Kürt ve Kürdistan fikrini zihinlerden silmek istemektedir.

Ortak direniş mevzilerini çoğaltmak

Saralar’ın, Sêvêler’in şahsında gerçekleştirilen saldırı, başta Kürdistan olmak üzere, dünya kadınlarının yüreklerine ekilen özgürlük umudunu yoketmeyi hedeflemektedir. Kadının erkek egemen sisteme başkaldırı düşüncesi ve mücadelesini en büyük tehdit gören saldırganlığın, hiçbir sınır tanımayacağını anlatmaktadır. Çünkü bu kadınlar beyinlerde, yüreklerde ve yaşamda bu sistemin kadınlara çizdiği bütün sınırları yıkmış, engelleri aşmış ve özgür kimlik, kişilik mücadelesini başarıyla gerçekleştirmiş kadınlardır. Bu cesaret, bu direngenlik ve en zorlu dönemlerde özgürlük umudunu yitirmemiş olmak, faşizmi deliye döndüren, saldırganlıkta sınır tanımayan, çirkinleştiren ve direnişiyle en kirli yüzünü deşifre eden özelliğe sahiptir.

Erkek egemen sistemin dışına çıkmak, halkının kadını, özgürlüğün kadını olmak, en yaman direnişi gerektirdiği gibi, faşizmin en kapsamlı saldırılarına maruz kalmayı göze almak anlamına gelmektedir. Sakine, Sêvê ve binlerce, milyonlarca kadının bu meydan okuma cesareti, özgür kadın ve yaşam aşkı, hızından hiçbir şey yitirmeden tazelenmekte, tüm insanlığa, kadınlara umut ışığı olmaktadır. Ortak direniş mevzilerini çoğaltmaya öncülük etmektedir. Umudun savaşçıları, kölelik zincirlerini kırmaya devam etmekte, ‘ya özgürlük ya özgürlük’ dışında bir seçenek tanımamaktadır.