Psikanalize kadınca bakış: Karen Horney

- Fidan YILDIRIM
1.2K views

Alman psikanalist Karen Horney, Freud’un kadın ve erkek psikolojilerine dair kimi geleneksel görüşlerine karşı çıkarak, geliştirdiği tezlerle feminist psikolojinin kurucusu olarak tanımlanmaktadır. Yeni Freudcu akım içinde değerlendirilen Karen Horney, 16 Eylül 1885 yılında Alman-Prusya İmparatorluğu sınırları içinde olan -Hamburg yakınlarında- Blankenese’de doğdu. Babası, Berndt Wackels Danielsen ataerkil düşüncelere yürekten bağlı, katı gelenekçi bir gemi kaptanıydı. Annesi Clotilde ise eşinden çok daha farklı ve açık görüşlü bir insandı. Karen’in çok düşkün olduğu bir ağabeyi ile babasının ilk eşinden olan, kendisinden büyük dört kardeşi daha vardı.

Karen Horney gençlik yıllarında kaleme aldığı günlüklerinde babasının “zalim bir disiplinci figür” olduğundan ve ağabeyini kendisinden üstün tuttuğundan söz etmektedir. Babası, Karen’in kendisi hakkındaki duygularına gücenmesine ve öfke duymasına karşın ona uzak ülkelerden daima hediyeler getirirdi. Buna rağmen Karen kendisini hep babasının şefkatinden yoksun hissetti ve annesine daha çok bağlandı.

Karen Horney 3

Arayışların ve isyanın geliştiği yıllar

Dokuz yaşlarındayken Karen hayata başka bir gözle bakmaya başladı; daha meraklı ve isyankar biri oldu. Sevimli biri olamayacağına kanaat getirerek -oysa çoğu kişi tarafından sevimli bulunuyordu- enerjisini entelektüel yönlerini geliştirmek için harcamaya karar verdi. Aynı dönemde ağabeyine aşırı bir özen gösterdi, Karen’in bu ilgisine şaşıran ağabeyi onu kendisinden uzaklaştırdı. Karen ona geri kalan yaşamında sürekli acı çektirecek olan depresyon nöbetlerinden ilkini bu dönemde yaşadı.

1904 yılında Karen’in annesi, resmen boşanmamalarına rağmen, çocuklarını yanına alıp eşini terketti. 1906’da Karen babasının karşı çıkmasına rağmen annesinin desteğiyle tıbbi okula başladı. Kadınlar için yüksek eğitim olanağının 1900’de başladığı Almanya’da Freiburg Üniversitesi kadınları tıp derslerine kabul eden ilk üniversitelerden biriydi. Karen 1908’de Göttingen Üniversitesi’ne, oradan da 1913 yılında mezun olacağı Berlin Üniversitesi’ne transfer oldu. O dönemde temel bir tıbbi eğitim alabilmek için birçok üniversiteye devam etmek yaygın bir durumdu.

Psikanaliz Enstitüsü’nde dersler

Karen henüz bir tıp öğrencisiyken Oskar Horney ile tanıştı ve 1909 yılında onunla evlendi. Ertesi yıl üç kız çocuğundan ilki olan Brigitte dünyaya geldi. Aynı süreçte ilgi duyduğu konuları netleştiren Karen, psikanalizin ön araştırmalarını okumaya yöneldi. 1911 yılında annesini kaybetmesi onu en çok yaralayan olaylardan biri oldu. Oskar’la evliliği Freud’un “seçme, isteğe bağlılık” teorisinin bir kanıtı niteliğindeydi. Zira Oskar tıpkı kendi babası gibi çocukları karşısında otoriter ve sertti. Bu yıllarda Karen çocuklarını bu atmosferde yetiştirmeyi kabullenmişti; ancak daha sonraları, 1920’lerde çocukları yetiştirmeye dönük anlayışı değişti.

1920’de Karen Horney, Berlin’deki Psikanaliz Enstitüsü’nde görev aldı ve burada uzun yıllar psikanaliz üzerine dersler verdi. Aynı şekilde, New York City’deki The New School’da da ders verdi. ‘Psikanalizin Babası’ olarak nitelendirilen Sigmund Freud’un bir muhabiri olan Karl Abraham, Karen Horney’i psikanalizin geniş yeteneklere sahip bir analizcisi ve öğretmeni olarak nitelendiriyordu.

Karen’in eşi Oskar Horney’in firması 1923’de iflas etti, hemen ardından Oskar menenjit hastalığı geçirdi. Hastalığı ardından somurtkan, herşeye itiraz eden ve herşey için tartışma çıkaran biri olup çıktı. Aynı yıl Karen’in erkek kardeşi de akciğer enfeksiyonundan hayatını kaybetti. Bütün bu olaylar Karen’in ruh sağlığı üzerinde olumsuz etki bıraktı; ağır bir depresyona sürüklendi ikinci kez. Bir tatil sırasında denizde uzaklara açılması intihar girişimi olarak değerlendirildi. 1926 yılında Karen ve üç kızı Oskar’ın evinden ayrıldılar. Dört yıl sonra da ABD’ye giderek Brooklyn’e yerleştiler. Brooklyn, Avrupa’dan, özellikle de Almanya’dan akın eden Yahudi göçmenlerden dolayı geniş bir entelektüel topluluğa ev sahipliği yapıyordu. Karen burada Erich Fromm ve Harry Stack Sullivan gibi akademisyenlerle arkadaş oldu. Erich Fromm’la sonu acı biten yakın bir ilişki geliştirdi.

Karen Horney 2

‘Nevroz ve kişilik’ konusunda teoriler

Horney’in Amerika’daki ilk görevi, Şikago Psikanaliz Enstitüsü’nde Müdür Yardımcılığı oldu. Brooklyn’de yaşadığı dönemde psikoterapide çalışırken edindiği tecrübelere dayanarak ‘nevroz ve kişilik’ konusundaki teorilerini geliştirdi ve ilerletti. 1937 yılında geniş okuyucu kitlelerine ulaşan, “The Neurotic Personality of Our Time” (Zamanımızın Nevrotik Kişiliği) kitabını yayınladı. 1941’de Horney, kendisinin kurduğu ‘Psikanalizin Geliştirilmesi Derneği’ne ilgi duyanlar için bir eğitimi enstitüsü olan Amerikan Psikanaliz Enstitüsü’nün Dekanlığı’nı yaptı. Karen Horney, bu organizasyonu, psikoanalitik topluluğun genelde sıkı, katı karakterinden hoşnutsuz olması nedeniyle kurmuştu. Freudcu psikolojiden sapması Horney’i görevinden istifa etmeye götürdü, ancak hemen sonra New York Tıbbî Kolleji’nde öğretmenlik yapmaya başladı. Aynı zamanda, “American Journal of Psychoanalysis” (Amerikan Psikanaliz Gazetesi) adıyla bir gazete kurdu. 1952 yılında ölünceye kadar bu kollejde öğretmenlik yapmaya ve bir psikiyatrist olarak çalışmaya devam etti.

Nevroza farklı bakış açısı

Birçok konuda psikanalize katkılarda bulunan ve farklı teoriler geliştiren Karen Horney, birçok açıdan da çağdaşlarından farklı bakış açıları geliştirdi.

Zamanının psikanalizlerinden farklı ele aldığı konulardan biri, nevroz konusuydu. Konuya derin ilgisi, müşterilerinden edindiği verilere dayanarak nevroz konusunda kapsamlı teoriler geliştirmesini sağladı. Horney; nevrozun, kişilerin yaşamında genellikle arasıra ortaya çıkmasına karşın süreklilik arzeden bir süreç olduğuna inanıyordu. Bu düşünce, nevrozu yoksunluk, boşanma, veya çocukluk ya da gençlikteki olumsuz tecrübelere bağlı olarak dış etkenlerle tetiklenen bir akıl hastalığı olarak gören çağdaşlarının düşünceleriyle zıtlık arzediyordu. Horney, çocukluk çağındaki etkiler dışındaki etkenleri daha az önemsiyordu. Buna karşılık, ebeveynlerin çocuklara dönük aldırmazlığına özel vurgu yapıyordu. Ona göre, bir çocuğun olaylara dönük algısı, ebeveynlerin niyetlerinin aksine, bir kişinin nevrozunu anlamada anahtar rol oynar. Örneğin; anne veya baba çocuğun duygularıyla alay ettiğinde bu çocukta bir sıcaklık ve şefkat yoksunluğu duygusu yaratabilir. Anne veya baba çocuğa verdikleri sözleri rastgele ihmal ettiklerinde bu çocuğun ruh sağlığında tahripkar bir rol oynayabilecektir.

‘Narsizm insan doğasında yoktur’

Bir psikiyatrist olarak edindiği tecrübelerden yola çıkarak Horney, nevrotik gereklilikleri on kalıpta formüle etti. Bu on gereklilik ona göre her kişinin yaşamda başarılı olmak için ihtiyaç duyduğu şeylere dayanıyordu.

Yine, diğer meslektaşlarından ve Freud’dan farklı olarak, Horney narsizmi insan doğasından kaynaklanmayan, erken çevresel faktörlerin kişinin mizacı üzerindeki etkilerinden kaynaklanan bir sonuç olarak değerlendiriyordu.

Horney meslektaşı Alfred Adler ile birlikte Yeni-Freudcu disiplini şekillendirdi. Birçok konuda Freud’la aynı görüşleri paylaşsa da, birçok anahtar düşüncede de ona eleştirel yaklaşıyordu. Horney, diğer birçokları gibi Freud’un aksine cinsellik ve saldırganlığın kişiliği belirlemede temel ögeler olmadığını savunuyordu. Freud’un, kadınların erkek cinsel organına sahip olmamanın kıskançlığını ve kompleksini yaşadıkları tezine karşılık Horney, erkeklerin ‘rahim kıskançlığı’ yaşadıkları tezini ileri sürüyor; erkeklerin kadınlar gibi çocuk yapamamanın kompleksini yaşadıklarını ifade ediyordu. Ona göre, erkeklerin başarılarının altında bu yetersizliği giderme arzusu yatıyordu. Yine, kadınların toplumdaki doğal yerlerine karşılık kendilerinin ancak başarı ve yetenekleriyle toplumda yer edinebilmelerinin de erkeklerin kadınları kıskanmalarına yol açtığını savunuyordu. Horney kimi noktalarda Freud’un bazı düşüncelerine karşı çıksa da, genelde onun düşüncelerini daha hümanist bir bakış açısıyla ve kültürel-sosyal özelliklere daha güçlü bir vurguyla yeniden formüle etti.

Karen Horney

Feminist psikiyatride öncü isim

Karen Horney feminist psikiyatri disiplininin bir öncüsüydü. İlk kadın psikiyatristlerden biri olarak kadın psikiyatrını ele alan ilk sunumlardan birini o hazırlamıştı. 1922-1937 yılları arasında yazdığı on dört sunumu “Feminine Psychology” (Dişil Psikoloji) adı altında birleştirip tek cilt haline getirdi. Bir kadın olarak, kadın davranışlarındaki eğilimlerin bir haritasını çıkarmada ihmalkar davranıldığını hissediyordu. “The Problem of Feminine Masochism” (Dişil Mazoşizm Problemi) isimli denemesinde, dünya çapındaki kültürler ve toplumların kadınları aşk, prestij, sağlık, bakım ve korunma için erkeklere dayanmaya teşvik ettiklerini kanıtladığına inanıyordu. Toplumda erkekleri memnun etme ve onlara aşırı değer verme yaklaşımının yanısıra kadınların çekim ve güzellik objeleri olarak değerlendirildiğini ifade ediyordu.

Kadın, erkek, aile, ebeveyn-çocuk ilişkileri vb. konularda çeşitli ve kapsamlı denemeler yazan ve birçok kitap yayınlayan Horney, 1946 yılında insanların kendi kendilerinin psikiyatrı olmalarına yardımcı olmayı amaçlayan “Are You Considering Psychoanalysis?” (Psikoanalizi Hesaba Katıyor musunuz) isimli kitabını yayınladı. Horney, kendi farkında olmanın daha iyi, güçlü, zengin bir insan olmanın bir parçası olduğunu her zaman vurgulamıştır.

Karen Horney 4 Aralık 1952’de, 67 yaşındayken New York’da yaşamını yitirdi. 6 Mayıs 1955’de anısına aynı şehirde ‘Karen Horney Kliniği’ açıldı. Klinik, Horney’in düşünceleri temelinde hastalara ucuz hizmet vermenin yanısıra sağlıkçılara da araştırma ve eğitim desteği vermektedir.