21. Yüzyılın öncüsü olmak!?

- Zerya GÜL
1.7K views

17 ve 30 Haziran zamanı, kadının özgürlük an’ıdır. Özgürlük sosyolojisinin kök hücresi kadın özgürlüğünün varlık-bilinç-form kazanma düzeyini gösterir. Zilan’dan Sema’ya doruk noktasına ulaşan Berivan-Beritan çizgisinin, Gulan-Sara’laşmaya yol alış hikayesinin zorlu, acılı, umut, özgürlük dolu anlarının bir bir kadın gerçekleşmelerine dönüşmesinin hem esrarengiz hem en gerçekçi zaman örgüsüdür. Toplumsal kimlik kazanan, bunun için en önde koşan kadınların savaş, özgürlük, güzellik, sevgi gücünün tarihin yönünü nasıl değiştireceğini ve tarihe yön vereceğini gösterir.  

Tarihin yönünü değiştiren kadın özgürlük mücadelesinin ve bu mücadelede özgür erkeğin yaratılışını gören Önderlik gerçekleşmesinin önemli bir aşamasındayız. Zilan’dan Sema’ya doruk noktasına ulaşan bu mücadelenin erkek egemen, faşist, despot ve kökten cinsiyetçi sistemi bu kadar korkutmasının tarihsel-güncel nedenleri var. Devletli uygarlığın erkek lehine ve kadın aleyhine kurguladığı, uyguladığı bütün yalanların yerle bir edildiği bir zamanı yaşıyoruz. Leylalar’ın, Nasırlar’ın, Ardıllar’ın ve Yaşarlar’ın direniş çizgisi, Zülküfler’in ve Zehralar’ın tecridi aşma ısrarı, bu zamanın zorlu ve onurlu yanını temsil ediyor. Ölümüne yaşam ve özgürlük sevdalısı olmak; tarihi, insanlık ve yaşam lehine bir akışa yöneltmenin en ağır ve kutsal yükü oluyor.

Kadın özgürlük ideolojisi damgalı yüzyıl

Yeni bir yüzyılı kadın özgürlük ideolojisiyle örüyoruz. Bu ideolojinin toplumsal yaşamın her alanında demokrasi ve özgürlük yoğunluğunu artıran, varlık-bilinç ve form kazandıran, örgütleyen, yaşam enerjisinin büyüsünü keşfettiren kökleriyle buluşuyoruz. Kadının erkek, aile, çocuk, devlet dışında bir dünyasının olmadığını, mitoloji, felsefe, din, bilim yalanları ve yasalarıyla tüm uygarlık zamanlarında, bütün topluma yutturan uygarlık erkeğinin, kurnazlık ve komplocu çizgisini deşifre eden tarihi bir mücadele verildi.

Özgür bir kişilik, toplum ve yaşama adanmış kadın ve erkek dünyasında yaşanan duygu ve düşünce devrimi, dönüşümü, kadının hep zayıf-köle, erkeğin hep güçlü-egemen olmadığını son bir kez daha açığa çıkardı. Açığa çıkarmakla kalmadı, Kürdistan özgürlük mücadelesinde özgürleşen kadın ve erkek gerçekliğinin, demokratik uygarlık, demokratik toplumsallık ve özgür yaşam tohumlarını yeşerten öz bilinç, irade, örgüt ve eylem gücüne dönüştü. Bu güç, özgürlük bileşkesi Önder Öcalan mücadelesinde temsilini buldu ve örgütlenen, özgürleşen halk, kadın, erkek gerçekliğine öncülük etti. Tarihsel yalan ve komploculuğu sürdürmek isteyen çağdaş nemrutları ve tanrıları birleştirerek, Önderlik üzerine saldı. Toplum ve dünyadan yalıtan acımasız, komplocu, kahredici bir tecritle cezalandırdı.

Tecritin hedefi toplumu özgürlüksüz bırakmaktır

Devletli sistemin kurguladığı yalan ve komplo düzenine karşı çıkan kadın ve erkek, bu sistemin köküne dinamit koyan en tehlikeli düşmandır; yok edilmesi veya yeniden uygarlık erkeği ve kadınına dönüştürülmesi gerekmektedir. Tecridin en önemli boyutu özgürlük iddiası ve umudu gelişen kadın ve erkeği yeniden eski sınırlarına çekmek; toplumsuz, özgürlüksüz, yaşamsız kılmaktır. Beka krizini çözmesi, bu saldırıdan sonuç almaya kilitlenmiştir. Devlet faşizmi, en insani talepleri susturmaya dönük bir saldırganlığa, cinsiyetçiliği günlük körükleyen bir aygıta dönüşmüştür. Yaratılan El Kaide, DAIŞ çeteleri eliyle kadını düşünsel-yaşamsal karanlığa boğma, cennet hayaliyle cinsel güdüleri sınırsız kışkırtılmış erkeği kirli amaçları için sonuna kadar kullanma politikaları devrededir. 

Rojava’da gerçekleşen devrime, dört parça Kürdistan’da gelişen özgürlük mücadelesi ve Önderliğine dayatılan imha, tecrit ve yok etme politikalarının amacı, köle Kürt’ü, devletçi Kürt’ü canlandırmadır. Demokratik ve toplumcu Kürt gerçekleşmesini, özgür eş yaşamın özgür kadını ve erkeği olma inancı ve ısrarını kırma amacı vardır. Sistem-karşıtı bütün hareketlerin başına tarih boyunca getirilen, tekerrür ettirilmek istenmektedir. Gerilla savaşının derinleşerek devam etmesi, DAIŞ’ın Kuzey ve Doğu Suriye’de yenilgiye uğratılması, geliştirilen açlık grevi ve ölüm orucu eylemleri, tecrit ve kırım politikalarını boşa çıkaracaktır. Mücadelenin başlangıcında 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu eylemiyle canlı tutulan özgürlük inancı ve umudunun takipçileri, bu saldırıları da yenilgiye uğratacaktır. Devletçi çizgiye gelmeme, iktidar tuzaklarında tükenen kadın, erkek ve halk olmama, varlık ve mücadele gerekçesidir.

Yüzyılın devrim öncüleri

Zilan ve Sema çizgisi, özgür eş yaşamın özgür kadını ve erkeğinin yaratılabileceğine inanç çizgisidir. Amacında net, mücadelesinde ısrarlı, büyük düşünen ve anlamlı yaşayan, özgürlük sosyolojisinin tarihsel köklerinden beslenmek kadar, özgürleştiren bir toplumsallığın kutsal emekçileridir. Saldırının büyüklüğünü gördüklerinden, katliam ve komplolarla yenik düşürülen halk, kadın ve insanlık gerçeğini iliklerinde hissettiklerinden, özgürlük çizgisinin savunucuları ve büyük eylemcileri olmuşlardır. Aynı duyarlılık, bilinç ve kararlılık bugün daha da derinleşmiştir. Devletçi uygarlık güçlerinin saldırılarına karşı, özgür yaşam mücadelesinde ısrar edenlerin etrafında kenetlenen bir direniş cephesi örülmektedir.

Yüzyılın özgür olmak ve özgür kalmakta ısrarlı devrim öncüleri, yeni bir insanlık hareketine öncülük eden bir direniş geleneği yarattı ve mutlaka sonuç alacaktır.