AKP’de suçüstü katil telaşı

- Hediye KARAASLAN
649 views

1-MANSETBinlerce yıllık devletçi iktidarcı yapılanma,  toplumsal alanda kendini iktidarlaştırmak, kurumsallaştırmak ve devamlılığını sağlayabilmek için, toplumsallığın yaratıcı gücü ve devamlılığı olan kadını her dönemde farklı yol ve yöntemlerle baskı altına almaya çalışmış ve kendi zihniyet yapılanması, beklentisi doğrultusunda rol tanımlaması içine girmiştir.

Kadının doğasındaki öze ve toplumsallaşmanın yaratımlarına müdahale ederek, ya çarpıtmış ya da yok etmiştir. Yerine kendi çarpık değer(lerini)sizliklerini ikame etmiş, “makul” kadın ölçülerini kadına giydirmeye çalışmıştır. Ancak her dönemde devletli eril sistemlerin bu çarpıklığına karşı mücadele yürüten,  direnişi büyüten kadın hareketleri, kadın öncüleri hakikati savunmuş, köklerini tarihten ve toplumdan alan değerlerin inşa gücü olmuşlardır.

Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyası da kadının hakikatinden koparıldığı, toplumsallığına müdahalenin katmerlisinin yaşandığı, adeta “tanrıçalar mezarlığına” dönüştürülen kadim coğrafyalardır. Ancak bir o kadar da güçlü mücadelelerin, “kaybettiğini kaybettiği yerde arayıp, bulup, diriltmenin”  iddiasını taşıyan ve yürüten kadınların mücadele ettiği bir coğrafyadır. Öncülüğünü de Kürt Kadın Hareketi yürütmektedir. Kürt Kadın Hareketinin açığa çıkardığı kazanımlar, Türkiye ve Ortadoğu’da toplumsal değişimlerin öncülüğünü yürüttüğü gibi etki gücü itibariyle de kapsamlı ve dinamiktir.  Haliyle kangrenleşen ulus devletli yapılanmaların panzehiridir.  Alternatifidir.  Bu sebeptendir ki; derin kriz yaşayan ulus devletler Kürt Kadın Hareketine kapsamlı yönelmiş, mücadelesini boğma yaklaşımını geliştirmişlerdir. Geliştirmenin ötesine de taşıyarak pratik uygulamaya koymuşlardır.

 “Çöktürme Planı” devlet krizinin somut ifadesidir

Ortadoğu’da ulus devletlerin karakterleri benzerlik gösterse de, her biri dayandığı tarihsel arka plan ve oluşum itibariyle farklılık da taşımaktadır.  Türk devletinin karakteri de katı ulus devlet yapılanmasına sahip, tekçilik üzerine kurulu eril bir karakterdir. Teklik vurgusunu mevcut siyasi iktidar eliyle kurumsallaştırıp,  kadın ölçülerini, gençlik ölçülerini, bir bütün olarak toplum ölçülerini “makulluk” üzerinden inşa ederek toplumsal dizayn tamamlama isteğindedir.  Hiyerarşiyi, iktidarı, teklik üzerinden yürüten, ulus devlet Kürt Özgürlük Hareketinin toplumsallaşması ve iradeleşmesinden müthiş ürkmüş, sonunu gördüğü için de kendini yeniden kurumsallaştırıp, toplumsal hâkimiyetini yeniden sağlama telaşına düşmüştür? Bu eksende 6-7-8 Ekim Kobanê ile dayanışma eylemlerini ve iradesine sahip çıkan halkı görünce yeni  bir katliamcı konsepti uygulamaya koymuştur. Kamuoyunda artık gizlenemeyen, adına “Çöktürme Planı” denilen proje, 30 Ekim 2014’te karar altına alınmıştır.

“Çöktürme Planı” devletçi yapılanmanın içine düştüğü krizin somut ifadesidir. Ulus devletçi eril yapılanma ve zihniyet ile artık yönetimin olamayacağı gerçekliğine karşın, geliştirilen “Çöktürme Planı” da devlet bünyesinde yaşanan krizi aştırtmak kadar, toplumu çürütme, yozlaştırma kaosa sürükleyip kadın soykırımını, dolayısıyla toplum kırımını hedeflemiştir.

Kadının kazanımlarına düşmanca yöneldi

Son bir yıldır Türkiye’de yaşanan gelişmeleri bu kapsamda değerlendirip,  özellikle toplumsal yaşam ve kadın boyutuyla özel olarak incelemek gerekmektedir. OHAL’in ilan edilmesiyle birlikte akp iktidarı 15 yıllık iktidarı süresince çeşitli yöntemlerle uyguladığı kadın düşmanı politikalarını daha açık ve faşizme dönüştürerek uygulama zeminine kavuşmuştur. Bu minvalde özel savaş politikaları kapsamında konsept daha da derinleştirildi. Özellikle Kürdistan’da Kürt Kadın Hareketinin açığa çıkardığı kazanımlara düşmanca yöneldi. Kongreya Jinên Azad (KJA)  bileşeni olan onlarca kadın kurumu kapatıldı. Yerel yönetimlerde halkın iradesi olan belediyeler gasp edildi. Binlere varan siyasetçi Kürt kadını gözaltına alındı ve tutuklandı. Binlerce emekçi kadının işine son verildi. Yine yerel yönetimlerde çalışma yürüten kadın merkezleri ya kapatıldı ya da işlevsizleştirildi. Kadın sığınma evleri kapatılarak sığınaklarda kalan kadınlar güvencesiz olarak kaderlerine terk edildiler.

Toplumsal yaşam içinde önemli bir noktaya taşınan kadın özgürlük mücadelesine direk ve sert yönelim içine girmiş olmaları, mücadelenin karakteri ile ilgilidir. Kadın mücadelesi mevcut sistemin uygulamalarını ve karakterini kadın lehine sarsan, mevcut verili olana karşı alternatif yaşamı güçlü örgütleyen yapısı ile, eril devletçi sistemin en güçlü temsilcisi akp’yi teşhir etmiş ve özgür yaşam iddiasını güçlendirmiştir.

Savunmasız bırakıp kırıma uğratıyor

Kurumları kapatıp örgütleri dağıtarak, kadınları, çocukları, gençleri savunmasız bırakıp soykırımı genelleştirme, toplumu kırıma uğratma yaklaşımı hedeflenmiş, uygulamaları da birçok yerde teşhir olmaya başlamıştır.

Çocukları “ensar” benzeri örgütlemelere yöneltilmesi akabinde çocuklara dönük yaygın istismarın açığa çıkması mevcut politikalarının yansımasıdır. Hele aile ve sosyal politikalar bakanlığının “meşru “ gören açıklamaları yaşananların münferit olmanın ötesinde, sistemsel ve yaygın olduğunu göstermiştir. Ayrıca önleyici tedbirlerin bu mantık içinde alınmayacağının da somut göstergesidir de. Nitekim ardı ardına istismarların basına ve kamuoyuna yansımaları da devam etmektedir. Akp iktidarı ve yandaş medyası, patlak veren olaylarda adeta “suçüstü yakalanmış katil” gibi telaşa düşmekte, üstünü kapatmak için yapay gündemler icat etmektedir.

Yine başta eğitim sistemi olmak üzere, spor, sanat, kültür, edebiyat gibi alanları da kullanarak, düşünmeyen, sistem sorgulaması içine girmeyen, dolayısıyla salt devletin sunduklarını esas alan, geleceğe dair hayallerini, umutlarını yitiren bunalımlı, kimlik bilinci olmayan, toplumsal bağı zayıf dolayısıyla da topluma duyarsız genç kuşakların yetiştirilmesi hedeflenmiştir. Özellikle madde bağımlılığının bazı çeteler aracılığıyla yaygınlaştırılması, yoz yaşamın ve özel politikaların direk bilinçli uygulaması olmuştur.

Kadınlar soykırıma direniş ile karşılık verdi

Özel savaş politikalarının her dönemde hedeflediği bir başka toplumsal kesim ise kadınlar olmuştur. Batmanlı kadınlar da bu politika ve saldırıların hedefindeydi. Geçmiş ve yakın tarihten bilindiği üzere Batman; özel savaş politikalarının her dönemde farklı yöntemler denediği hedefteki kenttir. Geçmiş dönemlerde kendi içinde kapalı yapısını besleyen, büyüten, kadına köle yaşamı dayatan özel politikaların intihara sürüklediği örnekleri yaşamıştı. Bu özel savaş politikası ile mücadele içine girilmiş, kadın intiharları ve çocuk yaşta evlilik gibi kadına yönelik soykırım politikaları boşa çıkarılmış, kadınlar kalıcılaştırılmaya ve kurumsallaştırılmaya çalışılan ataerkil soykırım politikalarına direnişle karşılık vermiştir. Batman bu dönemde de yine hedefe konmuş, genç kadınlar çetelerin kıskacında fuhuşa sürüklenmek istenmiştir. Açığa çıkan çete örgütlenmesi, olayın bireysel değil, organize ve derin olduğunu da göstermiştir.

Kampanya soykırımcı politikalara cevap olacaktır

Yine cinsiyetçiliği besleyip derinleştiren  söylemler ile; kadına dönük saldırıların özel savaş politikaları ile bağının kurulması önemlidir. “Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum”, “Afedersiniz kız mıdır kadın mıdır?”, “Kadın yüksek sesle gülmemeli”, “Hamile kadın dışarı çıkmamalı” gibi cümleler öylesine kurulmuş cümleler değildir. Batman’daki fuhuş çetesi ile çocuk istismarlarının, giyimi için saldırıya uğrayan kadınların, el ele tutuştuğu için darp edilen gençlerin, Suriyeli Mefta Emani ve bebeğine dönük vahşettin kaynağı ortaktır.

Sistem nasıl ki kadın kurumlarına yönelip kadını örgütsüz, savunmasız bırakarak teslim almak istemişse,  kadınlar olarak bizler de, topluma dönük, kadına dönük soykırım politikaları ile mücadele etmek için örgütlülüğümüzü  güçlendirip, öz savunmamızı geliştirmeliyiz. Bu anlamda TJA (Tevgera Jinên Azad)nın başlattığı ‘Kadın soykırımını durduracağız yaşamı özgürleştireceğiz’ kampanyasının zamanlaması önemlidir, anlamlıdır. Bu kampanya özel savaş konseptinin kadına dayattığı soykırımcı politikalara bir cevap olacaktır.

Hediye Karaaslan DBP MYK üyesi