Birlikte güçlüyüz!

- Ayşe DÜZKAN
531 views

JIN-CALAKI-MANSETBir yılı daha akp iktidarının altında kapatıyoruz. 2017’ye reina saldırısıyla girmiştik. 2018’e girerken siyasal baskının sıradanlaşmasına, eğitimin ve aile hayatının açık biçimde dinselleştirilmesine şahit oluyoruz. belki bundan altı-yedi sene önce akp’nin nasıl bir rejim hedeflediği, bunun kadınlar için ne anlama geleceği konusunda tartışmalı hususlar olabilirdi. ama 2017’nin son günlerinde bununla ilgili ihtilaflı çok az nokta olacağını tahmin ediyorum.

akp iktidarının ilk yıllarında açılan kredi musluklarının sayesinde oluşturulan iktisadi ferahlamanın sonuna geldik. refah konusunda, başladığımız noktadan daha geride olduğumuzu söylemek haksızlık olmaz.

gezi direnişi ve kürtlerin kazanımları

akp’nin iktidara geldiğinde ya da iktidarının ilk yıllarında siyasal baskı konusunda bu kadar ileri gitmeyi planladığını sanmıyorum; bunu tetikleyen iki faktör oldu bence. biri 2013’te gerçekleşen gezi direnişi, diğeri kürtlerin suriye’deki kazanımlarının türkiye’de de yansımaları olacağı endişesi. suriye akp açısından ayrıca ele alınmaya değer bir konu tabii; çatışma ortamı yatışıyor ve akp’nin desteklediği güçler savaşı kaybediyor, akp’nin karşısında durduğu başlıca iki güç yani sdg ve esad hükümeti kazanıyor. anlaşma masasında bu iki kesimin bir biçimde uzlaşacağını ve daha önemli sonuçların ortaya çıkacağını düşünüyorum. bu ihtimal de, içeride baskıyı arttıran faktörlerden biri.

ama tabii ekonomik kriz çok çok önemli. akp’nin bunun etkilerini hafifletmek için bulduğu önlemlerden biri işgücüne katılmış olan kadınları istihdam dışında bırakmak ve/veya evlerinde, geçinecek ücret elde edemeden ama “aile bütçesi”ne katkıda bulunacak kadar ve çocuklarını ihmal etmeden çalışmalarına uygun düzenlemeler yapmak oldu. ayda 250-300 lira gibi meblağlar karşılığında evlerinde çalışan kadınlar, iş aramaktan vazgeçtikleri için, işsizlikle ilgili istatistiklerde görülmüyorlar ama gerçek bir ücretten mahrum olarak kendi hayatlarıyla ilgili kararları vermekten uzaklar.

nüfus politikasının gerekleri teşvik ediliyor

BOKO HARRAM PROTESTObu düzenlemede kadınların çocuklarını ve doğurmayı ihmal etmeyecek bir hayat sürmeye zorlanmaları da önemli bir faktör. en büyük ihraç malı ordusu olan türkiye, buna bir de işsizler ordusunu eklemek ve böylece herkesin üç kuruşa çalışmaya razı olacağı bir ekonomi yaratmak istiyor ve burada da iş, “en az üç” çocuk doğurup büyütecek kadınlara düşüyor. “çeyiz hesabı”yla desteklenen erken evlilikler, fazla çocuk yapana devlet yardımı gibi önlemlerle nüfus politikasının gerekleri teşvik ediliyor. son derece az sayıda insana verilen ama kamuoyunu günlerce meşgul eden “büyükanne desteği” vb yardımlarla yandaşların gönlü ediliyor.

şimdi böyle de gelecek farklı mı? kız çocuklarının, büyüdüklerinde ücretli çalışmalarını sağlayacak bir eğitimden mahrum bırakılmaları, erken yaşta evlendirilmeleri için bütün yasal altyapı mevcut.

kadınların birer köleye dönüşmesi hedefleniyor

kadınların, erkeğin hizmetinde, ücretsiz çalışan, kapitalizme ucuz işgücü, devlete asker yetiştiren birer köleye dönüşmesi hedefleniyor. ama iktidarın bu tahayyülüyle geçtiğimiz yirmi yılda kadınların elde ettiği kazanımlar arasında derin bir çelişki var. burada şu önemli bir nokta bence: bu kazanımlardan sadece onlar için mücadele eden kadınlar değil, bunları yok etmeye çalışan iktidarın çevresindeki kadınlar da yararlanıyor. iktidar eliti içindeki kadınlar, bir televizyon programından diğerine, bir etkinlikten bir başkasına, bir davetten başka bir davete koşarken, eşlerini ve çocuklarını “ihmal” etmemeleri mümkün mü? ama akp gibi partilerin politikaları her zaman yoksulları hedefler. ancak iddia edildiğinin aksine, yoksul kadınlar da, annelerininkinden farklı hayatlarının tadını aldı; ücretli çalışmak, istedikleri zaman boşanabilmek, eşlerini kendileri seçmek, evlenmemek, evlenmeden önce flört etmek vb. hakları istiyorlar. bunları isteyenler arasında, kendilerini dindar olarak tanımlayacak kadınlar da var. akp’nin yürüttüğü politikalarla bu talepler arasındaki açı önemli bir dinamik oluşturuyor bence.

erkek şiddetine “yasal” hoşgörü

COCUK ISTISMARIama akp’nin bu dinamikleri boğmaya yönelik tedbirleri de var. tekfirci ideolojinin şekillendirdiği dini eğitimin, özellikle yoksullar için resmi eğitim haline gelmesi süreci bunlardan biri. türkiye’de eğitim hiçbir zaman eşitlikçi, özgürlükçü, demokratik olmadı, her zaman anneyi ailenin, babanın hizmetinde gösterdi, kürtleri, alevileri, ermenileri, rumları, yahudileri, arapları yok saydı. ama bugün okullarla ilgili öyle şeyler duyuyoruz ki, gelen gideni aratır diyecek hale geliyoruz. diğer yandan, sokaktaki erkek şiddetine gösterilen “yasal” hoşgörü, kadınların sosyal hayattaki varlığını sınırlayacak bir tür sivil milislerin oluşmasının yolunu açıyor. şort giymek, geç vakit sokakta gezmek, yanında bir erkek olmadan gece gezmek yasak olmayacak tabii ki ama hiçbir biçimde güvenli de olmayacak.

müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesiyle başlayan sürecin, belediye nikâhı kıydıranların dışlanmasıyla devam edip müftülerin, örneğin erkek çokeşliliğine de izin veren dini nikâhlar kıyabilmesiyle sonlanmayacağına kim garanti verebilir? belki paranoyağım ama bu takip edilmediğim anlamına gelir mi?

bu süreçte kadınları erkek şiddetine karşı biraz olsun koruyan kurumların da baskı altına alındığını, yok edilmeye çalışıldığını görüyoruz. kayyum atanan belediyelerde kadınlarla ilgili çalışma yapan birimler kapatılıyor. oysa onlar kaç kadını ölümden döndürmüş, kaç çocuğu hayata bağlamıştı!

iktidar yeni bir türkiye oluşturuyor

iktidar yeni bir türkiye oluşturuyor, bu en çok da kadınlar için farklı bir türkiye olacak. üstelik de hangi partiye oy verirse versin, hangi inanca sahip olursa olsun, her sınıftan, her çevreden, her yaştan kadının hayatını cehenneme çevirecek bir gelecek bekliyor bizi.

buna karşı çaresiz değiliz. her şeyden önce, kadınların erkekler için ücretsiz çalışmaya zorlanan bir sınıf, çıkarları bir olan bir kimlik -kadın milleti- ve kapsamlı bir siyasetin özneleri olacak kadar ortak noktası, talebi bulunan bir toplumsal kategori olduğunu görmemiz gerekiyor bence. ülkeyi ve kadınları bölen ayrımların bu ortak ezilme ve sömürünün yanında önemsiz olduğunu gören, örgütlü olsun olmasın, politikadan haberdar olsun olmasın, bütün kadınların taleplerini yükselten, yaşam alanlarını genişleten ve kazanımlarına sahip çıkan bir hattın, geçmişten daha güçlü, daha derin ve daha kapsamlı kurulacağı bir yıl bekliyor bizi; bırakın varlığımızı sürdürmeyi, hayatta kalmak için bile buna mecburuz. öyleyse, o çok söylenen sözü birazcık değiştirelim; ya yeni bir yol bulacağız ya da yeni bir yol açacağız.