Kadınlar HER HALDE Direnişte

- Canan ASAN
558 views

ohale-karsi-imza_kampanyasiMemlekette yaklaşık bir buçuk yıldır süren “olağanüstü hal”in kadınlar olarak hayatımızı nasıl etkilediğine dair yazarken, öncesinde var olan “hal”in bizim için hiç de “olağan” olmadığını söylemeden başlayamayız kanımca. Yanı sıra iktidarın OHAL’i kanıksatmak, tepkileri yok etmek ve toplumu uyuşturmak üzere sürdürdüğü basıncı karşısında itirazımızı sürekli dile getirmek de önemli. Bu sebepledir ki her fırsatta “Kadınlar HER HALDE Direnişte!” diyerek sokaklara çıkmaktan ve “Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat Etmiyoruz! “ diye haykırmaktan geri durmuyoruz.

Erkek egemen devlet şiddetinin en yalın/arsız hallerinden biri olarak bugün yaşadığımız OHAL ve KHK düzeninin(!) hayatımıza nasıl yansıdığına geçmeden önce, bütünlüklü bir mücadele perspektifi kurmak açısından Neden? sorusunu cevaplamanın önemli olduğunu düşünüyorum. Cevabı yalnızca, AKP iktidarının, daha doğru ifadeyle RTE’ın kendi varlığını sürdürme gerekçesine sıkıştırmak, karşımızdaki gücün gerçekliğini eksik görme dolayısıyla mücadele ufkumuzu sınırlama tehlikesini barındırır. Çokça ifade edildiği gibi AKP iktidarının bir yönetememe krizi yaşadığı bir gerçek, başta Kürt halkı olmak üzere, kadınların, emekçilerin, tüm ezilen ve ötekileştirilenlerin verdiği mücadelenin sonucu olarak bugün iktidarın krizi derinleşmiştir.

Yerkürenin krizi

Yaşadığımız coğrafyaya biraz daha yerküre bütünlüğünden bakıldığında, krizin içinde olanın aslında yalnızca AKP iktidarı değil tüm ataerkil kapitalist sistem ve onun yürütücü dinamikleri olduğunu görmek mümkün. Sağcı hükümetlerin hızla yükselişi, ırkçılığın ve dinin toplumsal dokuyu parçalayıp yok etmesi pahasına temel bir araç olarak yaygın kullanımı, kendinden olmayana duyulan nefret, medeniyetin beşiği Avrupa da dahil ortak resim. Ataerkil kapitalizmin insanlık için ileri bir toplumsal düzen olduğuna dair iddianın doğru olmadığı bir kez daha ortaya çıkıyor, zira tüm bu tablonun bir sonuç olmaktan çok aslında neden olduğu, iktidarın hangi sınıfın elinde olduğundan bağımsız olarak, kapitalizmin toplum karşıtı bir düzen(sizlik) olduğu fikri daha yaygın kabul görüyor. Yine ataerkil kapitalizme karşı her düzeyde mücadele eden kadınlar, araştırmalarına, tartışmalarına ve mücadele deneyimlerine dayanarak ortaya koyuyor ki; şiddet kapitalizmin erken dönemleriyle sınırlı olamayıp, en temel yapısal araçlarından biridir. Buradan hareketle farklı dönemlerde yöntemi ve yoğunluğu değişse de şiddet ataerkil kapitalizm için bir zorunluluktur.

Kapitalizmin şiddeti ve savaşı

DUNYA KADINLARI BARIS ISTIYORTüm sınıflı toplumlar gibi ataerkil kapitalizmin de, kadınlara karşı girişilen büyük bir savaşın sonucu ortaya çıktığı, yaklaşık üç yüzyıl süren cadı avlarından anlaşılmaktadır. Bu talan ve gasp düzenine karşı gelişen toplumsal direnci ortadan kaldırmak için neden öncelikle kadının hedef alındığı, tüm bu kırıma rağmen yok edilemeyen ve bugün mücadelenin öznesi ve öncüsü olan kadın hareketine bakılarak anlaşılabilir. Bu noktada en keskin mücadelenin sürdüğü coğrafyayı yani Ortadoğu’yu ve Kürt Kadın Hareketinin bu mücadeledeki rolünü görmek önemlidir. Sistemin, krizini aşmak ve kendini yeniden ikame etmek üzere bir kez daha devreye soktuğu şiddet, Ortadoğu ve Kürdistan’da doğrudan savaş olarak yaşanmaktadır. Öyle ki, bir canlının başka bir canlıya, hatta cansıza yapacağını düşünemeyeceğimiz yöntemlerle. Gerek sistem gerekse sistem karşıtı güçler açısından burada yürüyen mücadelenin hayati önemi gayet iyi bilinmektedir. Mevcut kaostan çıkışın iki yolu vardır zira. Çelişkinin bu denli belirginleştiği ve insanlığın tarihsel dönüm noktalarından birini daha yaşadığımız böylesi bir sürecin sarsıcı etkileri herkes tarafından hissedilecektir kuşkusuz. Kuzeyden güneye, doğudan batıya her yer ve herkes.

Bu çerçeveden bakılınca, başta sorduğumuz neden OHAL? sorusunun cevabı da, verilen mücadelenin anlamı da daha geniş bir zemine oturur. AKP hükümetinin daha da ötesi devletin yönetememe krizi olarak tarif edilen olgu aslında, bütünsel sistem krizinin yansımasıdır. Denilebilir ki; erkek egemen iktidar düzeninin bizdeki yürütücüsü iktidar bloğunu dağıtmak ve kendi alternatif toplumsallığımızı inşa etmek, mücadelenin bizim payımıza düşen kısmıdır.

OHAL ve KHK’lerin sonuçları

OHAL ve KHK’lerin hayatımıza nerelerden ve nasıl yansıdığının analizi ise mücadele pratiğimizin çıkış noktalarını oluşturur. En genel anlamda denilebilir ki, olağan hallerde bize karşı yürütülen cins kırımı her boyutuyla OHAL ve OHAL yoluyla katmerli hale gelmiştir. Temmuz 2016’dan bu yana altı kez uzatılan OHAL’de yayınlanan otuzun üzerinde KHK ile kör topal yürüyen hukuk düzeni tamamen ortadan kalkmış, atanan kayyumlar yoluyla halkın seçme iradesi gasp edilmiş, çok sayıda kadın siyasetçi, aktivist hapsedilmiş, yüzlerce kadın kurumu kapatılmıştır. Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri, taciz ve tecavüzlerin belirgin biçimde artmasının arkasında, hiç susmayan eril şiddet dili yanında, KHK’lerle yapılan birçok yasal düzenleme yatmaktadır.

İnsanım diyen herkesin vicdanında derin yaralar açan çocuk istismarı olayları yaşanan çürümenin en acı göstergelerinden biridir. Toplumsal yarılmanın ve yozlaşmanın bir diğer göstergesi ise ihbarcılıktır. Yanındaki yolcunun telefonunu gözetleyen, iki insanın kendi arasındaki sohbeti dinleyen, suçlu olduğuna karar veren ve ihbar eden bir insan tipi ile tanıştık bu süreçte, daha vahim olanı bu ihbarlar esas alınarak yapılan gözaltı ve tutuklamalar.

KHK’ler ile 116 bin ihraç 

KHKLARA KARSI KADIN DIRENISITarihte örnekleri olmakla beraber, bu denli çok sayıda olması nedeniyle dönemin ayıt edici saldırılarının başında KHK’ler yoluyla işten ihraçlar geliyor. Bugüne kadar yayınlanan 31 OHAL KHK’si ile 116 bin kişi kamudaki işinden ihraç edildi. İşten çıkarmalar KHK’lerle sınırlı kalmadı, OHAL fırsatçılığıyla, kayyum atanan belediyeler başta olmak üzere çok sayıda kurumdan atılan çalışanlar da dâhil edildiğinde 150 binin üzerinde çalışanın bu süreçte işi gasp edilerek, açlık ve yoksulluk toplumu itaate zorlamanın araçlarından biri haline getirildi. Bu saldırılar karşısında örgütlü olan emekçiler sendikaları etrafında toparlanıp hızlıca kurulan dayanışma ağları sayesinde, süreci daha az hasarla atlatma ve mücadele için güç toplama olanağı yakalarken, daha çok örgütsüz kesimlerde hayli yıkıcı sonuçlar açığa çıktı. Sosyal tecrit, boşanmalar, aile içi şiddetin artışı bir yana basına yansıyan boyutuyla 55 kişi başka çıkış yolu bulamadığından olsa gerek intihar ederek hayatına son verdi. Daha birkaç gün önce eşi hapiste olan ve kendisi de işten ihraç edilen bir kadının engelli çocuğunu öldürdükten sonra intihar ettiğine dair çıkan haberler başka söze yer bırakmayacak şekilde yaşananların ağırlığını ortaya koyuyor.

OHAL KHK’ler ile işten çıkarılanların ortalama yüzde yirmi beşini kadınlar oluşturuyor. Kadınlara dönük saldırıların, kadının bedenini ve emeğini denetim altına almak ve bu ataerkil düzene mutlak itaatini sağlamak için girişilen savaşın bu denli yoğunlaştığı koşullarda, şüphesiz kadınlar için işten ihraç edilmek daha çok yönlü sonuçlar doğuruyor.

“her halde” kazanacağız

KHK KADINLARBugüne kadar, kadın emeğinin sömürüsüne karşı yürüttüğümüz mücadelede, ataerkil kapitalizmin biçimlendirdiği çalışma yaşamı ve cinsiyetçi iş bölümünü hedef aldık. Bir yandan ev içi emeğin görünürlüğü mücadelesi yürütürken diğer yandan da kamusal alandaki kadın emeğinin ikincilleştirilmesine karşı çıktık. Ücretli bir işe sahip olmak kadınlar açısından zaten eşit olmayan koşullarda bir yarışı kazanmak ve görece erkekten bağımsız bir yaşam için olanaklar yakalama ve aynı zamanda örgütlenmek için farklı bir alan daha açma anlamını taşıyordu. Hal böyle olunca kadınların ücretli işinden ihraç edilmesinin, erkeğe (koca, baba, erkek kardeş vb.) bağımlılığı artırmak ve mücadele olanaklarını sınırlamak, “hizaya sokmak” gayretiyle yapıldığını rahatlıkla söylemek mümkün. Bunu gören bir yaklaşımla kadınlar bugün OHAL ve KHK’lerle işten çıkarmalara karşı çift yönlü bir mücadele yürütüyor. Bir yandan işimizin gasp edilmesine karşı sokak mücadelesini büyütmek için direnirken öte yandan ise hem erkekten hem de erkek devletten bağımsızlaşacak bir ekonomi için çabalıyoruz. Yan yana gelerek kendi öz gücümüze dayalı üretim ilişkileri kurmak için emek yoğun bir pratiği büyütüyor, tartışmalarımızı pratik içinde sınayarak hayata geçiriyoruz.

Sonuç itibariyle; yazının sınırlılıkları içinde elden geldiğince açmaya çalıştığımız üzere, bugün yaşadığımız OHAL ve KHK saldırıları ve uygulayıcısı AKP iktidarı (ve elbette etrafında kümelenen ırkçı, cinsiyetçi blok), derin bir kriz içindeki ataerkil kapitalist düzenin yürütücüsü egemen erkeğin temsilcisidir. Buna karşın biz de tüm bu hırsızlık ve talan düzenini ortadan kaldırmak ve ekolojik, demokratik ve cinsiyet özgürlükçü bir yaşamı inşa etmek üzere mücadele eden toplumun özneleri ve dahi öncüleriyiz.

Mücadele tarihimizin sembollerinden 8 Mart’a yaklaşırken, “her halde” kazanacağımızın bilinciyle direniyor, “dünyanın en çirkin erkeklerine karşı savaşan dünyanın en güzel kadınlarını” selamlıyoruz!