Lili Marleen

- KAKTÜS
350 views
Ne zaman Ahmet Kaya’nın Lili Marleen türküsünü dinlesem, “Kim bu Lili Marleen? Ne yaşadı, nasıl yaşadı?” diye düşünürüm. Sonra Lili Marleen’i canlandırırım zihnimde: Bir sis misali gizem gelir çöker Lili Marleen’in üstüne. Toz, duman ve sis içinde arkası dönük bir kadın yol alır. Kadının yüzü yoktur. Ona her bakan kadın kendi yüzünü görür. Lili Marleen, belli belirsiz silüetiyle hüzünlü bir yol alır savaş yıkıntılarının arasında. Ve yalnızlık çöker tüm zamanlara…

Düşünsenize Lili Marleen, 2. Dünya Savaşı’na Hitler’in yaptığı vahşetin gölgesinde savaşa başka bir damga vurur. Peki, Lili 2. Dünya Savaşı’na damga vurduğunu biliyor muydu? bilinmez. Ama dünya Lili’yi Belgrad Radyosu’ndan tanıdı. Belgrad Radyosu sayesinde Lili Marleen’i anlatan şarkı 2. Dünya Savaşı’nın tüm cephelerinde askerlerin gayri-resmi marşı oldu. Hemen buraya bir dipnot düşeyim; Ahmet Kaya’nın şarkısında sözü edilen Zagreb Radyosu aslında Belgrad Radyosu’dur. Bu Ahmet Kaya’nın değil, şairin 3 saat 57 dakikalık bir araba mesafesi açığı?!? Geçtim…

Bu şarkının orijinal metni “Saatteki genç bir askerin şarkısı” ismiyle 1. Dünya Savaşı’nda Alman bir asker olan Hans Leip tarafından 1915’te yazılmış. Hans, kız arkadaşı Lili’ye olan özlemini şiire aktarmış. Kimileri Hans’ın, kız arkadaşı Lili’nin (bakkalcının kızı) adını bir arkadaşının kız arkadaşının adıyla birleştirdiğini iddia ederken, kimileri de buna ek olarak Hans Leip’in nöbetteyken yanından geçen ve yavaşça akşam sisi içinde kaybolan giden genç hemşire Marleen’den ilham almış olabileceği… Star sizden rahmetini esirgemesin ama inanın bende söylenenleri aktarıyorum. Yani tüm bunlar birer söylenti. Fakat bu söylentiden şunu öğreniyoruz: Birincisi; Lili bir bakkalcının kızıdır. Ve yaşanan aşk bir mahalle aşkıdır. İkincisi şiirin tek bir kadın üzerinden yazılmadığıdır.

Şarkı uğursuzluk olarak görüldü

Velhasıl, 1937 yılında Hans Leip’in bu şiiri, Şiir Koleksiyonu’nda yayınlanınca dönemin en iyi bestecisi olan Norbert Schultze 1938’de bu şiire müzik yaparak can kattı. Almanlar, Yugoslavya’yı işgal edince Belgrad Radyosu’nu açtı. Çok fazla ayrıntılara girmeyeceğim. Çünkü Lili Marleen şarkısı öyle kolay zirveye çıkmadı. Norbert Schultze tarafından bestelenen “Saatteki genç bir askerin şarkısı” Lili Marleen adını aldı ve sanatçı Lale Andersen tarafından seslendirildi. 1941’de Alman ordusu “Lili Marleen” şarkısını Afrika Birliği’ne propaganda amacıyla yayınladı. Şarkı kısa sürede Büyük Alman İmparatorluğu’nca “uğursuz karakteri” nedeniyle yasaklandı. Ne demişler, “gölgesini satamadığı ağacı kapitalizm keser.” Bunlar da işlerine yaramayınca “uğursuz” ya da “terörist” der. Ama buna rağmen de şarkının yayılması engellenemedi. Her akşam saat 21:55’te Belgrad Radyosun’da Lili Marleen şarkısı yayınlandı. Ve tüm cephelerde Lili Marleen’i dinlemek için silahlar sustu. Derin bir sessizlik içinde Lili Marleen her askere yaşamaları için umut dağıttı ve savaşı sorgulamak için beş dakikalık bir vakit tanıdı. O yüzden Lili Marleen ne milliyet ne dil, takmadı. Tüm askerlerin gönlüne taht kurdu.

Lili konuştuğunda silahlar susardı

Peki şarkı ne diyor? Bir bilen var mı? “Kışlanın önünde /Önünde koca kapının /Durmaktaydı bir fener /Durmakta orada halen de /Orada tekrar görmek istiyoruz birbirimizi /O fenerin yanında /Tekrar durmak istiyoruz. /Tıpkı eskisi gibi, Lili Marleen /İkimizin gölgesi /Tek bir gölgeye benzerdi /Öyle sevmiştik birbirimizi /Gören hemen anlardı bunu /Ve bütün herkes /Görmeli bunu /Durduğumuzda biz o fenerin yanında /Tıpkı eskisi gibi, Lili Marleen … /Ve şayet bir şey olsa bana /Kim duracak o fenerin yanında /Seninle birlikte Lili Marleen? … /Bu ağır sis dağıldığında /Kim duracak o fenerin yanında /Seninle, Lili Marleen …” Şarkı epeyce uzun. Ama şarkının manası, anlattıkları şarkıdan da uzun. Tabi yorumlaması da öyle?!!

Lili Marleen, sevgiliye duyulan bir hasretlik şarkısı mıdır? Bir askerin bulunduğu sis ve yıkıntılar arasında özgürlüğe kaçışı mıdır? Ya da sebebini bilmediği ama itildiği bir savaşın anlamsızlığına anlam arama çabası mıdır? Şair burada ne demek istemiştir!?! Belki de şairin savaşın soğuk yüzünden kaçıp sığındığı bir limandır Lili Marleen. Kim bilebilir, Hans Leip 1983’te öldüğü için ona da soramayız. Dolayısıyla yorumluyoruz ve her yorum kendisiyle bir yenisini getiriyor. Şimdi fikrimce, Lili Marleen tek bir kadın değil. Tek bir yüze sahip değil. Onu gizemli kılan da bu. Çünkü, yazıldığında tek, yayınlandığında birçok kadın olmuştur Lili Marleen. O adeta Belgrad Radyosu’undan savaşa uzanan bir müdahale gibidir. O yüzden yayınlayanlar tarafından “uğursuz” bulunmuştur. Lili Marleen savaştadır ama öldüren değil, bir silahı yoktur. Herkes onu dinler ama zorla değil. O konuştuğunda herkes susar emir almışçasına. Ama Lili, erkeklerin başlattığı savaşta sisler içinde, yıkıntılar altındadır. Yıkık-dökük bir fenerin dibinde, dönüp-dönmeyeceğinden habersiz bir askerin kaleminde, bekleyişte. Ve tabi O da tüm kadınlar gibi savaşın sunağında celladına meydan okumakta.

Lili Marleen’i ilginç kılan bir yan da 1. Dünya Savaşı’nda yazılması ve 2. Dünya Savaşı’nda bestelenmesi. Bu bir kader mi? Yoksa kapitalizmin şerefsizliği mi? Bir yüzyıla üç tane savaş sığdırdılar yaa. Ne utanmazlar! Üçüncüsü ise devam ediyor. “Adamlar”a bak sen, yaptıkları savaşı insanlık adına uğursuzluk saymıyorlar, şarkıyı uğursuzluk sayıyorlar. Merdaneyle bir çarpacam, dişleri dökülsün bu kapitalizm denilen canavarın. Ama nafile, köküne kükürt suyu döksen de yetmez. Aaa fenalık geldi. İçimden Lili Marleen türküsünü çığırmak geldi. “/Biz insanlar yemin ettik imanımız var /Özgürlük için özgürlük aşkına /Savulacak dönem savulacak düşman /Dehrin cefasını çektik sefasını süreceğiz /Akşam olur mektuplar hasretlik söyler /Zagreb radyosunda Lili Marleen türküsü /Dost ağlar karanfilim dost ağlar karanfilim /Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz!” Çok sözüm var ama yerim mi dar yenim mi dar bilemedim. Neyse, Marş söylemeden ölmek bize yakışmaz!” dedik de asıl mücadele etmeden ölmek bize yakışmaz! Hadi öptüm…