‘Mısır’ın en radikal kadını’: Nawal El Saadawi

- Fidan YILDIRIM
385 views
“Mısır’ın en radikal kadını”, “Arap dünyasının Simone de Beauvoir’ı”; bunlar 21 Mart 2021’de yaşama gözlerini yuman Mısırlı feminist yazar, aktivist, doktor ve psikiyatrist Nawal El Saadawi için yapılan tanımlamalar… Tüm dünyada feminist ve aktivist kişiliği ile tanınan, islamda kadın konusu üzerine çok sayıda kitap yazan, toplumundaki kadın sünneti uygulamasına özel dikkat çeken ve buna karşı hep mücadele vermiş, bu nedenle hapse atılmış olan bir savaşçı…

Nawal El Saadawi, Arap Kadınları Dayanışma Derneği’ni kurmuş ve başkanlığını yapmış bir isim. Aynı zamanda Arap İnsan Hakları Derneği’nin kurucularındandır. Üç kıtada onursal dereceler elde etmiş; 2004 yılında Avrupa Konseyi’nin Kuzey-Güney Ödülü’nü, 2005 yılında Belçika’da İnana Uluslararası Ödülünü, 2012’de Uluslararası Barış Bürosu’nun Sean MacBride Barış Ödülünü kazanmıştır.

Esmer tenli bir Mısırlı kadın

El Saadawi, Mısır’da Nil Nehri kıyısındaki Kafr Tahla köyünde 27 Ekim 1931’de dokuz çocuklu ailesinin ikinci çocuğu olarak dünyaya gelmiş; altı yaşındayken kadın sünnetine maruz kalmıştır. Babası bu geri geleneğe bağlılığına karşın tüm çocuklarının eğitim almasına önem vermiştir. Eğitim Bakanlığı’nda devlet memuru olan babası Mısır ve Sudan’daki İngiliz işgaline karşı başkaldırının gerçekleştiği 1919 Mısır Devrimi’nde yer aldı ve bundan dolayı Nil deltasında küçük bir kasabaya sürgüne

gönderildi. Direnişi nedeniyle sürgün edilmekle de kalmayıp on yıl boyunca terfi etmesi engellendi. Babası Nawal’ı Arap dili eğitimi görmede destekledi. Nawal on yaşına geldiğinde ailesi onu evlendirmeye kalkıştı. Ancak annesi onu evliliğe karşı direnişinde destekledi. Anne ve babasını genç yaşta kaybeden Nawal kalabalık ailesinin geçimini üstlenmek zorunda kaldı.

Nawal El Saadawi’nin annesi Zaynab varlıklı bir Osmanlı ailesinden geliyordu ve Türk kökenli bir anne ile babanın kızıydı. Anne tarafının Türkler’in beyaz tenine sahip olmasına karşın Nawal gençliğinden beri kendisini gururla esmer tenli bir Mısırlı kadın olarak tanımladı. Daha çocukken, oğlanları kızlardan daha değerli gören toplumun ataerkil yargısına karşı çıkıyordu; “bir oğlanın en az on beş kız değerinde olduğunu” söyleyen büyük annesine tepki gösteriyordu.

Kahire Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okuyan Nawal El Saadawi 1955 yılında doktor olarak eğitimini tamamladı. Tıp fakültesinden okul arkadaşı Ahmed Helmi ile mezun olduğu 1955’te evlendi ve Mona Helmi adında bir kızları oldu. Ancak evlilikleri sadece iki yıl sürdü.

El Saadawi doktorluk mesleğini icra ederken kadınların fiziksel ve psikolojik problemlerini gözlemledi ve bu problemler ile baskıcı kültürel uygulamalar, ataerkil baskı, sınıf baskısı ve emperyalist baskı arasında bağlantı olduğunu ortaya koydu.

Sağlık Bakanlığı’ndaki görevine son verildi

Nawal El Saadawi ikinci evliliğini meslektaşı Rashad Bey ile yaptı ancak bu evliliği de daha sonra boşanmayla sonuçlandı.

Doğum yeri olan Kafr Tahla’da doktor olarak çalışmaya başlayan El Saadawi burada da taşra kadınlarının yüzyüze geldiği zorluklar ve eşitsizlikleri gözlemledi. Hastalarından birini aile içi şiddetten korumaya çalışırken tekrar Kahire’ye çağrıldı ve sonra Halk Sağlığı Bakanlığı’nda müdür oldu. Bakanlıkta tanıştığı ve aynı ofisi paylaştığı tıp doktoru ve yazar Sherif Hatata ile evlendi ve bir oğulları oldu. Hatata politik bir tutuklu olarak on üç yıl cezaevinde kalmıştı. 1964’de başlayan evlilikleri kırk üç yıl sürdü ve 2010’da boşanmayla sonuçlandı.

Nawal El Saadawi 1972 yılında ‘Woman and Sex’ (Kadın ve Cinsiyet) adlı kitabını yayınladı. Kadın sünneti de dahil, kadın vücuduna yönelik bütün saldırıları anlatan kitap ikinci dalga feminizmin temel bir metni haline geldi. Yazdığı bu kitap ve politik faaliyetleri nedeniyle Sağlık Bakanlığı’ndaki görevine son verildi. Mısır Tıp Derneği Genel Sekreter Yardımcısı görevi ile bir sağlık dergisindeki baş editörlük pozisyonunu da aynı nedenle kaybetti. El Saadawi 1973’ten 1976’ya kadar Ain Shams Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde kadın ve nevroz (sinir hastalığı) araştırmaları üzerinde çalıştı. 1979’dan 1980’e kadar da Afrika ve Orta Doğu’daki Kadın Programı için Birleşmiş Milletler Danışmanı olarak görev yaptı.

‘Tartışmalı ve tehlikeli biri’

Enver Sedat hükümeti tarafından tartışmalı ve tehlikeli biri olarak değerlendirilen El Saadawi 1981 yılında ‘Confrontation’ (meydan okuma, ihtilaf) adlı bir feminist derginin yayınlanmasına yardımcı oldu. Aynı yılın Eylül ayında Sedat tarafından hapse atılan El Saadawi bir röportajında şunları söylüyordu: “Sedat’a inandığım için tutuklandım. Demokrasi olduğunu, çok partili bir sistemimiz olduğunu ve eleştirebileceğimizi söylemişti. Ben de onun politikalarını eleştirmeye başladım ve hapishaneye kondum.” Cezaevindeyken de kadınlar üzerindeki baskılara karşı mücadele etmenin bir yolunu buldu. Mısır’daki ilk legal ve bağımsız feminist grup örgütlenmesi olan Arap

Kadınları Dayanışma Derneği’ni 1982’de cezaevindeyken kurdu. Kurduğu derneği, ‘tarihi, sosyalist ve feminist’ olarak tanımladı. Kağıt ve kalemden yoksun bırakılmasına rağmen, kısa bir siyah kaş kalemi ve yıpranmış küçük bir top tuvalet kağıdını kullanarak düşüncelerini yazıya döktü. Enver Sedat’a aynı yıl düzenlenen suikastten bir ay sonra hapisten salıverildi. “Bir kalem alıp yazmaya başladığımdan beri tehlike hayatımın bir parçası oldu. Yalan söyleyen bir dünyada hiçbir şey gerçekten daha tehlikeli değildir.” diye özetliyordu deneyimlerini.

El Saadawi, Qanatir Kadın Hapishanesi’nde kaldığı sürecin hatıralarını 1983 yılında “Kadınlar Hapishanesi’nden Hatıra” adlı kitabında yayınladı. Bu cezaevinde kendisinden dokuz yıl önce yatmış olan bir kadınla kurduğu ilişki 1975’te yayınlanan ve dünya çapında tanınan “Sıfır Noktasındaki Kadın” adlı romanına ilham kaynağı olmuştu.

Düşünceleri ve yazdıkları yüzünden maruz kaldığı islamcıların tehditleri ve politik zulüm nedeniyle yaşamı tehlike altına giren Nawal El Saadawi 1988’de Mısır’ı terk etmek zorunda kaldı. Washington Üniversitesi ve Kuzey Carolina’daki Duke Üniversitesi Asya ve Afrika Dilleri Bölümü’nün tekliflerini kabul ederek bu üniversitelerde ders vermek üzere ABD’ye gitti. Daha sonraları aralarında Kahire Üniversitesi, Harvard, Yale, Columbia, Sorbonne, Georgetown, Florida Eyalet Üniversitesi, California Üniversitesi, Berkeley gibi tanınmış üniversiteler ve kolejlerde çalıştı. 1996’da Mısır’a geri döndü.

Birçok ödülle onurlandırıldı

Nawal El Saadawi döndükten sonra da eylemliliklerini sürdürdü. 2005 yılında yapılan ve Hüsnü Mübarek’in seçildiği Mısır başkanlık seçimlerinde aday olmak amacındaydı ancak ilk kez aday olanlar için getirilen katı kurallar nedeniyle vazgeçti. 2011’de Tahrir Meydanı’nda yapılan ve Hüsnü Mübarek’in iktidardan düşürülmesiyle sonuçlanan, Mısır Devrimi olarak adlandırılan rejim karşıtı protesto gösterilerinde yer aldı. Mısır okullarındaki dini yönergelerin kaldırılması çağrıları yaptı.

Yaşamı boyunca birçok ödülle onurlandırılan El Saadawi Avrupa Konseyi tarafından 2004 yılında Kuzey-Güney Ödülü’ne layık görüldü. İngiltere ile Afrika ülkeleri arasındaki ilişkileri ilerletme amacı taşıyan bir kuruluş olan Royal African Society tarafından 2016 yılı Temmuz’unda Londra’da düzenlenen ‘Afrika Yazıları’ edebi festivalini yönetti ve yazar Margaret Busby ile birlikte “Kadın Yazar Olmak Üzerine” başlıklı bir konuşma yaptı.

27-30 Eylül 2018 tarihlerinde İsveç’te yapılan Götebourg Kitap Fuarı’nda, Arap Baharı sonrası Mısır ve Orta Doğu’daki gelişmeler üzerine bir seminere katılan El Saadawi; ABD’nin başını çektiği sömürgeci, kapitalist, emperyalist, ırkçı küresel güçlerin 2011’deki Mısır Devrimi’ni bastırmak için Mısır hükümeti ile işbirliği yaptığını söyledi ve ABD’nin o zamanki Devlet Sekreteri Hillary Clinton’un bir sonraki seçimde Müslüman Kardeşler’i desteklemeleri için Tahrir Meydanı’nda gençlere dolar dağıttığını gördüğünü ifade etti.

Eserleri onlarca dile çevrildi

Nawal El Saadawi Kahire’deki ‘Sanat ve Sosyal Bilimler Yüksek Konseyi’nin yazarı olarak görev yaptı. Sağlık Bakanlığı-Sağlık Eğitimi Bölümü Genel Sekreteri, Tıp Derneği Genel Sekreteri, Üniversite Hastanesi ve Sağlık Bakanlığı’nda tıp doktoru görevlerinde bulundu. Sağlık Eğitimi Derneği ve Mısırlı Kadın Yazarlar Derneği’nin kuruculuğunu yaptı. Kahire Sağlık Dergisi’nin baş editörü ve Tıp Derneği Dergisi’nin editörüydü.

El Saadawi kariyerinin ilk yıllarında yazmaya başladı. İlk yazıları arasında; 1957’de yayınlanan ‘I Learned Love’ (Sevmeyi Öğrendim) adlı kısa öyküler derlemesi ve 1958’de yayınlanan ‘Memoirs of  a Woman Doctor’ (Bir Kadın Doktorun Anıları) romanı yer almaktadır. Daha sonraları birçok roman ve kısa hikaye ile 1986’da ‘Memoir from the Women’s Prison’ (Kadın Hapishanesi’nden Hatıra) adıyla kişisel anı kitabı yazdı. Bazı antolojilerde yer almanın yanısıra eserleri orijinal Arapça’dan aralarında İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, Portekizce, İsveççe, Norveççe, Danca, İtalyanca, Hollandaca, Fince, Endonezce, Japonca, Farsça, Urduca ve Türkçe’nin de olduğu dünyanın otuzdan fazla diline çevrildi.

Politik ve dini otoritelerin hışmını üzerine çekti

Nawal El Saadawi 1972 yılında, üst düzey politik ve dini otoritelerin hışmını üzerine çeken ve Sağlık Bakanlığı’ndaki görevini kaybetmesine neden olan ilk kurgusal olmayan kitabı, ‘Women

and Sex’i (Kadın ve Cinsiyet) yayınladı. ‘The Hidden Face of Eve’ (Havva’nın Örtülü Yüzü), ‘God Dies by the Nile’ (Tanrı Nil Kıyısında Öldü), ‘The Circling Song’ , ‘Searching’ (Araştırıcı), ‘The Fall of Imam’ (İmamın Düşüşü) ve ‘Women at Point Zero’ (Sıfır Noktasındaki Kadın) diğer tanınmış eserleri arasındadır. 2009’da Lübnan’da ‘Zeina’ adlı romanı yayınlandı. Bu kitabın Fransızca çevirisinde El Saadawi annesinin soyadını kullandı ve kitap ‘Nawal Zeinab el Sayed’ adıyla basıldı.

İngilizceyi anadili Mısır Arapçasının yanısıra akıcı biçimde konuşmasına karşın kitaplarının İngilizce ve Fransızcaya çevirisini büyük bir sorun olarak görüyordu: “Sömürgeci kapitalist güçler temel olarak İngilizce ve Fransızca konuşuyorlar… Arapça yazdığım ve süper güçlerin sömürgeci, kapitalist, ırkçı, ataerkil zihniyetini eleştirdiğim için hala dünyadaki büyük edebi güçler tarafından göz ardı ediliyorum” diyordu.

‘Mufakirat Tifla fi Al-Khamisa wa Al-Thamaneen’ (85 Yaşındaki Bir Kızın Not Defteri) adlı, günlüğünden bölümler içeren kitabı 2017’de basıldı.

Yaşamı boyunca düşünce ve eylemleriyle geleneksel kalıpları kırarak yeni ufuklar açmaya çalışan ve bu yolda önemli mesafeler de kaydeden Nawal El Saadavi hem kadın ve hem de erkek sünnetine karşıydı. “Kadınların ezilmesinin temelinde dini tutuculuk tarafından desteklenen evrensel post-modern kapitalist sistem yatıyor” diyordu. Dini eleştirmek gerektiğine inanıyor, bunun engellenmesini sansür olarak değerlendiriyordu. Kabe’deki taşı öpmenin islam öncesi pagan kültüründen geldiğini savunuyordu. Eşi müslüman olmasına karşın kendisi ateist olan El Saadawi evliliklerini onaylatabilmek için mahkemede beş ay süren bir mücadele vermek zorunda kalmıştı. İslami örtüyü kadınların ezilmesinin bir aracı olarak değerlendiren Nawal El Saadawi, ABD ve Avrupa’da kadın bedeninin nesneleştirilmesini de eleştiriyordu. Anti sömürgeci, anti kapitalist, anti emperyalist, ataerkillik ve dincilik karşıtı; feminist düşüncelerin savunucusu ve eylemcisiydi.

Nawal El Saadawi Kürt halkı ve Kürt kadınının özgürlük mücadelesini destekleyip dostça ilişkiler içinde bulunuyordu.

Şubat 2017’de BBC One televizyonunun ‘Imagine’ (Hayal Et) serisinde yayınlanan ‘She Spoke the Unspeakable’ (O Konuşulamaz Olanı Konuştu) adlı film Nawal El Saadawi’yi konu alıyordu.

Nawal El Saadawi 21 Mart 2021’de, 90 yaşında Kahire’deki bir hastanede yaşama gözlerini yumdu.

Anısına, saygıyla….