Siyasallaşan İslam gerçeği ve çocuk istismarı…

- Sanem IŞIK
685 views

MANSETNeredeyse hergün bir çocuk istismarı haberi düşüyor haber bültenlerine. İçimiz burkularak, “nasıl olur, nasıl kıyabilirler” diye öfke duyarak okuyoruz her birini. Kimi istismar olayı basına yansımış, çoğu ise sümen altı edilmiş. Gazeteler sansürlenmiş, Vali  gazeteciyi “haberi geri çek” diye tehdit etmiş, karakol görmezden gelmiş, devletin bakanı “bir kerecikten bir şey olmaz” diye açıklamalarda bulunmuş. Hele istismara uğrayan kız çocuğu ise, aileler ‘leke düşmesin’ diye kendilerine dahi itiraf etmekten çekinmiş, öyle bir kötülük yapılmamış gibi üstünü kapatmış.

Siyasal İslam’ın Türkiye temsilcisi olan AKP’nin 16 yıllık iktidarı süresince, kadınlara yönelik şiddet olayları ile birlikte çocuklara yönelik istismar olayları paralel artış gösterdi. Nedenleri çokça irdelendi, çokça yazıldı. Siyasal İslam’ın iktidarını perçinlemesi için kadınları yok saymak, kadınlara yönelik her korkunç uygulamayı reva görmek, çocukları bastırılmış güdülerinin esirine dönüştüren ‘sakallı-sarıklı’ adamları korumak ve kollamak gerekiyordu. Siyasal İslam kendini bu sakallı-sarıklı yobaz erkeklerin varlığı üzerine bina etmişti. Çarkları böyle dönüyordu.

Toplum hassasiyetinin en fazla olduğu çoçuk istismarı konusu Türkiye’de neden hoşgörü ile karşılanıyor? Toplum niçin bu tür olaylar karşısında kıyamet koparmıyor? Nasıl oluyor da yaşanan bunca çocuk tecavüzü-tacizi-şiddeti karşısında sarsılmıyor, refleks göstermiyor? Beyaz Türk’lüğü ardına almış, yeşil faşizmi kuşanmış bir ülkenin toplumunda elbette ki bütün dehşet verici kötülüklere göz yumulacaktı. Neo-Osmanlı düşü ile yatıp kalkan şimdinin Türkiye’sinde yaşanan tam olarak bu.

Dinciliğin hastalıklı hali

COCUK GELIN ISTEMIYORUZSiyaset ile devlet, devlet ile din arasında derin bir ilişki tarihten günümüze hep süregelmiştir. Din her zaman devletlerin temel siyaset aracı olmuştur. Kitleler uyutulmak, devletin bütün ceberutluğuna karşı tepkisiz bırakılmak istendiğinde dinciliğe başvurulmuştur. Marx’ın “din afyondur” belirlemesi bu gerçeği anlatmaktadır. Toplumsal uyanışların önü “dinin emirleri” ile barikatlanmış, bireysel sorgulamalar “günah” kılıcı ile budanmıştır. Sonuç; dincilik ile zehirlenmiş bir toplum tablosu!

Çok uzağa gitmeye gerek yok, bugünün Türkiye’sine baktığımızda bu realiteyi bütün çıplaklığı ile görebiliriz. Her ne yaşanırsa yaşansın, her ne söylenirse söylensin biat eden, kisve uyduran bir toplumsal şekilleniş açığa çıkmıştır. “Sürü toplumu” olarak adlandırılan bu gerçeklik, devlet ile dinciliğin yoğunlaşan ilişkisinin patolojik sonucudur. AKP tabanında, Tayyip neferlerinde bu hastalıklı halin bütün çirkinliğiyle dışa vurduğunu görmek mümkün. Birilerinin acımasızca doğaya saldırdığını, bir kadını defalarca bıçakladığını, onlarca çocuğu istismar ettiğini, yoksulun ekmeğini çaldığını duyduğumuzda, kısmi bir sondajlama ile o bireyin AKP’li olduğuna tanık oluruz. Siyasal İslam’ın Ortadoğu’daki sancaktarlığına soyunan AKP’nin, kötülüğü toplumsallaştırdığını ve sıradanlaştırdığını söylemek abartı değildir. Yoksa bunca fenalık nasıl yapılabilir ve o fenalıklara nasıl olur da kör kalınabilir?

AKP geldi, istismar arttı

Raporlar bize AKP’nin iktidarda olduğu 2002’den 2015 yılına kadar 18 yaşın altında 440 bin çocuğun doğum yaparak “anne” olduğunu, 15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak “anne” olan çocuk sayısının ise 15 bin 937 olduğunu söylüyor. Sadece 2016 yılında 368 kız çocuğu cinsel istismara uğradı ve bu olayların yüzde 59’u okullarda yaşandı. Bu rakamlar sadece kayıt altına alınanlar ve sadece kız çocuklarını kapsayan rakamlar. 600 bin kız çocuğu AKP’nin cinsiyetçi eğitim sisteminden ötürü okula gidemedi, çoğu küçücük yaşlarda koca adamlara ‘gelin’ edildi. Bu rakamların ürkütücü boyutlarını AKP iktidarından kopuk ele almak mümkün değildir. Geleneksel kadınlığı özellikle de eğitim sistemi ile meşru kılmaya çalışan AKP, eğitimi dini referanslara göre belirliyor. Özellikle ders kitaplarına yedirilmiş cinsiyetçi, ötekileştirici, metalaştıcı söylem ve zihniyetle alabildiğince dinci, olabildiğince erkek bir nesil yetiştiriliyor.

Sürç-i lisan değil, tamamen bilinçli

AKP liderinin, kurucularının, vekillerinin ve kitlesinin; insan vicdanını zorlayan, kadınları kısıtlayan ve meta gören, çocukları istismarcıların eline teslim eden söz ve uygulamaUntitled-1ları tamamen belirlenmiş bir strateji üzerine kuruludur. Mikrofonlar karşısında arsızca dökülen kelimeler bir dil sürçmesinin sonucu değildir. Kadın şiddeti karşısında sırıtan erkeklik bir istisna değildir. Ekranlarda erkekliğin yüceltildiği, kadınları küçümseyen ifadelerin ortalığa saçıldığı programlar, bir zihniyetin adım adım örülmesidir. Kadına dair her aşağılayıcı söz pusulayı şaşırmaktan değildir, Siyasal İslam’ın kadınları yerleştirdiği yer ile ilgilidir.

Ensar Vakfı’nda 45 erkek çocuk tecavüze uğruyor ve bu ülke medyası, bakanı, eğitimcisi ile bu korkunç olayı gizlemenin peşine düşüyorsa, orada artık dinciliğin-milliyetçiliğin-cinsiyetçiliğin harmanlandığı insan modeli can bulmuştur. AKP’li bakan “bir kerecikten bir şey olmaz” diyor. AKP’li medya kuruluşları “Ensar Vakfı’nı yıprakmak isteyenlerin iftirası” algısını yaratıyor. Yüzde 50’lilik tabanın da zaten düşünmeye ve sorgulamaya mecali yok. Çünkü tüm bunlar “onları kıskananların” kumpası!

Kimyalarında kötülük var

CNN Türk ekranlarına çıkıyor bir yazar müsveddesi ve “ne olmuş ki” diyor, “neden bir kız çocuğu 18 yaşına kadar beklesin ki” diyerek 13 yaşındaki bir çocuğun dini nikahla evlendirilebileceğini cansiperane savunuyor.

KUCUK GELINÇocuk istismarlarının araştırılması için önerilen komisyonlar AKP’lilerin oylarıyla şiddetle bir bir reddediliyor. Daha sonra ise skandal bir önergeye imza atılıyor ve deniliyor ki “12 yaşındaki çocuk ‘tecavüzcüsüyle’ evlendirilsin. Ortalığı ayağa kaldırıyor kadınlar, sokak sokak direniyor ve “tecavüz yasasına hayır” diyor. AKP, önergeyi bir süreliğine de olsa geri çekiyor.

Kilis’te 14 çocuk tacize uğruyor. Tacizci okulun müdürü ve AKP’li bir vekilin akrabası. Bu nedenle soruşturmanın üstü kapatılmaya çalışılıyor.

Amed’de küçük bir kız çocuğu cinsel istismara uğruyor. İstismarcı AKP Kulp Gençlik Kolları Başkanı Mehmet Kara.

Adıyaman Gerger’de İmam Hatip Lisesi’nde 76 çocuk cinsel istismara uğruyor.  Gerger’de devlet yöneticilerinin neredeyse tümü tacizden haberdar. Kaymakamlık özel olarak olay ile ilgileniyor, üstünü örtmek için kendini paralıyor. Olayı basına taşımak isteyen gazeteciler tehdit ediliyor. Ve hepsi AKP’li!

Adana/Aladağ’da tarikatçıların ağına düşmüş 11 kız çocuğu tarikat yurdunda cayır cayır yanarak can veriyor. Yurdun yangın kapısı kapalı. Neden? Çünkü kız çocukları ve ‘kuyruk sallayabilirler, onlar zaafiyet gösterebilirler, onlar kız çocuğu olduğu için her fitnenin kaynağı olabilirler, tıpkı anneleri gibi.’ AKP hükümeti, devlet okullarını peşisıra kapatmış, çocukları tarikatların kaderine terk etmiş ki “neden yangın kapısı yoktu” diyen bir gazeteciye “kader” diye yanıt veriyor devletin yetkilisi. ‘Yukarıdakinin bir bildiği’ vardır ve ‘sevdiği kulunu’ yanına almıştır! Yitip giden canların hesabı işte böyle ucuz, böyle arsız, böyle merhametsizce veriliyor.

Burada onlarca örneği yazıp-çizebiliriz. Olayların faili AKP’li, bu zihniyeti savunan basını AKP’li, alkış tutan yüzde 50’lisi AKP’li. “Tecavüz kültürü’ olarak tanımladığımız bir kültürün kendisine yaşam alanı yarattığını ve yayıldığını görüyoruz. Yaşanan bunca çocuk istismarı olayı AKP’nin kimyasından ve yaratmak istediği zihniyet dünyasından bağımsız değildir. Kötülüğün nasıl bulaştığını ve toplumun kök hücresine nasıl yerleştiğini görüyoruz. O halde bildiğimiz mücadele yollarının biraz dışına çıkıp daha radikal, daha sonuç alıcı yöntemlere başvurmanın zamanı gelmedi mi? Öz savunmayı daha da keskin kılmak, cesaretin de bulaşıcı bir yanının olduğunu bilmek gerekmez mi?