Xwebûnlaşma yolunda genç kadın

- Mazda MARIYA
639 views

MANSETTarih boyunca faşist sömürgeci güçlerin Kürdistan halklarına reva gördüğü tek şey köleleştirme, boyunduruk altına alma ve uşağı haline getirme politikası olmuştur. Özelde genç kadınları kendi gölgesinden korkar hale getirmek istemişlerdir. Kadın mezar sessizliğine boğulmak istenmiştir. Bu açıdan her zaman en iyi kadın ya sessiz kadın yada erkekleşmiş kadın profilini tüm argümanlarıyla insan beyin yapısına yerleştirilmiştir. Bunu geliştirmek için ise her türlü özel savaş yöntemi ve korkunç katliamlar uygulamıştır. Her an her saniye her adımda bunu hissetmek mümkündür. Hele de genç kadın ise bunu şansa bırakmaz. Çünkü genç kadından korkar, onun enerjisini bitirmek için özel savaşı devreye sokar. Fakat şunun iyi bilinmesi gerekir ki, 5 bin yıllık mücadele ruhu tüm kadınlarda özellikle toplumun dinamizmi olan gençliğin beyninin bir ucunda bulunmaktadır. Kapitalizm zaten bundan korkmakta, tırsmakta. Faşizm tam da bu sebeple özgürlük bilinci taşıyan kadından korkar. Dinamizm ve güçle harmanlanan genç kadın kimliğine bütün varlığı ile bu sebepten saldırmakta. Kadını ya dinle kapalı duvar içerisine almakta yada yanılgılı özgürlük anlayışı ile açık hava cezaevlerine hapsetmektedir.

Çocukluktan başlayan toplumsal kodlar

JINEN CIWANKöleleştirmeyi taa anne karnında başlatan toplumsal cinsiyet bakış açısı, çocukluk yıllarında kız çocuklarının eline bebek vererek gelişimin en fazla olduğu yıllarda onları eve bağlamanın çabasını verir. Burada sorabilirsiniz, kız çocukların eline bebek vererek nasıl oluyorda eve bağlamış oluruz? Şöyle açıklayalım; bebek, evi temsil eder, çünkü bebeklere evde bakılır. Mutfak eşyalarının minyatür halini de kız çocuklarının eline vermeye başlarız çoğunlukla. Peki siz hiç dışarıda yürürken yemek yapan insan gördünüz mü? Tabii ki yok. Yemek nerede yapılır? Tabii ki mutfakta. Yani aslında bizler kadını artık sadece evin içine değil bir bütünen mutfağın içerisine hapsetmiş oluyoruz. Hem de bunu gelişimin en açık olduğu çağlarda, çocukluk yıllarından başlatarak yapıyoruz. En acısı da bunu yapanlar genelde anneler oluyor. Çünkü annelerimiz de aynı biçimde büyütülüyor.

Kadının yaşamı yine kölelik formuyla dizayn edilir. Doğar, çocuk yapar, bebek bakar, büyür, evlenir, çocuk yapar ve hizmetkar olarak her gün erkek egemenliğinin fermanlarına tabi tutulur. 24 saat erkeğin hizmetkarı haline getirilir. Kısacası daha biz doğmadan kaderimiz yazılır. Aksine karşı çıkılırsa şiddete, tecavüze, tacize ve özel savaş metodlarına başvurulur. İşin kötü yanı ise, öğretilmiş kadınlık bilinci de bunu son derece normal görür. Egemenlik ilişkisinin yeniden üretimin gönüllü bir parçası haline gelir.

Kuşaktan kuşağa ‘öğretilmiş kadınlık’

Öğretilmiş kadınlık bilinci pratik yaşamdaki erkek boyunduruğunu kabul edip sürdürülmesinden ibaret değildir. Aynı zamanda bunun kadın ruhuna egemen oluşu, öğretilmiş kadınlığın kuşaktan kuşağa aktarılıp yeniden üretilmesidir. Bu en çok da gençlik çağında farz kılınır.

Kadının ve gençliğin ortak bileşeni olan genç kadının hem kadın kimliğinden kaynaklı hem de gençlik kimliğinden kaynaklı varlığı belirleyici ve çarpıcıdır. Aynı paralelde taşıdığı her iki kimliğin öneminden ötürü de kapitalist modern sistemin ve aile kurumunun bu kimlik üzerindeki politikaları da değerlendirmeye muhtaçtır.

Devrimci gençliğin öncüsü olarak genç kadın

JINEN CIWAN5Özgür genç kadın kimliğinin geliştirilmesi için öz örgütlülük her geçen gün daha fazla önem taşımaktadır. Bu anlamda devrimci gençlik anlayışının gelişmişlik ölçüsü genç kadın örgütlülüğünün gelişmişlik düzeyiyle doğrudan bağlantılıdır.  Gelişmemiş bir genç kadın çalışması büyümemiş, büyüyememiş, bodur kalmış bir genç kadın kimliği demektir. Kendi kendine bile yetemeyen, gölgesinde bile oturulamayan, meyve veremeyen, yükselemeyen bir ağaç gibidir. Nitekim gençlik ve genç kadın olarak her iki kimliğin iç içe geçme durumu sözkonusu. Her ne kadar toplumsal hafızada genç denildiğinde akla sadece genç olan erkekler gelse de öz itibariyle bu toplumsal cinsiyetçilikten kaynaklanmaktadır. Genç; yani toy, delikanlı ve erkek olarak algılanmakta. Halbuki gençlik; fiziksel, sınıfsal ve biyolojik bir olay olmadığı gibi, toplumsal bir kimliktir. Gençliği bir cins üzerinden değerlendiremeyiz. Bu açıdan gençliğin bir sosyal kategori, bir sınıf ve cins olması mümkün değildir. Gençlik güçlü bir toplumsal olaydır. Toplumsal olan da kadındır. Toplumsallığın temsili ise kadın kimliğinden başka hiçbir şey bu kadar güçlü bir biçimde açığa çıkaramaz. Dolayısıyla genç kadın kendi başına toplumsal bir kimliktir. Gençliğin dinamik, enerjik, canlı, muhalif, yeniliğe açık kimliği ile kadının özgürlük heyecanı ve tutkusu, yaşama olan bağlılığı, toplumsallığı, analık şefkati, adaleti, eşitlikçi ve demokratik kimliği bir araya geldiğinde muazzam bir genç kadın kimliği ortaya çıkmaktadır.

Genç kadınlar AKP-MHP tuzağında

JINEN CIWAN1Böylesi muazam bir kimlik elbette yaşama düşman olanların hedefinde olur. Oynadığı rolden kaynaklı genç kadını toplumdan ve kimliğinden uzaklaştırmak isterler. Bunu da ancak erkek egemen zihniyetin her türlü toplumsal ahlaktan yoksun araçları ile yaparlar. Özellikle de Kürdistan ve Ortadoğu topraklarında direniş geleneğinin bir parçası olan ve adeta direniş ve devrim kültürünün ana kaynağı olan genç kadın kimliği özgürlük mücadelemizin en vazgeçilmez unsurudur. Bu nedenledir ki erkek egemen sistem ve kapitalist modernite sistemi genç kadını hedef almaktadır. Kendi kirli politikalarının temel hedef noktasına genç kadınları koyarlar. Genç kadınları yaşamdan koparmak, kendi özüne yabancılaştırmak, düşünemez, yaşayamaz ve kendini koruyamaz bir duruma getirmek için her yol ve yöntem mübah görülür.

Bunun en çarpıcı örneğini ise; Bakurê Kürdistan ve Türkiye gerçekliğinde, AKP-MHP ittifakının kadına ve genç kadına karşı gerçekleştirmiş olduğu fiziksel ve özel savaş politikalarında somut olarak görmekteyiz. Toplum ve kadın karşıtı bu ittifakın kimi uygulamalarını şöyle sıralayabiliriz:

AKP-MHP’nin toplum-kırım uygulamaları 

* Tecavüzü uygulama ve meşrulaştırmak, hatta tecavüzü gerçekleştiren kişiyi ödüllendirmek,JINEN CIWAN8

* Genç kadın ve çocukları ya kandırarak ya da zorla fuhuş yaptırmak,

* Direnen kadına karşı şiddet, taciz, tecavüz, tutuklama gibi hırçınlaşmış, insanlık yöntemlerini uygulamak,

* Cezaevlerinde uygulanan işkence yöntemleri, ana dilde konuşulmasının bile yasaklanması, tek tip elbise uygulamasının özellikle kadın koğuşlarında yürürlüğe sokulması,

* Müftülüklere nikah kıyma yetkisinin verilmesi, zorla evliliklerin din yoluyla kabul ettirilmek istenmesi. Örneğin Kürt genç kadınların, Karadenizli erkeklerle zorla evlendirilmesi veya küçük yaşta evliliklerin yasal olarak kabulünün önünün açılması,

* Zoraki ve çocuk yaşta evliliklerin yasallaştırılmaya çalışılması,

* Direnen Kürt gençliğinden, özelde ise özyönetim direnişinin sergilendiği alanlarda mücadele eden gençlikten intikam almak için devlet eliyle açılan gençlik merkezleri ve Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı gibi kurumların birer asimilasyon ve yozlaştırma merkezleri olarak açılması,

* Erdoğan’ın emri ile ve bir AKP projesi olarak devlet mekanizmaları kanalıyla  Kürdistan gençliğine yapılan uyuşturucu akımı,

* Kendi halkına ihanet etmesi için gerçekleştirilen ajanlaştırılma politikaları,

* Radikal İslam yoluyla muhafazakarlığın geliştirilmesi ve toplumsal cinsiyet rollerinin teşvik edilmesi,

* Genç kadınların yoğun bir asimilasyon politikaları ile kendi ideolojik modeli ekseninde yetiştirmek için açılan öğrenci yurtları,

* Sokaklar, mahalleler, meydanlar dahil bir bütün olarak yaşam alanlarının kadına karşı birer mekan haline dönüştürülmek istenmesi, AKP-MHP kirli ittifakının toplum-kırımı tamamlamak için dayattığı uygulamalardan sadece birkaç tanesi.

Büyümeli, örgütlenmeli ve güç olmalıyız

JINEN CIWAN9Eril zihniyetin faşist versiyonu AKP-MHP ittifakı kadınlar ve gençler üzerindeki kirli politikalarını günlük olarak sürdürmeye, derinleştirmeye devam ediyor. DAİŞ, molla rejimi ve şeriat rejimlerinden farkı olmayan bu egemen ve faşist rejimin kendisini daha fazla yaşatma ve sürdürmenin şansı yoktur. Ömrünü uzatmak için kadın ve gençlerin enerji ve gücünü kendi değirmeninde öğütmeye, dolayısıyla insanlık dışı bir yaşama mahkûm etmeye çalışmakta. Bu korkunç ve bir o kadar da tehlikeli dayatmalar, genç kadınlar olarak daha fazla büyümeyi, örgütlenmeyi ve güç olmayı şart koşmakta.

Rojava şahsında dünya kadınlarına ve halklara özgürlük kaynağı olan Önder Apo’nun sunmuş olduğu demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma ile daha fazla örgütlenmeli, mücadele ile faşizmi parçalayarak özgür eş yaşamın kapısını aralayabiliriz. Toplum karşıtı bu egemen sisteme karşı genç kadınlar bir cephe haline gelerek Xwebûnlaşmalı.

Genç kadınlar özüne döndüğü vakit öğretilmiş yanlışlar ile çelişir, kendisiyle savaş halinde olur, isyan eder ve kendisi isyanın adı olur. Xwebûnlaşmak ve örgütlenmek; birliktelik, cins sevgisi, kollektif örgütlenme ve öz ile bağ kurmak ile gerçekleşir. Ancak bu temelde faşizmi, sömürgeciliği, toplumsal cinsiyetçiliği, kapitalizmi ve nihayetinde İmralı sistemini parçalayabilir, özgür geleceğin genç öncüleri olabiliriz.