Amacımız klip döndürmek mi kültür oluşturmak mı?

- Newaya Jin
604 views

2Yeryüzünde yaşayan halkları, toplulukları, grupları kimlik haline getiren ve zengin kılan temel özellikler ve yaşam biçimleri vardır. Bu özelliklerin en başında  kültür ve sanat gelmektedir. Kültür ve sanatta kullanılan motifler o toplumun yaşam biçimini ve tarzını ortaya koyar. Örneğin bir topluma ait bir folklor oyunu ya da o topluma ait bir otantik şarkı o toplumun dili, şivesi, giyimi veya yaşam biçimi hakkında insanların hafızasında bir imaj oluşturabilecek kadar güçlüdür. Bu noktada kültürün rolü oldukça büyüktür.

Bu rolün farkındalığıyla kapitalist ve sömürgeci güçler tüm toplumları kendi yarattıkları kültür ve sanat çizgisine çekmek adına derin bir kültürel soykırım ve asimilasyon politikası yürütmektedir. Bu politikaya maruz kalan halklardan biri de Kürt halkıdır. Çoğu zaman türküleri çalınmış, büyük oranda dili yasaklanmış, giyim ve kuşamı horlananıp dıştalanma gerekçesi yapılmıştır. Kürdistan Özgürlük Mücadelesi’nin ortaya çıkışı ve ilerleyişi ile birlikte kültürel değerler noktasında azımsanmayacak bir bilinç kazanılmış ve “utanılan” motifler temel varlık gerekçelerine dönüştürülmüştür. Sömürgen güçlerin yok etme siyaseti altında adeta bir varlık savaşı veren Kürt kültürünün; türküleriyle, giyim-kuşamıyla, dilanlarıyla direngen bir tavır sergilediğini söylemek mümkündür.

Üretim zayıflığı var1

Kapitalist modernitenin çok hileli, çok tuzaklı, binbir suratlı yöneldiği bu alana toplumcu kültürü savunan biz sanatçılar olarak ne kadar katkı sunabiliyoruz? Alternatif bir sistem oluşturma, halk kültürünü yaşamsal kılma yolunda ne kadar ilerleyebiliyoruz? Bu sorular önemli. Özeleştiriyi gerekli kılan yönler bulunmakla birlikte, kapitalizmin bireyci-tüketici-popülist kültürüne karşı daha fazla bilinç edinmemiz gereken yanlarımız da söz konusudur.

Öncelikle mevcut kültür çalışmalarımızın kendini tekrar ettiğini, üretimde zayıf kaldığını ve belirli bir tıkanmayı yaşadığını belirtmek abartı olmayacaktır. Ortaya çıkan ürünler ise estetik bakımdan çoğu zaman sorunlu, kısır ve kolaycı olabilmektedir. Kültür çalışmalarına yönelik gelişen en temel eleştiri ise eskiye oranla ruhta, yenilikte, canlılıkta, motivasyonda zayıf kaldığı yönündedir. Diğer bir yan ise Kürt gençlerinin kültür ve sanat alanına yeteri kadar ilgi beslemediği, uzaklaştığı, cazip bulmadığı şeklinde gelişen yorumlardır. Bu tartışmalara yoğunca tanık olmaktayız.

Bir varolma biçimidir kültür

Konunun bütünlüğü içerisinde Kürt kültür çalışmalarının şu an vardığı noktayı hem pozitif hem de negatif yanları ile ele almamız gerektiği düşüncesindeyim. Pozitif yan; özgürlük mücadelesinin başlangıç günleri ile beraber başlayan ve güçlü bir ruha k3avuşan kültür-sanat çalışmalarının ortaya çıkardığı ürünlerdir. Bu nokta Koma Berxwedan çok önemli ve değerli bir noktada durmaktadır. Koma Berxwedan, bir grubun ötesinde bir anlama sahipti. Müzikleri, marşları ve sözleriyle mücadelenin ruhunu ifadelendiriyor, işgalciye karşı bir varolma biçimi olarak dile geliyordu. Her bir kaseti neredeyse bir silah gücündeydi. Böylesi bir etki gücü nedeniyle hep yasaklıydı.

Yoğun baskılar ve işkenceler altında Kürdistan coğrafyasında Kürt müziğini icra etmek başlı başına bir cesaret işiydi ve bu nedenle bu cesareti kuşanan sanatçı sayısı oldukça azdı. Mücadele ilerledikçe, büyüdükçe ve yayıldıkça Kürt müziği de kendisine daha fazla alan açabildi, müziğini icra edebilecek zemin bulabildi. Birçok değerli çalışma üretildi, gruplar oluşturuldu, nicel olarak bir çoğalma sağlandı. Bunlar pozitif kazançlardı. 

Nicel olarak büyümenin ne yazık ki bir niteliğe kavuşamaması ise belki de en negatif yanımız. Maalesef sonraki yıllarda sanatın kolayına kaçan, günübirlik, estetik ve ruh sorunu yaşayan bir girdapla karşı karşıya kalındı. Bu sorun müziğe, sese, kliplere, şarkı sözlerine kadar yansıdı. İçerik olarak problemli, salt kaba propagandaya dayalı sözler ve semboller üzerine kurulmuTIYATRO COCUKLARA - BITLISş eserler, uzun vaadede kalıcı olamadı ve zaman içerisinde kendisini tüketmeye başladı.

Devrimci sanatın rolü

Şayet varolma savaşı veren bir halkın müziğini yapıyorsanız, o dili kullanıyor ve o topluma ait kültürel değerleri görünür kılmaya çalışıyorsanız, ya da o değerlerden beslenmeye çalıyorsanız sorumluluklarınız çok daha büyüktür. Bu noktada devrimci mücadelenin halklara taşırılmasında kültür ve sanat çalışmalarının çok büyük bir etkisi olacaktır. Bu nedenledir ki popüler kültürün rüzgarına kapılmamalı, türkülerinden ve motiflerinden beslendiğimiz halkın değerlerini suistimal etmemeliyiz. Devrimi sanata yedirdiğimiz oranda anılabilir, değer bulabilir ve kalıcı olabiliriz. Bir çırpıda ortaya çıkan eserler ve mantar gibi çoğalan içerik yoksunu klipler bizleri geçici birer öğe haline getirecektir.

Kültür çalışmalarında yaşadığımız temel sorunlardan biri ise tarihi arka planımızı yeteri kadar bilmemek, araştırmamak ve bu konuda üstün körü bir yaklaşım içinde olmaktır. Kürdistan tarihini, edebiyatını, şairlerini, dengbêjlerini öğrenme konusunda içinde bulunduğumuz yüzeysellikten arınmalıyız. Melayê Cizîrî, Ehmedê Xanê, Cigerxwîn, Tahirê Uryan gibi önemli isimlerin bizlere bıraktığı çok güçlü bir miras vardır. Bu noktada daha fazla okumalar yapmalı, bu mirası günümüzün kültür sanat çalışmalarına daha etkili içermeliyiz. Komünal yaşama ve toplumsallığa dair toplumu dönüştürebilecek, bilinçlendirebilecek, aydınlatabilecek kültür çalışmaları en fazla ihtiyacımız olan şey. Çünkü toplumsallığın güçlenmesi, bireyciliğin özendirildiği, maneviyatın anlamsızlaştırıldığı bu çağa verebileceğimiz en güçlü yanıt olur. Tiyatro, sinema, folklor, dengbêjlik bu yanıtın olmazsa olmaz araçlarıdır.

Kültür geleceğe akmalı

TIYATROKapitalist sistem, toplumsallığa ve onun kültürüne dair ne varsa eritme, kendine yamama ve böylelikle asimile etme peşinde. Bu sistem karşısında halk kültürünü korumak başlı başına bir savaş. Hele bir de sömürge bir halk iseniz bu savaş çok daha çetin olur. Kürdistanlıların yaşadığı tam da budur. Diasporada yaşıyor olmak ise bu işin en yaman yanını oluşturur. Avrupa’da Kürt gençlerini öz değerler etrafında toplamak, kültür-sanat çalışmalarına katmak çok büyük zorluklar barındırıyor. Çünkü Avrupa, kapitalist sistemin beşiği ve gençler bu sistemin en temel hedefi. Asimilasyon politikaları en fazla onlar üzerinden yürür. Bu konuda birinci görev ailelere düşüyorsa, ikinci görev kurumlarımıza düşmektedir. Aile; kendi dilini, kimliğini, kültürünü çocuklarına aktarabilmeli ve bir temel oluşturabilmelidir. Kurumlarımız ise güçlü projeler ile çekim merkezi haline gelebilmelidir. Teknoloji çağıyla beraber yaşamın birçok alanında hızlı değişimler yaşanmakta ve gençlerimiz bu girdabın içine hızla sürüklenmektedir. Bu durum karşısında bizlerin yapabileceği şey sanatsal anlamda müzik, tiyatro, sinema, folklor, spor vb kurslar ve etkinliklerle gençlerimize hitap etmektir.

Kültür sanat çalışmaları yeni nesile dahil olarak can bulabilir. Onları kapsadığı oranda geleceğe akabilir. Hepimize düşen görev, bunun sorumluluğu ve bilinciyle bu mecrada yürümektir.