Delilik ve olmayan toplumsal duyarlılık

- KAKTÜS
588 views

Deli olsam, bir çalım atsam şu dünyaya, herkes olmasa da bir kısmı gülüp geçer. Delidir der. Kimse demez neden çalım attı? Hem deli için sorgulamak da neyin nesi? Yırtık-pırtık elbiselerle dolaşsam, aylarca yıkanmazsam. Örneğin kirli göbeğim gözükse, kıçımda bir yamayla gezinsem kimse demez “neden böyle?” Çünkü, delinin bu davranışı için bir neden bilinmez. Ayrıca sorup da deliyle deli mi olacaksınız?… Allah’ınıza, siz de!?!… Deli işte, soruya soruyla cevap verir, çıldırtır seni… Hem sonra deliyle deli oldun diye bir de deli damgası yersin. Sonra 40 yıl uğraş dur, silemezsin deli damgasını. Nereden mi biliyorum? Kendimden… Silinebilseydi, silerdim ben.

Devam edelim… 

Gelene geçene nanik yapıp, ardından da “hangi bağın bağbanısan, gülüsen. Aldın aklım, ettin beni delisen” desem. “Hadi oradan, sen de deli!” derler. Arada bir şehrin gerisinden gelenlere (hani hep ileri gelenleri oluyor ya, ben gerisinden gelene bakıp…) ahretlik kazık soruları hatırlatsam, beni “ermiş” sanırlar. Müritlerim bile olur… Erenlere karışırım. Olmadı, Halil Cibran’ın DELİ’si gibi çırılçıplak sokağa çıkıp, “maskelerimi çalmışlar, maskelerimi çalmışlar” diye haykırıp sonradan maskelerimden arınmamı kutlarım. Güneş alnımı yakar, gözlerim kamaşır, kurtulurum şu dünyanın yükümlüğünden…

Artık ket vurmak yok düşüncelere. Korkmuyorum toplumsal duygularınız incinir diye. İsyan bayrağını diktim tepeye. Mantığım dilime kemik değil artık. Söylüyorum işte; sapıksınız, sapık! Psikopat, paranoyaksınız. Bazılarınız ise katil, cani, hatta canavar… Kısacası faşistiniz!

Hele bazıları “toplumsal hassasiyet var”, “toplum kaldıramaz” gibi laflar etmiyor mu, yaaa Star, tutmayın beni ….

Bak sen, toplum kaldıramazmış. Wışşş… toplumsal duyarlılığına tükürsünler senin. 11 yaşındaki kız çocuğunu ‘kocaya’ verirken, bu çocuk evliliği kaldıramaz demiyorsun da, duyulursa “toplum kaldıramaz” inceliğini hangi vicdanla gösterebiliyorsun? Senin bu inceliğini tutup, nazik bir makaraya sarsalar, acep hangi toplumsal ölçülerde gererler seni?

İnsan hakikatten zorlanıyor. Hani anlayacak bir yan olsa kendimi zorlayıp anlayacağım.

Allah aşkına, inandığınız değerler adına şu yaşananları nasıl anlayalım? Bazı şeyler salt güdülerle açıklanabilir mi? Bu güdünün neyini anlayayım? Yeni doğan bebeğe sarkmanın, küçücük çocuklara tecavüz edip öldürmenin, daha 10 yaşındaki çocukların hamile olmasının neyini anlayalım? Böyle söyleyince de “toplumsal hassasiyetler” var deniliyor. Peki, bu insanlık suçu işlenirken toplumsal hassasiyetler, duyarlılıklar yok muydu? Hadi diyelim toplum bilmiyordu. Aha söyledik, o çok hassas toplum, o ahlakta ahkâm kesilenler niye harekete geçmiyor? Toplum kim? Sen, ben, o, biz, siz, onlar değil mi? İnsana sormazlar mı, toplumun kaldıramadığını bu çocuklar nasıl kaldırsın? Toplum bunu da düşünüyor mu? Hani siz toplum adına inciniyor, kırılıyor, dökülüyorsunuz ya, toplum da bu çocuklar için sokağa dökülecek mi? Dökülecekse ne zaman? Çocukluğumuz, gençliğimiz ve geleceğimiz kalmadığında mı? Kimse söylediklerimden alınıp, gücenmesin. Bu dönemde insani duyargalarınızı harekete geçirmeyecekseniz, hema cehennemde zebanilerin sivri oklu asalarına gelesiniz. Kazanınızın altı sönmesin, ‘toplumsal duyarlılığınızda’ yanasınız inşallah…

İşte Değerli Okuyucu,

Bunları dile getirince deli oluyorsunuz. Tamam deli olmayı kabul ediyorum. Her ne kadar bir delinin zekasına erişemezsem de… Çünkü biliyorsunuz deli olmak geri zekalı olmak değildir. Deli olmak, toplumun koyduğu kuralları tanımamak ve herkesin bakamadığı yerden bakmaktır. Bunu bir çocuklar, bir deliler ve bir de dâhiler yapar. Başka da yoktur, göremezsiniz de. Yani demem o ki Değerli Okuyucu,  birçok şeyi anlamayabilirim, aklım yetmeyebilir, fakat bu yaşananlardan anladığım bir şey varsa o da ahlaksızlıkta, canilikte ve sapıklıkta sınır yok. Bu, düşkünlük olarak tanımlanamaz, nefsine hakim olamamak olarak algılanamaz. Bu zayıflık ya da zafiyet değildir. ‘Güdülerinin kurbanı olmak’ ise hiç değildir. Bu insan olmamaktır. Bu doğada olan zekadan, insanda olan akıldan yoksunluktur. Şekilsiz, biçimsiz ve ucubeliktir.

İnanın şu an içim fokurduyor sinirden. Biri ‘toplumsal duyarlılık’ deyince kendimi kaybediyorum. Hani Kürt sorunun çözümü söz konusu olduğunda birileri çıkıp, “Türk halkının hassasiyetleri var” diyor ya, sanki Kürt halkının hassasiyetleri yokmuş gibi… Bu da aynen öyle. Tecavüzcünün adının duyulması, öğrenilmesi ‘toplumsal hassasiyet ve duyarlılık’ çerçevesinde açıklanmazken, tecavüze uğrayanın ise toplumsal ahlaka uygunsuzluk, namussuzluk, kirlilik mantığıyla akıl almaz ölüm cezalarına çarpıtılması… “Şerefsizsiniz” deyince de kızıyorlar. Şerefsizsiniz işte! Ahlaki, politik bir yapıya kavuşup, çocuklarınızı, gençleriniz kurtarmak için mücadele etmediğiniz sürece de şeref yoksunu kalacaksınız. Böyle konuşunca da, “bu kadınların dili çok uzamış, özgürlük fazla gelmiş bunlara” diyorlar. Yanılıyorsunuz, biz daha konuşmaya başlamadık ve bize fazla gelen bir şey de yok. Öyle olsaydı o çocuklara kimse el süremezdi!..