Edûlêler teslim olmaz  

- Omedya WELAT
768 views

“3 Ağustos 2014 Ferman sürecinde ve sonrasında Êzidî kadınların yaşadıkları acıları dünyanın hiçbir yerinde kimse yaşamadı. TAJE:FERIDE SENGALI1Fermanda kaçırılan kadınların çığlıkları halen kulaklarımızda.” sözleriyle özetliyor 4 yıl öncesinde Ezîdxanlı kadınların yaşadığı trajediyi Êzidxan Kadın Özgürlük Hareketi (TAJÊ) Sözcüsü Feride Şengali.

Katliam ardında sadece binlerce ölü ve esir bırakmamış; insan denen mahlukatın kötürümleşen gölgesini, yüz üstü bırakılmışlığın hayal kırıklığını, kadının yarısı erkeğin tamamlayanına ihanetinin izlerini ve katran karasına dönüşen gece ve gündüzlerin ağılı hükmünü de bırakmıştı.

Ezîdxan için tarih 3 Ağustos 2014 öncesi ve sonrası diye ikiye ayrılıyor artık. Güneşi mabed bilip secdeye duran kavmin uzak ve yaşlı yolcuları için zaman orda durmuştu. Akışı tekrardan sağlamak akrep ile yelkovanın hükmünden çıkar çoğu zaman, yaraların sağaltılmasını gerektirir. Bu yüzden mabedlerine çekilen güneşin kavmi kendilerini yeniden doğurmaya hazırlanıyor.

Ezîdxan’ın hiçbir saldırı tehditi ve pazarlığa teslim olmayacağını ifade eden TAJÊ Sözcüsü Feride Şengali’ye 3 Ağustos 2014’ten bu yana yaralarını sarmaya çalışan Şengal’in durumunu ve Êzidî kadınlarının örgütlenme çalışmalarını sorduk.

Şengal açısından bir milat olan 3 Ağustos 2014 Fermanı sonrası Êzidî halkımız yaralarını ne kadar sarabildi, acılarını ne kadar güce, örgütlülüğe dönüştürebildi?

Evet Şengal’de yaşayan halkımızın yaraları çok büyüktü. Henüz 2007’deki Til Ezer  katliamının yaraları sarılmamışken bir de 3 Ağustos 2014 Fermanı yaşandı. Halkımız yaraları ve acısıyla öylece kalmadı elbet. Bu acılarını geçen zaman içersinde önemli bir örgütlülüğe dönüştürme arayışında oldu. Ama bu örgütlülük Şengal ile sınırlı kaldı maalesef; Şengal dışında yaşayan Ezidî halkımız bu örgütlü yelpazenin dışında kaldı biraz. Bu örgütlülük düzeyini Şengal dışında yaşayan halkımıza taşırmak için kimi girişim ve çalışmalarımız var.

Öte yandan; Ferman sonrası dağılan halkımızın sadece yüzde yirmisi topraklarına, Şengal’e döndü, geri kalanı Avrupa dahil çeşitli ülkelere dağıldı. Bu durum örgütleme açısından işi daha çok zorlaştırmakta. Temennimiz ve beklentimiz halkımızın öz topraklarına geri dönmesi, öz örgütlülüğü ile savunma hattını geliştirmesi ve olası yeni fermanların önünü almasıdır.

Êzidîler için zaman artık 3 Ağustos öncesi ve sonrası olarak tabir edilmekte. Ezîdxan’da durum şuan nedir,  Êzidîler Ferman’a nasıl cevap verdi, Şengal’i yeniden yaşam alanına dönüştürebildi mi?

SENGAL YJS 8Doğru, Êzidîler olarak biz de süreci ferman öncesi ve ferman sonrası diye tabir etmekteyiz. Çünkü fermanla birlikte yaşamımız çok değişti. Ferman sonrası büyük değişiklikler oldu, yeni yaşamı yaratma adına bir mücadele ve gayret vermek gerekiyordu. Tabi bu durum şuan açısından da geçerli. Olası durumlara karşı koyabilmek, DAIŞ’ın elinde esir olan kadınlarımızı özgürleştirmek için kimi adımlar atıldı. Öz gücü örgütlülüğe evriltmek için halk meclisleri gibi yerel mekanizmalar kuruldu. Şengalli kadınlar olarak TAJÊ (Tevgera Azadiya Jinên Êzidxanê) bünyesinde bir araya gelerek yaşamımızı her boyutuyla tanzim etme arayışına girdik. Örgütsüzlüğün her türlü tehdit, tehlike ve saldırıya kapı araladığı bilinciyle herkes dört elle öz örgütlülük ve öz savunma faaliyetlerine katıldı.

Kimseye hiçbir zararı dokunmayan Êzidîlerin maalesef tarih boyunca sürekli düşmanları oldu ve saldırılara maruz kaldılar. Bundan kaynaklı Ezîdxan ve Şengal dışında yaşayan Êzidî halkımızın birliğini gerçekleştirmesi hayati öneme sahip. Yeni ferman tehditleri ancak bu birlik ile bertaraf edilebilir.

Sizin de işaret ettiğiniz gibi Ezîdxan’a dönük saldırı tehditleri henüz bitmiş değil, olası bir yönelim karşısında Şengal öz savunmasını alabilecek örgütlülükte mi?

Başta Türk devleti olmak üzere birçok çevre halkımızı ve Şengal topraklarını hedef göstermekte. Henüz 3 Ağustos saldırılarının yaraları kapanmamışken yeni saldırı tehditleri halkımız nezdinde büyük bir öfke ile karşılanmakta.

Sömürgeci zihniyetler mazlum halkları sömürmek adına aynı çıkar noktalarında buluşmakta, birleşmekte. En büyük tehditlerden biri de KDP’nin Şengal’e dönük hesap ve oyunlarıdır. Ferman döneminde halkımızı düşmanları ile yüz yüze bırakan aynı güç bu kez de Şengal’i pazarlık malzemesi yapmakta. Halkımız bu yaşananların bilincinde, farkında.

Türk devletinin tehditlerinin binlerce yıllık Osmanlı sömürgeci geleneğinin devamıdır. Êzidî halkımız Türk devletinin gerçek yüzünün ve üzerinde şekillendiği bu tarihsel katliamcı geleneğini çok iyi tanımakta. Nerden gelirse gelsin Şengal her türlü saldırıya karşı kendisini savunacak, her alanda büyük bir direniş sergileyecek ve asla teslim olmayacak.

Özerklik çerçevesinde kendisini örgütlemeye çalışan Şengal’in statüsü halen tartışma konusu. Ferman sürecinde Êzidîleri katliam ile yüz yüze bırakanlar bugün hak talep etmekte. Neler söyleyeceksiniz? 

SENGAL YJS 10Evet, Şengal’de halkımıza yönelik katliam gerçekleşirken kaçıp gidenler maalesef bugün idari olarak bu topraklarda hak talep ederek yer edinmek istemekte. Fakat şunu açık ifade ediyorum; onların Şengal toprakları üzerinde hakları da yerleri de yok. Biz katliamı yaşarken kaymakam ve idari amirler dahil askeri birliklerin halkı ölüme terk edip kaçtıklarını gördük. Bugün geri gelmekten söz edip hak talep edenler bilsinler ki onların toplum nezdinde hiçbir ihtiramı kalmamıştır. Bizim katliam döneminde onlara ihtiyacımız vardı, bugün değil. Maalesef onlara karşı hiçbir güvenimiz kalmadı.

Ferman sonrası insani yardım yapması gereken BM gibi kuruluşların Şengal’e ulaştırdığı herhangi bir yardım oldu mu? 

Birleşmiş Milletler’in ve uluslararası güçlerin tüm ilgi ve yönelimleri Musul’a doğru oldu. Irak devleti dahil hiçbir güç Êzidî halkına gereken yardımı yapmadı. Serdeşt bölgesinde halkımız hala çadırlarda yaşamakta. Çadır temini için bile hiçbir şey yapılmadı. Yazın sıcağında, kışın soğuğunda halk kendi imkanları ile kurduğu derme-çatma çadırlarda yaşam mücadelesi vermekte. Münazeme adı altında burda olan birçok kuruluş gündelik sıradan uğraşlarla burada yer edinmeye çalışmakta ama gerçek sorunlara hiçbir çözüm getirmemekte. Şengal’i yeniden yapılandırmak, yaralarını sarmak için hiçbir şey yapılmamakta, halkın geri dönmesi için yollar bile açılmamaktadır. Teorik söylemler çok fakat pratikte gerçekleştirilen hiçbir şey yoktur.

3 Ağustos saldırıları akabinde Êzidîlerin hawarına koşan ve daha ağır katliamların önünü alan HPG ve YJA Star gerillalarının Şengal’den çıkışı nasıl bir etki yaptı?  

HPG ve YJA Star gerillaları 5 Ağustos 2014’te Şengal’e yetişmemiş olsaydı fermandan 10 aile bile sağ kurtulmazdı. Onların gelişi ile binlerce insanımız katliamdan kurtuldu. Şengal halkı Onların bu fedakarlığını, yurtseverliğini, yiğitliğini, kendileri için yaptıklarını asla unutmayacak. Onların etkisi ile Êzidîler olarak biz de YBŞ ve YJŞ oluşumuna gittik. Yine halk olarak yaşamımızı idame etmek adına birçok örgütlü yapılanmaya gittik. Gerillalar Şengal halkının yüreğini fethetti.

Hem kendilerini halkın önüne siper edip şehit düştüler, hem de öz gücü açığa çıkarma uğruna öncü oldular. Onlar halkın kendine olan inancı ve iradeyi ortaya çıkarttı. KCK’nin “Êzidî halkı artık kendine yetecek ve kendini savunacak güçte” açıklaması ile gerillalara geri çekilme çağrısı yaptığında bölgede müthiş bir duygusallık oluştu. Çünkü onlar bu halkın kurtarıcı kahramanlarıydı. Buradan çıkmaları Şengal halkı için çok zor oldu. Türk devletinin tehditlerine karşı verilmiş bir cevap olarak, gerillalar bizleri ikinci kez fermandan kurtardı. Halk çok etkilendi, kimse gitmelerini istemiyordu.

Fermanda en ağır vahşeti ve mağduriyeti Êzidî kadınları yaşadı. Bu, kadınlar açısından öz örgütlenme ve öz savunmanın hayati sebebi haline geldi. YJŞ ve TAJÊ bu ihtiyaçtan açığa çıktı. 4 yıllık süre içersinde Ezîdxan’da örgütlü kadın kimliği ne kadar inşa edilebilindi, öz savunma bilinci ve ihtiyacı topluma ne kadar mal edildi?

Sengal 2Ferman sürecinde ve sonrasında Êzidî kadınların yaşadıkları acıları dünyanın hiçbir yerinde kimse yaşamadı. Êzidî kadınları çok çok zorlu süreçlerden geçti. Şengal Kadın Birlikleri (YJŞ) ve TAJÊ özünde kaçırılıp köle pazarlarında satılan, cinsel istismar ve katliamlara maruz bırakılan kadınlarımızın intikamını almak, yaşanmışlıkların tekrar etmemesi için öz savunmasını örgütlemek amacıyla kurulmuşlardır.Fermanda kaçırılan kadınların çığlıkları halen kulaklarımızda. O kadınların yaşadıklarını bir daha kimsenin yaşamaması için, esir olan kadınların kurtarılması için Êzidî kadınları olarak güçlü bir örgütlülük oluşturduk.

YJŞ’den kimi birlikler Rakka’ya kadar gidip esir alınmış kadınları özgürleştirmek için savaştılar. Düşman bile ellerinden kurtulup silahlanarak onlara karşı savaşan Êzidî kadınlarında yaşanan dönüşümün şokunu yaşadı. Sadece evde oturup yemek yapması ve her türlü hakarete katlanması beklenen Êzidî kadınları geçen süre zarfında hem siyasi hem de toplumsal alanlarda kendilerini önemli örgütlü bir güce kavuşturdular.

Kadın bedenini ‘namuslaştıran’ algı Şengal toplumunda da çok köklü varlık gösteriyordu. Kadın dünyasını kıskaca alan bu geri ve katı ‘tabular’ ve erkek ‘otorite’si hangi düzeyde kırılabilindi?

sengalden-urfaya-gelen-ezidiler2Maalesef fermandan önce de düşmanın yönlendirmesiyle kadın toplumun namusu olarak görülürdü. Bu yüzden Êzidî kadınlarına yönelik her saldırı Êzidî toplumuna karşı yapılmış bir saldırıydı. Kadınlar fermandan sonra örgütlenip bilinçlendikçe “biz kimsenin namusu değiliz” itirazını geliştirdiler. “Namusumuz toprağımız, kültürümüz, dilimiz, inancımızdır” dediler. Toprağımız düşmanın eline geçerse o zaman namusumuz gitmiş olur. Bugün Êzidî kadını kendini birilerinin namusu, birilerine tapulu olarak görmüyor. Namus olgusunu bir cinse özgü bir kimlik olarak ele almıyoruz. Bu algı büyük oranda kırıldı ve toplumumuzda önemli bir değişim düzeyi yakalandı. Ferman tersinden böylesi bir zihniyet dönüşümü, toplumsal dönüm noktasını da yarattı.

YJŞ ve TAJÊ’nin bölgede uzun vadeli mücadele hedefi ve stratejisi nedir? Örneğin; Efrîn saldırılarında da Êzidî kadınları hedef alındı, buna dönük nasıl bir çalışma ve mücadele yürüteceksiniz?

Faşist Türk devletinin Efrîn’e yönelik işgal saldırılarında Efrîn halkının örgütlü ve direnişçi duruşu, Êzidî kadınlarının akıbetinin Efrîn’de yaşanmasının önünü aldı. Aynı bilinç ve örgütlülük zamanında Şengal’de olsaydı, düşman o kadar Êzidî kadını ele geçiremeyecekti. Mücadele perspektifimiz “örgütlü kadın güçlü ve özgür kadındır.”  Bu bilinçle tüm Êzidî ve bölge kadınlarını faşizmin karşısında duracak güce kavuşturmaya dönük çalışma ve mücadelemizi yükselteceğiz. Köleleştirilmeye çalışılan her kadının yardımına yetişmek için elimizden gelenin ötesini yapacağız. Geniş bir kadınlar ittifakını oluşturmak adına ilerleyeceğiz. Tek bir kadının köle olarak yaşamasına izin vermeyeceğiz. Karartılmış kadınların dünyalarını aydınlatana kadar mücadele edeceğiz.

Şengal dışında yaşayan Ezidî kadınları inşa edilen özgün örgütlülüğün neresinde? Demokratik, özerk ve özgür bir sistemin yaratılmasında Şengal dışında yaşayan Ezidî toplumuna/kadınlara ne tür rol düşmekte. 

SENGAL YJSBinlerce Ezidî kadının DAIŞ’ın eline geçtiğini gördükten sonra hiçbir kadın evinde mücadelesiz oturamaz, kayıtsız kalamaz. Yaşananlardan büyük dersler çıkarıp cesur ve politik bir duruşun sahibi olunmalıdır. Çünkü söz konusu insan hayatı, insani değerler. Sadece TAJÊ çatısı altında değil her alanda ayaklanıp birşeyler yapmak gerekir. Herkesin mutlaka yapabilecekleri vardır. Başta Êzidî kadınları olmak üzere, tüm kadınlar mücadele ortaklığında buluşmalıdır. Çünkü ortak ihtiyacımız özgürlüktür. Êzidî kadınları bulundukları yerde örgütlenip düşmanın dejenerasyon ve köksüzleştirme saldırılarına cevap olabilsinler. Her kadın kendisini, evini, bulunduğu mekanı direniş merkezine dönüştürmelidir. Çünkü kutsal topralarımız olan Ezîdxan, Êzidîlik inancımız, kimliğimiz, varlığımız halen ferman tehditi altında. Buna karşı güçlü savunma hattını oluşturmak hepimizin görevi.