Faşizmin inşasına karşı kadın duruşu

- Halide Türkoğlu
938 views

25 KASIM 2017-5Türkiye’de AKP’nin faşist söylem ve uygulamaları demokrasi güçlerini sindirme hevesini taşırken açıkça düşmanı ilan ettiği kesimlerden biri de kadınlar olmaktadır.  Sürekli milliyetçilik vurgusuyla cinsiyetçilik, ordunun yüceltilmesi, din ve devletin gündelik hayatı kontrol etme çabalarıyla birlikte düşman gösterilen kesimlerin aşağılanması AKP’nin faşist ideolojisinin araçlarını oluşturmaktadır.

Tarihte birçok faşist rejim örnekleri vardır: Almanya’da Hitler, İtalya’da Mussolini, İspanya’da Franco ve Şili’de Pinochet gibi faşizmin merkezinde kadınların statülerinin geriye gitmesi veya nesneleştirilmeleri söz konusudur. Kadınlar yalnızca fiziksel şiddete maruz kalmazlar doğrudan ideolojik-politik bir baskıya maruz kalırlar.  Erdoğan’ın Türkiye’sinde olduğu gibi faşizm örneklerinde aile, evlilik, annelik ve cinsellik söylem ve uygulamaların merkezinde yer alır.

‘Kadın boyun eğmelidir’

Hitler, “Kavgam” adlı kitabında: “Alman genç kızının da kuşkusuz milliyeti bellidir, ama o ancak evlendikten sonra yurttaş olacaktır.” diye belirleme yaparken, Mussolini; 1934’te yayımlanan “Makine ve Kadın” kitabında: “kadın boyun eğmelidir… Modern toplumda kadının gerçek yeri geçmişte olduğu gibi aile ocağıdır.” Yine “sayı güçtür” belirlemesi ile birlikte “işsizliğin kadın istihdamından kaynaklandığını” erkeklerin çalışıp kendi onurlarına kavuşabilmeleri için kadınların evlerine dönmesi gerektiğini yazar.

Almanya’da Nazi iktidarı boyunca nüfus ve ırk politikaları ile ilgili demeçler verilmiştir. Kürtaj yasaklanır ve doğum kontrol haplarının üretilmesi -satışı da beraberinde yasaklanmıştır. Böylece Alman Ari ırkının taşıyıcısı ve sembolü olan bir kadın bedeni söz konusu olmuştur. Alman Annesi Onur Nişanı dört ya da daha fazla çocuk doğuran annelere verilmiştir. İtalya’da Mussolini de en çok sayıda çocuk doğumu için “demografik savaş” demeçleri verir ve bunu doğrudan gündelik hayata yansıtmıştır.

‘Nikahlanın, evlenin, çoğalın’

ERDOGAN FASIZMITürkiye’de faşizmin kadınlar üzerindeki etkisini ve tarihteki faşizm uygulamalarıyla benzerliği noktasında Erdoğan ve AKP’li bakan, akademisyen ve gazetecilerin kadınlar hakkındaki söylemleri ve politikaları faşizmin inşasıdır. Erdoğan’ın kadınlara yönelik verdiği son demeçlerin birinde: “nikâhlanın, evlenin, çoğalın. Bu konuda Müslüman kadınların hassasiyetini çok önemsiyorum. Türkiye’deki terör örgütü bu konuda çok hassas. En az 5-10-15 çocukları var” diyor. Erdoğan’ın bu sözleri ilk değildi. Daha öncesinde de kadınlara yönelik ayrımcı ve kadınların statülerini geriye iten cinsiyetçi söylemleri olmuştu ve buna dönük bakanlıklar destekleyici söylem ve yasa tasarılarıyla gündeme gelmeye devam etmişlerdi.

İktidarın beden ve cinsiyet politikaları, kürtaj, çocuk sayısı ve aile teşvikleri gibi politikalar muhafazakâr bir söylem olarak kendini gösterir.  Burada kadının konumu, kurulmak istenen toplum ve devlet içinde simgesel bir önem olarak durmasıdır. Kadınlar kendilerine biçilen rolleriyle aile ve toplumu oluşturan kurumlar içerisinde AKP’nin faşist programlarının birer nesnesi haline dönüştürülmektedir. AKP faşizminin aile politikası içinde kadına yaklaşım, geleneksel aile politikasının milliyetçilik ve dincilikle aşırı bir dille ifade edilişidir. Muhafazakar ve içselleştirilmiş toplumsal cinsiyet rolleriyle kadınlar aile kurumunun istismarına AKP’nin kadın politikalarıyla maruz kalmaktadır.

Kadın kazanımlarının gaspı

Demokratik içeriklerle iktidara gelen ve bir süre sonra parlamenter sistemi askıya alan faşizmler, toplumsal ve siyasal tüm muhalefetleri ortadan kaldıran bir rejim inşa ederler. 15 Temmuz sonrası OHAL ilanıyla ve KHK’larla AKP böylesi bir rejime geçtiğinin ilanını vermiştir. Kadınlar cephesinden kazanımların gasp edilmesi ve kadınların statüsünün geçmiş yıllara göre geriye düştüğü daha da belirgin bir hal almıştır. Kadın siyasetçilerin tutuklanması, DBP’li Belediyelere kayyum atamaları, kadın derneklerinin kapatılması; gazeteci, akademisyenler ve sendikalara dönük operasyonlar gibi birçok alanda yaşanılan faşizm uygulamaları doğrudan kadınların gündelik hayatlarını etkilemiştir. Kadın-erkek eşitliği noktasında politika üreten ve yaşamsallaştıran mekanizmaların AKP tarafından yok edilmeye çalışılması erkekliğin ve erkek-devlet şiddetinin şahlanmasına neden olmuştur.

Türkiye’de “düşman” ve “ulusal güvenlik” söylemini birleştirici güç olarak kullanan AKP, herkesin Kürt, Alevi, Ermeni, kadın düşmanlığı yapmasında bir nevi çağrıda bulunmaktadır. Son çıkarılan KHK’lar ile öldürme ve cezasızlık mekanizması, faşist rejimin uygulanmasında sürekli milliyetçiliğin ve dinciliğin üretilmesinde militarizmin yüceltilmesi içindir. Toplumsal hareketlerin faşizmin bu yönlü saldırılarına karşı bir cephede buluşması önemlidir. Çünkü Türkiye’de siyasetten medyaya nerdeyse bütün kurumlar AKP faşizminin etkisi altında hakikat çarpıtmasında ve farklılıkları yok etmektedirler.

Çok çocuk, çok nüfus ve faşizm

KADIN - CINAYET - OFKEİdeolojik ve baskı araçlarıyla dönüştürülmeye ve inşa edilmeye çalışılan toplum kıskacında kadınlar, faşizme karşı mücadelenin ana aktörleridir. Bu yüzden Erdoğan, kadın kitlesine seslenirken kadınlar içinde ayrıştırıcı ve düşmanlaştıran bir söylem kullanmaktadır. Kürt kadınlarını her defasında terörize eden AKP faşizmi, oluşturduğu söylem ve politikalarla Türkiye’deki kadınları psikolojik bir tutsaklığa davet etmektedir. Dışarda kalmanın rahatlığı ve iktidarın yanında durmanın koruyucu yanılgısı kadınların her defasında tarihsel olarak kaybettiğinin örnekleriyle doludur. Çok çocuk doğurmanın devlete bağlılık nişanesi olarak sunulduğu bir dönemde AKP, kadınların eğitim hakkını, iş hakkını, sağlık hakkını ve daha birçok kamusal-yaşamsal hakkını gasp etmektedir. Artık AKP’ye karşı direnen ve eleştiren kesimler terörize edilerek cezaevlerine gönderilirken, başta muhafazakar ve AKP’li kadınlar olmak üzere toplumun her bir kesimine nasıl yaşayacaklarına dair doğrudan gündelik hayatı etkileyen demeçler sunulmaktadır.

Çok çocuk, çok nüfus geçmişteki faşist iktidarların söylem ve politikalarıyla aynı amacı taşımaktadır. “Caudillo”, “Duçe”, “Führer”, “Reis” gibi taraftarlarının da birer asker gibi faşizm etrafında kenetlenmesi, kamusal alanın erkekleştirilmesi ya da kamusal alandan kadınların çekilip eve kapatılması yalnızca ve yalnızca kocaya ve devlete itaat edecek kadınlık rolüne dönüş istenmektedir. Çok çocuk bu yüzden düşmana karşı savaşacak asker demektir. Kadının konumu, ulusunu ve ailesini yüceltilen değerlerle “makbul annelik” ve “doğurma makinası” statüsüne dönüştürmektedir.

Savaş karşıtı olanlar terörize ediliyor

25 KASIM 2017-7Erdoğan’ın Afrin’i işgal girişimleri, faşizmin inşasında ülkede “Türk Askeri” ve “Düşman ideolojisi” kavramsallaştırmalarıyla birçok kesimden rıza üretilmiştir. Savaş karşıtı olanlar terörize edilmiş ve hedef gösterilmiştir. Bu şekilde, AKP faşizminin ideolojisi aslında kendisini organize etme ve kurumsallaştırma sürecini yaşamaktadır. Doğrudan savaş politikaları ile herkesin ne yapması gerektiği noktasında yaşam biçimlerine saldırı seferberliği beraber yürütülmektedir. Kadınları ayrıştırma çabası da son kertede “terör”, “düşman”, “ideal kadın”, “annelik”, “asker” gibi kavramlarla yapılmaya çalışılmaktadır. Kadınların da erkekler gibi onlara verilecek misyonlarla faşizmin inşasında yer almaları beklenilmektedir. Afrin’e şavaşa giden Türk askerleri/erkekleri ve uğurlayan (erkekliği-devleti yücelten) anneler/eşler/kadınlar idealize edilen milli vatandaşlar olarak bu yüzden medyada sıkça işlenmektedir.

Biz kadınlar geçmiş deneyimlerimiz ve tarihsel mirasımızla faşizme karşı birlikte mücadelenin demokratik cephesinde yer almaktayız. Bu yüzden AKP faşizminin inşa etmeye çalıştığı kadın modelini deşifre etmek, kadın kazanımlarımızı korumak ve gasp edilen haklarımız için mücadele dışında bir alternatifimiz bulunmamaktadır. Psikolojik tutsaklık faşizmin inşasıdır. Rojava’da kadınlar IŞİD’le savaşırken, erkek faşizminin psikolojik tutsaklığı ve fiziksel tutsaklığını deşifre etmiş ve kadın özgürlük mücadelesini dünya kadınlarıyla paylaşmıştır.  21.yüzyılda yükselen erkek-devlet faşizmlerine başta Ortadoğu’da Rojava örneğinde olduğu gibi kadınların mücadeleleri dünyanın birçok yerinde direnişle sürmektedir. Türkiye’de Erdoğan’a, Amerika’da Trump’a, İran’da Ayetullah’a ve daha birçok faşist yönetimlere karşı mücadelede en ön cephede kadınlar yer almaktadır. 21. yüzyıl faşizme karşı mücadele eden örgütlü kadınların yüzyılı olacaktır.