Kadın yüzyılını kazanmaya doğru

- Hêja ZERYA
340 views
2021 yılına, faşizmin çok yönlü saldırılarına karşı, Kürt kadınlarının zengin ve sonuç alıcı direnişi damgasını vurdu. Sistem saldırıları kadar, kadın devriminin ve direnişinin toplumsal karakterini ortaya koyan bir yılı geride bırakıyoruz. Kadınların öncülük ettiği Şimdi Özgürlük Zamanı ile Kadın Kırımına Karşı Özgür Kadını ve Özgür Toplumu Savunma Zamanı hamleleri önemli bir duyarlılık yarattı, gündem oluşturdu. Medya Savunma Alanları’ndan Şengal’e, Mexmûr’a, Rojava’ya, Kuzey’den Güney’e her yer saldırı, her yer direniş alanına dönüşmüş durumda.

17 Haziran’da Deniz Poyraz’ın İzmir HDP il binasında katledilmesi ile bu katliama verilen cevap hem katliamcı faşist Türk devlet geleneğinin hem Kürt halkı ve kadınlarının direniş gerçeğinin karakterini ortaya koymaktadır. 17 Haziran, “Gökyüzünde iki güneş olmaz” diyerek, 1998 Newroz’unda bedenini ateşe veren, Önder Apo etrafında kenetlenen fedai ruhu temsil eden Sema Yüce’nin şehadet günüdür. Aynı günde gerçekleştirilen bu saldırı, fedaileşen halk ve kadın gerçeğini hedefleyen bir saldırı konseptine işaret etmektedir. Bu konsepte karşı, Deniz Poyraz’ın annesi,  “Kürt halkı hep ayaktadır, hep ayakta olacak. Bir Deniz gitti, bin Deniz gelecek” demiştir. 1992 yılı Newroz’unda İzmir Kadifekale’de bedenini ateşe vererek, faşist devlet saldırganlığına karşı durarak fedai eylem gerçekleştiren Rahşan Demirel’in annesi Emine Demirel, ailesi adına gönderdiği mesajda, “Rahşan’ın Newrozlaşan bedeninin başında ‘direneceğiz’ diye haykırışım tüm ülkede yankılandı. 30 yıl sonra, bugün de yine bir Kürt anası, Kadifekale’den ‘yıkılmayacağız’ diye haykırıyor ve tüm yürekleri titretiyor. Zaman bir nehir gibi aksa da Kürt analarının duruşu aynı olup, zulüm kalelerini yıkacaktır” demiştir. Zaman; direnişi, özgürlük ruhu ve umudunu nakşeden bir nehir gibi akmaya devam etmekte.

Umudu gerçeğe dönüştürme mücadelesi

Zindanları, dağları, şehirleri zülüm kalelerine çevirmek isteyen soykırımcı, tarih, kültür, doğa, halklar düşmanı faşizm saldırganlığına karşı, her yeri direniş kalesine çeviren Kürt halkı ve kadınlarının direnişi sürmektedir. Rahşanlar’ın, Semalar’ın fedai ruhunu ve kadın devrimine olan inancını kırmak bir yana, Leylalar’ın izinde yürüyen Denizler gibi dalga dalga yayılan bir devrim ve direniş gerçeği, kadın güzelleşmesi, özgürleşmesi yaşanmaktadır. Anaların beyni ve yüreğinin dili olan bir iradeleşme, yurtseverlik ve fedai militanlıkta ısrar, devrim ve direnişte kararlılık söz konusudur. 74. Ferman’da iki oğlunu kaybeden Şengal Şehitleri Komite Üyesi Dayê Sorê Xelef, Şengal’in kurtuluşunun 7. yılında, “Bu dünyada bize iyilik yapanlar kaybolmayacak, ama kötülük yapanlar da unutulmayacak” diyor. “Bir katliamın orta yerinde yapayalnız bırakıldık” diyerek, kaçan peşmergeleri suçluyor. “Dağlar bizim için anne, baba, evlat oldu. Dağlar olmasaydı DAIŞ’den kurtulamazdık. Sonra savaşçılar geldi. Savaşçılar ve dağlar olmasaydı biz yaşayamazdık…. Bize umut oldular” diyor. Umudu gerçeğe dönüştürme mücadelesi içinde, devam eden saldırı ve komploları boşa çıkarmanın direnişini büyütüyor. Ezidîler’i topraklarına, Şengal’e, dağlarına geri dönmeye, sahip çıkmaya çağırıyor. Dağlar ve gerilla, zalime ve zulme karşı, özgürlük aşkını korumanın ve yaşatmanın direniş mekanı ve umudu olmada ısrar ediyor.

Özgürlük eğilimli kadınlar teslim alınmak istenmekte

Şimdi Özgürlük Zamanı hamlesi ile her anı işkenceye dönüştürülen İmralı sistemini yıkmak, Önder Apo üzerinden başta Kürt halkı ve kadınlarına dayatılan soykırım kıskacını parçalamak, direnen gerilla ile özgür yaşamda ısrar etmek, yılın temel mücadele gündemi olmuştur. Kadın Kırımına Karşı Özgür Toplumu ve Özgür Kadını Savunma Zamanı hamlesi; kadın kırımına karşı örgütlü-eylemli duruş ile komploları, soykırım saldırılarını boşa çıkarma arasındaki bağı bir kez daha kanıtlamış oldu. Direnen ve özgürlükte ısrar eden kadınların özel olarak hedeflenmesi bu yüzdendir. Til Temir’de YPJ Komutanı Sosin Birhat’ın katledilmesi, TJA Sözcüsü Ayşe Gökkan’a 30 yıl ceza verilmesi, Heftanin’de direnen gerillaya karşı  kimyasal kullanılması, Efrîn’de, Hakkari’de kadınlara tecavüz edilmesi, kaçırılması, katledilmesi, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması bu politika ile bağlantılıdır. Dağda, şehirde, evde, sokakta kadınlar için her yer işkence, şiddet, işgal alanına çevirilerek, özgürlük eğilimi gelişen kadınlar, teslim alınmak istenmektedir. Kadını eve kapatma yasalarını yürürlüğe sokmak isteyen kadın düşmanı, katili AKP-MHP faşizmine karşı, kadınlar boyun eğmeyeceklerini sokaklara dökülerek ortaya koydular. Ancak, eylemlerin kalıcı sonuçlar elde etmesi, örgütlülüğün süreklileşmesine ve toplumsallaşmasına bağlıdır. Zindanlarda yaklaşık bir yıl süren açlık grevi direnişi, 24 Nisan’dan bugüne süren, Heftanin, Zap, Metina, Avaşin’de yoğunlaşan ve sömürgeci savaş tekniğini boşa çıkartan gerilla direnişi, özgür yaşam, özgür ülke ve Önderlik’te ısrarın ifadesidir. Ermeni halkına dayatılan soykırım, yüzyıl sonra Kürtlerle tamamlanmak, Ortadoğu topraklarının kadim halkları ve kültürleri ortadan kaldırılmak istenmektedir. Saldırının her tür insani, ahlaki değeri ayaklar altına alması, yasaklanmış kimyasal silahları günlük kullanmaya kilitlenen bir çılgınlığa dönüşmesi, küresel saldırının soykırımcı karakterini ortaya koymaktadır. Kadın ve halk direngenliğinin tarihsel-toplumsal derinliğinin, gücünün ve fedakarlığının somutlaştığı bir gerilla, halk savaşı yaşanmaktadır. Heftanin direnişi, özgür dağlarda ısrar, özgür kalmakta ısrar direnişidir ve 3. Dünya Savaşı’nın gidişatını kadın ve halklar lehine çevirecek bir nitelik taşımaktadır. Bu yüzden Ezidî Ana’nın, Rahşan ve Denizler’in analarının dağlara ve direnişe çağrıları, kadın ve halklar kırımının önüne geçmenin tek yolunu göstermektedir.

Aynı kirli sulardan beslenenler ölüm kusmakta

Kandil’den Heftanin’e, Şengal’den Şehba’ya, Avrupa’dan Deyra Zor’a ulaşan demokratik uygarlık nehrinin akışı devam etmektedir. Demokratik uygarlık kültürü, demokratik ulus bilinci ve örgütlülüğünün demokratik özerk sistemde somutlaşması ve kadın öncülüğünde demokratik toplumsallaşmaya dönüşmesi, hegemonik sistemin korku kaynağıdır. Bu yüzden önce kadınlara, demokratik ulus dinamiklerine saldırmaktadır. Kürt kadınlarının ve halkının özgürlük bilincini, demokratik kurtuluş devrimini Ortadoğu kadınları ve halkları ile buluşturmasının önüne geçmenin bütün faşizan, sömürgeci, işgalci, katliamcı şiddet biçimleri uygulanmaktadır. Yılın başında 22 Ocak’ta Hesekê Kantonu’nda, Şedadê Meclisi’nin iki üyesi, Til El-Şayir Beldesi Eşbaşkanı Seda Feysel El Hermas ve Yardımcısı Hind Letif El Xidir’ın kaçırılarak katledilmesi bunun göstergesidir. Halkların ve kadınların özgür iradelerinin, özerk yönetimlerinin gelişmesinin önüne geçilmesi, hegemonik güçlerin ve devletli uygarlık sisteminin ortak kararıdır. Bu kararın hayata geçirilmesinde bölgenin yerel işbirlikçileri temel rol oynamaktadır. AKP-MHP ile KDP milliyetçi-devletçi çizgisinin yakınlaşması, ortaklaşması hem ulusal birliğe hem demokratik ulus projesine düşman kesilmesi tesadüf değildir. Kadınları katleden zihniyet, kadın devrimi mekanında, ENKS eli ile Kürtçe eğitimi, eşbaşkanlık sistemini reddederek, kadın özgürlük ve demokratik toplum kazanımlarını ortadan kaldırmanın planlarını yapmaktadır. Güney’de gerilla alanlarına karşı, ortak saldırı planlarını kurgulayan KDP ile demokratik, kültürel devrim kazanımlarını hedefleyen ENKS, aynı kirli sulardan beslenmekte, kölelik ve ölüm kusmaktadır.

Sıra “diktatörü yargılama ve düşürmede”

Bu yüzden dağlarda, zindanlarda, Doğu ve Kuzey Suriye’de, Kürdistan’ın her parçasında ve Kürtler’in yaşadığı tüm mekanlarda kadın ve halklar devriminin kazanımlarını koruma, topyekun bir direnişe dönüştü. Avrupa’da Kürt kadın hareketi TJK-E’nin geliştirdiği “Diktatör’ün Yargılanması İçin 100 Neden Kampanyası, Kürtler’e karşı sınır tanımayan saldırı ve işgal konseptinin mimarı Erdoğan’ın yargılanmasını amaçlayarak, uluslararası alanda eylemli politikanın öncülüğünü yaptı. Farklı halklar ve kadınlarla enternasyonalist buluşma ve dayanışma zeminini daha da güçlendirdi. Kampanya’nın amacı “tecride, soykırıma, faşizme ve işgale karşı mücadele ve Ortadoğu halklarına dayatılan köleliği aşma savaşı”nda ısrarı ortaya koymaktadır. “100 Neden İçin 100 İmza” hedefini aşarak, 4 ayda toplanan 235 bin 727 imza ile Erdoğan’ın “cinsiyetçi politik söylemleri, talimat ve imzaladığı kararnameler ile başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere Türkiye’de, Kuzey Kürdistan’da, Rojava/Kuzey Doğu Suriye’de, Güney Kürdistan’da, Şengal ve Mexmûr’da topluma karşı işlenen suçlardan doğrudan sorumlu” olduğu yeniden belgelendi. Bu imzalarla kampanyanın amacında vurgulanan, “kadınlara dönük tecavüzün, tacizin ve şiddetin sistematik hale gelmesindeki baş fail” olduğu bir kez daha gündeme taşındı, teşhir edildi. BM ve uluslararası mahkemelerde yargılanması mücadelesinin ilk basamağı tamamlandı, sıra “diktatörü yargılama ve düşürmede.”

“Faşizm kaybedecek, kadınlar kazanacak”

Erdoğan’ın yakın dostu, onbinlerce kadının taciz ve tecavüzünden, halkın yerinden yurdundan sürgün edilmesinden sorumlu Sudan’ın karanlık 30 yılına damgasını vuran devrik diktatörü Ömer El Beşir gibi yargılanması ve cezalandırması, mücadelenin yeni gündemi… Her alanda direnişte ısrar, devrim ve kadın özgürlük kazanımlarını korumak, büyütmek, geri sayımı başlatan bir yıla ve mücadeleye adım atmanın temelini oluşturuyor. Yükseltilen direniş ve devrim hamlesi, yürütülecek kampanyanın sonuç almasında etkili olacaktır. Sakineler’den Sevêler’e, Zehra-Hebûnlar’dan Hevrînler’e; Taybet Ana’dan Aqîde-Emine analara, Ekin Wanlar’dan Barîn ve Amaralar’a, Esmerler’e, Nucanlar’a, Tolhildanlar’a,  Efrin’de kaçırılan, tecavüz edilen, katledilen kadınlara, Ceylan Önkol’dan Til Rifat’ta katledilen çocuklara; kadın ve çocuk düşmanlığının hesabı, ancak böyle sorulur ve görülür. “Faşizm kaybedecek, kadınlar kazanacak” şiarı, Avrupa’da yürütülen “100 Neden” kampanyasının şiarı olduğu kadar, hem bu yılın hem de önümüzdeki yılların kadın devriminin ve kadın özgürlük mücadelesinin şiarı olmaya devam edecek. Milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi sistem, zihniyet ve şiddete karşı, 31 Temmuz’da Lübnan’da gerçekleşen 2. Kuzey Afrika ve Ortadoğu Kadın Konferansı’nda yan yana gelen kadınların; ortak mücadele olanaklarını yaratma tartışma ve kararlaşmaları bu umudu büyütmektedir.  18 ülkeden, farklı dil, din, renkte kadının, “Jin Jiyan Azadî” sloganını atması, erkek egemen zihniyet ve devletli sistemin yarattığı suni sınırları aşmasıdır. ANF’ye verdiği röportajda konferansın sonuçlarını değerlendiren KJK Yürütme Konseyi Üyesi Bese Erzincan; “Dünyadaki tüm sorunların esas çözümü bilinçli, örgütlü kadınların birlikte yürütecekleri ortak mücadelelerdir. Ortadoğu’da Kürt, Türk, Arap, Yahudi, Fars, Ermeni, Süryani, Çerkes, Türkmen kadınlar ve her inanç topluluğundan kadınlar birliklerimizi oluşturup mücadele ettiğimizde mutlaka kazanırız” diyerek, gelecek yılı ve kadın yüzyılını kazanmanın temel perspektifini ortaya koymuştur.