Kadına yönelik şiddet politik şiddettir

- Eren KESKİN
594 views

Kadına yönelik şiddet, politik şiddettir!

Her kadın cinayeti, politik cinayettir!

Kadın ile erkek arasındaki, “ezme-ezilme” ilişkisi, politiktir.

Buna karşı çıkarken, aynı zamanda ırkçılığa, faşizme, kapitalizme ve militarizme de karşı çıkıyorsunuz demektir.

Kadına yönelik şiddettin son aşaması, militarizmdir.

Coğrafyamızda yerleşik militer ve feodal anlayışı dikkate aldığımızda, kadına yönelik şiddettin bu denli yoğun yaşanıyor olmasını da anlamış oluruz.

Kadına yönelik şiddet, politik şiddettir!

Her kadın cinayeti, politik cinayettir!

T.C. devleti, kadına yönelik şiddeti her zaman bir, ‘devlet politikası’ , bir, ‘savaş politikası’ olarak uyguladı.

Aslında tüm savaşlarda, en çok kadınlara karşı suç işlenmiştir.

Ancak, uluslararası hukuk da, bu konuda oldukça gecikmeli sonuçlara ulaşmıştır.

Örneğin, 1’nci ve 2’nci dünya savaşlarında milyonlarca kadın şiddete, taciz ve tecavüze maruz kalmıştır.

Ancak, bu savaşlardan sonra kurulan Tokyo ve Nürnberg mahkemelerinde, savaşta kadınlara yönelik uygulanan şiddet, savaş suçu olarak değerlendirilmiş ve hiçbir erkek bu nedenle cezalandırılmamıştır.

Ancak, Bosna ve Ruanda savaşlarından sonra kadınların örgütlü mücadeleleri sonucunda, kadına yönelik şiddetin bir savaşta uygulanması, ‘insanlığa karşı suç’ olarak değerlendirilmeye başlanmış ve uluslararası hukukta düzenlemeler yapılmıştır.

T.C devleti de, kadına yönelik şiddeti, Kürdistan’da bir, ‘savaş politikası’ olarak uygulamıştır.

90’lı yıllarda, bizler insan hakları savunucuları olarak, ihlal bölgelerini ziyarete gittiğimizde, çok sayıda kadın bizi bir kenara çeker ve yaşadıkları cinsel saldırıları anlatırlardı.

Kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz,  işkencenin ‘en zor açıklanan’ çeşidi…

Çünkü cinsel şiddet mağduru kadın, utanıyor, korkuyor, dışlanmışlık hissediyor. Çok çeşitli duyguların ‘baskısı’ altında yaşadığı cinsel işkenceyi gizliyor.

Biz, 1997 yılından bu yana, devlet güçleri tarafından cinsel işkenceye maruz kalan kadınlara ücretsiz avukatlık hizmeti vermekteyiz.

Bugüne dek, 500’e yakın kadın, ofisimize başvurdu. Bu kadınların büyük bölümü ise Kürdistan’da süren savaşta asker, polis ve korucular tarafından cinsel işkenceye maruz kalan kadınlar.

90’lı yıllarda özellikle Mardin bölgesinde, kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz çok yoğun uygulandı.

O yıllarda, bölge komutanı Musa Çitil’di.  Musa Çitil, birçok, ‘tecavüz’ dosyasında şüpheli ya da sanık olarak yer aldı. Ancak hiçbir zaman cezalandırılmadı.

Bugün Sur’daki operasyonun başındaki kişinin de Musa Çitil olduğunu düşünürsek, devletin bu konuda politikasının hiç değişmediğini de anlamış oluruz.

Devletin, kadına yönelik şiddet konusundaki yaklaşımının değişmediğinin bir diğer göstergesi de, Kürdistan’da süren yıkımda teşhir edilen çıplak kadın bedenleridir.

Biz, 90’lı yıllarda da çıplak olarak askeri araçlara bağlanan kadın gerilla cenazelerini, işkence edilen ölü gerilla bedenlerini hatırlıyoruz.

Bugün de Varto’da Ekin Wan, Cizre ve Silopi’de çıplak olarak teşhir edilen, öldürülmüş kadın siyasetçiler, devletin hep aynı devlet olduğunu bize gösteriyor.

Türkiye bir hukuk devleti olamıyor.

Altına imza attığı birçok uluslararası sözleşmeye aykırı davranıyor ve insanlığa karşı suç işliyor.

Bu suçların en büyüğünü de, kadınlara karşı işliyor.