Kadınlar 31 Mart’ta cevap verecek

- Yurdusev ÖZSÖKMENLER
901 views

31 Mart’ta yapılacak belediye, il genel meclisi ve muhtarlıkları kapsayan yerel yönetimler seçimleri her zamankinden daha büyük bir önem taşıyor. AKP-MHP bloğunun oluşturduğu klik, tek adamın şahsında simgelenen faşist yönetimi iyice kurumsallaştırmak ve yerel ayaklarına kadar uzatmak için hazırlanıyor. Buna karşılık demokratik kurum ve partiler ise referandum ve 24 Haziran seçimlerinde bir bütün olarak yapılamayan faşizmi geriletme ve bu partilerin elindeki yerel yönetim mevzilerini düşürerek yerel direniş mekanizmalarını kurabilmek anlayışıyla hareket ediyorlar. Bu güçler arasında en önemli dinamik kuşkusuz partimiz HDP’dir.

Seçimlere, Kürdistan coğrafyasının gasp edilerek kayyum atanan belediyelerimizin tümünü alarak yeniden halkın iradesinin tesis edilmesini sağlamak, buna yeni belediyeler eklemek, il genel meclislerinde eskiyi aşan bir sayıya ulaşmak ve sarayın uzantısı haline gelmiş muhtarlar yerine demokrat halkçı muhtarların seçilmesi hedefiyle hazırlanıyoruz. Batıda ise yine alabileceğimiz belediyeleri almak,  diğerlerinde ise AKP ve MHP’nin elindeki belediyeleri düşürerek yerelden başlayarak güç kaybetmesini sağlamaktır. Bunun için toplumsal güçler, sendikalar, odalar, barolar, siyasi partilerle ortaklaşarak her yerelin özelliğine göre ittifaklar politikası geliştirmek için çalışıyoruz. Oy oranımızın seçimleri önemli ölçüde etkilediği 40 il merkezi ve 600’e yakın ilçede 5000’nin üzerinde kurum ve kuruluşla görüşmeleri içeren fizibilite çalışması yaptık, önerilerini aldık. Yerele ilişkin seçim stratejilerimizi bu önerileri dikkate alarak gerçekleştiriyoruz.

Kadınların var olma hakkını yok sayan siyaset

Kadınlar açısından bakacak olursak bu yerel seçimler yukarıdakilerin yanısıra hatta ondan öte bir anlam taşıyor. Çünkü AKP iktidarı çatısında kadın kazanımları tehdit altında. ‘Kadın erkek eşitliğine inanmıyorum’ diyen Cumhurbaşkanı ve onun partisi döneminde kadınlar, iktisadi, sosyal, siyasal, entelektüel alandan tasfiye edilmeye çalışılıyor. Kadınların var olma hakkını yok sayan bir siyasetle karşı karşıyayız. Kadını sorgusuzca erkeğe, devlete itaat çizgisine çekmek isteyen, kadına biçtiği ‘makul kadın’ rolü üzerinden toplumu yeniden şekillendirmeye çalışan faşist bir saldırı düzenindeyiz.

Yürütülen milliyetçi, militarist ve cinsiyetçi politika nedeniyle bugün bir şiddet sarmalı içinde yaşıyoruz. Kadınlara yönelik taciz, tecavüz, ve ölüm her gün artıyor. Son 10 yılda kadın cinayetlerinde büyük bir artış oldu. Devletten koruma talep eden kadınların kaldığı sığınma evleri açılış törenleri ile teşhir ediliyor, koruma talebiyle polis veya savcılığa başvuran kadınların yüzde 73’ü, sığınma evlerinde olan kadınların ise yüzde 27’si cinayete kurban gidiyor. Kendi hayatları hakkında karar almak ya da şiddet gördüğü için eşinden boşanmak istediği için öldürülen kadınların sayısı 2018 yılında  2017 yılına göre %25 artarak 409 oldu. Kadın katilleri ise her türlü indirimden yararlanıyor.

Eşit temsil hakkına saldırı

İktidar kadınların büyük bir mücadele sonucu kazandığı hakları da geri alma peşinde. Kadın bakanlığının adı değiştirildi. Medeni Kanun ve TCK’de kadın lehine olan maddeler ile 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa’sı da değiştirilmeye, nafaka hakkı yok edilmeye çalışılırken kadının tecavüzcüsüyle evlenmesi sağlanmaya çalışılıyor.

Ekonomik krizden en çok etkilenen de yine kadınlar oluyor. Bir yandan istihdam dışına itilerek eve kapatılıyor, esnek çalışma adı altında sosyal hakları kısıtlanıyor. Kadına ‘en az 3 çocuk’ doğurma görevi vererek ev içine hapseden AKP zihniyeti, erkek tahakkümü ve şiddetine sessiz kalıp erkeğine koşulsuz hizmet eden ‘makul kadın’ tipi yaratmak istiyor.

AKP iktidarı bir yandan da kadın siyasetçilere ve belediye eş başkanlarına karşı baskı ve şiddet politikası uyguluyor. HDP Eşgenel Başkanı Figen Yüksekdağ, DBP Eşgenel Başkanı Sabahat Tuncel ve kadın seçilmişler tutuklanarak onyıllarca ceza istemiyle yargılanıyorlar. DBP’li belediyelerde uygulamaya konan eşbaşkanlık sistemi ise yasaklanarak kadınların eşit temsil hakkı ortadan kaldırılmaya çalışılırken, kadın eşbaşkanlar da tutuklanarak çeşitli cezalarla yargılanıyor.

Kayyımların ilk hedefi kadın kazanımları oldu

Belediyeleri gasp ederek belediyelerin yaptığı tüm çalışmaları kriminalize etmeye çalışan ve ve halkın yereldeki iradesini resmen düşman ilan eden kayyımların ilk hedefi de kadın kazanımlarına oldu. Kadın merkezleri, sığınma evleri, kadın öğrenciler için yapılan yurtlar kapatıldı, kadın müdür ve daire başkanlıkları lağvedildi. Hatta kadın müdür ve daire başkanlarının kadın merkezleri ve sığınma evleri için yaptığı harcamalar bile zimmet çıkarılarak belediyelerin kadınlar için yaptığı harcamalar yasadışı ilan edildi.

Bugün neredeyse karakola dönen ve ancak kimlik kontrolü ile girilebilen belediye binaları kadınlara neredeyse kapanmıştır. Kayyım öncesi her konuda derdini, önerisini iletmek için belediyeye gelen kadınlar binalardan içeri giremez olmuştur.

Çünkü belediyelerde uygulanan eşbaşkanlık sistemi ve ekolojik, kadın özgürlükçü, halkçı modelimiz belediyelerde bütün eksik ve hatalarına karşı çok önemli gelişmeler sağlamışlardı. Daha önce erkeklerin rant paylaşım alanı haline gelen ve bütün kademelerinde daha çok erkeklerin istihdam edildiği belediyeler hem kendileri dönüşmeye hem de toplumu dönüştürmeye başlamışlardı.

BDP 96 belediyede eşbaşkanlık sistemini uyguladı

2014 seçimlerine “Kendimizi de kentimizi de biz yöneteceğiz” perspektifi ile katılan ve 102 belediye kazanan BDP, 96 belediyede eşbaşkanlık sistemini uygularken, meclis üyeliklerinde uygulanan fermuar sistemi ile de kadın belediye meclis üye sayısını 363’e, il genel meclis üyeliği sayısını 20’ye yükseltti. (Aynı seçimde diğer partilerden seçilen kadın belediye başkanı sayısı ise 13’te kaldı.)

Eş başkanlık sistemi yerel yönetimlerde tekçi erkek egemen, bürokratik ve rantçı yönetim anlayışının yerine kadın sistemi ile demokratik, katılımcı, eşitlikçi ve halkçı bir anlayışın hakim kılınması amacını taşımaktaydı.

Bu sistem, büyükşehir belediyelerinde kadın daire başkanlıkları ve ilgili müdürlükleri; il ve ilçe belediyelerinde kadın müdürlükleri, kadın eğitim birimleri, kadına yönelik şiddetle mücadele birimi ve kadın ekonomi birimi şeklinde örgütlendi. Kadın merkezlerinin açılmasına hız verildi, kadın kooperatifleri desteklendi, kadınlara istihdam sağlamak için meslek edinme kursları düzenlendi, sığınma evleri açıldı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi ve Van Büyükşehir Belediyesi tarafından ilk adım istasyon ve ‘alo şiddet’ hattı kuruldu. Birçok mahalle ve köyde kadın sağlığı seminerleri düzenlenerek sağlık taramaları yapıldı. Anne-çocuk sağlığı için seminerler düzenlendi, koruyucu sağlık konusunda bilgilendirmeler yapıldı. Kadına yönelik şiddette toplumsal hafızayı ve duyarlılığını canlı tutmak için katledilen kadınların isimleri kadın merkezleri ve parklara verildi. Bunun yanında belediyelerde eşit temsili sağlamak için de adımlar atıldı. Kadın personel ve müdür/daire başkanı sayısında artış sağlandı. Toplu sözleşmelerde kadına yönelik şiddet uygulayan belediye personeline karşı çeşitli yaptırımlar konuldu. Kadın istihdam birimleri oluşturularak kimi projeler geliştirildi.

‘Kadınlar yapamaz’ önyargısı yıkıldı

Ayrıca yüzlerce mahalle ve köyde kadın merkezleri tarafından toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulandığı toplumsal cinsiyet eğitimleri düzenlendi. Kadın haklarına ve farkındalığın arttırılmasına yönelik seminerler ve bilgilendirmeler yapıldı. Bunun sonucu toplumda cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda önemli dönüşümler olurken, kadına yönelik şiddet, zorla evlendirme, küçük yaşta evliliğe zorlama, çokeşlilik gibi olgular konusunda da belirgin azalmalar yaşanmaya başladı.

Bunların sonucu olarak Kürt toplumu kadınların da siyasette önemli görevler üstlenebileceğini ve hakkıyla bu görevi yerine getirebileceğini gördü. ‘Kadınlar yapamaz’ önyargısı büyük ölçüde yıkıldı. Hatta bölgede yapılan son fizibilite raporlarında halkın belediye başkanlıkları için kadınlara daha çok güvendiğini tespit ettik.

Ancak bu adımların kadınların özgürleşmesi, erkek egemen sistemin bir bütün olarak dönüşmesi konusunda yeterli olduğu iddia edilemez. Toplumsal dönüşüm için daha çok ve daha yaygın çalışmak toplumun tümünü etkileyecek bir çalışma ortaya koymak gerekiyordu. Çünkü toplumun dönüşmesi için en iyi olanak yerel yönetimlerdir.

Kadınlar yerel seçimlere öncülük yapmalı

Yerel yönetimler demokratik siyasetin en temel ayaklarından biridir. Kentte yaşayan yurttaşların yönetime katılımının, iradelerini yansıtmalarının en önemli zemini olan demokratik yerel yönetimler, tekçi/merkeziyetçi merkezi yönetimler karşısında demokrasiyi geliştirmenin de en önemli aracıdır.

Bu yüzden kadınlar, 31 Mart seçimlerinde bütün bu baskılara oylarıyla cevap vererek kadın kazanımlarına sahip çıktıklarını bir kez daha gösterecektir. ‘Kadınlar yeterli değil’, ‘toplumun beklentilerini dikkate almamız gerekir’ gibi eril değerlendirmelere aldırmadan belediye eşbaşkanlıklarına ve il genel meclisi ile belediye meclis üyeliklerine aday olarak seçileceklerdir. Belediyelerde eşbaşkanlık yeniden tesis edilerek eşit temsil sağlanacak, kadın merkezleri yeniden açılacaktır.

HDP olarak bütün kadınları, AKP’nin dayattığı baskı ve şiddete karşı kazanımlarımızı korumak, ve kadın özgürlüğü mücadelesini yükseltmek için 31 Mart yerel seçimlerinde aktif rol almaya, aday olmaya ve seçim çalışmalarının öncü rolünü üstlenmeye çağırıyoruz.