Kadınların yol göstericiliğinde çözüm

- Nurhak GÜLBAHAR
640 views

BASUR JINOrtadoğu ve Kürdistan’da, egemen aklın gittikçe katmerleştiği faşist zihniyet ile üretilen politikalar, stratejiler, çözüm adına sunulan projeler krizi derinleştirmekten öteye bir yol almamıştır. Savaşsız, kansız varlığını gösteremeyen bu faşist, karanlık ve kötürümleşmiş zihniyetin en çok da kadınlar açısından büyük tehlike ve tehdit oluşturduğunu her gün yaşanan kadın katliamlarından görmek mümkün. Çözümsüzlüğün var olduğu bölgede kadınlar, çocuklar ve ezilen halklar göçlere zorlanıyor, kaçırılıyor ve katliamdan geçiriliyor. Bu durum en çok da Kürdistan Başûru’nda geçerliliğini dayatmakta.

Güney Kürdistan’da yaşanan referandum sürecinin Kürt halkı üzerinde oynanmış büyük bir oyun olduğu herkes tarafından dillendirilmekte artık. ‘Referanduma neden gidildiği, neden böyle sonuçlandı’ğı sorusu cevaplandırılması ve halka kavratılması gerekiyor.

Krizli Ortadoğu’nun stratejik gücü

Rojava’da demokratik yaşam paradigması çerçevesinde oluşturulan Demokratik Ulus projesinin Kürdistan’da uygulamaya konulmasının akabinde, hegemon güçler de Başûrê  Kürdistan’da bir takım fitne-fesadı körüklemek için harekete geçmiştir. Bu anlamda gerçekleştirilen ve müdahaleye uğrayan referandum hem devletçi paradigmanın zirveleşmesi hem de Kürdistan’ın yeni bir mezhep savaşımına çekildiği yeni bir dönemin miladı olmuştur. Yani Kürtler bir kez daha uluslararası güçlerin oluşturduğu ve 1926 Ankara Antlaşmasının yürürlüğünü pekiştirecek şekilde savaşa sürüklenerek, bu krizli ortamın Ortadoğu’daki stratejik gücü olarak hazırlanmaktadır.

Başurê Kürdistan’da 25 Eylül’de yapılan referandumla Kerkük’ün de Kürdistan’a dâhil edileceğini açıklayan bölgesel hükümet yetkilileri, bu açıklamalardan kısa bir süre sonra İran sınırındaki Celawle, Xanekin, Duz Xurmatu ve Mexmûr’u, batıda Şengal ve Rabia’ya kadar tüm tartışmalı bölgelerin kontrolünü kaybetti. Tartışmalı bölgelerin kontrolünü kaybeden KDP ile YNK düştükleri yerden nasıl kalkacaklarını tartışmakta. Referandum öncesi Merkezi Irak Hükümetine meydan okuyan Bölgesel Hükümet yetkilileri bu gün kayıtsız şartsız söz konusu hükümet ile masaya oturabilmekte.

Halkı sokağa taşıran nedenler köklüdür

DOUNIAMAG-IRAQ-KURDS-WOMENKerkük’e binlerce güç yığıp halka seferberlik çağrısı yaptıktan sonra peşmergenin Irak ordusu ve Haşd El Şaabi karşısında hızla çekilmesi, 25 Eylül referandumuyla büyük beklenti içine sokulmuş halkta büyük bir öfke yarattı. Yaşanan bu öfke karşısında KDP ile YNK bu hezimetten birbirini sorumlu tutarak üste çıkmaya çalışıyorlar. Son dönemde Başûrê Kürdistan’da siyasal ve ekonomik rantın Talabani ve Barzani aileleri arasında döndüğü bir düzenin sonunu görmek isteyen çevreler az değil.

Başûrê Kürdistan’da referandumun yol açtığı sorunlar gün geçtikçe daha çok derinleşmektedir. Ortadoğu’daki çözüm; Kürt sorununun demokratik temelde çözümünden geçmektedir. Ama aynı zamanda özgür, eşit ve demokratik bir yönetim gerçekliğini de gerektirir. Kadınların, halkların, farklı inanç ve toplumsal kesimlerin farklılıkları ile birlikte yaşayacağı bir anlayışı, çözümü ve sistemi de içermek durumundadır. Söz konusu referandum bu çerçevede ele alındığında daha çok iktidar, aile ve aşiret öncelikli bir tercih ve yaklaşıma tekabül eder. Hem referandum süreci ve hem de Kerkük’ün Irak tarafından işgal edilmesi ile başlayan ve halkın sokağa çıkmasına yol açan nedenler köklüdür. Aynı zamanda Irak rejimi ve Başûrê Kürdistan yönetim gerçekliğinden kaynaklı birbirini besleyen durumların da bunda payı büyüktür. Hem Irak devletine ve hem de Başûrê Kürdistan yönetimine karşı biriken ciddi bir öfke vardır.

Toplumsal hafızalar güçlüdür 

Başûrê Kürdistan’da halkın sokaklara çıkmasının nedenleri doğru analiz edilerek, verilen mesajlar doğru okunmalıdır. Bölgede halkın sokaklara inmesi her zaman ciddi bir durumun varlığını ortaya koymaktadır. Halkın sokaklara indiği zamanlar kritik dönemlere işaret eder. Raperîn süreci de bunun en büyük örneğidir. Ranya’nın merkezinde olduğu Raperîn alanı, Saddam Hüseyin katliamlarına karşı büyük tavrı ortaya koyan bölgenin adıdır. Referandum sonrası gelişen halk direnişi, yürüyüşü ve protestolarında da Ranya ve Soran alanı başı çekti. Saddam Hüseyin önderliğinde geliştirilen “El-Enfal Harekatı’na” karşı başkaldırının adıdır Raperîn. Saddam Hüseyin liderliğinde Irak Baas rejimi, başta peşmerge olmak üzere, çoğunluğu kadın, çocuk, yaşlı olan Kürt sivillerden oluşan nüfusa karşı 1986 ve 1989 arasında soykırım operasyonu başlattı. Operasyon kara harekâtları, havadan bombalamalar, halkın yaşadığı yerlerin sistematik bir şekilde yıkılması, toplu zorunlu göçler, idam mangaları ve kimyasal silah kullanımını içermişti. Kimi verilere göre 150 bin, kimi verilere göre ise kayıp sayısının çok daha fazladır. Kadın, çocuk, yaşlı ve yüzbinlerce Kürt soykırımdan geçirilmiştir. Başurê Kürdistan’da ortaya çıkan kazanımlar halkın bizzat direnişi, mücadelesi, yaşadığı büyük acı ve bedeller temelinde ortaya çıkmıştır.

Toplumsal hafızalar güçlüdür ve iyi-kötü yaşananları kayıt eder, günü geldiğinde de hatırlamasını bilir. Bu anlamda Başûr gerçeği hem çok canlı, hem de çok öğreticidir. Halk olarak kendisine yapılanlara; kendi dili, kimliği, kültürü ve ulusal değerleri ile yaşama hedefi üzerinden katlanmıştır. Çünkü hayalindeki Kürdistan gerçeği; özgür, eşit ve demokratik değerler temelinde şekillenen bir yaşamdır.

Başûr’da isyan noktası

BASUR-Başûr halkı dün olduğu gibi, bu gün de ayağa kalkma gerekçesi yaptığı değerler için mücadele etmiştir. Başûrê Kürdistan’da ortaya çıkan kazanımlar bu anlamda halkımızın büyük direnişi ve mücadelesi ile oluşmuştur. Kendisine ait olmasını hayal ettiği yönetim gerçekliğinin tam tersi bir durum içinde olması ve yönetimin anti demokratik şekillenmesi büyük hayal kırıklığı yaratmış ve aynı zamanda bir isyan birikimini ortaya çıkarmıştır. Anti demokratik, aile-aşiret yönetim gerçekliğinin aşılamaması ve gelir dağılımındaki büyük dengesizlik, halkı isyan noktasına getirdi.

Bölgede son yıllarda sokağa çıkma durumları ilgili hükümet ve yönetim gerçeğine dönük daha çok uyarıcı temeldeydi. Bölge siyaseti ise halkın bu uyarısını tersinden okuyarak, farklı neden ve hatta kışkırtmalara bağladı. Demokratik, özgür ve eşit bir yönetim gerçekliği oluşmadığı müddetçe, bölge devletleri ve başka çevrelerin de bundan yararlanması her zaman olabilecek bir durumdur.

Benzer bir tutumu Abadi yönetimindeki Irak devleti de göstermektedir. Birinin yanlışlığı, bir diğerinin doğruluğuna işaret etmez. Mevcut durumda her ikisi de yanlıştır. Nitekim bu gün hem yerel hükümetin ve hem de Abadi yönetimindeki Irak devletinin yaptığı açıklamalar bu yanlışlıkta ısrarı göstermektedir. Halkın yerel yönetim gerçekliğine karşı koyduğu tavır, Irak hükümetine davetiye değildir. Halkın tavır koyduğu durum, hem sömürgeci, soykırımcı Irak Baas rejimine, hem de aile, aşiret ve dar çıkar çevrelerin ipoteğinde olan yönetim biçiminedir.

Yeniden çıkışın sabırlı bekleyişi

Halkın istemi ve talebi; dili, kültürü, tarihi ve kimliği ile demokratik, özgür ve eşit bir sistemle refah içerisinde yaşamaktır. Kendi ülkesinde özgür, eşit ve demokratik bir yönetim biçimini talep ediyor. Onun için mevcut yönetimi tanımadığını belirtiyor ve yönetim değişikliği istiyor.

Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi bölgede de yaşanan bu çalkantılı ve krizli süreçten en çok etkilenenler kadınlar olmaktadır. Yaşanan krizin giderek derinleşmesi toplumu derin bir çaresizliğe itmekte ve bunun faturası kadınlara kesilmektedir. Bölge kadınları yaşadıkları toplumsal sorunların kaynağında eril zihniyet, siyasi ve ekonomik krizin olduğunun bilincinde olsalar da, bunu değiştirebilecek bir öz güce ve örgütlülüğe kavuşabilmiş değiller henüz. Tüm bunlara rağmen kadınların çözüm arayışı ve toplumun kendileri için çizmiş oldukları sınırları kırmak için bireysel de olsa çabalarının olması çok anlamlı.

Yaşanan bu çalkantılı sürecin ancak doğru bir öncülükle son bulacağı aşikârdır. Özgürlük hareketinin kadın öncülüğünde Rojava’da geliştirilen özerklik projesi ve elde edilen kazanımlar, özellikle kadınların yoğun ilgisini çekmektedir. Artık somut olarak gördükleri, değerlendirdikleri, kıyasladıkları bir modelleri olduğu için, neye ihtiyaç duyduklarını daha iyi görmektedirler. Bugün yaşlısıyla, genciyle tüm insanların kurulu düzene tepkili olduklarını söylemek yerinde bir tespit olacaktır. Yeniden bir çıkışın, varoluşun sabırlı bekleyişi, toplumun geneline hakim olmuş durumda ve bu bekleyiş kadınların ve gençlerin yol göstericiliğinde hayat bulacaktır.