Kızıl bir isyandır Ronahî

- Dilan AMED
563 views

Henüz yirmi beşli yaşlarında bir genci, genç bir kadını hayal edin. Belinden aşağıya doğru uzanan sarı örüğü, gamzelerine yapışan gülüşü, kötülükleri def eden umudun yüklü olduğu yürek çarpıntıları ve yerinde sabitlenmesine fırsat vermeyen içindeki kıpırtı ile etrafa koşuşturan… Dünyanın kördüğümlerini çözmeye merak sarmış bir gezgin. Belleğinin kodlamalarında kötülüğe dair ibarelere yer olmayan, ışık hızıyla bir ortamda kısa süreliğine beliren ve sonra koca izler bırakarak kaybolan.

Evet onu yanağına yapışıp kalan çukur gamzesi, gerçekleri dillendirirken dobralığındaki masumiyeti, kavgaya soyunurkenki keskin kararlılığı ve bitimsiz enerjisi ile anımsıyoruz. Etkileşimde bulunduğu herkesin belleğinde bu tatda canlı izler bırakmıştır muhakkak. ‘Kelebek Ömrü’ tabiri belki de en çok ona yakışıyor. Göç, mültecilik, yol, düşman, kimlik(sizlik), vatan(sızlık), kök(süzlük), hak(sızlık), kültür, özlem, mücadele, sevgi taa çocukluktan başlayarak genç ömrüne mühürlenen şifrelerdi.

Yönü Medya ülkesiydi

Kürtlüğün kulaktan kulağa fısıldanıp Kürdistanlılaştığı, beraber sonsuzluğa yürüdüğü öncüsü Sakine Cansız ve dava yoldaşlarının direniş hikayeleri yazdığı zamana doğmuştu Leyla. Sonrasında hikayenin kahramanlarından biri olacağından bihaber can kulağıyla dinlemişti. Vakti gelince de büyüyüp büyülendiği kulağındaki sese odaklanıp koyulmuştu yola. Pusulası adalet, yönü Medya ülkesiydi. Yaraları iyileştirmenin, parçaları birleştirmenin, kendini çoğaltmanın zamanıydı. O artık ışığın bir parçacığı Ronahî’dir. Girdiği her yeri aydınlatan, dokunduğunu etkileyen, devrime yürüyendir.

Gecenin karası yüreklere göğün mavisini, betonarmelere çimin yeşilini, bakıp da görmeyenlerin gözüne göğün kuşağındaki berraklığı çalmaya soyunmuştu Ronahî. Kötülüğü yeryüzünden def etme hayali çocuk saflığındaydı. Kızıl bir isyandı kuşandığı. Dayanaksız değildi inancı; kökleri taa yerin yedi kat dibine, dalları göğün yedi kat üstüne uzanırdı.

Hesaplaşma zamanıydı

Ülkesini lime lime edip üleştiren, toprağının ciğerlerini deşen, sularını kirleten, havasını zehirleyenlere öfkesi büyüktü. Nice bahar ömürleri kışa çeviren vakitsiz karabasanlaraydı meydan okuyuşları. Göçmen kuşlarını, dereleri, dağları, bilcümle zindî’yi lisansız bırakan mahlukatlaraydı intikam yemini. Kara bulutlar ile gün ışığını perdeleyen, ayaklarının altındaki toprağı çekip onu sürgün yollarına dökenlereydi keskin sözleri. Ve dijital çağın bir bilgisayar tuşu dokunuşu ile sanallaştırdığı robotumsu yaşam formasyonlarınaydı redi.

Ölüm çemberini yarmaya kararlı fırtına çocuklardandı o artık, durmayacaktı. Hesaplaşma zamanıydı çünkü. Durmak ölümdü. Krizalit evresini aşıp kendini doğuran kelebekler misali yeniden yapılandırmıştı kendini Ronahî. Işığı ile genç ömürleri aydınlatmaya başlamıştı.

Bir dönem onun gençlik çalışmalarına şahitlik ettim. Kendine has özellikleri vardı. Köksüzlüğü ve kimliksizliği yaşayan genç kuşağın gamsızlığına öfkelenir, onlarda bu yapaylığın nedenlerini sorgulatırdı. “Avrupa’nın  puslu soğuk iklimi insanları da kendisine benzetmiş” sözleriyle serzenişte bulunurdu. Yönü ve yörüngesi Kürdistan’dı. Bir de Amed vardı. Kadim insanların taşlarına yüz sürdüğü, göğünde “Berxwedan Jiyane” çığlıklarının asılı kaldığı, kuçelerine çocuk gülüşmelerinin sindiği, savaşçıların ovalarına ayak izini bıraktığı, Dicle ile Fırat’ın sarmaladığı Amed… Ronahî’nin de gerillacılık yapmak istediği gönlünün başkenti.    

Ocak’ın ayazında demleniyor kardelenler

Gri mekanlarda kendisini ayakta tutan tek şeyin ülke sevgisi ve özlemi olduğunu tekrarlardı hep. İnsan öğüten bu devasa makinanın çarklarında erimemek için tedbirini alırdı. “Bu sistemin beni dondurmasına izin vermeyeceğim” der, tarih, kültür ve güncel bilinçle donatmanın arayışına girerdi. Sıcacık yüreği ile sarıp sarmalardı yanındakini. Yanınızda Ronahî varsa kendinizi asla yalnız, yabancı ve savunmasız hissetmezdiniz. Bir bakardınız yanıbaşınızda birileriyle kavgaya atılmış. Muhakkak güçlü bir nedeninin olduğunu bilirdiniz. Yapılan haksızlığa tahammülkar yaklaşmaz, kimsenin yanına komazdı. Herkesten öğrenmeyi bilecek kadar mütevazı, kimseyi kırmamaya özen gösterecek kadar derya yürekliydi. Gerektiği kadar susar, gerçekleri ise dobra dobra söylemekten çekinmezdi. Her Kürt bireyinde vardır bir asi damar. O damara basan sonuçlarına da katlanmalıydı. Tarihsel haksızlığa uğranılmışlığın, yok sayılmışlığın, dışlanmışlığın Kürt’te neden olduğu öfkenin dışa vurumudur isyan. Bu yüzden yemin ve isyanını yüklenip de kavgaya atıldı mı Kürt genci hiçbir kötülük duramaz önünde. Ser verip sır vermeyenlerin zamanından beslenmiştir. Hayatı onların tırnaklarıyla taşlara kazıdığı alfabeden öğrenmiştir.

İlk Kürt devrimci kuşağının yarattığı hafıza ve değerlerin üçüncü kuşak taşıyıcısıydı Ronahî. Onlarca genç bireyin hayatına dokundu ve kızıl bayrağı onlara emanet ederek sonsuzluğa yürüdü.

Yeni bir zemheri mevsimindeyiz. Ocak’ın ayazında Dersim’de, Elbistan’da, Mersin’de, Kürdistan’ın dört bir yanında tomurcuklanıyor kardelenler. Toprağı yarmalarına, gün yüzüne çıkıp kavgaya selam durmalarına az kaldı.