Korku imparatorluğunu yıkan kadınlar

- Zerya GÜL
501 views

Türk devletinin 23 Haziran’da Kobanê’nin Helincê Köyü’ne gerçekleştirdiği saldırıda Zehra Berkel, Hebûn Mela Xelil ile Emine Weysi… katledildi. Paris’te Sakine’ler… Silopi’de Sêvê’ler… dağlarda Delal’ler… Dominik’te Mirabel kardeşlerin katledilmesi, dünyanın neresinde olursa olsun, erkek egemen sistemin, faşizmin dayattığı egemenlik-kölelik dayatmasını aşan kadınlara, devletli sistemin tarihsel kinini ortaya koyuyor. Hevrin, Amara, Yade Aqide’nin gülüşlerine düşen gölgenin daha da karartılmaya, DAIŞ renginin küresel sistem rengine dönüşmeye evrildiği zamanı aşikar kılan dönemlerden geçmekteyiz.

Kobanê, kanatlanan, gerillalaşan kadın heykeliyle 19 Temmuz Rojava Devrimi’nin sembolü… Kuzey ve Doğu Suriye halklarının devrimine dönüşen, ‘özgürlük anı’nın, dünya halkları ve kadınlarının özgür yaşam umudunun sembolü… Uçurumun kenarında özgürlüğe kanatlanan kadınların devrim sembolü… Canlarını gözlerini hiç kırpmadan, iyi, güzel ve doğru yaşamak için ortaya koyanların sembolü…

Kobanê, özgürlük şehitlerinin ve savaşçılarının, özgür eş yaşamın mayasını direnişleriyle,  kanlarıyla tutturdukları zamanın ve mekanın ruhu… yenilmeyen, yıkılmayan, tükenmeyen, devrimi bugüne taşıyan, neolitik kadınlarının özgürlük zamanlarının ruhu… Tüm zamanlarda  biriktirilen yaşam enerjisi ve direniş gücünü, 21. yüzyıl kadın çağıyla buluşturan, emek zamanını sabırla örenlerin sihirli formülünün ruhu… Jin Jiyan Azadî direngenliği etrafında örülen özgür kadın ruhu…

Kadının özerk örgütlenmesine inandılar

Zehra ve Hebûn, Rojava devriminin kadın devrimi olduğuna inanmış, kadının toplumsal özgürlük devrimine öncülük yapması için yola koyulmuş kadınlardı. Kürdistan devriminin bir kadın devrimi olduğunu ispatlayan Rojava devriminin kadın zekası, sezgiselliği, yaşam enerjisiyle gerçek rengine kavuşması için inançlı, örgütlü, yorulmak, durmak bilmeyen çalışmaların içinde yer aldılar. En zorlu savaşlardan, işkencelerden geçen, katledilen, ama direnmekten vazgeçmeyen yoldaşlarının izlerinden yürüdüler. Savaş ve göç yollarında aç, susuz, evsiz, yurtsuz, annesiz-babasız-kardeşsiz kaldılar, ama özgür topraklarda özgürce yaşama özlem ve umudunu hiç yitirmediler. Umutlarını gerçekleştirmek için onlardan önce ana-topraklarıyla buluşan yakınlarının, yoldaşlarının iyi ve güzel yaşama ulaşma amaçlarına, her gün yineledikleri bağlılık sözüyle yürüdüler. Önder Apo’nun en imkansız koşullarda temelini attığı demokratik ekolojik kadın özgürlükçü paradigma ve demokratik ulus projesi mücadelelerinin hareket alanını oluşturdular.

Kadının özgün ve özerk örgütlenmesine dayanarak, kişiliğini ve mücadelesini güçlendirirse, her türlü zorluğun, çalışmanın üstesinden geleceğine yürekten inandılar.  Toplumsal yaşam alanlarında, örgütlü, eşit ve özgür kimliğiyle yer alan kadının, bu alanlara daha faza güç katacağından yola çıktılar. Kadın öz bilinci, iradesi ve gücüne dayanan devrimi, kimsenin yenemeyeceğini biliyorlardı. Kadınları eğitme, bilinçlendirme, örgütleme ve devrime katma çalışmalarını bu yüzden hesapsız, çıkarsız, özveriyle yürüttüler.

Umudunu yaşama nakış nakış işledi

Zehra, hukuk okullarında öğrendiği bilgiyi, devlet-iktidar-erkek aklının vicdanı kurutan yanlarını aşarak, kadın ve toplumun ahlak ve adalet kültürüyle sentezleyerek, insanlığın vicdanı olma mücadelesine koyulmuştu. Mala Jin çalışmalarıyla işe başlaması, sonraları Adalet Komitesi’nde eşbaşkanlık yapması bunu anlatır. Küresel güçlerin paravan örgüt-devlet-lerle yürüttüğü savaş ve katliamın yaralarını sarmak için Heyva Sor a Kurd’da devam eder çalışmalarına.

Kadınların, çocukların ve toplumun acılarını anlamlandırmak, devrim ve özgür eş yaşamı inşa etmek için, meclis çalışmaları yürütmesi, belediye eş başkanlığı yapması, özlemlerini ve umutlarını yaşama nakış nakış işleme iddiasındandır. İki yıldır Kongra Star Fırat Bölge Koordinasyonu görevini üstlenmesi, kadın sözü, bilinci, iradesi ve örgütlülüğünün nüfuz etmediği hiçbir çalışmanın, özgürlük ve demokrasi getirmeyeceği bilincine kavuşmasıyla ilgilidir. Kongra Star çalışmaları, yürüttüğü tüm çalışmaların zirvesidir, özgür ülke, kadın ve toplum çalışmalarının özünü, stratejisini oluşturur. Gelişen, güçlenen, özgürleşen kadının, bu devrime rengini verdiğinin morali, coşkusu ve yaşam sevinciyle doludur.

Rojava’dan Ortadoğu’ya akan devrim

Hebûn, Kürdistan’ın her parçasında yükselen kadın ve özgürlük mücadelesinin Rojava devriminden bütün Ortadoğu’ya akacağının heyecanıyla enerjisini tarım ve köy devriminin esas mekanları köylere akıtmaktadır şahadeti öncesinde. Parçalanan Kürdistan topraklarını, parçalanan yüreği, beyni ve bedeni olarak algılamış ve devrime bu ruhla katılmıştır. Rojava devrimini tüm Kürdistan, Ortadoğu ve dünya halklarının devrimine ulaşan bir köprü yapmak istemiştir. Helincê Köyü’nün barış, özgürlük ve ortak yaşam kültürüne binlerce yıl beşiklik etmiş tarihini canlandırmak, neolitik kök kültürünü tüm kadınlara, halklara armağan etmek istemiştir. Yüreğini dağlardan şehirlere akıtan, “savaştıkça özgürleşen, özgürleştikçe güzelleşen, güzelleştikçe sevilen” devrimci kadın kimliğiyle buluşturmuş, beynini ve bedenini parçalara ayıran sömürgeciliğe, cinsiyetçiliğe, milliyetçiliğe “dur” demiştir.

Yeniden doğuşların kadınları

Emine, yurtseverlik bilincinin derinliğiyle çocuklarını özgür yaşam-ülke bilinci ve sevgisiyle yetiştirmiş, kadın ve devrim çalışmalarıyla buluşturmuştur. Özgürlük ruhu ve duygusunu derinden hissederek, kadının üretkenliğini kadın devrimiyle yeniden anlamlaştırarak, toplumsallığının gücünü keşfederek, yaşamını anlamlı ve eylemli kılmanın peşine düşmüştür. Özgürlük mücadelesinin ve kadın özgürlük devriminin ana emeğine, analığın yaşamlar doğuran ve yaşatan gücüne anlam vererek geliştiğinin farkına varmıştır. Kürdistan topraklarının yeniden insanlığın besleneceği ana topraklar olacağı inancıyla beyni ve yüreği aydınlanmıştır. Aydınlanan yüreğine bütün özgürlük savaşçılarını, emekçilerini sığdıracak bir ana-kadın özüne kavuşmuştur.

Yeniden doğuşların kadınlarıdır Hebûn, Zehra, Emine… Özgürlüğe doğuş, saygı ve sevgiyi yeniden kazanan, kazandıran anlamlı yaşama doğuş… Acılarını gülüşleriyle harmanlayarak, kadın düşmanı devletli uygarlık güçlerini yenmenin gücüne dönüştüren doğuş… Tilili’leriyle tarihin karanlığını aydınlatan eylemli yaşama, direnişe doğuş… Emek, özgürlük, güzellik arayışçılarını sevindiren, düşmanlarını kahreden özgür yarınlara doğuş…

Erkek egemen sistemin kilidi kırıldı!

Kadının yeniden doğuşundan, erkek egemen sistem neden bu kadar korkmakta, tüm egemenlik sınırlarını parçalayan özgürlük kahkahalarını boğmak istemektedir? Ataerkil sistemin, beyin ve yürek gücünü kilitleyerek, sadece rahmini “üretim”e açık bırakma oyununu bozan kadınlar, neden bu kadar haince katledilmekte? Neden işkence, tutuklama, tecavüz, şiddet ve katletmenin her biçimiyle cezalandırılmak istenmektedir? Kendi zamanlarını yaratmanın doğuşları için rahmini kilitleyen, beynini ve yüreğini üretime açan, özgürlük sevdalısı kadınlara bu şiddet, intikam, kin duygularıyla saldırganlık neden? Göç yollarına düşüp ana toprağını terketmeyen, çocuklarını yurtseverlik duygularıyla toprağına, kültürüne, emeğine, tarihsel ve toplumsal değerlerine bağlı kalarak yaşatmak isteyen ana-kadını cezalandırmak neden?

Kürdistan özgürlük mücadelesi ve kadın devriminin kazanımları, devletli uygarlık sisteminin kadını ele geçirdiği topraklarda, “ilk ve son sömürge ulus” olan kadının kaderini değiştirdi. Kadının değişen kaderi, halkların değişen kaderine dönüştü. Üretici, yaratıcı, yapıcı ve inşa edici gücünü yeniden keşfeden, yakalayan kadının enerjisi, tüm dünya insanlığı ve kadınlarını etkiledi.

Doğumu, özgür yaşamlara, kimliklere ve topraklara doğuşla buluşturan kadın, erkek egemen sistemin kilidini kırmıştır. Kadını ve erkeği sıkıca kilitlediği egemenlik-kölelik dünyasının kilidi kırılmış, özgürlük dünyalarının kapıları açılmıştır. Bu kapılardan akın akın özgürlüğe koşan milyonların çoğalması, buluşması, özgürleşen kadın etrafında kenetlenmesi, devlet-erkek sisteminin en büyük korkusudur. Söylenecek tek söz; “Korkunun ecele faydası yoktur.”