Madalyonun iki yüzü!

- Gönül Kaya
631 views

Faşizm için yapılan yorum ve değerlendirmeler oldukça çoktur. ‘Soykırım, katliam, baskı, yasaklama, tekliğe dayalı zihniyet, şiddet ve zor’ akla gelen kavramlar oluyor. Yine Mussolini’den, Hitler’e, Pinochet’ten Kenan Evren’e, Saddam’a ve daha birçok isme kadar faşist liderler akla geliyor. Bugün AKP faşizminden ve IŞİD faşizminden de bahsediyoruz.

Faşizm, erkek egemenlikli sistemin ürünüdür ve kadını-bireyi-toplumu en insanlık dışı düzeyde kullanma-sömürme ve katletme biçimidir. Yukarıda birkaç isim örneği vermeye çalıştıklarımız dışında daha birçok örnek verilebilir. Coğrafya, zaman, biçim vb farklar olsa da, faşizmin uygulayıcıları, erkek egemenlikli kapitalist sistemin en çok ihtiyaç duyduğu dönemlerde devreye konulmuştur. İnsanlık açısından, yine özellikle kadın açısından önemli değişim dönüşüm ve devrim süreçlerinde bu yapılar egemenlikli sistem güçlerince beslenir, hazırlanır, komplolarla iktidara getirilir ve pratikleştirilirler.

Kapitalist sistem, bir madalyonun iki yüzüne sahiptir. Madalyonun bir yüzü liberalizm iken, diğer yüzü de faşizmdir. Sistem, her iki yüzü de kullanır. Biri bireyi-toplumu, özelde kadını ‘yumuşakça-sahte özgürlük anlayışı adına’ katlederken, diğeri ‘vahşice’ katleder. Hani derler ya ‘ölümü gösterip sıtmaya razı etmek..’ Kapitalist sistem, birey ve topluma, kriz ve bunalım süreçlerinde bu iki yolu gösterir. Ama amaç her ikisinde de kendi kontrolünü yitirmemek, sömürüyü sürdürmektir.

Faşizmin ne kadar vahşi, katliamcı vb olduğunu söylüyoruz ama bu gerçekliğin kadın politikaları herkes tarafından görülüyor mu? Hele biz kadınlar tarafından? Faşist-ırkçı bakış açısına sahip kesimler-partiler, kadına dönük politikalara çok önem verirler. Bakın IŞİD’e… En son Fransa’nın başkenti Paris’te yaptıkları katliamda rol alanlar arasında kadınlar da var. Yine AKP ya da Gülen cemaati içinde olan kadınlar… Mesela taban örgütlenmelerinde en çok iş yapanlar kadınlar. Ev ev dolaşıyorlar. Sözle yüceltilen, pratik işlerde yük kaldırtılan, ancak esas karar mekanizmalarından adım adım dışlanan, aşağılanan yine o kadınlar. Bunu da dini söylemle sağlamlaştırıyorlar tabii.

IŞİD kadını ‘cariye-köle’ olarak görüyor. Tecavüz etme, kaçırma, eve kapatma hakkını dini söylemle süslüyor. Hitler ‘Kadınların yeri yataktır, mutfaktır, kilisedir’ diyor. Mussolini kadınlara ‘Evinizde oturup asker yetiştirin’ diyor. Recep T. Erdoğan da ‘En az 3 çocuk doğurun, daha fazlası berekettir’ diyor. Her çocuk başına ödenek vererek, kadını kamusal alandan çıkarma hesabındalar. ‘İş mi istiyorsun, evinde çocuk doğur, al sana iş, para da kazanırsın’ mesajı veriliyor. Bir yandan anneliği aşırı kutsallaştırırken, diğer yandan Cizre’de peşpeşe nice anaların evlatlarını katlediyor bu zihniyet.

Kadın, kapitalizmin bu iki yüzü tarafından da özel politikalarla ele alınır. Liberalizm gibi faşizm de iktidara gelirken kadınlara çok ihtiyaç duyar. Toplumun yarısı kadın olduğundan özel ilgi alanı olarak ele alınır kadın. Ataerkil sistemin hangi yönetim biçimi olursa olsun (sağı-solu), kadının gücünü iktidara gelmek için kullanmak isterler. Mesela İran İslam devriminin ilk iktidara gelişinde kadınların rolü, gücü ve devrimdeki etkileri incelenmeye değerdir. Sonrasında toplumun bastırılması ve itaat altında yönetilmesi kadın merkezli derinleştirilir. Sistem, kadının değişim ve dönüştürme gücünü bildiği için, baskı ve şiddet politikalarının temeline kadını alır.

Tarihe baktığımızda 1920’li-30’lu yıllarla birlikte toplumsal hareketler kadar feminist hareketler anlamında da önemli pratikler ortaya çıkmıştır. Bu dönem Avrupa’sında kadına oy hakkının verilmesi temel taleplerden biridir. Bunun yanında kapitalist sistem karşısında ortaya çıkan toplumsal muhalefet içinde de kadınlar, aydın-işçi vb olarak yerlerini alırlar.

İşte kapitalist sistem açısından toplumsal hareketlerin tehlikeli oluşu bir yana, esas tehlikeli yan kadın hak ve özgürlüklerine dönük toplumsal hareketlerin güçlenmeye başlamasıdır. Faşizm böylesi bir süreçte en vahşi erkek egemenlikli sistem temsili olarak beslenir, hazırlanır ve devreye konulur. Çünkü bilinir ki, esas alternatif-eşit-özgür yaşam kadın özgürlüğüne dayalı toplumsal yaşam modelidir. Buna dönük saldırı için de faşizm devreye konulur.

AKP-Fethullah işbirliği (şimdi iktidar kavgası verseler de) kapitalist sistemin ‘İslam’ adına Ortadoğu’yu işgal etmesinin liberal yüzüydü. Ortadoğu, bu kapitalist İslamcılar eliyle, Kapitalist devletlerin sömürüsüne açılacaktı. Ama bu bir türlü olmadı. Kürdistan’da gelişen kadın özgürlüğüne dayalı alternatif yaşam modeli, Rojava Kürdistan’da boy vermeye başladı. ‘Arap baharı’ dediler, o da tutmadı. Ve adım adım halklar, kadınlar, ezilenler, yoksullar kendilerini yönetmeye doğru gidiyorlar. Oyunu bozuyorlar. 5000 yıllık efendi-kul düzenini bozuyorlar. Kadının buna öncülük etmesi daha felaket bu egemenlere göre. En son Şengal’de yaşayan halklar ve özelde Êzîdî Kürt halkı halk meclislerini kurdular. Tüm bunlar kapitalist sistem için tam bir felaket.

İşte IŞİD faşizmi, kapitalist sistem madalyonunun diğer yüzü olarak devreye konuldu. Yükselen alternatif sistem karşısında erkek egemenlikli sistemin vahşi yüzü olarak saldırtıldı. AKP’nin IŞİD’le ortaklığı bu noktada görülüyor. Kapitalist sistemin Ortadoğu’ya müdahale aracının adıdır bunlar. Bunların kadın politikaları kendileri açısından çok önemlidir. Kadının devrim gücünü gördüklerinden dolayı kadınları ‘anne-doğurgan nesne’ olarak daha çok kapatmak istemektedirler. Bu da kadın şahsında topluma kurulan büyük bir komplodur.

Bizler ise bu gerçek karşısında daha çok çalışmak, kadınlara ulaşmak zorundayız. Faşizmin her türlü söylemi etkisindeki kadını uyandırmak, köle kadınlıktan çıkarmak için kadın örgütlülüğünü büyütmeliyiz.

Tarihte ilk komplonun kurulduğu kadının etrafındaki bu komplo çemberini kırmak ise, büyük düşünmek, büyük söylemek ve büyük başarmaktan geçmektedir.