Militarizm bir öğreti biçimi olmamalı…

- Esra ÇİFTÇİ
908 views

“Militarizm” deyince aklımıza, “bir ülkede ordu gücünün aşırı ölçüde ağır basması, ülke yönetiminde ağırlığını duyurması ve bütün yurt sorunlarının ancak ordu gücüyle çözülebileceğini öne süren siyasal öğreti” geliyor.

MANSET“Faşizm” deyince de, İtalya’da Mussolini’nin önderliği altında 1919’da başlayan, adını 1922-1943 yılları arasında iktidarda bulunan partiden alan, sendikalara, meslek kuruluşlarına dayanan, devlet sınırlarını genişletmek ereğini güden, tüm yetkilerin tek partinin ve tek kişinin elinde toplandığı düzen. Yani demokratik düzen yerine aşırı, çarpıtılmış bir ulusçuluğa dayanan bir baskı düzeni kurmayı amaçlayan öğreti.

Siyaset Bilimci Dr. Lawrence Britt, 20. yüzyılın gördüğü en tipik faşist rejimleri (Hitler’in Almanya’sı, Mussolini’nin İtalya’sı, Franco’nun İspanya’sı, Suharto’nun Endonezya’sı, Pinochet’in Şili’si) inceleyerek faşizmin 14 karakteristik özelliğini tespit etmiş.

Britt’in çok tartışılan, hatta Umberto Eco’nun bir yazısından fazlaca esinlendiği ünlü makalesi, yeni başlayanlar için 14 derste faşizmi anlatıyor:

İnsan haklarının aşağılanması ve hor görülmesi

Düşmanların/günah keçilerinin birleştirici bir neden olarak tanımlanması

Ordunun ve militarizmin yüceltilmesi

Kitle iletişim araçlarının kontrol altına alınması

Ulusal güvenlik takıntısı

Din ve yönetimin iç içe geçmesi

Cinsel ayrımcılığın şahlanışı

Özel sermayenin gücünün korunması

Emek gücünün baskı altına alınması

Suç ve cezalandırma ile baskı altına alma

Aydınların ve sanatın küçümsenmesi

Adam kayırma ve yozlaşmada sınır tanımama

Hileli seçimler

Güçlü ve sürekli milliyetçilik

Britt’in belirtmiş olduğu maddeleri tek tek ele aldığımızda veya incelediğimizde bir zamanlar Hitler’in Almanya’sını, Mussolini’nin İtalya’sını, Franco’nun İspanya’sını, Suharto’nun Endonezya’sını, Pinochet’in Şili’sinde yaşananları hatırlayabiliriz. Şüphesiz insanlık adına bu toplumlara yaşatılan zulüm karşısında utanç duymalıyız. Britt’in incelemiş olduğu faşizm ve militarizm bugünün AKP-Erdoğan Türkiye’sinde de çok ağır bir biçimde uygulanıyor.  Hitler’in Mussolini’nin, Pinochet’in ruhu Erdoğan’da vücut bulmuş durumda.

 

Dindar ve kindar nesil projesi…

17 yıllık AKP iktidarı, Türkiye halklarının neredeyse DNA’sıyla oynuyor, hatta hızını alamayıp minicik çocukların gelişiminde ‘milliyetçi-muhafazakâr’ eğitim adı altında faşizm ve militarizm anlayışını uygulamalı bir şekilde dayatıyor.

COCUK VE MİLİTARİZM-3Hatırlayalım, Erdoğan 2012 yılında Başbakan ve AKP Genel Başkanı olarak AKP’li gençlere seslenirken, “Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, kalbinin davacısı bir gençlik istiyorum” diyordu. Bu sözlerini “dindar ve kindar nesil yetiştireceğiz” şeklinde pek çok kez yineledi.

Yine Erdoğan, kendisi için “Dindar değil, din tüccarı” diyenlere, “Dindar nesil yetiştireceğiz. Muhafazakâr demokrat partisi kimliğine sahip bir partiden ateist bir gençlik yetiştirmesini mi bekliyorsunuz?” yanıtını vermişti.  Yine hedeflerinin “dindar nesil” olduğunu yıllar sonra bir kez daha vurgulayan Erdoğan, imam hatiplerde yöneticilik yapacak akademisyenlere ihtiyaç olduğunu ifade ederken, “hedefimiz dindar nesil. Bizim imam hatiplerde projelerimiz var. Doçentler, profesörler çıksın, ben imam hatiplerde yöneticilik yapmaya varım desin. İşte reform budur. Ben bu işin başını çekecek profesörlerimizin, doçentlerimizin olduğuna inanıyorum” dedi. Bu açıklamaların akabinde üniversitelerde, ilköğretim ve orta öğretim okullarında insan hakları savunucusu, barış ve eşitlikten yana olan demokrat hocalar Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) ile ihraç edildi, yerine tam da Erdoğan’ın dediği imam hatipliler yerleştirilmeye başlandı. Şimdi üniversitelerde hayatlarında hiç bilmedikleri derslere girip fetva veriyorlar.

Erdoğan’ın dindar ve kindar nesil yetiştirme gayreti bir tarafa, bir ülke insanına doğru yatırım yapılmazsa, eğitimde bu sonuçlarla varılacak tek yer, cehaletle feraset arayan kafaların yeridir.

AKP çocuklara militarizmi dayatıyor…

AKP iktidarı, 17 yıldır Türkiye’de zaten çarpık olan eğitim sistemini yerle bir etti. 15 Temmuz sonrası ise zıvanadan çıktı. Dindar ve kindar nesil projesinde yer alan Militarizm dayatması milliyetçi-muhafazakâr Türkiye’de kendini göstermeye başladı. Anaokullarında COCUK VE MİLİTARİZM-5minicik çocukların eline urgan verip fotoğraf çektiren öğretmenin yanı sıra “Ali topu at”, ya da “koş Ayşe koş” yerine, “idam” kelimesi heceletilmeye başlandı.

Türkiye gibi bir ülkede hiçbir şeye şaşırmaz olduk. Milli Eğitim Bakanlığı 15 Temmuz sonrası okullara gönderdiği genelgede, “Tarihe şanlı bir direniş olarak geçen bu mücadelede göğsünü siper, canlarını feda eden şehitlerimizi anmak, hatırlamak ve hatırlanmalarını sağlamak milli ve insani sorumluluğumuzdur. Bu manada, milletimizin kahramanlık öyküsünün bilinmesi, anlatılması ve gelecek nesillere aktarılması gerekmektedir.” Bu kadarla da bitmiyor genelge devamında, “şehitlik ve gazilerin ziyaret edilmesi, şehitlerin yâd edilmesi” gibi etkinliklerin eklenmesi isteniyordu.

Nitekim de 23 Nisan Çocuk Bayramı’nda devletin istekleri, devletin şakşakçıları tarafından minicik çocuklara uygulamalı bir şekilde yaptırıldı. Kayseri’de anaokulu öğrencilerinin eline oyuncak silah verilerek bir çatışmayı canlandırmış, rol icabı da hayatını kaybeden öğrencinin üzeri bayrakla örtülmüştü.

Ankara’da bir anaokulunun giriş kapısında asılı Türk bayrağının altında, “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır” yazısı asılıydı. Yine Ankara’da 15 Temmuz görüntülerini çocuklara izleterek,  3-5 yaşında olan bu çocukları ölü bedenlerle, kanla, gözyaşı ile tanıştırtırdılar.

Yine anaokullarında ve ilköğretim okullarında yaşları 03-10 yaş arası çocukların oynatıldığı video Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk Deniz Kuvvetleri, Türk Hava Kuvvetleri kıyafetleri ve savaş uçakları, savaş gemileri içerisinde çekildiği dikkat çekti. Videoda çocuklara askeri meslekler özendirilirken, çocuklar askeri kamuflaj içerisinde uçaklar uçuruyor, askeri talimatlar ile konuşturulurken, ayrımcılık ve ırkçılık içeren cümleler konuşuyorlar. Videoda çocukların konuşmalarının bir kısmı ise şöyle:

Bismillah halatlar fora

Ufukta bir gemi

Bizimkiler

Bismillah

Selametle

Militarizm dayatması çocukları patolojik olarak etkiliyor…

Türkiye, yıllarca çocuk katliamları ile donatılmış bir karne ile 23 Nisan’a girerken, TSK’nin “23 Nisan Özel Klip” videosu Türkiye Cumhuriyeti’nin yıllarca çocuklara milliyetçilik, ırkçılık ve militarizm öğrettiğini gözler önüne serdi. Silahlı çatışmalarda, iş cinayetlerinde, cezaevlerinde, savaştan kaçarken ölen mültecilerle birlikte 2015 yılında 617 çocuk yaşamını yitirdi. Bu sayının artmaması için Türkiye’nin her kesiminden barış çağrıları yükselirken, TSK bir video hazırlayarak çocuklara savaş çağrısı ve militarizm yükledi.

Bir yandan militarizm, bir yandan din kisvesi adı altında çocuklar şiddet görüyor. Yine Uşak’ta dini bir vakfın sahibi olduğu özel bir kreşte takke, sarık ve başörtü giydirilmiş ve camide imamın arkasında saf tutturulan 4-6 yaş arası çocukların görüntülerinin yanı sıra, minicik kız çocuklarına gelinlik giydirilmiş fotoğraflar yansıdı. Ensar vakfında yaşananları hiç birimiz unutmadık, yine AKP iktidarında çocuk istismarların bu kadar artması tesadüf olabilir mi?

Çocukların dünyasında var olmayan bir düşman algısı yaratmak, çocuğu hem kaygılandıracak, hem korkutacak, hem de kendine ve çevresine olan güvenini kaybedecektir. Çocuklar belli yaşlarda soyut düşünür ve hayal kurma becerileri çok yüksektir. Büyüdükçe o soyut düşünme hali azalır ve birer yetişkin olmaya başlarlar. Bu yüzden çocuklara erken dönemlerde öğretilen, dayatılan düşünce, bilgi onların dünyalarına zarar verir. Çocuklara bu türden şiddet içeren bilgiler vermek, öteki gördüğü diğer çocuklara karşı daha saldırgan yapar. Çocuk sürekli bir düşman algısı ile büyüdüğünde, sürekli kendine zarar verileceğini düşündüğünden sosyal yaşamı çok ciddi etkilenecek ve akabinde patolojik sorunlar çıkacaktır.

Böyle bir sistem tam da kendi gövdesinin üzerinde aklını taşıyamayacak, sorgulamayacak, itaat edecek, “kindar ve dindar bir nesil” yetiştirmek için var. Şükürcü, tevekkülcü, itaatkâr insanlardan oluşmuş bir toplum AKP için elzemdir. Tarikat-cemaatlerle birlikte AKP’nin Siyasal İslam anlayışında belirlenen eğitim sistemi böyle bireyler ve toplum inşa etmenin araçları olarak görülüyor. Bu sistem içinde yetişen çocukların kendi hayatları üzerinde bir denetim kurabilmesi dahi mümkün değildir. AKP’nin istediği tam da budur, kula kulluğu geliştirmektir.