Tek talebim DAİŞ’in yargılanmasıdır

- Nupelda TEKOŞİN
445 views

3 Ağustos 2014’te DAİŞ Şengal’e saldırdı ve Êzdiler soykırımla yüz yüze kaldı. DAİŞ Êzdilerin inanç ve dinlerini ortadan kaldırmak amacıyla Şengal’e saldırdı. O süreçte Êzdi halkını ve Şengali “koruyan güçler” DAİŞ saldırısında halkı yok olmayla yüz yüze bırakarak Şengal’den kaçtılar. 2014’te DAİŞ eliyle gerçekleşen 74. Ferman’da binlerce Êzdi katledildi, fermandan sağ kurtulanlarda göç etmek zorunda bırakıldı. Gerçekleşen soykırım saldırılarında binlerce Êzdi kadın ve çocuk DAİŞ tarafından kaçırıldı. Halen bir çoğunun akıbeti bilinmiyor. 2014’ten günümüze kadar Êzdiler fermana karşı ayakta kaldı. Aynı zamanda fermanın unutulmaması için Êzdiler toplumsal örgütlenme ve savunma çalışmalarına ağırlık verdi. 

DAİŞ tarafından kaçırılan yüzlerce Êzdi kadın ve çocuk QSD savaşçıları tarafından kurtarılarak topraklarına ve ailelerine kavuştular. Fermanda yaşadıkları acıların yanı sıra, DAİŞ’ın esaret döneminde onlara yaşattıklarını yüzlerinden okumak mümkün. DAIŞ’ın esir aldığı binlerce Êzdi kadın pazarlarda satışa çıkarıldılar. Söz konusu kadınlardan biri de her şeye rağmen bir gün topraklarına dönme hasretiyle yaşama tutunan, QSD savaşçılarının 2019 yılında özgürleştirdiği Şaha Revo”dur. 

Yaşamımızın zorlukları vardı, fakat bizler mutluyduk

26 yaşındaki Şaha o günleri anlatırken yüreğindeki acı ve yüzündeki hüznün kelimelerle ifadesi neredeyse imkansız. Anlatırken adeta o günleri yeniden yaşıyor. Şaha DAİŞ’e eline esir düştüğünde hamiledir. Şaha o günleri şöyle dile getiriyor; ben Til İzer köyünden Şaha Revo. Fermandan önce 4. çocuğuma hamileydim. Babam okula gitmeme izin vermediğinden okuyamadım. Toplumumuzda kız çocuklarının okutulmaması gibi bir yaklaşım vardı. Aile olarak ilişkilerimiz iyiydi. Geçimimizi hayvancılıkla yapıyorduk. Elbette yaşamımızın zorlukları vardı, fakat bizler mutlu bir şekilde yaşamımızı sürdürüyorduk. Komşularımızla alış verişimiz de iyiydi. Şengal’de yaşayanlar olarak birbirimizle herhangi bir sorunumuz yoktu. 

Şaha Fermandan önceki yaşantısını bu kısa cümlelerle anlattıktan sonra Ferman günü yaşananları ve DAİŞ’in Şengal’e saldırısını anlatıyor. “Başta biz DAİŞ ismini duymamıştık, sadece İrhabi yani teröristleri duymuştuk. Bu şekilde Irak askerlerine saldıran birilerinden bahsediyorlardı. Bunlara İrhabi deniliyordu. Şengal’e bağlı Girzerik köyüne saldırdıkları zaman DAİŞ ismini duyduk. DAİŞ’in Şengal’de ilk saldırdığı köydür Girzerik köyü. O zaman DAİŞ ismi geçtiğinde korkmaya başladık. O zamana kadar bir şey yok, bir şey olmaz diyorduk. Biz size bir şey yapmayız dedikleri için köyümüze saldıracaklarına inanmadık. Bu nedenle ilk köye geldiklerinde köyümüzde kaldık ve kaçmadık. Bayram günü Girzerik köyüne girdikleri zaman durumu anladık ve böylece yönümüzü Şengal dağına verdik. Peşmergeler bizi koruyordu, bizlere gitmenize gerek yok biz sizi savunuruz diyorlardı. Saldırılar ilerleyince Peşmergeler kaçtı ve bizi savunmasız bir şekilde bıraktılar. Biz de köyümüzden çıkıp Saloxe köyüne sığındık. Saloxe köyünde 2 gün kaldık. İki gün sonra DAIŞ bulunduğumuz köyün etrafını sardı. Başlangıçta köyde bulunan bütün erkekleri aldılar, sonrasında ise kadınları ve çocukları aldılar. Bizi Tilafer’e götürdüler. Bizi bir okula koydular, okulda bulunanların tamamı Êzdi kadınlar ve çocuklardı. Sayımız oldukça fazlaydı. Tilafer’de bir ay kaldıktan sonra kadınları, erkekleri ve çocukları ayırdılar. O zaman eşimi de aldılar ve şu ana kadar başına ne geldi, ona ne yaptılar bilmiyoruz. Bizler binlerce Êzdi kadındık. Bizleri Suriye kenti Rakka’ya  götürdüler. 

Hamile olmama rağmen sırasıyla 5 kişi beni aldı

Şaha Rakka’ya götürüldükten sonraki süreci ise şöyle anlatıyor: “Rakka’da bizi büyük, etrafı ağaçlarla çevrili bir eve götürdüler. Üç gün orada kaldık. DAİŞ üyeleri her gelişte aramızdan üç ve ya dört kadını alıp götürüyordu. Beni alan kişi Rakkalıydı. Hamile olduğum için adam bana yaklaşamıyordu. Aynı zamanda çocuklarım da yanımdaydı. Mexrublu birine verdiler sonra. Onu dinlemediğim için, onunla cinsel ilişkiyi kabul etmediğim için ellerimi kelepçeliyordu. Sürekli dayak atıyordu. Ondan sonra Ebu Ebdurahman adında bir Ürdünlüye verdiler beni. Bu şekilde 5. kişiye kadar sayı yükseldi. İlk baştaki kişi hamile olduğum için bana dokunamıyordu, ama diğerleri öyle değildi. Bana büyük bir eziyet yaşattılar. Beni alıkoyan son adamın yanında dört buçuk sene kaldım. Benim rızam dışında  2 çocuğum oldu. DAİŞ’in yanındayken Qestel, Stey, Meyadin, Şamiya da kaldıktan sonra bizi Hecin, Kişme ve Boxoza götürdüler. Hamile olmama rağmen sırasıyla 5 kişi beni aldı. Çok zorluk yaşadım, çok çektim. Beni dövüyorlardı, her defasında zorla evlendirdiler. Çocuk sahibi olmak istemiyordum, o yüzden ilaç kullanmak istedim. Fakat ilaç vermediler, ‘eşin’ gelmeli ve izin vermeli diyorlardı. O DAİŞ’li adam da bırakmıyordu. Ona rağmen bir ağrı kesici ilaç aldım ve kullandım. Ama işe yaramadı, düşük yapmama yaramadı. Oğlum Hüner vardı, DAIŞ’li adam sürekli beni ve Hüner’i dövüyordu. Sonunda Hüner dayanamadı ve kaçtı. Hüner’in ellerini kelepçeleyerek, ağzı burnu kanlar içinde kalana kadar dövüyordu. Koalisyon uçakları iki sefer bizi bombaladı. Birincisinde kaldığımız eve vurdular, ikincisinde içinde bulunduğumuz aracı hedef aldılar. Kendimi zor kurtarabildim. 

Tek isteğim DAİŞ çetelerinin adil yargılanması 

Şaha Revo”nun son sözleri ise şöyle: “Baxozdaydık yemek yoktu, çocuklarım açtı. Savaş yoğunlaşınca bize siz gidin buradan çıkın dediler. Oradan Ximeye diye bir yere geçtik. Ben orada oğlum Hüner’i aradım. Çocukların bulunduğu yere gittim ama Hüner yoktu. Bana oğlun bir mermiyle vuruldu ve öldü dediler. Fakat sonra öğrendim ki Hüner benden önce DAİŞ’in elinden kurtarılmıştı. Aslında çok korkmuştum, gidersem beni vuracaklar diye düşündüm, o yüzden erken gelmedim. Beni öldürmeyeceklerini bilseydim daha erken gelirdim. Çocuklarımı bulana kadar buradan ayrılmam diyordum. Sonunda Tunuslu biriyle birlikte QSD güçlerine ulaştık. Tunuslu kadın beni kast ederek bu kadın Êzdi dedi. DAİŞ bizi korkutmuştu ‘siz gidip biz Êzdiyiz dediğiniz anda sizi öldürürler’ demişlerdi. O korku yüzünden Êzdi olduğumu söyleyemiyordum. QSD savaşçıları korkma, seni çocuklarına ve ailene kavuşturacağız dediler. Şimdi o çetelerin elinden kurtarıldığım için çok mutluyum. Çocuklarıma kavuştuğum için çok mutluyum. Fakat eşim Felahtan halen haber almış değilim. Son olarak tek isteğim DAİŞ’in yargılanmasıdır. 

Şaha şimdi DAİŞ’in elinden kurtulmanın ve çocuklarına kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor. Ama içinde yaşadıklarının ağırlığıyla birlikte eşinden gelecek iyi haberi bekliyor. Tek isteği ise barbar DAİŞ çetelerinin adil yargılanması.