Anka Kuşuyuz, küllerimizden yeniden doğarız

- Elif MERCAN
685 views

Asla dönmem

Ben kadınım uyandım

Yanmış çocuklarımın üzerinde bir fırtınaya dönüştüm

Ben yolumu buldum ve asla dönmem

(Meena Keshwar Kamal)

 

Tarihten bugüne kadar binlerce kadın kapitalizmin vahşetinin kurbanı oldular. Ama asla geri adım atmadılar, yollarından döndürülemediler. Zaten geri adım atılmış olsaydı, en yakın tarihle Olympe de Gouges ve Madam Roland’ın giyotinle katledilmesinden bugüne kadar ölümü cesaretle göğüsleyen onca kahraman kadın tarihe damga vuramazdı. Vahşi sistem ve versiyonu olan devletler eğer kadınları katletmeye devam ediyorsa kadın direnişi devam ettiği içindir. Kadınlar mücadele geleneğini, onurunu, asaletini ve en önemlisi de cesur kararlılığını binlerce yıldır hiç yılmadan birbirinden devralıyorlar. Tıpkı toplumsallığı yaşatan gelenekleri, kültürleri devraldıkları gibi! Adını sayamadığımız binlerce soylu direnişçi kadın ve en son Hevrin Xelef; kadının özgürlük arayışından asla vazgeçmediğini ve sistemin binbir maskeli saldırılarına karşı yakılan yüzbinlerce ‘cadı’ kadının anısına son beş yüzyıldır aralıksız direndiğinin ifadesi oluyorlar.

Onlar bizim yeni kavgalara atılma cesaretimiz oldular. Yüzlerdiler, binlerdiler, belki milyonlar. Kiminin adı vardı, kiminin ise yoktu. Kürt isyanlarında, Ermeni soykırımlarında uçurumlardan atlayan korkusuzlardı. Anneydiler, kız kardeştiler, sevilendiler, sevendiler… Onlar yaşamı boğmak isteyen faşizme karşı bir kaşık maya çalandılar korku denizine.  Mayaları insan yüreğinde tutandılar! Umut oldular, cesaret oldular, öngörü, kararlılık, iddia oldular, sosyalizm oldular, barış, ekoloji oldular. Onların ölüme gülümseyen gözlerinde, yaşam faşizmin korku denizinde cesurca kulaç atmaya başladı. ‘‘Zihinlerindeki özgürlük coşkusu’’yla binlerce kadının devralıp yürüttüğü bir mücadele mirası bırakmak, özgürlük mücadelesinde kadınlara ilham olmak, canını bedel koyduğu örgütünü devam ettirmek yaşamaktır! Mücadelenin en ön saflarında gizemli bir enerji olarak akmaya ve insanları bu enerjiye çekmeye devam etmektir.

Unutturulur sanıldı Roza

Cesedi bir kanala atılırken unutturulur sanıldı Roza! Binler onun adını aldı, yüzbinlerce kadın onun duyguları ve cesur zihniyle besleniyor hala. Rusya’da gelişen devrim dalgasının Almanya’da önünü almak için Rosa ve yoldaşı Karl Liebknecht çok bilinçli hedef seçildiler. Rosa ölüme cesurca meydan okudu ve 100 yıl sonra bile ardılı kadınlar, erkekler onu utandırmadı. Korkusuzca ölüme yürüyen sayısız kadın gerilla oldu, yüzlerce özgürlük militanı, siyasetçi kadın oldu Roza. Aksayan ayağına inat koşan yüreği milyonlarda attı.

Egemen erkek aklın “üç farklı versiyonu” tarafından katledilen Meena’nın hala mezar yeri bile belli değil, ama yolu belli. Yoldaşları 40 yıldır dönmeden RAWA yolunda mücadele ederek onu yaşatıyorlar.    

Berta Cacares Honduraslı yerli halktandı, onların sesi, vicdanı ve yüreği oldu. Ordunun elindeki ölüm listesinde adı vardı. Baraj karşıtı kampanyası nedeniyle 33 kez ölüm tehdidi aldı. Ama  “…yaşamak istiyorum, bu dünyada yapmak istediğim daha pek çok şey var, ama doğal çevremiz için, onurlu bir yaşam için savaşmayı bırakmak bir kez olsun aklımdan geçmedi. Çünkü bizimki meşru bir savaş…” Bu bilgece konuşmayı yapmaktan korkmadı. Asil ve cesurdu. Kadınlara kaldığı yerden tek bir saniye bile ara vermeden, bir milim bile boşluk bırakmadan mücadele aşkı aşılayan bir güce sahip. Kim vazgeçer mücadeleden, bu ekoloji tanrıçasının yerli halklar için kutsal olan Gualcarque ırmağı için akıttığı kandan sonra?

Çarklara çomak sokan kadınlar

“Korkusuz ve açık sözlü gazeteci” Hintli Gauri Lankesh kapitalizmin hastalığı olan milliyetçiliğin Hint versiyonunu eleştirdi, katledildi. Hükümet katillerini bulmadı. Onun vurulduğu yerde toplanan binlerce kişinin haykırdığı “Kişileri öldürebilirsiniz ama fikirleri asla”, “Ben de Lankesh’im” sözleri mücadelesinden geri adım atılmadığının ispatı. Egemen erkek zihniyetinin en acımasızca yaşama hükmetmek istediği Hindistan’da, kapitalizmin kök hücresi egemen erkekliğe karşı kadın direnişi de sürüyor. Brezilyalı Marielle Franco, yaşam savunucusu ve Rio de Jenerio şehrinin belediye meclis üyesiydi. Polis şiddetini eleştirdikten birkaç gün sonra öldürüldü. Ölümünü binlerce kişi protesto etti. Yerel yönetimlerin demokratik siyasetteki rolü ve bunda kadının öncülüğü açısından iyi bir örnek olan Franco’nun ölümü binleri sokaklara döktü. Bunlar sadece belli başlı birkaç örnek. Sayısız kadın özgürlük mücadelecisi kadın kapitalist sistemin çarklarına çomak soktukları için katledildiler. Ancak yol oldular ardıllarına, mücadele azmine dönüştüler.

Yeşeren umudun kadın yüzü

Peki 9 Ocak 2013’te Paris’te hedef alınan üç devrimci Kürt kadını hangi mücadele geleneğinin temsiliydi?

Kürdistan özgürlük hareketi Kürt isyanlarının bastırılmasından 30 yıl sonra yeni bir umut olarak yeniden yeşerdi. Sakine Cansız; yeşeren bu umudun kadın yüzüydü, kadın ruhuydu, kadın yüreğiydi. O, son ana kadar düşmana teslim olmayan Zarife ve Besê’nin, isimsiz binlerce kadın kahramanın kutsal toprağı Dersim’de, 1938 isyanından 20 yıl sonra doğdu.   Doğum tarihini anlatırken “Zemheride doğmak acaba ayrı bir şans mı? Yeni yılda ve kışın tam ortasında, çok karlı bir coğrafyada doğmak şanstır bence” diye not düşmüş. Kürdistan’a yaşatılan zemherilere inat yeşeren özgürlük hareketindeki varlığını şans gördüğü gibi.

Anne babası isyanın canlı tanıklarıydı. Bu yüzden de katledilişi “Yaşanan ikinci bir 1938’dir.” Sakine Cansız, Kürt isyanlarında öncü düzeyde rol oynayan Kürt kadınlarının direngen-canlı bir damar olarak PKK’de yeniden atmasıdır. O Rindêxan’ın “Son bir kez ülkemin topraklarına bakayım” diyerek atladığı Mala Badê köprüsünde yarım kalan isyanı ve savaşımını devralandır. Gülnaz Ana’nın Muş cezaevinde oğlunun ve kardeşinin kesik başına bakarken sergilediği dirayeti ve cesaretini Diyarbakır Zindanına taşırandır. Keça Neqadayî ve Leyla Qasim’ın cesaretini yüreğine ekip celladının yüzüne tükürendir. Bu cesaretle kadınların binlerce yıldır söndürülemeyen özgürlük ateşini daha da gürleştirendir.

Onlar daha ileri çağlara aittiler

Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez hedef alınırken amaçlanan savaşlarla kırıma uğratılan halkların yaşamında barış sayfasını açtırmamaktı. Yüz yıllık Kürt-Türk savaşının çözümü adına yapılanların sabote edilmesiydi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Sakine Avrupa’da barışı temsil ediyordu’’ belirlemesi hangi geleneğin temsili olduklarını iyi ifade ediyor. Onlar, Avrupa ülkelerinde Kürtler adına değişik alanlarda mücadele ediyorlardı. PKK’nin kuruluşunda yer alan iki kadından biri olan Sakine Cansız ve Fidan Doğan ile Leyla Şaylemez Kürdistan kadınının binlerce yıllık özgürlükçü, ana tanrıça geleneğinin sürdürücüsüydüler. Ulusal kurtuluş mücadelelerindeki kadın direniş geleneğini temsil ediyorlardı. Sakine arkadaşın deyimiyle “Hep kavgaydı yaşam”ları, yani mücadeleydi. Aynı zamanda sosyalizm ve halkların onurlu barış geleneğinin temsilcileri, yürekten inananlarıydılar.

Onlar Alman faşizmi karşısında direnen Avrupalı kadınların soylu yoluna baş koydular. Jean D’arc’ın memleketinde katledildiler. Onlara çekilen tetikteki iz ile Olympe de Gouges ve Madam Roland’ın başını uçuran giyotindeki iz aynı ele ait. Onlar da Olympe’nin kendisi için söylediği gibi; bu çağa değil daha ileri çağlara aittiler. Halkların barış kültürü içinde yaşaması için, onurlu birliği için savaşan bu üç cesur kadın, tam da barış masası devrilsin diye katledildiler.

Geleceğimize yol ve ışık oluyor

Kendilerinden önce Paris’te, Avrupa’da, Latin Amerika’da, Hindistan’da, Afrika’da, Ortadoğu’da meydanlarda, dağ başlarında, zindanlarda katledilen tüm kadın yoldaşları, kız kardeşleri gibi bu üç cesur kadının da direniş ve mücadele bayrağını şimdi milyonlarca kadın taşıyor.

Sakine Cansız kadın özgürlük tarihimiz olarak yaşanmaya devam ediyor. Geçmişimize, bugünümüze ve geleceğimize yol ve ışık oluyor. Fidan Doğan’ın uğruna sınırsız emek harcadığı demokratik ilişki ve ittifak hakikati, tüm dünyada Rojava devrimi etrafında zirveye ulaştı. Dünya kadınları ve halkları Rojava’yı yalnız bırakmadı. Leyla Şaylemez dünya gençliği ile buluşan Kürt gençliğinin ortak eylemlerinde ve sınırsız enerjisinde yaşamaya ve bize gülümsemeye devam ediyor.

Cesaretlerini kuşandık, yarına akıyoruz

Ne faili belli ne faili meçhul cinayetler, ne kalleş kurşunlar, ne hain pusular, ne soğuk giyotinler ve namlular, ne de cayır cayır yakan ateşler hiçbir yüzyılda, kıtada ve ülkede kadının amansız direnişine set vuramadı, geri adım attıramadı. Direngen, canlı, cesur, üretken ve şiir yüklü bedenlerimizi, ruhlarımızı ve yüreklerimizi egemen erkek aklı teslim alamadı, alamayacak da. Biz tanrıçaların kızlarıyız! Ölümü ve yaşamı elinde tutan, aşkın, savaşın ve adaletin mührüne sahibiz! Küllerinden yeniden doğan Anka Kuşuyuz! Direngen yaşam damarları olarak mücadelede atmaya, mücadelelere yol ve aydınlık olmaya yanarak da olsa devam edeceğiz. Dün Sara-Fidan-Leyla, Sêve-Fatma-Pakize şahsında, bugün ise Hevrîn-Dayê Aqîdê-Amara şahsında vurulduk, ama ölmedik. Onların akışkan, cesur ve yaratıcı enerjilerini kuşandık, yarına akıyoruz. 9 Ocak 2013’te kirli bir ittifak ve komplo ile feminizmin doğduğu kentte katledilen Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez kadın özgürlük mücadelesinin yeni hamlelerinde yaşayacaktır. Anıları önünde saygıyla eğiliyorum.