Yorumlanmış menfaat

- KAKTÜS
568 views

Hükümetin son hallerini yazacaktım ama ‘çok affedersiniz’ hükümeti tanımlayacak kavram bulamadım. Hükümet çok şey… Yani ne desem…  az, biraz psikopat, biraz, çok paranoyak… Gerisini de siz getirin canım, her şeyi de ben söyleyecek değilim ya!

Fakat gerisini getirdiğiniz şeylerden ben sorumlu değilim. Öyle her şeyi üstüme atmayın.  Sadece söylediklerimden sorumluyum, anladıklarınızdan değil…

Ne anladığınız kısmına gelirsek; aklınızdan ilk ne geçtiyse bilin ki, doğrudur. Çünkü ilk akla gelen genelde duygusal zekanın ürünüdür. İkinci düşünce biçimi ise tamamıyla analitiktir. Yani ilk fikir saf ve berraktır, ikinci ise yorumlanmış menfaattir. Yani karışık, teraziye vurulmuş fikirdir… İyi mi, kötü mü onu bilemem, sonuçta menfaatten kasıt, yorumlamaya göre değişir.

Mesela bir erkeğe “bir kadını ya da kadınları gördüğünde ne hissediyorsunuz” diye sorulsa acaba ne tür bir cevap verirdi!?! Bu çok fena bir soruydu, kabul ediyorum. Ama merak işte, neden karşı cinslerle ilgili bir soru sorulduğunda hep kaçamak cevaplar veririz? Bir fikrimiz yok mu, yoksa söylemek mi istemiyoruz? Söylersek ne olur? Sanırsam bu soru karşısında çoğunuzun zihninde atom çarpışmaları ve nova patlamaları yaşandı. Korkmayın, siz yine de bir yolunu bulur ya kaçar ya da çarşafa dolanmış birkaç laf yaparsınız. Yani sahibini bulamayan kaçamak sözler gibi.

Tabii, alışmışız kaçamak bakışlar arasında, üstü örtük sözler söylemeye. Başka türlüsü işimize gelmez. Zaten bir erkeğe “sözünü direkt söyle desen”, sanki kendisine çelme takmışsınız gibi afallar. Yüzü kızarır öfkeden. Ama inanın o nokta da bile yine bir kaçamaklık yapar.

Gerçi erkekler neredeyse her konuda birazın üstünde kaçamak davranıyor. Fikirler kaçamak, sözler kaçamak, bakışlar kaçamak… Gitmek isteyip de gidemediğinde “acaba nasıl tüysem” halleri, yerinde duramama… Sonunda, “ne yalan söylesem” noktasına gelme… Oysa çok basit, kalkıp gideceksin. Hepsi bu kadar…  Çünkü arkandan tutan olmayacak!

Mesele şu ki, erkekler gerçek düşüncelerini söylemezler. Bu iyi ya da kötü düşünmeyle alakalı bir durum değil. Hesapla alakalı. Şimdi yemeğin çok kötü olduğunu söylese, kadın “kalk kendin yap” diyecek. O yüzden erkek düşünür ve der ki; “hiç söylemeye gerek yok. Dırdır çekemem.”  “Dırdır” dediği şey de “iyisini biliyorsan kendin yap kısmıdır.” Yemek güzel olmuşsa da söylemez. Çünkü o zaman da bir laf işiteceğini bilir. O yüzden kaçamak davranırlar. Gözaltından yoklarlar. Zarf atarlar. Bunu da büyük bir marifetmiş, zeka küpüymüş gibi yaparlar.

Hele bir tahmin ya da tespitte bulunmuşlarsa ve o konuda yanılmışlarsa onlar için bunu kabullenmek oldukça güçtür. Çünkü o kendini zeki bulur. Zeki olduğunu göstermek içinde çabalar. ‘Aslında tahminlerim doğru. Fakat olay farklı gelişti. Yoksa öyle olacaktı” diyerek sizi inandırmaya, ikna etmeye çalışır. İkna değilseniz, gözünden düşmüşsünüzdür. Artık sizinle eskisi gibi ilgilenmeyecektir ve onun sizinle ilgilenmemesi onun değil ama sizin umurunuzda olması gerekiyormuş gibi davranır. Çünkü o önemli biridir. Sizinle ilgilendiği sürece siz de çok önemli olmuşsunuzdur. Onun önemiyle birlikte önem kazanmışsınız. Tek başınıza ise bir hiçsinizdir. İnanın ya da inanmayın tüm bunları size öyle kaçmak davranışlarla, bakışlarla hissettirirler ki, kendinizi o an bir böcekmiş gibi sanırsınız. Üstünüze basılmış, ayak altında eziliyormuş gibi bir hisse kapılırsınız.

Üstüne bir de kendini yakışıklı sanıyorsa, değmeyin keyfine gitsin; sanki denizlerle dağları o yaratmış. Başı dik, bir afra, bir tafra yapar. Sanır ki etrafta dolaşan bütün kızlar ona vurgundur. Bir kahkaha atar, yerinizden sıçrarsınız.

Lakin tüm bunlar sizde sonuç vermezse işte o zaman tüm kaçamaklardan vazgeçer ve… Sonrası gerçekten bir felakettir. “Takke düşmüş, kel görünmüştür”.  Tüm nazik, kibar, özgüven dolu o bakışlar, o edalar, o süzülmeler neredee…?!?

“Hey arkadaş, kendine gel. Böyle çok sevimli değilsin” diyen yok mu Allah aşkına ya! Şu ‘zavallıma’ biri yardımcı olsun, hakikatten sinirleri zorluyor.

Evladım, çocuğum, kendisini Kaf dağında zanneden zavallı! “Hayat acımasızdır’ ve ‘gerçekler çıplak olmayı sever’ gibi laflar ediyorsun ya, artık bu sözleri duyduktan sonra Olimpuslardan inersin artık. Herkes senin tebaan değil. Hele kadınlar hiç değil…

Evet, zekisiniz, hesaptan, kitaptan anlarsınız. Büyük düşünürsünüz, büyük iş yaparsınız.  Hayatın ufak-tefek ayrıntılarıyla uğraşmaz, hatta hiç görmezsiniz. O yüzden düştüğünüzde de toprakta derin bir çukur oluşturuyorsunuz. Sizi buldozer bile yerden sökemiyor.

Söylemedi demeyin, sizi o ufak-tefek, takmadığınız ve önemsemediğiniz şeyler yakıyor. Hatta yanmışsınız, külünüzü toplayan yok. Gerçi zeka küpüsünüz ya, kesin yandığınızı da biliyorsunuzdur. Ama o nokta da bile bir kaçamak yapıyorsunuz. Karakter midir nedir; kaç, kaçmak, kaçamaklık… Yapmayın! Yakalanırsınız, yakalarlar… Eee, yola yorumlanmış menfaatle çıkarsan, o Kaf dağından inmeyen burnunu sürterler, kendini bilmez kibrini de bozarlar böyle. Kaçamak, kaçamak nereye kadar evladım!?!