Bir yılı geride bırakıp yeni bir yıla merhaba demek üzereyiz. 2014 büyük bir mücadele yılı olarak şekillendi. Hem de 2015 yılına da büyük mücadele başlıklarını yazarak…
20. yüzyılda yaşanan 1. dünya paylaşım savaşı 1914’te başlamıştı. 2014 yılı bu savaşın 100. yıldönümüydü. 1914’te başlatılan dünya savaşı 20. yüzyıla damgasını vuran gelişmelere zemin de oldu. Kimi büyük imparatorluklar dağıldı, Rusya, Osmanlı imparatorlukları gibi… Kapitalist sistemin modeli olan ulus-devlet sistemi Ortadoğu’ya dayatıldı. Ortadoğu toplumsal sistemine ters olan bu model, kapitalist sistemin sömürüsü dinci, milliyetçi, cinsiyetçi, bilimci ideoloji temelinde bu topraklara dayatmanın adı oldu.
Yüzyıl nice halkların katliamlarına tanıklık etti. Ermeniler, Grekler, Asuri-Süryaniler, Kürtler katledildi, sürgün edildi, kültürel soykırım çemberine alındı. Yaratılan yapay sınırlar, ulus devlet gibi bir ‘deli gömleği’ zorla giydirilmeye çalışıldı. Bir yüzyıl boyunca Kürt sorununun ve daha birçok sorunun yaratıcıları kendilerini saklayarak, ajan yapıları üzerinden darbelerle bu toprakları, kültürleri, halkları kontrol etmeye, sömürmeye devam etti. Yüzyılın sonunda Kürdistan topraklarında başlayan özgürlük mücadelesi yüzyılın sorununa bir devrimci müdahale olarak şekillenmeye başladı.
2014 yılı, 21. yüzyıl açısından yüzyılı belirleyecek gelişmeleri ortaya çıkarmaya başladı. Özellikle yıla damgasını vuran Kobanê direnişi, yeni yüzyılın mücadele karakterini ortaya koydu.
Kürt Özgürlük Hareketi’nin 21. yüzyıla dönük en temel belirlemesi şu oldu: “21. yüzyıl kadın özgürlük yüzyılı olacaktır.” İşte 2014 yılı bunun yılı oldu. Bakure Kürdistan’da ‘eşbaşkanlık sistemi’ olarak ifade edilen kadın özgürlüğü temelinde inşa edilen demokratik konfederalizm sistemi, yüzyıla esas karakterini kazandıracak olan bir anlam taşımaktadır.
Eşbaşkanlık sistemini, belediye başkan sayısının bir iken 2’ye çıkarılması olarak algılayan yaklaşımlar olsa da, erkek egemenlikli sistemin ‘eyvahlar olsun’ dediği bir gelişme oldu. Sadece Kürt kadını açısından değil, dünya kadınları açısından da tarihi bir adım oldu. ‘Tekliğe’ dayalı sömürü zihniyetine, onun dinci, milliyetçi, cinsiyetçi, bilimci ideolojisine bir müdahale anlamını taşıdı. Örgüt öncülüğü ve sistemi açısından kadının her düzeyde öncü rolü oynaması, yeni bir aşamaya ulaşmış oldu.
Bu yeterli midir, elbette hayır. Kadının kendi konfederal sistemini kurma çalışmaları 2015 yılında daha da derinleştirilmeyi bekliyor. Kadın komün ve meclisleri, kooperatifleri ve akademileri yaygınca geliştirilmeyi bekliyor. Bu konularda hala eksik ve yetersizliklerimiz var. Toplumdaki her kadının demokratik toplum inşasına bir tuğla taşıması gibi temel bir görevimiz var.
Şengal ve Kobanê dersleri bizler açısından defalarca ele alıp tartışmamız gereken boyutlarla dolu. Kadının öz savunmasını her alana dönük geliştirmesi temel bir ihtiyaç hala. Kentlerde, köylerde kadın katliamları devam ederken, bu alanın örgütlendirilmesinin ne kadar vazgeçilmez olduğunu bir kez daha görüyoruz.
Erkek egemenlikli sistem, kadın özgürlük mücadelemize korkunç bir saldırı yürütüyor. Kadın özgürlük mücadelesinin daha da toplumsallaşması ne demektir, hele bir düşünün… Bu, atom bombasından bin kat daha büyük bir etki demektir. Devrimin radikal kimliği, kadın devrimidir. Kapitalist sistem işte bunu bildiği ve gördüğü için ‘YPJ-YJA STAR’ gücünü yakın takibe alıyor aslında. Dağa çıkan her kadın, özgürlük mücadelesine adımını atmış her kadın, çocuklarını topluma emanet ederek eline silah alan her kadın, bu sistem için büyük bir tehlikedir. Bu kadınlar, özgür toplum duruşunun savunucusudur. Erkek egemenlikli sistemle uzlaşmayacak, boyun eğmeyecek bir güçtür.
Artık kadınlar, toplumsal alanda ve demokratik toplum inşasında hem kendini hem de toplumu örgütleyeceklerdi. Nasıl ki, özsavunma örgütlülüğü sadece Kürdistan dağlarıyla sınırlı kalmayıp, şehirlere, köylere, mahallelere, sokaklara, evlere inerek, halk gerillalaşacaksa; kadın açısından da her ev, her mahalle, her sokak, her köy, her şehir 7’den 70’e kadının yönetim gücü, özsavunma gücü olduğuna tanıklık edecekti. 2014 yılı boyunca Şengal, Kobanê, Pirsus buna tanıklık etti.
DAİŞ, erkek egemenlikli sistemin gelenek adına, kanun adına, inanç adına toplumları kırımdan geçirdiği uygulamaları 2014’te en vahşi şekilde uyguladı. Aslında 5000 yıllık erkek egemenlikli sistemin kurallarını uyguladı. Bunun karşısındaki kadın ve halkların onurlu direnişi ise, demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü toplum paradigması temelinde sergilendi.
İnşa edilen özgür kadın ve özgür halklar konfederal sisteminin direnişi 2014 yılı ile birlikte yeni bir süreci başlattı: Artık kadınlar, halklar, kültürler, inançlar, toplumsal farklılıklar; erkek egemenlikli sistemin ölçüleriyle yaşamak istemiyorlar. Yaşamak istedikleri toplumu, sistemi kendileri inşa edecekler, her türlü saldırıya karşı da sokak sokak, ev ev, köy köy kendilerini, topraklarını savunacaklar.
1914 yılında başlayan 1. dünya paylaşım savaşı, bizlerin kaybedişini doğurdu. 2014’le başlayan süreç ise özgürlüğümüzü inşa edeceğimiz kazanımı ifade ediyor.
Bunu yaratanlara bin selam…