Amed kuçelerinden dağlara akan bir yürek

- Ruhal YILDIZ
502 views
Kimileri devrimcilerin başka bir gezegenden geldiklerine inanır. Kimileri tarih öncesine ait ölümsüzler soyundan geldiklerine. Tüm bu yakıştırmalar devrimcilerin temsil ettikleri farklılıkları ile bağlantılı. Herkes gibi yaşamazlar onlar.

Söz, söylem ve eylemleri farklıdır. İtirazı çok kabulleri azdır onların. Yürümeye bir başladılar mı durdurmak zor. Durağan birçok şey de harekete dönüşür. Dokundukları her yer can kazanır.

Bunu en çok da Kürdistan devrimcilerinde, gerillasında anlamak mümkün. Yola koyulduklarında üç-beş kişilerdi. Onların şimdilerde fırtınaya dönüşen rüzgarı tüm dünyayı kasıp kavuruyor artık. Çoğunun birbirini görme, tanıma şansı olmadı bile. Görme şansı olanların da birbirini tanımaya zamanı yetmedi. ‘Anlam ve hissin yaratığı insan en güçlü insandır’ düsturunu yaşam felsefesi bellediler.

Özlemlerin takipçileri…

Yolu sürek bildiler ve birbirlerinin hayal ve özlemlerinin takipçileri oldular. Yarım asra varan bu mücadeleyi mümkün kılan da bu takibat değil miydi? Elden ele devredildi bayrak. Devredilen büyük sevme, büyük savaşma ve hür yaşama hayaliydi. Hiç tanımadıkları insanları sevmeyi, acılarını hissetmeyi, hakikat uğruna adanmışlığı ebediyete uğurladıklarından öğrendiler.

Çünkü insan hissettiği kadar yaşar gerçekleri. Ve sevgiyi devrimci coşkuyla eyleme dönüştüren bizler, onları tüm zamanlarımızda yaşatıyoruz. Tanıma fırsatı bulamadığım güzel bir kadın yoldaşımın resmine bakıyorum. Gerilla kıyafetleri içindeki bu narin Amedli kız bende farklı çağrışımlar yapıyor. Yaşam hikayesini Onu tanıyan bir arkadaştan dinliyorum. Dinlerken hikayenin ne kadar da bilindik olduğunu duyumsuyorum. Haksızlığa uğramış, yeterince acı çekmiş toprakların aslında hepimizi ifade eden hikayesi.

Bir isyanın anlatısı

Yüzündeki her bir kıvrım farklı bir zamanın, bir isyanın anlatı(cı)sı. Çoğu zaman kendimizden soyutladığımız, çok uzaklarda sandığımız gerçeklik o resim karesi kadar  bize yakındı. Okyanus derinliğindeki bu Amedli kızın gözleri gerçeği çıplak kılıyordu. Amed’in asi sokaklarında büyümüş gencecik bir yürek, Besê Anuş’tu resimdeki silüet.

Birçok Kürt çocuğu gibi o da çok erken yaşlarda yüzleşmişti hayatın haksız tarafı ile. Ve belki de bu Onun sonraki yıllarda yönünü dağlara vermesinin temel gerekçesiydi. Onur yürüyüşüne 2012’de yönünü dağlara vererek başlamıştı. Artık bir hakikat arayışçısıydı. Gençlik heyecanı ve merakı ile aralıksız bir koşuşturma içersindeydi. Yüzünden düşmeyen tebbessüm ile herkese sevdirirdi kendini. Merakı, yaşama dair her ayrıntıyı erken öğrenmeye teşvik ediyordu onu.

En çok da kadın özgürlük ideolojisini okuyordu. Yaşamın en zayıf halkanın güçlendirilmesi ile kazanılacağının bilincindeydi. En çok düşürülen kadın ise o halde en fazla güçlendirilmesi gereken de oydu. Zayıf kadına karşı büyük nefret duyuyordu. Ve güçlü kadının her açıdan savaşılarak yaratılabileceğinin de farkındaydı. Bu bilinçle egemen erkek, geri geleneksel kadın yönleriyle ve işgalciye karşı daha güçlü savaşabilmek için çok çabalıyor, ter döküyordu.

Kadınların umudu, çocukların kahramanı

Kaldığı Mardin eyaletinde birçok tecrübe kazanmıştı. Yaşamı teoride değil, pratikte öğreniyordu. Zorlukları ve güzellikleri ortak tecrübeye dönüştürüyor ve yoldaşları ile paylaşıyordu. Zorluklara karşı bir sitemi, bir isyanı yoktu. Tersine zorlukların gelişiminin bir koşulu olduğunu biliyordu. Yorgunluk, açlık, sussuzluk ve hatta düşman ile baş edebilirdi. Zor olan şuydu; gülüşlerini özlediği, ölümü paylaştığı gecenin ayazında sırtını dayadığı yoldaşlarının uzaklığıydı.

Kendi ülkesinde ona bu özlemleri ve acıyı yaşatan düşmana karşı kini ve nefreti büyümüştü. Genç bir kadın gerilla olarak var olan adaletsiz dünyanın en yakın tanığıydı. Elindeki silahı ve belindeki raxtıyla, karşısında dünyanın ne kadar gelişmiş silahı da olsa faşist düşmanın en korkulu rüyası olduğunun da farkındaydı. Bu bilinç onu motive ediyor, büyük moral ve cesaret veriyordu.

Yaşamları zindana çevrilen kadınlara özgürlük kapısını aralayabilir, onlara umut olabilirdi. Kürt çocuklarının rüyalarının kahramanı olabilirdi. İşte bu düşünceler ona heyecan veriyor ve daha çok mücadele etmek, daha büyük savaşmak ve bu gelişimi hızlandırmak istiyordu.

Ve zamanı gelmişti, Besê için yola koyulma vaktiydi. Yüreğinde zapt edilmez coşku ve yol arkadaşlarının serkeftin sözüyle ilerledi.

Ölümsüzleştiğinde bile yüzündeki çocuksu tebessüm öylece duruyordu.

8 Eylül 2019’da Mardin’de şehit düşen Lütfiye Acer (Besê Anuş)’un anısına…