Amin ya hakikat!

- KAKTÜS
569 views

STAR bizi sevip, korusun ve çocuklarının şaşkınlıklarından sakınsın. Bizi top olmaktan alıkoysun ve çocukların ayağına verip, koşturtmasın. Koşturtursa da yuvarlamasın. Yuvarlarsa süründürüp, çalım attırmasın. Şaşırtmasın bizi, şaşkın yapmasın. Yaparsa da kapitalizmin yalanlarına ve tuzaklarına, emperyalizmin tekel-den sinsinliğine terk etmesin. Terk ederse de unutmasın!

Nerde “YA HAKİKAT” demeler, hıımm?  Bunu da mı ben söyleyeceğim. “YA HAKİKAT” demelisiniz. Çünkü sadece “AMİN” demek yetmiyor. “Evet, bundan eminiz. Söylenene şahitlik yaparız ki sağlamdır ve bu sözle sabittir” anlamındaki AMİN kavramına bir de “Evet, biz aradık ve ulaştığımız varlık insandı. Gerçeklik, su kadar berrak, doğru kadar çıplak ve yalındı. O’da sadece ondaydı, onun özündeydi. (O kimse artık?!?) Öz ise ne olursa olsun, nasıl olursa olsun; hakikatti” diyerek “AMİN YA HAKİKAT!” diyeceğiz bundan böyle…

Neden mi? Çünkü “Kapitalist Moderniteye Meydan Okumak!” konferansında ben bunu öğrendim. Benimkisi “Kapitalist Moderniteye Meydan Okumak” konferansına karşıdan bir bakış sadece. Hepsi o!.. Öyle kimse fitne-fesatlık peşinden koşmasın. Hakikat neyse biz onu deriz. Şimdi, merak etmişiz ve kalkıp gitmişiz “Kapitalist Moderniteye Meydan Okuma” konferansına. Amaç kapitalizme nasıl meydan okuduklarını öğrenmek tabii  ki. Konferans konuları kadar her şey hoştu diyemeyeceğim. Her şeyde dayanışma çabası, çağrısı ve ricası var elbet. Herkeste bir ortaklık, bir birlik ruhu, bir iç içe kaynaşma, bir sevecenlik, bir sempatik hava da vardı tabii. Lakin her şey böyle miydi? Mesela dayanışma adına getirilen çantalarla, bardakların satışı bir yere kadar hoş, bir yerden sonra nahoş olup, azıcık sinire dokunuyordu desem yalan olmaz. Ama çaktırmıyorsun. Zaten önemli olan çaktırmama kısmı… Ne de olsa kapitalizme meydan okumak için buradasın ve dayanışmak çok önemli. Hadi diyorsun, yanımdaki arkadaşlara bir kahve ısmarlayayım. İçimden geldi. Rüzgara karşı biraz çabayla Anarşist dostların açtığı çadıra gelip, kahve istiyorsun. Fakat kahveye ulaşmak öyle kolay değiilll… Önce kırmızı renkteki plastiğe benzer (sonradan öğrendim, bambu ağacından bardaklarmış. Keşke hiç boyamasaydılar.) bardakları satın alıyorsun. Sonra gidip kahve istiyorsun. O arada geçerken söylemeden edemeyeceğim, bardak alımı ile kahve arasındaki mesafede genişçe bir kapta çamurlu bir su görüyorsun. İştah bir açılıyor, bir açılıyor anlatamam. Kahveni alıyorsun, oturacak bir yer alıyorsun. Vatandaş, anarşizm namına bir yayılmış, bir yayılmış sorma gitsin. “Topla ula bacaklarını” diyeceksin, olmuyor. “Az-biraz kapitalizme karşı mücadelede yana kay” diyeceksin, o da olmuyor. Kahveni alıp, sen de onun çaprazına uzanıp, bir ayağını boğazına diğerini de … Şok olacak. “Wallah, evladım baktım kapitalizme karşı mücadelen zayıf, dedim bari dayanışma örneği gösterip, kapitalizmin kaba etine nasıl vurulurmuş herkes görsün. Maksat dayanışma yani. “Biz de kapitalizme böyle meydan okurlar” desem, anlar mıydı? Sanmıyorum. Siz asıl konferans salonun arka kısmını görecektiniz. Sanırsınız adam yün döşekte 1.80 uzanmış. Bacağını da çekmiyor, mecburen üzerinden geçiyorsun. Öyle de umursamaz. Gerçi beterin beteri var demişler. O da bizim bir misafirpervere denk gelmiş. “Heval, bu konferans bir bitsin, ilk işim evdeki yatağı, yorganı atmak olacak. Elimden gelse odayı da atacağım ama…” diyor. “Yapma heval? Yıkanın deseydiniz.”

“Ya onlar doğal yaşamı tercih ediyorlarmış. Onlarda yıkanma yokmuş. “Yıkanmayacağız” dediler. Ben ne yapam. Kokudan öldük.”

Tabii konferansı fırsat bilen kurnaz misafirperverler de yok değil. “Bize hevaller gelsin. Bari biraz sohbet ederiz” deyip, hani her konuda eleştiri yapan, hesap sorup, kendi vermeyen vatandaşlar var ya …  Eee tabii misafirperver kurnaz olur da komite olmaz mı? (buradan ispiyonlamış gibi oluyorum ama…) Komite, Kürtleri tanımayan bir grup göndermiş. Ertesi gün, “Yahu bütün gece Kürtlerin nasıl mücadele ettiklerini anlattık. Hesap isteyecektik, hesap verdik” demiş. Arkadaşım, Demokratik Moderniteyi Açığa Çıkarmak: Direniş, İsyan ve Yeninin İnşası başka nasıl olacak? Tabii ki de umduğun misafirle değil, bulduğun misafirle ilgileneceksin. Birisi de misafirleri almaya giden eşine demiş ki, “dilini bilmediklerimizi getirme, sıkıntı yaşarız.” Misafir bu. Dile mi bakacak komite? Ertesi gün aile güle, oynaya misafirleri getirmiş ve demiş ki; “biz bunları çok sevdik, dilimiz yok ama pek bir kaynaştık. Yine aynı misafirleri isteriz.” Demek ki neymiş, dil kaynaşmanın önünde engel değilmiş.

Konferansımızın şahane olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki aradaki sınıfları kaldırdık. Hatta salonda Porsche marka arabanın çekilmesi için anons bile yapıldı. Hele konuşmacılardan Friederike Habermann konuşmasından bir şey anlamadığımız gibi oturuş pozisyonunu da çözemedik. Arkadaş, o nasıl bir oturuştu öyle?!? Sanki vatandaş yanlış yerde bulunuyormuş duruyordu. Bana kalırsa katılımcılara böcek muamelesi yapacak kadar kapitalizmin dibine vurmuştu. STAR aşkına; şaşırmayın, şaşırtmayın!

Hepsi bu mu? Tabii ki hayır. Konuşmacıların hepsi çok güzel konuştu. Bir de doğru tercüme edilseydi daha güzel değil, süper olacaktı. Örneğin sendikalar yaptıklarından utanç duymayacaktı. Aha buraya yazıyorum; yarın, öbür gün Kapitalist Moderniteye yanlış meydan okursak, bunun tek sorumlusu bu tercümanlardır. Bir şey daha, konferansın mutfağına değinmeden geçmek ayıp olur. Hakikatten çok çalıştılar. Büyük bir emek verdiler. Lakin bu veganlık nedir ya? Kurban olduğum vejetaryenlik anlaşılır bir şey, ama “armut yere düşmeden yemem” ne demek ya? Böyle söylediklerinde aklıma miskin hayvanlar geliyor. Bir de ortalıkta yırtık pantolonlarla dolaşanlar var. Bunu da sistem karşıtı olma adına yapıyor. Ama bu anti-kapitalist vatandaşın giydiği yırtık pantolonun fiyatı dudak uçuklatıyor. Sonra da bana anti-kapitalist geçiniyor.

Anacığım, bu ne ya? Bardakları deterjanla yıkamamın nesi doğallıktır. Bacım, bacım mikrop kapacağız. Hu huu sana diyom. Kapitalizmin kirinin sirke suyuyla çıktığı nerede görülmüş. O kırmızı boyanın o bardağa sindiği kadar kapitalizmin kiri sinmiş içimize. Demokratik Moderniteyi açığa çıkarmadan, kirden arınabileceğini mi sanıyorsun? Zaten mesele de bu. Nereden, nasıl ve niçin bakıyorsun? Ulaştığın gerçeğe, “Amin ya hakikat!” diyor musun? Demiyorsan, o zaman Kapitalist Moderniteye meydan veriyorsundur. Verme!…