Bizim devrimimiz

Kürt kadın hareketi olarak son on yıldır bulduğumuz kapımızı çalan herkesi içeri almamız, herkesin kapısını çalmamız, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışmamızın sonucunda gerçekleşti bu buluşma. Abya Yala’dan Ortadoğu’ya, Kuzey Amerika’dan Asya’ya kadar tanıdıktı yüzler. Kürt kadın hareketi ve jineolojînin ulaştığı yere gelecek düşünü taşımasıyla bağlantılıydı.

- Haskar KIRMIZIGÜL
368 views
Birlikte şarkı söylemek, nakşetmek, dans etmek, bağırmak, ağlamak, gülmek bize mahsus. Birlikte düşünmek, geleceğe dair düşler kurmak ve yaşamımızı özgürleştirmek de öyle. Yaşımız, dilimiz, rengimiz farklı ve derdimiz aynı! Bizler erkek egemenliğinin gücüne ve güzelliğine tahammül edemediği, korktuğu, savaş açtığı ve yenemediğiyiz. Bu, Bizim Devrimimiz!

5-6 Kasım’da Berlin’de ‘Kadınlar Geleceği Örüyor’ ağının organize ettiği II. Uluslararası Kadın Konferansı’ndan tenimize, ruhumuza ve beynimize nüfuz eden duygu ve düşüncelerden bir satır yazdım. Ama yetersiz kalıyor. Bir şeyi, durumu söze dökmekte yaşanan zorlanma onun, muhteşemliğiyle, trajikliğiyle, derinliğiyle, biricikliğiyle bağlantılıdır. Ben konferansta olanı biteni söze dökmeye çalışayım, yukardakilerden hangisiyle bağlantısı olduğunu sizler belirleyin. Çünkü ben birlikte geçirdiğimiz o üç günün ardından gerçeğe dönmekte zorlanıyorum. Hayatlarımızın rutin akışına kendimizi kaptırmak, erkeklikle örülü bu çağın hoyratlığına alışmak istemiyorum. Mutsuzluk, acı ve zulmün yapışıp kaldığı bu zamanın dışında, kadınların düşleri, duyguları, gülüşleri ve direncinden oluşan başka bir atmosferde nefes almak istiyorum. Bu yüzden hatırlamak, anlatmak ve kaydetmek gerekir diye düşünüyorum.

Kürt kadın hareketi ulaştığı yere gelecek düşünü taşıdı
Gerçeği hakikate dönüştürmek için böylesi büyük bir meydan okuma, birlikte geçirdiğimiz iki güne bizi taşıyacak uzun bir zaman gerekiyordu elbet. Kürt kadın hareketi olarak son on yıldır bulduğumuz kapımızı çalan herkesi içeri almamız, herkesin kapısını çalmamız, dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışmamızın sonucunda gerçekleşti bu buluşma. Abya Yala’dan Ortadoğu’ya, Kuzey Amerika’dan Asya’ya kadar tanıdıktı yüzler. Kürt kadın hareketi ve jineolojînin ulaştığı yere gelecek düşünü taşımasıyla bağlantılıydı. İlk konferanstaki merak ve ilgiden oluşan yakınlığın yerini herkesin sorumluluk gösterdiği, sahiplik ettiği bir ortaklık almıştı. Konferanstan aylar öncesinde başlayan hazırlıkların düsturu da ortaklık idi. Birinci konferansta henüz bir iddia olan dünya demokratik kadın konfederalizmi fikrinin nasıl bedenleşeceğine dair tartışmalar hazırlıkların ilk adımı oldu. Bu tartışmaların önünü açmak için hazırlanan belge ilişki ve ittifak halinde olunan, temas edilen her kadın hareketi ve çevresiyle tartışıldı. Görüş, eleştiri, beklenti ve önerilerden oluşan geri dönüşler, kadın konfederalizmine gidecek yolun rotasını çizmiş oldu. Bu süreci daha etkili ve yaygın işletmemeyişimizin özeleştirisini de vermek lazım. Ancak, Kürt kadın hareketinin nev-i şahsına münhasır bir yanını gözden kaçırmamak lazım. Yola koyulmak, yolda yürümek ve kendisini inşa etmek arasındaki zaman mesafesi kısa. Gelişim diyalektiğini bu hakikate borçlu. Dünya demokratik kadın konfederalizmi fikrini pratikleştirecek en güçlü zemin olan, konferansın hazırlıklarını büyük bir titizlik, heyecan ve azimle başlatması da bundan.

Koşullar ve gerçeklik elverdiğince ağı örmeye çalıştık
Gelelim o muhteşem iki günün ilk hazırlıklarına. Program, konuşmacılar, katılımcılar ve mekanı belirlerken sadece Avrupa kıtasında değil diğer kıtalar ve hareketlerin görüş ve önerileri de alındı. Koşullar ve gerçeklik elverdiğince ağı örmeye çalıştık. Bizi amacımızdan uzaklaştıracak küçük pürüzleri (bir kelime seçiminden kullandığımız dile kadar) aşmaya çalıştık. Yine her kıtadan ve hareketten öncelik, yaygınlık bakımından hiyerarşik düşünmenin tuzaklarına düşmeden katılımcıları belirlemeye çalıştık. Öyle ki konuşmacı ve katılımcılar için gelen uzun listeler ve birbirinden değerli isimler arasında seçim yapmakta zorlandık. Konuşmacılara dair ‘illa ki bu olmalı’ dayatmasından uzak durmaya çalıştık. Dünyada özgürlüğe doğru atılan her adımın değerli olduğunu biliyorduk. Tek amacımız; kadınlara parçalardan oluşan bütünlüğün uyumunu, güzelliğini göstermekti. O nedenle şunu peşinen söyleyeyim. ‘Keşke şu isme de yer verseydiniz’ diyen herkes çok haklı! Bu eksikliği konferansta sekiz başlıkta ele aldığımız ve jineolojînin yöntemleri ve organizesiyle düzenlenen atölyelerde gidermeye çalıştık. Eğitim, ekonomi, sağlık, dil ve kültür, faşizme karşı direniş, kadını merkezine alan mücadele biçimlerinin geliştirilmesi ve göç başlıkları altında geliştirilen atölyelerde ‘kadınlar geleceği örüyor’ ağının nasıl çalışacağına, pratikleşeceğine dair somut adımlar atıldı. Gördük ki kadının gücü, enerjisi, bilgisi, yaratıcılığı ve potansiyeli sınırsız.

Eleştiri ve özeleştiriye açık kadın toplumsallığı yaratıldı
Nihayetinde konferansa konuşmacı olarak katılan her isim geldikleri coğrafya, yürüttükleri mücadele ve deneyimlerinden yola çıkarak ataerkil sistemin krizi ve kadınların direnişine dair genel bir tablo oluşturabildi. Kadın kırımı, doğa talanı, sömürgecilik karşısında kadınların öz savunmasını ve direnişi geliştirmek konusunda ortak noktalar dile getirildi. Eleştiri ve özeleştiriye açık bir kadın toplumsallığı yaratıldığını da söylemek mümkün. Mapuche halkının önderlerinden Ñizol Lonko Juana Calfunao’nun Batı eksenli perspektiflere yaptığı eleştirilerin salonda alkışlarla karşılık bulması, konferansın ara sohbetlerinde akademisyen Genevive Vaughan’ın ‘bu konferans beni radikalleştirdi’ demesi ya da Myanmar’lı bir barış aktivistinin ‘barış için mücadele etmenin artık bende başka bir karşılığı var’ sözleri, ya da Gemeinsam Kämpfen adına yapılan konuşmada ‘Kürt kadın hareketi bize kendi toplumumuza, tarihimize yakınlaşmayı öğretti’ değerlendirmesi bunu doğrulayan birkaç örnek.  Sözde değil yüzlerden okuduğumuz hakikat de benzerdi. Yaşam ağacının örüldüğü açılış töreninde, Vilma Almendra’nın gözyaşlarını tutamadığı esnada, Şengal’de DAİŞ’in elinde esir iken kurtulup şimdi YBŞ adına konuşan Hêza’nın videosunun izlendiği anda hiç tanımadığım kadınların benim gibi gözyaşlarına hakim olamadığını gördüm.

Şehit gerillaların isimleri kumaşlara işlendi
Zap şehitlerinin isimlerinin işlendiği kumaşlara her kadının elinin dokunması da bu anlardan biriydi. Asya, Ortadoğu, Abya Yala, Afrika ve Avrupa’dan yüzlerce kadının eli değdi bu kumaşlara. Her biri bir ilmek attı, işgal saldırısına karşı direnişte yaşamını yitiren kadınları bu sayede tanıdı. İsimlerini kumaşlara işleyerek, yanına bir güneş, kuş figürünü, kendi ülkesinin direniş sloganlarını iliştirerek bu ortak duyguyu Kürdistan’a taşıdılar. İki günün sonunda kadın savaşçılara böyle ilettiler selamlarını.

‘Devrimimiz yaman, çekici ve birleştirici’
Devrimimiz beni her defasında şaşırtıyor, büyülüyor; gerçeğin acımasızlığı, düşkünlüğü ve alçaklığı karşısında böyle bir hakikate sığınmak beni dirençli kılıyor. Konferans hazırlıklarının yoğunlaştığı günlerden başlayarak Kasım’ın ilk haftasında yaşadığım bu duyguda hiçbir kırılma olmadı. Sekiz yüz kadını, birbirinin dilini bilmediği halde bu kadar yakınlaştırmak, evlerde ağırlamak, Kürt misafirperverliğiyle tanıştırmak, yorgunluğun tadına varmak, gururlanmak duygusunu bize yaşatan herkese minnet borçluyuz. Sara arkadaşın deyimiyle, devrimimizin ‘yaman, çekici ve birleştirici’ bu özelliğine tutunan her kadınla yoldaş olmanın, emekleriyle büyümenin, yaratıcılıkları ve disiplinlerinden yeni bir şeyler öğrenmenin tadına doyamıyorum.

-Maricihewu!
(Mapuche yerli halkının dilinde Bin Kere Kazanacağız anlamına geliyor)
-Jin Jiyan Azadî!
(Yaşamın sihirli formülü)