Doğum kontrolü mücadelesinde bir öncü: Margaret Higgins Sanger

- Fidan YILDIRIM
687 views

Amerika’daki doğum kontrolü ve aile planlaması mücadelesine öncülük etmiş bir aktivist, cinsel eğitimci, hemşire ve yazar olan Margaret Higgins Sanger, 14 Eylül 1879’da Corning-New York’da doğdu. Asıl MARGARET SANGERadı, Margaret Louise Higgins’di, evlendikten sonra Sanger soyadını aldı ve onunla tanındı. İrlanda doğumlu babası Michael Hennessey Higgins bir katolik olarak taşları yontup melekler, azizler ve mezar taşlarına dönüştüren bir taş yontma ustasıydı. Sonradan bir ateist olarak kadınlara oy hakkı ve özgür halk eğitimi mücadelesinin aktivisti haline gelmişti. İrlanda doğumlu annesi Anne Purcell Higgins ise bir Kanada göçmeniydi. 49 yaşında ölmeden önce 22 yılda 18 gebelik yaşamış, 11 çocuğu yaşama tutunabilmişti. Margaret hayatta kalan kardeşlerden altıncısıydı ve gençliği daha çok ev işlerine yardım ve kendisinden küçük kardeşlerine bakmakla geçmişti.

Büyük ablalarının desteğiyle kollej ve enstitü eğitiminden geçen Margaret 1900’de White Plains Hastahanesi’nde denemeli hemşire olarak işe başladı. 1902’de mimar William Sanger ile evlenince eğitimini sonlandırdı. Tüberküloz hastalığı mikrobu taşımasına rağmen üç çocuk dünyaya getirdi ve ailece Westchester New York’da sakin bir yaşam sürdüler. 1921 yılında eşinden ayrılan Sanger ikinci evliliğini James Noah H. Slee ile yaptı ve bu evlilik de 1943’e kadar sürdü.

Sosyalist Parti’nin Kadın Komitesi’ne katılır 

1911 yılında Margaret ve eşi William evlerini bir yangında kaybedince New York merkeze taşınmaya karar verdiler. Margaret Sanger fakir işçi semtlerinin bulunduğu Doğu Yakası’ndaki evlerde hizmet veren bir hemşire olarak çalışmaya başladı. Eşinin sol görüşlerinden de etkilenmiş olarak yeni yaşamında radikal sol düşünceleri benimsedi ve bu düşünceleri savunan kesimlerle ilişkilendi. New York Sosyalist Parti’nin Kadın Komitesi’ne katıldı ve Dünya Endüstri İşçileri’nin  eylemliliklerinde yer aldı. Aralarında John Reed ve Emma Goldman’ın da olduğu birçok entellektüel, solcu sanatçı, sosyalist ve sosyal aktivistle ilişkilendi.

Politik düşünceleri feminizm ve hemşirelik tecrübeleri ile beslenerek Sanger’i cinsel eğitim üzerine iki dizi yazmaya yöneltti. “What Every Mother Should Know” (Her Annenin Bilmesi Gerekenler) 1911-12’de, “What Every Girl Should Know” (Her Genç Kızın Bilmesi Gerekenler) 1912-13’de “New York Call” (New York Çağrısı)  adlı sosyalist dergide yayınlandı. Günün koşullarına göre Sanger’in yazıları cinselliği açık sözlüce tartışıyordu ve bu bazı okurları rahatsız ederken bazıları da bu açık sözlülüğü değerli buluyordu. Her iki yazı dizisi 1916’da kitaplaştırıldı.

Kontrol edilemez doğurganlık

Mülteci yoksul işçi kadınlar arasındaki çalışmasında Sanger sık sık hamile kalan, düşük yapan ya da kendi kendine kürtaj yapan kadınların dramına tanık oldu. Annesinin yaşadığı hamilelikler ve on bir çocuk yapması da kadınların bu konudaki zorluklarına örnekti. Kendi kendine kürtaj yapıp hayatını kaybeden bir hastası ve istenmeyen çocukların yaşadıkları dram da doğum konusunda düşüncelerini yoğunlaştırmasının nedenlerindendi. O dönemde gerek dinsel baskı ve gerekse yasaların izin vermemesi nedeniyle kadınlar doğum konusunda kendi iradelerine sahip değillerdi. Kürtaj yasaktı ve çocuk yapmaktan nasıl korunacakları konusunda bilgi ve kaynaktan yoksunlardı. Bu da zaten zor olan yaşamlarını daha da dayanılmaz kılan etkenlerdendi. Sanger 1912’de çalışmalarını sadece doğum kontrolü üzerinde odaklamaya karar verdi. Bu konuda kaynak bulmak umuduyla kütüphaneye gitti ancak eli boş döndü. Ama yoksulların zor yaşamlarını daha da dayanılmaz kılan ve kadın-çocuk ölümlerine sebep olan kontrol edilemez doğurganlık konusunda çözüm bulmaya da yemin etmişti tanık olduğu acı olaylar ardından. Kadınların ancak istenmeyen gebeliklerden korunarak güçlenebileceklerine, köklü sosyal değişimlerin ancak böylece gerçekleşebileceğine inanmıştı. Hükümetin doğum kontrolü konusundaki bilgi paylaşımını yasaklamasına karşı bir kampanya başlatarak bildiriler yoluyla toplumu bu konuda aydınlatma faaliyetine girişti.

Her kadın ‘kendi bedeninin mutlak sahibi’ 

1914 yılında “The Woman Rebel” (Kadın İsyanı) adıyla aylık sekiz sayfalık bir bülten çıkarmaya başladı. Sloganı, “Tanrılara ve efendilere hayır” olan bülten doğum kontrolünü teşvik ediyordu. Anarşist dostlarıyla işbirliği yapan Sanger, ‘aileyi sınırlama’ gibi üstü örtük sözler yerine daha açık bir ifade olan ‘doğum kontrolü’ sözcüğünü dile sokup yaygınlaştırdı. Ona göre, her kadın ‘kendi bedeninin mutlak sahibi’ olmalıydı: “Kendi bedenine sahip olmayan ve bedenini kontrol edemeyen bir kadın özgür değildir. Ve hiçbir kadın bilinçli olarak anne olup olmamayı seçene kadar kendine özgürüm dememelidir…”

Eylemliliğinin ilk yıllarında Sanger doğum kontrolünü bir serbest tartışma konusu olarak görüyordu, bültenini çıkarmaya başladığında ise amacı, doğum kontrolü konusunda bilgi paylaşımını yasaklayan yasalara karşı bir legal meydan okumayı geliştirmekti. Postane yedi bültenden beşinin dağıtımını engellemiş olsa da o dört bir yana bildiriler ulaştırarak doğum kontrolü karşıtı yasalara karşı mücadeleyi sürdürdü. “Family Limitation” (Aileyi Sınırlandırma) adıyla 1914’de yayınladığı broşür çeşitli doğum kontrol yöntemlerini kesin bilgiler ve grafiklerle ayrıntılıca açıklıyordu. Ağustos 1914’de “The Woman Rebel”i posta yoluyla göndererek postanenin müstehcenlik yasalarını ihlal ettiği suçlamasıyla aleyhinde dava açıldı. Güvenliğinden duyduğu kaygıyla ülkeyi terk ederek İngiltere’ye gitti ve o yılın çoğunu burada geçirdi. Sürgündeyken İngiliz Yeni-Maltusçularla tanıştı, onların aşırı nüfus artışının yoksulluk, açlık ve savaşa yol açtığına dair kaygılarını paylaştı. 1922’deki 5. Uluslararası Yeni Maltusçular Konferansı’nda bir oturumu yöneten ilk kadın oldu. 1925’de New York’da yapılan 6. Uluslararası Yeni Maltusçular ve Doğum Kontrolü Konferansı’nı da Sanger organize etti. Kalan ömründe de aşırı nüfus onun için bir kaygı konusu olmayı sürdürdü.

Bazı Kuzeybatı Avrupa ülkeleri o yıllarda doğum kontrolü konusunda daha esnek bir yaklaşım sergiliyorlardı. 1915 yılında Hollanda’da bir doğum kontrol kliniğini ziyaretinde daha etkili yöntemler konusunda bilgi edindi. Yasadışı olmasına rağmen bu amaçla kullanılan araçları O ve başkaları Avrupa’dan ithal etmeye başladılar.

Yasayı ihlal etmekle suçlandı

Aleyhine açılan davanın kapanmasından sonra Sanger 16 Ekim 1916’da ABD’nin ilk aile planlaması ve doğum kontrolü kliniğini açtı. Ancak, dokuz gün sonra tutuklandı ve 500 dolar kefaletle serbest bırakıldı. Kliniğinde bazı kadınlara hizmet vermeye devam etti. Bu kez kızkardeşi Ethel Byrne ile birlikte doğum kontrol araçlarının dağıtımını yasaklayan bir yasayı ihlal etmek suçlamasıyla tutuklandılar. Sanger ayrıca topluma zarar vermekle de suçlandı. Ocak 1917’de görülen davada Byrne 30 gün bir ıslahevinde kalma cezası aldı ve buna karşı açlık grevine girdi. Ancak zorla beslenmeye tabi tutuldu. ABD’de bu muameleye maruz kalan ilk açlık grevcisiydi. Sanger’in onun bir daha yasalara karşı gelmeyeceğine dair söz vermesiyle on gün sonra serbest bırakıldı. Mahkeme, kadınların hamile kalmayacaklarına güvenle cinsel ilişki kurma haklarının olmadığına hükmederek Sanger’i mahkum etti. Bir daha yasayı ihlal etmeyeceğine dair söz vermesi halinde daha hafif bir cezaya çarptırılacağını belirten mahkemeye cevaben, Sanger mevcut haliyle yasaya saygılı olamayacağını ifade etti. Bunun üzerine 30 gün ıslah evinde kalma cezasına çarptırıldı. Ancak, 1918 yılında bir mahkeme doktorların doğum kontrolü için reçete yazabileceklerine hükmetti. Bu zafer, Sanger’in mücadelesi etrafında doğum kontrolü için uyanmış olan ilginin ABD çapında katlanarak büyümesini sağladı. Birçok kişi bu doğrultudaki çabaları finanse etmek için Sanger’a bağışta bulundu.

Kadının hamileliğini engelleme özgürlüğüne sahip olması

Margaret Sanger Şubat 1917’de “Birth Control Review” adıyla aylık bir dergi çıkarmaya başladı. Dergi 1929 yılına kadar yayına devam etti. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Sanger radikal politikadan vazgeçerek orta sınıflara da hitap edebilmek için 1921’de “American Birth Control League-ABCL” (Amerika Doğum Kontrol Birliği)ni kurdu. ABCL’nin kuruluş esaslarını çocukların sevgiyle, annenin bilinçli arzusuyla ve sağlıklı koşullarda dünyaya getirilmesi, bu koşulların olmaması durumunda ise, kadının hamileliğini engelleme gücü ve özgürlüğüne sahip olması oluşturuyordu.

1918 yılında çıkan yasanın sağladığı koşullardan yararlanabilmek için Sanger 1923 yılında “Clinical Research Bureau-CRB” (Klinik Araştırma Bürosu)nu kurdu. Bu büro Amerika’daki ilk yasal doğum kontrolü kliniğiydi ve tamamen kadın doktorlar ve sosyal çalışanlarca yürütülmekteydi.

Margaret Sanger 1922’de Çin, Kore ve Japonya’ya ziyaretler gerçekleştirdi. Çin’de aile planlamasının tek yönteminin kız çocuklarının öldürülmesi olduğunu gördü ve daha sonraları Nobel ödüllü ilk Amerikalı kadın yazar olan Pearl Buck ile birlikte Şanghay’da bir doğum kontrol kliniği açtı. Japonya’ya altı ziyaret gerçekleştiren Sanger burada doğum kontrolünü geliştirmek için de Japon feminist Kato Shidzue ile birlikte çalıştı.

Doğum kontrol hareketi

1928 yılında, doğum kontrolü hareketi liderliğinde yaşanan çelişkiler nedeniyle Sanger Amerika Doğum Kontrol Birliği-ABCL’nin başkanlığından istifa ederek Klinik Araştırma Bürosu-CRB’nin tüm kontrolünü ele aldı ve adını “Birth Control Clinical Research Bureau-BCCRB” (Doğum Kontrolü Klinik Araştırma Bürosu) olarak değiştirdi. Doğum kontrol hareketi içindeki bu bölünme 1938 yılına kadar devam etti ve bu tarihten sonra yine Sanger’in çabalarıyla yeniden ortaklaşmaya gitti.

Sanger kendi toplumları içinde de bir doğum kontrol ihtiyacı hisseden öncülerin talebiyle Afro-Amerikan kesimler arasında da doğum kontrolünü geliştirmek için çalışmalar yürüttü. Afro-Amerikan liderler ve profesyonellerle birlikte yürüttüğü çalışmalar kapsamında 1930’da Harlem’de siyahi doktorların ve çalışanların görev yaptıkları bir klinik açtı.

1929’da doğum kontrol araçları üzerindeki yasakları kaldırmak için bir komite kuran Sanger’in çabaları 1936’da sonuç verdi ve doktorlara bu araçlara ulaşım hakkı yasaca tanındı. 1937’de Sanger yeni kurulan “Birth Control Council of America” (Amerika Doğum Kontrol Konseyi) başkanlığına getirildi ve hareket saflarındaki bölünmeye son vermek amacıyla daha önceki iki oluşum olan ABCL ile BCCRB’yi “Birth Control Federation of America” (Amerika Doğum Kontrolü Federasyonu) adı altında birleştirdi. Ancak zamanla Sanger’in etkinliği azalınca hareket içinde daha etkili hale gelen tutucu kesimler organizasyonun adını “Planned Parenthood Federation of America” (Amerika Aile Planlaması Federasyonu) olarak değiştirdiler. Sanger üstü örtülü bulduğu bu isme karşıydı.

Doğum kontrol haplarının üretilmesine önayak oldu

1948’de Sanger’in desteğiyle  “International Committee on Planned Parenthood” (Uluslararası Aile Planlaması Komitesi) kuruldu ve 1952’de federasyona dönüşerek dünyanın kadın sağlığı, aile planlaması ve doğum kontrolü ile ilgili en büyük sivil toplum örgütü oldu. Sanger örgütün ilk başkanıydı ve bu rolünü 80 yaşına kadar sürdürdü. 1950’lerin başında doğum kontrol haplarının üretilmesi için önayak olanlardan da biriydi.

Margaret Sanger toplum içinde doğum kontrolü konusunda bilinçlenme yaratmak için çeşitli mekanlarda her kesime dönük sayısız konuşma yaptı. Bu konuda çeşitli kitaplar yazdı. “Woman and the New Race” (Kadın ve Yeni Aile), “The Pivot of Civilization” (Uygarlığın Mihveri), “My Fight for Birth Control” (Doğum Kontrolü İçin Kavgam), “Margaret Sanger: An Autobiography” (Margaret Sanger: Bir Otobiyografi) öne çıkan kitaplarıdır. 1920’lerde çoğu istenmeyen hamileliklerden nasıl korunabileceklerine dair bilgi için yalvaran umutsuz kadınlardan gelen yüzbinlerce mektup aldı Sanger. Bunlardan beş yüzü “Motherhood in Bondage” (Esaretteki Annelik) adıyla 1928’de kitaplaştırıldı.

Margaret Sanger 6 Eylül 1966’da 86 yaşındayken Tucson-Arizona’da kalp yetmezliği sonucu yaşamını yitirdi. Birçok kitap ve filme konu edinilen Sanger’in ismi birçok yere verilerek, yine çok sayıda ödülle ismi ve anısı ölümsüzleştirilmiştir.