Dünden bugüne varolma

- Delal Nurhak
694 views

İnsanların yaşamında bazı anlar var ki hep onunla yaşar ve hep o anı tekrar tekrar yaşamak ister. Benim için de 24 Ocak 1993 böyle bir tarihtir.

O tarihte Avrupa’dan Önderlik sahasına geçmiştim. Önderlikle buluşma ve onunla aynı havayı solumak bana uzun bir süre bir hayal gibi geldi. Orada bulunmanın sorumlulukları da bir o kadar ciddi ve ağırdı. Önderliğin ilk sorusu “size nasıl yardımcı olabiliriz, bizden ne istiyorsunuz” şeklindeydi. “Önderlik ne demek istedi acaba, nasıl cevap verebilirim” gibi sorular kafamdan hızla geçti. Sadece Önderliğin gözlerine hayran hayran bakarak yetindim. Önderlik şaşkınlığımı görünce gülümsedi. Gerçekten şaşkındım. Önderlik ve ben aynı mekandaydık. Elim ayağım birbirine dolanmıştı. O an sevinçten bir çığlık atasım geliyordu. 

Heyecanın yanı sıra kendimi çok rahat ve huzurlu hissediyordum. Önderliğin karşısındaki insana iç huzur ve güven veren sihirli bir gücü vardı. Bu rahatlıkla kısa bir süre sonra hiçbir kaygı ve ikircikliğe girmeden kafamdaki her şeyi bir bir kelimelere dökmeye başlamıştım. 

Yaşamın güzelliğini tatmak

Yemek faslında ise, nezaketli davranışları beni çok etkiledi. Sofradaki Suriye’ye özgü yemeklerin adlarını söyleyerek tek tek tanıtıyordu. Ben sonradan o yemekleri yediğim zaman hep o an aklıma gelir ve içim bir hoş olur. 

Bizim zihniyetimizde başka bir ‘Önderlik’ algısı olduğu için çok ketum yaklaşıyoruz. Fakat Önderliği tanıdıktan sonra onun yörüngesine giriyor, dolayısıyla hayat felsefenizde ciddi değişimler oluyor. Önderliğin insanı ele alış biçimi, bireyin de kendisini doğru ele almasını beraberinde getiriyor. Bu etkilenme sonucunda zamanla kendime ‘insan olmak nedir’, nasıl yaşanılmalı’ gibi soruları sormaya ve cevaplarını aramaya başladım. Toplumda kafasında bin bir soru olan bir genç kadın için böyle bir arayış, yaşamın güzelliğini tatmak gibi bir şey. 

İlk kez kendi ülkemden kopmuş ve Avrupa gibi hiç bilmediğim diyarlara gitmiştim. Uzun bir süre, ‘insan neden kendi ülkesinden uzaklaşır, neden o koca binaların içinde yaşamak zorunda kalır’ vb. sorularla boğuşmuş ve cevabı ülkeye dönmekte bulmuştum. Önderliği tanıdıkça da kim olduğuma, nasıl yaşamam ve nasıl bir mücadele yürütmem gerektiğine dair cevaplarım gelişiyordu.

Önderliğin sıcak, sevecen ve sade yaklaşımı, ilişkilenme biçiminin de doğru oluşmasına neden oluyordu. Her sözü kendimi daha doğru analiz etmeme neden oluyordu. İnsanın, özelde ise bir kadının kendini bir değer olarak görmesi kendi yaşamına anlam biçmesine ve yaşamını daha dolu ve bilinçli yaşamasına neden olmakta. Önderliğin bu yaklaşımı birey olma ve kendini daha eylemsel kılmada çok öğreticiydi. Kadınları toplumda yaratılan o geleneksel yaklaşımlarla ve irade kırma yöntemleriyle de mücadeleye sürüklüyordu. Önderlikteki derin maneviyat ve ahlak, ilişki tarzındaki güven ve yalınlık, dostluk sadakati duygusal dünyamızda büyük değişimlere yol açıyordu. 

O’nun ilişkilenmeleri hep bir şeyleri doğru ele almamız ve doğru çözümlememize yardımcı olma temelindeydi. Her davranışı bizleri eğitmeye ve yaşama hazırlamaya dönüktü. Bizi birbirimizi sevmeye, hissetmeye, güzel yoldaşlıklar kurmaya yönlendiriyordu. 

Çok iyi bir sosyologdu

Günümüzde her gün yüzlerce insan ve kadın öldürülmekte, işkenceli bir yaşam ablukası altındadır. Toplumda ahlak, maneviyat diye bir şey bırakılmamıştır. Önderliğin insan felsefesi de işte tam buna karşı insanın var olma felsefesidir. Bu felsefenin özü, kadını toplumda var etme ve yeniden kendisine ait olanla buluşturmaktır. Eğer bugün Kürt kadınının mücadelesi, özgürlük ideolojisi dünya kadınlarına esin kaynağı oluyorsa, bunun temelinde Önderliğin yıllara varan bu emeğinin rolü çok büyük. 

Önderlik hep kadınla doğru bir yoldaşlığı esas aldı ve kendisini hep onun gelişiminin hizmetine sundu. Önderliğin yoldaşı olmak da O’nun bu emeklerini anlamak ve doğru uygulamak ile olur.  Önderlik çok iyi bir sosyologdu.  Bireyleri eğitirken Kürt realitesine göre yaklaşıyordu. Bireyde tarih bilincini geliştirmeye önem veriyordu. Çünkü bizler en çok tarihimize yabancılaşmış ve bu nedenle zayıf düşmüştük. 

Önderliğin kadını doğayla bütünleştirmesi ve kadının kendisini oradan ele alarak gelişimini esas alması gerektiğini bana hissettirmiştir. Doğa ve kadın ikilisini birbirini tamamalayan güzellikler olarak hep iç içe ele alıp değerlendiriyordu. Beyin jimnastiği yapma, sesli konuşma, konuştuklarını duyma veya duyurmanın kadın açısından önemli bir husus olduğunu belirtiyordu. Dilin ve beynin açılmasından bahsediyordu. Daha sonra bu metodları uygulamaya çalıştım ve gelişim seyrimde katkısı oldu. Önderlik, var etme ve gelişim temposunu çok iyi yaratıyordu ve uyguluyordu. 

Önderliğin uyguladığı eğitim yöntemi “gör, bil, anla ve uygula” tarzıydı. Önderlikle bu diyaloglar beni kendimi bilmeye ve bilmelerin arayışına götürdü. Gelişim açısından önemli bir başlangıçtı o dönemde. Önderliğin yoğunlaştırma biçimi kişiyi arayışa götürüyordu. Bireyi kendisine ve toplumsal değerlere yönlendiriyordu. Tarihi bilinç kendine özgüveni ve iradeli olmayı beraberinde getiriyor. Bildikçe Kürt olmayı, Ortadoğu insanı olmayı, bilhassa da kadın olmayı sevdim. Bildikçe ütopyalarımı gerçeklikle buluşturdum. Bildikçe özgürlüğe koşan yolu sevdim. Tarihteki bütün kadınların miras  taşıyıcıları olmak, bir Lilith, İştar, Zilan, Sema, Sara, Delal, Beritan ve Piroz olmak istedim. 

Bugünden yarını, yarından bugünü yaratmak

Andan tarihi yaratmayı bize öğreten

Gözlerinin ışıltısında aydınlığı yaratan

Gülüşünde yaşam sevincini veren

Sözlerinde kendi olmayı öğreten

Yoldaşlığında dostluğu, dürüstlüğü öğreten

Kadın olmanın gururunu

Sevme ve aşık olmayı 

Sevdikçe yaşama coşkusunu 

eyleme dönüştüren

Tanrıça kültürüyle özgürlüğe koşmayı öğreten, 

Zaman uzadıkça, sizi bir o kadar özlüyoruz

Serokê Min