Kürt basın tarihi büyük bir direniş geleneğine sahip. Bizler de bu geleneğin devamcıları olarak bugün Rojava Kurdistan’ında, Kuzey ve Doğu Suriye’de mücadele yürütüyoruz. Burada yürütülen mücadeleye, devrime tanıklık ediyoruz.
Bizden önce de birçok gazeteci arkadaşımız bu uğurda canını siper ederek; bir sözü, bir kareyi yakalamak için bedenlerini siper ederek gerçekleri, hakikatleri açığa çıkardı. Mazlum Doğan’lardan Gurbetelli Ersöz’lere ve onlardan sonraki birçok yoldaşımızın direniş geleneğiyle bugünlere geldi. Sadece devlete karşı değil toplum içerisinde geleneksel tabuları kırma açısından da Kürt basını, gazeteciliği önemli bir mesafe kat etti. Kürt kültürünün gelişimi, devletin baskılarına karşı birçok gerçekliği gün yüzüne çıkardı.
Hakikatleri açığa çıkarma azmi
Kürt basın tarihinin direniş ve mücadele karakteri bizleri bugünlere getirdi. Kürt basın tarihinde bu direniş karakterinin hakikatleri açığa çıkarma azmi ve istemi olmasaydı, bizler bugün alternatif basın olma yolunda yürüyemezdik. İnkar edilen, yok sayılan bir halkın, Kürt halkının varlığının yeniden topluma taşırılmasında, tanıtılmasında, diri tutulmasında Kürt basınının büyük etkisi var. Hem kültürel soykırıma ve asimilasyona, hem de fiziki olarak varlığının ortadan kaldırılmasına karşı büyük bir mücadele yürütüldü. Bu konuda gazeteci arkadaşlarımız büyük bedeller ödeyerek, özgür basın geleneğini bugünlere getirdiler.
Bedenlerini siper ettiler
Çocukluk günlerimizden de hatırladığımız kadarıyla bir gerçeğe ulaşmak için; bir gazeteyi okumak için, dergilere, kitaplara ulaşmak için, bir faili meçhulun arka planını öğrenmek için nice bedel ödendi. O dönemin öncülerinin büyük bedeller ödeyerek bu mirası sürdürdüklerini biliyoruz.
Gazete binaları bombalandı; gazeteciler katledildi, işkencelerden geçirildi. Birçoğu şehit düştü. Gurbetelli Ersöz’ün böyle bir direnişi var. Dağlarda gazetecilik yaptılar. Halil Dağ gibi…
Şehit Deniz Fırat DAİŞ saldırısına karşı, o saldırıları yansıtmak için kamerasıyla en ön cephede canını siper etti. Bu arkadaşlar Kürt basın tarihinin yolunu böyle çizdiler. “Direniş olmadan hakikati açığa çıkaramayız, hakikatin peşinde koşamayız” dediler. Kişilikleriyle, direniş kültürüyle, mücadeleleriyle bizi bugünlere getirdiler. Görünmeyeni, duyulmayanı açığa çıkardılar. Bunun için bedel gerekiyor. Toplumda birçok gelişmenin önü böyle açıldı.
Direniş ruhu bugünlere getirdi
Başûrê Kurdistan’da hiçbir televizyonda, gazetede kadınlar daha önce çok çalışmazken, genç bir kadının kamerayı alıp çalışma yürütmesi büyük bir gelişme oldu, özgürlük mücadelesindeki birçok kadının etkisiyle kadın gazetecilerin önü açıldı. Kürt basın geleneği sancılı olduğu kadar direniş ruhunu açığa çıkardı. Bugün elbette bir Kürt kadını olarak, gazeteci olarak bunun gururunu yaşıyorum.”
* Gulistan Tara’nın 22 Nisan 2019 tarihinde yayınlanan Özgür Basın Belgeseli’nde yaptığı değerlendirmeden özetlenmiştir. Gulistan, Rojava Devrimi’ni takip ederken, Kürt basınının bu devrimdeki rolüne vurgu yapmıştı.
Kadınların özgürleşmesinden korkuyorlar
Güney Kürdistan tüm devrimciler, devrimci hareketler için, yüreği özgürlük için atan, halkın değerleri adına mücadele edenler için bir cinayetler yuvası haline dönüştürülmek isteniyor. Hewler katliamından bu yana böyle bir zemin haline getirildi. Ve bu, derinleştirilmek isteniyor. Nagihan arkadaş şahsında topluma öncülük eden, özgürlük mücadelesine öncülük edenler hedef alınıyor. Nagihan arkadaş, erkek egemen zihniyetin özellikle Başûrê Kurdistan’da geriletilmesi için mücadele eden bir Kürt kadınıydı. Nagihan arkadaş, bir Jina Amini daha katledilmesin diye mücadele ediyordu. Nagihan arkadaşı da Jina Amini’yi de katleden kadın katili akıl aynıdır. Kadınlar bu yaşamı değiştirebileceği için, o gücü kendilerinde buldukları, bu gücü kadınlarda açığa çıkardıkları için erkek egemen zihniyet korkuyor. Kadın özgürlüğünden korkuluyor. Çünkü kadınlar ayağa kalkarsa, özgürleşirse toplum değişecek, işgal ortadan kalkacak, egemenler bir bir ortadan kalkacak. İşte bundan korkuyorlar.
*Gulistan Tara’nın Nagihan Akarsel’in katledilmesi ardından 7 Ekim 2022 tarihinde
Medya Haber’de katıldığı programda yaptığı değerlendirmelerden alıntıdır.