Başûr’la komployu tamamlamak…

- Abdullah Öcalan
88 views
Türkiye, Kuzey Irak politikasıyla bugüne kadar bizi hep bitirmeye çalıştı. Ama 90’ların başından itibaren ABD’nin Kuzey Irak’ta yapmak istediklerini Türkiye anlayamıyordu. Ankara Anlaşmasıyla bizi tasfiye karşılığında Güney’e desteklerini sundular, onlara birçok imkân verdiler. 

Şimdi de 1999’da yarım kalan komployu tamamlamak isteyebilirler. Kuzey Kürdistan’daki Kürt mücadelesinin zayıflatılmasına veya bitirilmesine karşılık Güney ile işbirliği yapıldı. Komplonun özü budur. Türkiye bize karşı Barzani’yi sürekli destekledi. 

 Bütün amaç tasfiye

Nakşibendilik, toplumda çok güçlü bir tabana sahiptir. Nakşibendilik, dininin yanında hatta dinden de çok siyasettir. Devletin birçok önemli noktasında Nakşibendilik vardır.  Şimdi de AKP’de Nakşilik çok etkindir ve AKP eliyle iktidardalar.  AKP eliyle toplum dönüştürülüyor,  Kürtleri de yanlarına almak istiyorlar. KDP de Nakşidir. ABD, bunları destekliyor. 

Bütün amaç PKK’nin tasfiyesidir.  

İngiltere, ABD ve İsrail, Güney’de Kürtlerin bağımsız bir otorite olabileceğine karar verdi. Bu oluşum sayesinde bölge devletlerine, İran olsun, Türkiye olsun, Arap devletleri olsun, daha rahat müdahale edilecekti. O dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş İngiltere’ye gidip bu planı onaylatıp öyle döndü. Hatta “İngiltere’den yeşil ışık aldık” demişti. Bunun anlamı şuydu: Güney’de bir Kürt oluşumuna izin verilecek, karşılığında PKK tasfiye edilecekti. Türkiye’nin PKK’ye karşı yürüttüğü kirli savaşa ses çıkarılmayacaktı. Anlaşma buydu, o dönem Talabani, Barzani defalarca benimle görüştüler, gelip kendilerine katılmamı istediler. Tabii ben reddettim, çünkü ben bunun çözüm olmayacağını biliyordum.

Bu bir İngiliz planı

Özgürlük çizgimizden taviz veremezdik. Sonuç olarak, tasfiye edilmeme karar verildi. Aslında bu politikalar Londra merkezlidir. İngiltere’nin planına göre Türkiye, İran ve Suriye’ye “Irak Kürdistan’ında bir Kürt Devleti kurulacak, sizler buna destek vermelisiniz, ama sizin Kürtleriniz de size. Onlara ne yaparsanız biz karışmayız, istediğiniz gibi vurabilirsiniz” denilmiş. Bu plana göre Kürtlerin özgürlüklerinin, acı çekmelerinin hiçbir önemi yok. Bu plana Kürtlerin bir kısmını da dâhil etmişler. Ama bu bir İngiliz planı, tutar mı? Tutmaz, tutmayabilir. Çünkü Kürtler artık özgürlük istiyor, özgürlük isteyen bir halk oluşmuş. Kürtleri bu konsepte dâhil etme çabasına rağmen halkımızın da bir özgürlük talebi vardır. Bu planı PKK bozdu. PKK onların planlarını altüst etti, bunun için bu kadar panikliyorlar, üzerine hep birlikte gidiyorlar. Bu işin 1999 yılında bittiğini sanıyorlardı. Ben sorgumu yapan kişilere de söyledim. “PKK bitmez, yanlış yapıyorsunuz” diye. Çünkü ortada bir halkın özgürlük talebi var. Gelinen aşamada süreç beni haklı çıkartıyor.
AKP, Kürt işbirlikçileri yanına alarak bu Londra planını uygulayıp kendi yandaşlarına da çıkar sağlamaktadır. Kürt işbirlikçiler de bu ranttan  pay almakta ve birlikte bu konsepti yürütmektedirler.
Türkiye’deki ekonomiden pay alabilmek, ekonomiyi kontrol etmek için savaşa ihtiyaçları var. Bu savaştan kazanç elde ediyorlar. Ortada büyük bir konsept var ve bu konseptten elde edilen muazzam bir gelir var. Bir devlet yılda 100 milyar dolar faiz öderse ne hale gelir! Bu politikalarla Türkiye’yi kupkuru hale getirecekler. Kazançlarının devam etmesi için savaşın da devam etmesi gerekir.

Savaş bitsin istemiyorlar

Şimdi de Ortadoğu’da sistem bozan adam benim. İngilizler beni benden daha iyi tanımış, teşhis etmişler, İmralı sistemini kurmuşlar. Ortadoğu’da onlar için bir tehlikeydim.  İmralı sistemini geliştirdiler. Ben Ortadoğu’da olsaydım, Ortadoğu bu şekilde çözülmezdi. Komployla hedeflenen, Apo’suz PKK, PKK’ siz Kürt yaratmaktır. Bu halen stratejik bir hedeftir. Buraya geldiğimde yetkililer gelip benimle görüştüler ama ilginçtir, ilk kez burada derli toplu söylüyorum, benimle görüşen yetkililer çatışmanın durdurulması için benden bir talepte bulunmadılar. Hani barış istiyorlardı, çatışmaların durmasını, “terör”ün bitmesini istiyorlardı! Ben bu duruma çok şaşırdım. Kimse çatışmaların bitmesini istemiyordu; ne ABD ne KDP! Çatışmalı ortam ABD’nin, KDP’nin Ortadoğu’daki varlığı demekti. Kendi inisiyatifimle çatışmalı ortamı durdurabileceğimi söyledim. Buna karşı da çıkmadılar, evet de demediler. Ben de sorumluluk alarak, oyunları boşa çıkarmak için, PKK’yi sınır dışına çektim ve bildiğiniz dönüşüm sürecini başlattım. Beni buraya getirirken, benden intiharvari bir tavır bekliyorlardı. Ama ben intiharvari bir tavıra girmedim, barıştan yana tavır koydum. Onlara, demokratik çizginin benim için taktik değil, stratejik bir hedef olduğunu, üzerinde ciddi çalışacağımı söyledim. Ben halkların çatışmasını, kan dökmesini istemedim. Bu benim tarih bilincimin, politik duruşumun, felsefi-ideolojik çizgimin gereğidir. 

Hegemonik savaşa karşı halklar birliği

Bugün yaşananlar bir hegemonik savaştır. Ben, Türkiye için Iraklılaşma, Lübnanlılaşma tehlikesini görüyorum. Halklar birlikte hareket etmezse, dayanışmayı sağlamazlarsa, herkes kendi etnik ve diğer kimliklerini dayatırlarsa herkes kaybeder. Bağımsızlık birbirinden uzaklaşmak değildir.  Toplumların birbirleriyle çatışmasını önlemek için demokratikleşmek için bu gerekli ve önemlidir. Demokratik bir toplum için sadece kardeş olmak da yetmez, halkların demokratik birliği, birlikteliği gerekir. Sol, en azından demokratikleşme ilkeleri çerçevesinde bir araya gelebilir, birliklerini sağlayabilir. Bunu başarırlarsa çok parçalı yapısından da kurtulur. Sosyalizm, biliyorsunuz Batı kökenli bir kelimedir. Anlamı toplumculuktur. Demokratik toplumculuk ilkeleri etrafında tüm güçlerini birleştirebilirler.