Seni görüyorum, dokunuyorum sana sözcüklerimle. Belki içini kanatıyorum cümlelerimle, belki rahatlatıyorum yüreğini küçücük bir telkinle. Hatta gülümsediğin de oluyordur, o da belki! Ama seni görüyorum sevgili okuyucu! Peki mutlu musun? Mutlu olmak için ne yapıyorsun? Laf aramızda seni ne mutlu eder? Para, sevgi, çayla demlenen bir sohbet, düşünce alışverişi, bir sazın teline vurmak ya da birinin bam teline basmak?! Hangisi mutlu eder sizi? Tanımadığınız birinden küçük bir iyilik görmek ya da bir çocuğun o beklenmedik gülümsemesi? Evet, söyleyin mutluluğa giden yol nedir?
Hisleri ölmüş bir toplum
Geçen gün bir haber okudum. Haberde diyor ki; Türkiye İstatistik Kurumu (kısa adı TÜİK), ‘Yaşam Memnuniyeti Araştırması’ yapmış. Araştırmaya göre Türkiye genelinde 12 milyon 872 bin 39 genç bulunuyor. Bu gençlerin yüzde 52,7’si çok ama çok mutlu. Yüzde 33,6’sı ise ne mutlu, ne de mutsuz. Yüzde 13,7’si de kendisini ‘mutsuz hissediyor’muş. Cümle aynen böyle, “mutsuz hissediyor.” Yani bir hissiyatı var. Bu çok önemli. Çünkü yüzde 33,6’sının hissi ölmüş, durum tespiti dahi yapamıyor. Hayat karşısında adeta nötr, ‘his tahvilleri’, ‘yaşam memnuniyeti’ dibe vurmuş. Yani hayat borsasında kaybetmiş. Dolayısıyla yüzde 13,7’sinin bir şey ‘hissediyor’ olması çok büyük bir olay. Demem o ki, yüzde 13,7 de olsa hala bir umut var. Ufukta nokta kadar da olsa bir ışık görüyorum. O yüzde 13,7 kurtarılabilir durumda yani. Yüzde 52,7’si için bir şey demiyorum. Onları Allah’a bile havale etmeye değmez. Çünkü onlar gitmiş, uçmuşlar “mutluluktan!” Ülkede yaşadıklarından dahi emin değilim. Ama siz yine de etrafa bir göz gezdirin. Bulursanız bana haber vermeyin lütfen! Salın çayıra, mevla akıl dağıtsın…
Avrupa bizi kıskanıyor!
Neyse, TÜİK araştırmasına dönecek olursak; “Gençlerin yüzde 75,2’si çalıştığı işten, yüzde 47,8’i ise elde ettiği kazançtan memnun.” Bakın yani hem çalıştığı işten hem de aldığı maaştan memnun. Ben de hep düşünüyordum, bu memleketin gençleri neden hiç yurtdışına çıkmaz? O kadar para, pul, refah içinde, insan bir Avrupa’ya gidip tatil yapmaz mı? Yapmaz tabii ülkesinde mutlu mesut bir genç, niye Avrupa’ya, Amerika’ya ya da Kanada’ya gitsin ki? Mutluluk, İzmir Kadifekale’den denize bakarken ayağın altına serilmişçesine uzanan mavi gökyüzü gibi… Ne diye gitsin Avrupalara, Alamanyalara? Kör mü ki, elindeki “mutluluğu” tepsin! Gerçi ülkeyi ‘kötüleyenler’ çok. Onların hepsi turist, kıskanç. Gidiyorlar Avrupalara, “iş yok, güç yok. Para yok, gelecek yok. Mutlu değiliz” falan diyorlar. Utanmasalar TÜİK’e iftira bile atacaklar! Gerçi kimse TÜİK’e iftira atamaz, atsa atsa TÜİK atar da… Neysem bu noktaya yine döneriz.
Kendinizi koruyabiliyor musunuz?
Şimdi zurnanın son notasına geliyoruz. Bu en önemli kısım; TÜİK’in ‘Yaşam Memnuniyet Araştırması’na konu olan genç erkeklerin yüzde 96,4’ü hiç evlenmemiş. Bu durum genç kadınlar için de geçerli. Araştırma konusu olan genç kadın nüfusun yüzde 86,8’i de hiç evlenmemiş. Bu veri bana ilginç geldi. Açıkçası çelişkide kaldım. Bu “mutlu” olan yüzde 52,7’lik oran hiç evlenmediği için mi mutlu, çeyiz parası gitmediği için mi, yoksa bu veriler sahte mi? Mesela evlenme ve boşanma oranları da verilmiş. Evlenme oranına göre boşanma yüzde 0,1’lerde… Kadınların en fazla evli olduğu erkekler tarafından öldürüldüğünü düşününce ve oranın yüksekliğine bakınca boşanma oranındaki düşüklük merak uyandırıyor. Bunun nedeni nedir acaba? Boşanmak isteyince öldürülme korkusu, yoksam boşanırsam yeniden evlendirirler ve tekrar boşanmak zorunda kalır mı korkusu? Her iki halde de ölürüm korkusu bence ağırlık taşıyabilir. Boşansan bir sorun, evlensen bir başka sorun. Peki mutluluk bunun neresinde? “Hiç evlenme, bu dertlere de katlanma noktasında” olabilir mi? Peki toplumun “evlen” baskısına direnebilir misin? Evlendiniz, herif şerefsiz çıktı, o toplumun ve o herifin korkusundan boşanabilir misiniz? Boşandınız kendinizi koruyabilir misiniz? TABİİKİ DE KORURSUNUZ. Meselenin hepsi ilk adımda, o ilk adım var ya o ilk adım… Her şey o ilk adımla başlıyor. Adımı attığınızda göreceksiniz benim ne demek istediğimi. Asla pişman olmazsınız diyeceğim ama olan olursa da artık o da onun sorunu yani. Evet, nerede kalmıştık, TÜİK verilerinde. Aynı gün TÜİK, Türkiye’deki işsizlik oranına ilişkin bir istatistik veri daha açıkladı. Buna göre 2024 yılı ilk çeyreği yani Ocak- Mart ayı işsizlik oranları önceki yılın ilk çeyreğine göre 30 bin kişi daha artarak 3 milyon 105 bin kişi oldu.
Abidik gubidik bir kurum!
Peki, genç işsiz sayısı neymiş? “15-24 yaş gurubunda yer alan genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 15,6 olarak belirlendi” denilmiş. Bir kere 15 yaş demek çocuk demektir. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi de bir açıklama yaptı. Sadece 2013-2024 yılları arasından en az 2 bin 500 genç işçinin çalışırken öldüğünü açıkladı. TÜİK’in verilerinde ölen genç işçi sayısı yoktu. İleri sürdüğü verilerin doğruluğundan zaten başından itibaren şüpheliyim. Ama bari ülkeden kaçan gençlerin verilerini paylaşsaydı… “Mutluluğu” onlar üzerinden tariflendirseydi gayet inandırıcı gelirdi. Ama yapmamış. Her Allah’ın günü de bir konu hakkında istatistik veri yayınlıyor. Garip bir şey her TÜİK veri yayınladığında aklıma 1964’ler yayınlan “Abidik gubidik twist. Lap lup laba luba twist” şarkısı geliyor. Biliyorsunuz “Abidik gubidik” sözü “faydası olmayan,” “saçma sapan” manasında kullanılıyor. Twist dansı da bir zamanlar dünyayı kasıp kavurmuş bir dans türü. Aynı TÜİK’in yayınladığı veriler gibi oynak; bir bu yana gidiyor ayaklar, bir o yana gidiyor bacaklar. Zikirin bir türü olarak da düşünebilirsiniz. Zikir ilah ilahi olacak değil ya… Ama gövde yerinde. Yoksa sizi nasıl kandırırlar abidik gubidik şeylerle…