Hey Abidin, bana erkekliğin soysuz yüzünün resmini yapabilir misin? Hani şu riyakâr, hilebaz, çirkef, “Deccal” denilen yaratığın burnundan düşen erkeğin/erkekliğin suretini çizebilir misin söyle! Yoksa buna ne tuval ne de boyan yetmez mi? Sen, evet sana soruyorum Guernica’nın ressamı Pablo Picasso; bana ahlakını, insanlığını yitirmiş, sefil, çürük bir toplumun resmini yapabilir misin? Acısı yüzünde donan çocuklar, çığlıkları kulakları sağır eden kadınların çaresizliğini nakşedebilir misin Frida?
Yabancı bir ülkede sağır, dilsiz, lal kılınmış bir kadının kimsesizliğini kim resmedebilir? Gerçek manasıyla, derin duygusuyla, berrak renkleriyle kim anlaşılır kılabilir bir kadının kapana sıkışmışlığını? Soruyorum, çünkü bir kadının nasıl kıskaca alındığını tüm yönleriyle göstermek istiyorum.
Çığlık çığlığa bir kadın
Geçenlerde bir arkadaşım Belçika’nın küçük bir şehrinde, yeni taşındığı mahallede karşılaştığı bir olayı anlattı. Dudağımda anında uçuk çıktı! Anlattığına göre, evlerinin karşısındaki büyük alışveriş marketine gün ortasında bir kadın çığlık çığlığa sığınıyor. Markettekiler gördükleri manzara karşısında dehşete düşüyor. Yalınayak, üstü-başı parçalanmış, yüzü-gözü mor, kollarında kesikler olan bu kadın bir şeyler söylüyor. Belli ki yardım istiyor. Ama kimse dilinden anlamıyor.
Kadının giyiminden belli Ortadoğulu. Muhtemelen Arap diye düşünülüyor. Çevrede tanınan, bilinen ilk Ortadoğulu komşu çağrılıyor. (O da benim arkadaş) Kadının Rojavayê Kürdistan’dan olduğu tespit ediliyor. O ara polis geliyor. Arkadaşım, kadına telkinlerde bulunuyor. Korkmamasını, başına ne geldiyse anlatmasını söylüyor. Polis kadını alıp gidiyor.
Çevreden öğreniliyor ki, kadın bir arka sokakta oturuyor. Fakat kimse kadını tanımıyor. Arkadaşım, “kadın değil, çocuktu. Muhtemelen 16-17 yaşlarında, yaşını büyüterek getirmiş olabilirler” diyor. Yapılan konuşmalardan genç kadının üç ay önce evlilik yoluyla Rojava’dan getirildiği, bu süre zarfı boyunca kadının içeriye hapsedildiği öğreniliyor. Ne kadar süredir dövüldüğü ve işkence gördüğü ise bilinmiyor. Ta en başından beri şiddet gördüğünü, işkence gördüğünü rahatlıkla söyleyebilirim. Laf aramızda tüm yönleriyle olmasa da ödlek erkekliğin ciğerini biliriz!
Kadın düşmanı ‘aile dostları’
Neysem devam edelim. Polis, iki saat sonra genç kadını yine aynı eve bırakıyor. Bunu gözlemleyen komşular, Ortadoğulu komşuya haber salıyor yeniden. Böyle bir vakada kadının eve getirilmesi akıl alır gibi değil. Gidip genç kadının durumunu soruyorlar. Genç kadın, eve niye getirildiğini anlamadığını, evli olduğu şahsın gözaltında olduğunu anlatıyor. Konuşmalar uzuyor. Uzun konuşmaların kısası; durum şüpheli görülüyor. Genç kadına tercümanlık yapan şahısın iyi tercümanlık yapmadığı kanaatine varılıyor. Arkadaşım genç kadına hemen evi terk etmesini öneriyor. Fakat genç kadının gidebileceği hiç kimsesi ve kalabileceği hiçbir yeri yok. Arkadaşım, sığınma evine gidinceye kadar kendisini eve davet ediyor. Genç kadın da eşyalarını toplamak için kısa bir mühlet istiyor. Genç kadından haber çıkmayınca bir daha gidip kapısını çalıyor. Fakat kadın kapıyı açmıyor. Evin perdesine yansıyan gölgelerden içeride birilerinin olduğunu anlıyor. Israrla kapıyı çalıyor. O arada polisi de arıyor. Israr üzerine yaşlıca bir erkek pencereyi açıp arkadaşıma, “Olay çıkarmayın. Bu insanlar evli, bir iki kavga etmişler, ne olmuş?” gibilerinden bir söylev çekiyor. Arkadaşım, “Siz kimsiniz?” diye soruyor. “Biz aile dostlarıyız” diyor sakallı adam. Böyle deyince aklıma Galip Ensarioğlu’nun Güran ailesiyle dostluğu geldi. Bunları yutacak apolitikliği çoktan geçtiğimizden arkadaşım kapıdan ayrılmıyor. Genç kadın bir ara fırsatı bulup “beni kurtarın” diyor. Türk filmlerinde olduğu gibi son dakika polis yetişiyor. Güç kullanarak eve girip evde bulunan biri yaşlı dört erkek hakkında işlem yapıyorlar. Aaa bir de ne görsün polis, hakkında işlem yaptığı erkeklerden biri, iki saat evvel kıza tercümanlık yapan adam. Yanlış anlamadınız aynen de genç kadına tercümanlık yapan adi, şikâyetini geri alması ve “koca” olacak tipi kabul etmesi için baskı uygulayan suç ortaklarından çıkıyor. Yaşlıca olan zatın ise imam olduğu düşünülüyor. Velhasıl dört bir koldan genç kadını köşeye sıkıştıran bu erkekler, kızı korkutarak gözdağı vermeye çalışıyor.
Kadının sesi olabilmek
Uzun lafın kısası erkeklerin müthiş örgütlendiği bu olayda kadın çepeçevre sarılmış, tanımadığı bir ülkede, dilsiz ve sağır bir yaşama mahkûm edilmek isteniyor. Düşünebiliyor musunuz, kendi ülkesinin özgürlüğü için iğne ucu kadar örgütlenmemiş bu erkek güruhu, bir kadını derdest etmek için olağanüstü örgütleniyor. Üstelik tercümanına kadar… Şunu da eklemeden edemeyeceğim: Adamlar, kadını sığınma evine götüren polisi bile takibe almış, inanabiliyor musunuz? Allah böyle erkekliği helak etsin demekten başka bir şey gelmiyor elimden. O genç kadının yaşadığı yalnızlığı, çaresizliği, kimsesizliği, dilsiz kılınmışlığı düşünün…
İşte bu yüzden soruyorum; erkek gerçeğini, bu kadının mutlak yalnızlığa terk edilişini, dilsizliğini kim anlatacak? Kürt edebiyatı ne zaman çağımızın lal, ülkesiz ve çaresiz bırakılan kadınını ve o biçimsiz, kendinden memnun, köle ruhlu erkeği yazacak, çizecek, filmini yapacak? Tabii direnişçisinin de…
Hadi kalın sağlıcakla. Hepiniz adına “Jin Jiyan Azadî” demeyi bir görev bilir, tüm direnişçi kadınları selamlarım….