Her yürüyüşün son bir adımı vardır. Her yol bir ufka varır. Herkes yürür, herkes yoldadır; ama herkes son adım değildir, herkes ufka varmaz. Son adım zirvedir ve ufuk hakikatte aydınlanmaktır. Son adımın sahibi kimdir? Kimdir ufka varan? Şehitlerimiz… Ki onlar için “Yürüten sensin, kudretine şükürler olsun’’ denmiştir; üstüne söz söylenemez. Şimdi son adımda gördüğümüz Leyla Amed’dir ve ufuk ışıkları içinde bizi yürüten kudrettir.
Başka çarşılarda hakikat kumaşını aramayın. Başka yollarda ufuk aramayın, bulamazsınız. Hakikat uğruna ateş ve kan içinde kalınan, yaşam ve ölüm adanan bilinçtir. Biz kulaklarımızla değil, aklımız ve kalbimizle dinliyoruz, biz gerçeklerden kaçmayı öğütleyen aldatıcı sözleri anlamıyoruz. Hakikati anlamak kadar, yalanı bilmemeyi bilmek de maharettir. Çünkü öğrendik; gerçek zordur ve zor olanı kabul etmek daha da zordur. Bütün aldanışlar buradan başlar. Biz olmayanı öğrenmemeyi, biz olmayanı sevmemeyi bilebilir misin? İşte bu soruyu sorabilmek ile başlar özgürlük. Gerçek burada kendini gösterir.
Kim diyebilir ki ayrılığa düşmüşüz
Şehitler, gerçeği görmek kadar, gerçeği inşa etme ve onu yönetme aklı ve kalbi olmak demektir. Onlar Kürdistan gerçeğinin kâşifleri, taşıyıcıları ve yaratıcılarıdır. Yani kendi gerçek olmak, hakikate ermek demektir. Hakikati ararken kendisi hakikat olanlar yani. Kimdir gerçeğin zorluğunu kabullenen, O’dur hakikat kumaşımız. Şimdi hakikat Leyla Amed’de şarkısını söylüyor.
İçimizde bir çiçek yankılanıyor…
Canımız, ciğerimiz Leyla Sorxwîn… Kim diyebilir ki ayrılığa düşmüşüz, kim? Son adımın milyonların kalbinin attığı cennetimizdir. Vardığın ufuk bizi örgütleyen, savaştıran kudrettir. Leyla aklımız, kalbimiz ve gülüşümüzsün.
Ayrılığı yendik! Ayrılığı yenin! Bir hakikatte bir bütün olmaksa buluşmak ve ayrılığı yenmek, bir hakikatte bir bütün olmaya yürüyeceğiz her gün. Ondan çok bahsedeceğiz. Şimdi seslenişimiz yalnızca onadır…
Leyla
Çekilmiş güneş
Yıldızlar dökülmüş üstüne
Kadim zamanlar uyanmış
İncir ağacını bir sancı tutmuş
Sensiz kalmışız
Avluda badem çiçeği açtığında
Mavzerinde gül boylandığında
Bir sabah geleceksin diye
Annenin eteğinde sakladığı baharlar çıldırmış diyorlar
Ve şimdi benim göğsümde
Yay gibi gerilmiş bir zaman var
Kan tutar mavzerleri
Bir bulut patlar ve roman olur
Leyla… Leyla…
Kürdün kızı Leyla!
Kırlangıçlar uyurken
Boynun yangın yeri olur
Darağacına yürüyüş marşı okursun
Diktatörler devrilir
Şah damarında bir ulus yeşerir Kürdistan olur
Leyla… Leyla… Leyla Amed!
Sen roman, sen duygu
İçimizde mavi bir göl uyandıran düşünce
Dalgalanır ellerinde göl ve bir kadın ulusu doğrulur
Dünyanın burçlarında saçlarımızdan sancaklar kurulur
Leyla… Leyla
Sesin gelir bağrımda oturur
Demişsin ki
Gelsem ve otursam Dicle’nin kenarına
Desem ki Amed!
Ateşin kızıyım
Kırk asrı kırk dost ile yıkamaya geldim
Bende yanmaya akar mısın?
Desem ki Amed!
Çarşılarında hakikat şarkısını söylemeye geldim
Gönül şehrim olmaya hazır mısın?
Durmadan sokaklarında Yusuf tutan uçursam ve desem
Kadın ordusu oldum da büyüdüm
Bu yer bu gök bana dar
Ama sen küçük bir kız çocuğu gibi kucaklayabilir misin beni?
Büyüyebilir misin o kadar?
Leyla… Leyla… Canımız Leyla
Yüzün düşüme benzer bahçelerdir
Pencerenin önünde bir çiçek olmaya geldim
Bak gökyüzü ne kadar dar, sen ne kadar geniş
Seni taşıyamayan kanadımı kırmaya geldim
Andok dağı oldum da seni taşımaya geldim
Bana güç ver, bana güç ver
İnancında yanmaya geldim.